- 1521 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ATASÖZLERİ ÜZERİNE
ATASÖZLERİ ÜZERİNE
Esra ERSOY
Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Türkçe Eğitimi Bölümü 2.Sınıf Lisans Öğrencisi
Atasözü Terimi, Kaynağı
Atasözü veya atalar sözü kelimesinin dilimizde ne zamandan beri kullanıldığı, bu terime başka ne gibi adlar verildiği, halkın bu kavramı ne gibi kelimelerle karşıladığı araştırırken önce temel kaynaklardan olan Derleme Sözlüğü ile Tarama Sözlüğü’ ne bakmak gerekir. Halk dilinde kullanılan kelimelerin içinde toplandığı Derleme Sözlüğünde atasözü ve atalar sözü kelimelerine ne yazık ki yer verilmemiştir. Anlaşılan bu kelimeler yazı dilinde kullanıldığı sözlüğe alınmamış. İlk anda bu durum doğal karşılanırsa da, böyle bir sözün halk arasında kullanılıp kullanılmadığı veya nerelerde söylendiği soruları cevapsız kalmaktadır.(1)
Atasözü veya atalar sözü kelimelerinin kaynağını, ne zamandan beri kullanıldığını bu kavrama başka ne gibi karşılıklar verildiğini araştırırken eski eserlerdeki kelimelere dayanan Tarama Sözlüğü ’ne de bakılmış, ancak Derleme Sözlüğündeki tutum ve sözlükçülük anlayışının Tarama Sözlüğünde de sürdürüldüğü görülmüş ve atasözü kelimesi yaşayan dilde bulunduğu gerekçesiyle Tarama Sözlüğüne de alınmamıştır. Böylece tarihi dönemlerde bu kelimenin kullanılıp kullanılmadığı, bu kavrama başka ne gibi adlar verildiği meselesi bu eserde de kapalı kalmıştır. Hâlbuki beli bir ad verilmemekle birlikte ilk yazılı belgelerimiz olan Orhon yazıtlarındaki birkaç atasözü değerindeki hikmetli cümleden Türkler arasında bu tür sözlerin bu tür sözlerin çok eskiden beri bilindiği anlaşılmaktadır. (2)
1070 yılında ortaya koyan Kaşgarlı Mahmut’un divanı Lügat-it Türk adlı eserinde Türklerin bu kavrama bir ad verdikleri sav kelimesi mesel karşılığı olarak kullandıkları yazılıdır. Burada sav kelimesi için verilen çeşitli karşılıklar arasında atasözü anlamı da bulunmaktadır. (3)
Farsçadan dilimize geçen pend, Arapçadan alınan mesel kelimelerinin daha yaygınlaşmadığı Batı Türkçesinin ilk dönemleri olan Eski Anadolu Türkçesinde bu kavramın atalar sözü kelimesiyle karşılandığını başka yazmalarda da görülmektedir. Ata kelimesinin anlamı ilgi çekicidir. Eski Anadolu Türkçesinin çeşitli metinlerinde ata hep baba anlamında alınmıştır. Oysa ata çoğul ekiyle kalıplaşmış, atalar sözü teriminde ne baba ne de dededir. Bir büyük yaşlı koca kimse de değil, nitelikleri olan, bilgin, hikmet sahibi, tecrübeli, ulu kişidir. (4)
Eski edebi metinlerimizde geri geldikçe geçen nazımda ve nesirde söz konusu olan atasözleri bilindiği gibi Tanzimat döneminde Şinasi’nin önderliğinde başlı başına bir konu olarak ele alınmıştır. Şinasi topladığı deyim ve atasözlerini Durub-ı Emsal-i Osmaniye adıyla 1858 yılında toplanmıştır. Şinasi’nin Batıdaki örneklerinden etkilenerek atasözlerini bir araya toplaması işi, Batıyı izlemek yanında, öz değerleri araştırmanın bir görüntüsü olarak değerlendirilebilir. Atasözleri o yıllardan bu güne kadar güncel bir araştırma konusu olarak incelene gelmiştir. (5)
Atasözlerinde Aile
Atasözleri ve aile kavramlarının pek çok tanımları yapılmıştır. Öncellikle belirtmek gerekir ki, atasözü ve aile kavramları Türk tarihi kadar eskidir. Atalar sözü, durub-ı Osman, sav ve benzeri kavramları ifade edilen atasözünün yapılmış olan benzer tanımlarından hareketle kapsayıcı bir tanım şu şekilde verilebilir. Atasözü; atalarımızın uzun denemelerine dayanan yargılarını, genel kural bilgece düşünce veya öğüt olarak düsturlaştıran, kalıplaşmış şekilleri bulunan, Türk halkı tarafından benimsenmiş, dokunaklı, zekayı kamçılayan, başka bir anlam sezdirmek için söylenmiş, kimin tarafından söylendiği belli olmayan geniş anlamlı fakat öz sözlerdir. (6)
Aile, toplumunun en küçük parçası olduğuna göre kültürel bir varlıktır. Sosyal hayatın bir parçasını yansıtması bakımından da atasözleriyle yakından ilişkilidir. Çünkü halkbilimi bir bakıma halkın hayatını temsil eder. Atasözleri de bu bilim dalının ürünü olması sebebiyle halkın hayatını temsil etmede önemli bir paya sahiptir.
