- 963 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beðeni
ÖÐRETMENE FIRLAMA AÞKI
ÖÐRETMENE FIRLAMA AÞKI
“Yuh ulan totoyu kaçýrdýk be
Ýstanbul’ lu”
“Valla ben on iki tutturdum . Þu bedenci kimseye zayýf vermiyor ki. Takla atamýyorum, kasadan atlayamýyorum, yine de zayýf vermemiþ”
O akþam peder biraz erken gelmiþti eve . Odama kapanýp kapýyý kilitlemiþ , toto gibi on bir zayýflý karneyi kapýnýn altýndan atmýþtým. On üç dersten sadece tarih ve beden eðitimi iyiydi. Gerisi bir iki ve iki de sýfýr. O zamanlar notlar on üzerinden deðerlendirilirdi. Orta ikinci sýnýftaydým ve derslerim bir felaketti. Ergenlik dönemimin baþýndaydým ve dünya benim için baþka bir boyuttaydý. Babamla bozuþmuþtuk, annem çaresiz ve iki arada kalmýþ görünüyordu
Þimdi elinde sigara , gömlek pantolondan çýkmýþ, kravatlarý at yularý gibi baðlý çocuklar görünce , o eski günler geliyor aklýma . Orta iki benim için bir felaketler sýnýfý olmuþtur. Tek olumlu yönü, sinema önünde çizgi romanlar satarken, üç kiþi tarafýndan çok dövülmem ve intikam almak için Altýn Eldiven boks kulübüne gidebilmemdir. Belki bu yüzden hayatýma sigara ve alkol girmemiþtir. Ama aþýrý korkusuzluðun temeli ne yazýk ki burada atýlmýþtýr.
O sene beþ dersten ikmale kalmýþ , bütün yazý ineklemekle geçirip sýnýfý geçmiþtim. Hocalar kimsenin gözünün yaþýna bakmayan , deðerli insanlardý. Orta sona geçtiðimde Cebeci Orta Okulundan alýnacak, müdürü babamýn arkadaþý olan Gölbaþý Orta Okulu’ na yatýlý olarak sürülecektim. Yatýlý sürgün çok acýdýr. Eski kökleþmiþ çocuk otoritesine ya boyun eðersiniz, ya da yem olmayacaðýnýzý göstermek için dövüþürsünüz. Ben ikinci yolu seçerek daha koðuþa girer girmez kafama zeytin atarak bana sataþan parasýz yatýlý öðrenci ile dövüþüp , attýðý zeytini onun donuna soktuðum için hemen saygý duyulanlar arasýna girmiþ ve en büyük kabadayý “Koç” un ranzasýnýn üst bölümünde yatmaya hak kazanmýþtým. Ezilen zeytin o çocuðun donunda kanamýþ gibi bir görüntü oluþturunca diðerlerinin hoþuna gitmiþ olacak ki, onunla alay etmiþlerdi.
Býyýklarýmýn biraz terlemesi ve resim öðretmenimin ,
“O pos býyýklarla benim dersime giremezsin git kestir “ demesiyle lakabým ; “Pos býyýk” kalacaktý.
Bizim sýnýf sadece erkek öðrencilerden oluþuyordu . Çoðu benim gibi hergeleler ve devletin parasýz yatýlýlarýnýn sürgün edilenlerinden di. Baþýmýzda Cabbar Bey isminde , elinde sopayla dolaþan bir müdür muavini vardý ki ,onun dayaðýný yemeyen pek yoktu. Hatta diðer sýnýflardaki kýzlardan bile.
Sýra arkadaþým “ Beþe beþ” (Kereste ölçüsüdür ) dedikleri Mevlut idi. Mevlut , Ankaralý zengin bir demir tüccarýnýn haylaz oðlu idi ve on sekiz yaþýndaydý. Boyu benim kadardý ama kilosu 140 çektiði için hareketleri epey aðýrdý . Onunla iyi anlaþýr ve dertleþebilirdik. Ne yazýk ki okul bitmeden , bir hayat kadýnýnýn üzerinde otel odasýnda ölecek ve kadýn altýndan kalkamadýðý için , çýðlýklarýna gelenler kapýyý kýrarak, kadýný onun altýndan zor çýkarta bilinecekti. O dostumun cenazesine gittiðimde ,
“Öleceksen mutlu öleceksin be Posbýyýk , ben daha bu yaþta hayattan zevk almýyorum ki . Bu koca gövde bana Allah’ ýn bir cezasý galiba “ demiþ olduðunu hatýrlayýp gülmüþtüm. Ýyi bir dostumu kaybetmek çok üzmüþtü beni.