Çocukları yetiştirmek onlara sağlam bir kişilik kazandırmak ailenin görevleri arasında kabul edilir. Türk ailesinde bilhassa anne yavruyu haramdan anne karnından itibaren sakınmada büyük titizlik göstermiştir. Bir atasözünde bu durum “ Atanın yediği ekşi elma torununun dişlerini kamaştırır. Bu durumu birçok zengin ve mecazlı muhtevasında görmek mümkündür. “Anaları ne ki danaları ne olsun” , “ Aslı ne ise nesli de odur” , “Her şey aslına döner” , “Arabanın art tekerliği ön tekerliği de oradan geçer” , “Atanın sanatı oğluna mirastır”(7)
Kültürle ilişkisi bakımından aileyi ilgilendiren problemlerden birisi, kültürün nesilden nesle naklidir. Bunun için çoğu defa yanlış anlaşılmalara neden olan bazı atasözleri bu açıdan düşünülmelidir. Mesela “Kızını dövmeyen dizini döver” , “Baskısız yoncayı yel alır, el alır. Bu atasözlerinde ki asıl anlatım; sosyal ve kültürel değişimden doğabilecek ve ailenin bozuluşunu hızlandırabilecek etkilere karşı tedbir almayı vurgulamaktadır.
Atasözlerinde evlilik, iki evlilik, bekârlık, çocuk, kadın davranışları ve tutumu doğrudan konu edilmektedir. Atasözlerinin değerlendirmelerine bakıldığında bekârlığa pekiyi bakıldığı söylenmez. “ Bekârlık sultanlıktır ”denilmesine karşılık bekârlığın olumsuzluğunu dile getiren atasözleri de vardır. “Bekârlık maskaralık” “Bekârın parasını it yer, yakasını bit”(8)
Atasözlerinde en çok anneye değer verilir. “Cennet anaların ayakları altındadır. “Ana gibi yar Bağdat gibi bir diyar yoktur. Gibi birçok atasözü sayılabilir.
SONUÇ
Nesilden nesle aktarılarak günümüze kadar ulaşan, anonim nitelik taşıyan, kalıplaşmış özsözler biçiminde rastladığımız, önceki kuşakların gözlemlerini yol gösterici birer kural olarak sunan atasözleri, sözlü edebiyat dönemi ürünlerinden olan “sav” ların ilk biçimleri niteliğindedir. Savlar Kaşgarlı Mahmut’un Divân-ı Lügat-it Türk’ünde açıklamalar arasında geçmektedir. Sav terimi, İslâmiyet’in etkisiyle yerini “mesel” terimine bırakmıştır. Aslında misal getirme, örnek verme anlamında olan darb-ı mesel ve bunun çoğulu Durub-ı Emsal sözleri, edebiyatımızda atasözü, atasözleri anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdir. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri, bir düşünce açıklanırken ya da savunulurken tanık olarak da gösterilirler.
Türkiye’de ve Türklerin yaşadığı diğer topraklarda, halkın ağzında dolaşan; nesillerden nesillere geçen 10.000’i aşkın atasözü bulunmaktadır. Atasözleri üzerine pek çok yayın yapılmış, birçok kitap ve makale yayımlanmıştır. Türk atasözleri üzerine hazırlanmış ve basılmış kitap, broşür, makalelerin sayısı 700’ü aşmaktadır.
Türk atasözleri ortaya çıkan aile ve akrabalık anlayışının incelenmesinin sosyolojik açıdan iki önemi vardır. Öncelikle Türk atasözleri Türk toplumunun, Türk kültürünün bir ürünüdür. Burada tespit edilen bulgular Türk toplumunu, Türk ailesini tanımamızda bize yardımcı olur; Türk toplumunu ve ailesini birleştiren, bütünleştiren bağları, aynı zamanda bu süreçte ortaya çıkan problemleri tespit edebilmemizi sağlar. İkinci olarak, Türk atasözleri ve deyimleri aynı zamanda Türk ailesine ve Türk toplumuna şekil veren unsurlardır. Böylece toplumun sosyal kontrolü, sosyo-kültürel bütünleşmesinin sağlanmasına yardımcı olur.
1 Hamza Zülfikar, Atasözü Terimi Kaynağı ve imlası, İstanbul, Türk Dili, S48. 1952, s 2
2 Hamza Zülfikar, agm, s.3
3 Ömer Asım Aksoy, Atasözleri, Deyimler, Ankara Türk Dili Araştırmaları Belleten, ,1988 s.132
4 Ömer Asım Aksoy, agm s.133
5 Hamza, Zülfikar, agm, s.8
6 İhsan, Kurt, Kültürel Açıdan Aile ve Atasözlerinde Görülen Özellikler, Ankara, TC Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu,1992, s.625
7 İhsan, Kurt, agm s.630
8 İhsan, Kurt, agm, s.633
KAYNAKÇA
ZÜLFİKAR, Hamza, Atasözü Terimi, Kaynağı ve İmlası, İstanbul, Türk Dili, S. 48, 1952
AKSOY, Ömer Asım, Atasözleri, Deyimler, Ankara, Türk Dili Araştırmaları Belleten,1988
KURT, İhsan, Kültürel Açıdan Aile ve Atasözlerinde Görülen Özellikler, Ankara, TC Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1992
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.