Bu okulda derslerim birden düzelmiþti. Artýk hocalarý dinliyor, kendimi biraz da olsa derse veriyordum. Kuleli Askeri Lisesine gidebilmek için iyi ve pekiyi dereceyle doðrudan sýnýfý geçmek gerekiyordu. Durumum, okulu en az iyi derece ile bitireceðimi gösteriyordu.
Yemekler pek iyi sayýlmazdý. Sanki devlet elinde kalan son depo artýklarýný bize yediriyordu. Üstelik epey de parasýzdým ve pederle aram açýktý. Ondan isteyemiyor sadece anneciðimden üç beþ kuruþ alabiliyordum. Bir çare bulmalýydým .
Bir Pazar sabahý evci çýkmamýþ, yasak olmasýna raðmen gölün sazlýk kýyýsýnda tek baþýma dolaþýrken suyun bir karýþ derinlikle küçük bir cep yaptýðý kýyýsýnda yüzlerce balýðýn kaynaþtýðýný, bahar güneþinden yararlanmaya çalýþtýðýný görmüþtüm .
Aklýma bir fikir gelmiþti. Hemen ceketimi çýkartýp biraz ileriden elbiselerimle suya girerek bu sýð sudaki balýklarýn arkasýna geçtim. Yavaþça ilerleyerek ceketimi onlarýn altýna sokup, içine doluþan balýklarý kýyýya fýrlattým. On – on beþ balýk yakalanmýþtý. Kýpýrdamadan durarak bu sýð cebe tekrar doluþan balýklarý yine kýyýya fýrlattým. O gün epey balýk yakalayacaktým.
Ýlk iþim ; duvardan aç kaldýðýmýzda bir koþu atlayarak gidip alýþ veriþ ettiðimiz , Cabbar Hocanýn þiddetle yasak ettiði Cemal Amcan’ ýn köy bakkalýna gidip, veresiye sývý yað, soðan ve mýsýr unu almak olmuþtu. Balýklarý iyice temizleyip hazýrlamýþ , on beþ kadar da ekmek almýþtým. Cemal Amcanýn yardýmýyla eski gaz tenekesini çekiçle düzelterek koca bir tava yapmýþ , okulun hemen dýþýnda taþlardan yaptýðým ocak üzerinde kýzartmaya baþlamýþtým. Bu benim ilk ticaretim deðildi ama ilk balýkçýlýðýmdý. Evci öðrenciler den okula dönenler ve kokuyu alan açlar, bir anda balýk ekmeklerin hepsini tüketmiþ “Daha var mý ? “diye soruyorlardý.
Kalan yaðý ,unu ve uyduruk tavamý bakkal Cemal Amcanýn dükkanýna býrakarak çýktým. Bu sefer ceketimle deðil bir pazar filesi nin aðzýna geçireceðim çember ve kýsa bir sap ile suya bile girmeden yakalayacaktým balýklarý. Sazlar arasýndaki bu yeri kimseye söylememem gerekiyordu.
Bu iþim bir buçuk ay sonra Cabbar Bey’ in gelip tezgahýmý tekme ile yýkmasý ve bana da iyi bir sopa çekmesiyle bitti. Neyse ki Kuleli sýnavlarýna gidebileceðim kadar çok para kazanmýþtým . Parayý elimden kimse alamazdý veya çalamazdý , çünkü okulun koca duvarýndan söküp içini geniþlettiðim bir oyukta bezlere sarýlý olarak saklýyordum.
Ýkinci yarýda tabiat bilgisi dersine giren Cabbar Hoca yerine , henüz okuldan yeni mezun olmuþ olan 19 yaþýndaki Özlem Hoca gelmiþti. O çok güzeldi ve benim o lanet olasý ergenliðin etkisinden kurtulmama imkan yoktu. Bizim sýnýfta dersi olmasa bile ben onun peþinde dolaþýyordum.
Diðer sýnýfta , yüzüne sýcak çaydanlýk döküldüðü için yüzünün yarýsý yanmýþ olan bir kýz vardý. Diðerleri ona “Yarým dünya “ derler, onunla alay ederlerdi. Oysa çok iyi bir kýzdý o. Gölbaþý’ nýn yerlisi olduðu için çoðu zaman evinden annesinin yaptýðý çörekleri bana getirir beni çok mutlu ederdi. Ben de Reyhan’ dan iþtahla yediði balýklarýn parasýný almazdým. Okulun uzak bir bahçe duvarýnýn yanýnda onun elini tutmuþtum. Sonra onlarýn evinin bahçesinde öpmüþtün onu. Çok utanmýþ benimle bir daha görüþmemeye karar vermiþti. Tabi bu kararýný tutamayacaktý, bir hafta sonra.
Bir akþam yemeðinde nöbetçi öðretmen olarak Özlem Hanýmý görünce , arkadaþým Çakal Ahmet’ e ,
“Bu gece kuledeyiz oðlum, sakýn yanýmdan ayrýlma” demiþtim.
Yemekhaneden çýkar çýkmaz havanýn kararmasýyla birlikte su kulesinin en yukarýsýna týrmanýp horoz gibi tüneyerek , nöbetçi öðretmen odasýný gözetlemeye baþlayacaktýk. Gece ilerledikçe , su kulesinin alt basamaklarý da diðer hergelelerle dolmuþtu.
Saat 10.00 da yat borusu çalar ve artýk konuþmalar baðrýþmalar yavaþ yavaþ biterek bütün okul yatýlýlarý uyumaya geçerdi. Biz kuledekiler Özlem Hanýmýn odasýna gelmesini , soyunmasýný , o nefis güzelliðini seyretmeyi bekliyorduk.
Nihayet odasýna girip , sadece tül perdenin arkasýnda onu kimsenin göremeyeceðini düþünerek soyunmaya baþlamýþtý. Önce üst tarafýný çýkarýp , sonra da eteðini indirerek sutyen ve külotla kalmýþtý.(Þimdi düþünüyorum da bu ne aptallýk. 40 metre mesafeden , tül perde arkasýndan bir kadýný çýrýl çýplak görsen ne yazar? Okuldan atýlmak gibi bir cezasý olan bu terbiyesizliðe ne gerek var? (O yaþ , o dönem bunun saðlýklý düþünülmesine engel sanýrým.)
Hiç birimiz nefes bile almýyor, kýpýrdayamýyor, mest olmuþ þekilde , çýt bile çýkartmadan tutunduðumuz direkte sabit duruyorduk. Belki sadece sað avuçlarýmýz hareketliydi o kadar.
Birden projektör gibi bir ýþýk yanmýþtý aþaðýdan . Cabbar Bey’in o korkutucu bas bariton sesi yükselmiþti.
“Ulan ahlaksýz eþþek oðlu eþþekler. Teker teker inin lan aþaðýya. Hepinizin aðzýna sýçacaðým. Ýt herifler, sizin ananýz bacýnýz yok mu lannnn”
Çakal Ahmet’i dürterek,
“Çakal , durma çabuk týrman depoya “ diye fýsýldadým. Sonra ikimiz de boyumuzu aþan suya boynumuza kadar girip, karanlýkta kaybolduk ( Avusturalya isimli film de buna benzer bir sahne vardýr ki , hep o an gelir aklýma. Su içinde de olsa eller ile tutunup bir geceyi geçirmek hayal edilmesi zor bir þey)
Aþaðý inen çocuklardan acý dolu haykýrýþlar geliyordu. Sopayý yiyen “ Yandým Allah, aman hocam bir daha yapmam , tövbe vallahi , yalvarýrým vurmayýn “ diye baðýrýyordu. Bütün yatakhane don gömlek dýþarýya çýkmýþ , bu su kulesinden teker teker indirilip dayaðý yiyen toplam on yedi kiþiyi seyrediyordu. Özlem Hoca da giyinip Cabbar Hocanýn yanýna inmiþti. Hatta Cabbar Hocaya ,
“Tamam Hocam , ne olur vurmayýn , bir hata ettiler bu kadar yeter” diye yalvardýkça ,
” Sizin de suçunuz var. Yat yoklamasý bile almamýþsýnýz. Bari su itlerin isimlerini doðru yazýn da, disiplin kurulunda bir yanlýþlýk yapmayalým” diyordu. ( Disiplin Kurulu 14 parasýz yatýlýyý çeþitli yerlere sürgüne gönderdi, üç paralý yatýlýyý ise okuldan attý. Sürülenlerden biri Ýstanbul’ dan sürgün gelmiþ anne ve babasý olmadýðý için Heybeliada’da kaçak faytonculuk yapan , bizden iki yaþ büyük Neptün ‘dü. Çok içli ve þarkýlarla dop dolu , sürekli gülen sevdiðim bir arkadaþýmdý. Onun Eskiþehir’e sürülmesine çok üzülmüþtüm. O gece yoklamasýnda Koç beni idare etmiþti ama Çakal yakalanmýþtý. Kendisini sinemaya gittim falan diye savunarak üç gün uzaklaþtýrma ile kurtuldu.
Bir süre sonra sesler kesilmiþ, ýþýklar sönmüþtü . Biz arada bir kafamýzý çýkartýp tehlike var mý diye aþaðýya bakýyorduk. Cabbar Bey, bir yere saklanmýþ olabilir diye korkuyorduk. Birkaç çocuk bizim su deposunda olduðumuzu biliyordu. Bir ara Çakal Ahmet “Lan oðlum , benim çok çiþim geldi salacaðým çaresiz “ demesiyle kendisini rahatlatmýþtý. Oysa içtiðimiz su piþen yemek te kullanýlan su, çay, her þey bu su ile yapýlmaktaydý. Çakal’ ýn nasýl olmuþ bu sabah çaylar? Biraz asetonlu mu ?” demesinden çoðu bir þey anlamýyordu.
Sabaha karþý gün aðarmaya baþlayýnca orada yakalanmamak için sessizce kuleden inip, doðruca yemekhaneye koþtuk. Ýkimiz de donmak üzereydik. Yirmi kiþilik masalara konulacak bir koca çay güðümünü aþçý görmeden kapýp , tuvalete giderek kafamýzdan aþaðý döküp belki de donmaktan kurtulmuþtuk. Sonra yeni uyananlarýn þaþkýn bakýþlarý arasýnda battaniyelere sarýlarak kurulandýk. ( Günümüzün orta okullarýnda , böyle manyaklar kalmýþ mýdýr bilmiyorum. Sami Hocama sormak gerek)
Özlem Hoca’ya , tutkum sapýklýk derecesinde artmýþtý. Onu sanki yaþýtýmmýþ gibi görüyor , kýz arkadaþým Reyhan’ ýn ikazlarýný bile kulak arkasý ediyordum. Apuk sapuk sorularla onunla konuþmak istiyordum. Ona kur yapan yine genç bir öðretmene karþý içimde kin oluþuyordu.
Dersimize geldiði zamanlar , ince bir lastikle ayakkabýma baðladýðým cep aynasý ile arkadan veya kürsü altýndan onun bacaklarýný seyretmek büyük mutluluðumdu. Üstelik sýnýfa da onun için posta atýp sadece ben yapýyordum bu iþi . Onu seyrederken boþaldýðým için orama kaðýt veya mendil koyuyordum.
Ama bu ayna düzeni fazla sürmeyecek, yan sýradaki bir arkadaþýmýn sorduðu tuzak soruya cevap verirken , birden arkasýný dönünce ayaðý aynaya çarpýp þakýrtýyla yuvarlayacaktý. Yüzüme baktýðýnda ise , o en mutlu suratýmla nefret dolu bakýþlarýný karþýlayýp, bir koþu idareye gitmesini seyredecektim. Cabbar Hoca , hýþýmla içeri girerek kulaðýma yapýþacak, beni odasýna doðru sürükleyecekti. Okuldan atýlabilirdim. Koca bir cetvel akýlsýz kafamda birkaç vuruþtan sonra kýrýldýðý için , geri kalaný tokatlar ile tamamlanýyordu. Birkaç da tekme atýp yorgun düþmüþtü. Vay canýna bütün okul karýþmýþtý. Suç delilin ayna yok edilmiþti arkadaþlarým tarafýndan . Hocalarýn çoðu okuldan atýlmamý istiyorlardý. Tabi destekçilerim de vardý.
“Külotu ne renkti oðlum? Sana helal olsun lan”
Disiplin kuruluna çýkmýþtým. Tek haným öðretmen beni savunur gibiydi.
“Ergenlik dönemi geçirmediniz mi siz ?” diyerek son noktayý koymuþtu. Erkekler okuldan atýlmam yönünde oy kullanýyorlardý. Haným öðretmen , kurulun baþkaný olduðu için , yedi gün okuldan uzaklaþtýrma cezasý ile kurtarmýþtým. Elime verilen, veli bilgilendirme kaðýdýna pederin aslýndan farký olmayan imzasýný atacaktým.
Koðuþta yatýyordum . Gidecek yerim yoktu çünkü. Eve asla gidemezdim. Bana yemek de çýkmýyordu, çok açtým. Çakal Ahmet ,evden getirdiði pestil ve cevizli sucuklarla beni besliyordu. Ekmek arasý ceviz yemeyi de öðrenmiþtim. Cabbar Bey , iki defa koðuþlarý denetledi . Beni görürse yandým diyordum O gelince ,ranzalarýn altýna saklanarak , zor atlatmýþtým. Bana kavurmalý ekmek , çay falan taþýyan , benim için yemekhaneden köfte çalan hademe Yusuf Amca çok korkuyordu ama gidecek yerim olmadýðýnýn da farkýndaydý.
Bir hafta sonra derslere giriyorum . Ýki elimin de masanýn üzerinde durmasýný istiyor , bütün sýnýf gülmekten bayýlýyor bu isteðe. Ah Hocam bu iþ masa altýnda deðil beyinde bitiyor , bir anlasan. Elime mani olabilirim ama ya gözlerime , beynime kazýnan resmine, senin için hayaller kuran gönlüme nasýl hükmedebilirim ? Beni sýnýfta gördüðün gün, okuldan niye atýlmadýn dercesine nefretle bakmýþtýnýz. Merak etmeyin okulun bitmesine çok az kaldý. Ýçinde bulunduðunuz durumu anlýyor ve saygý duyuyorum.
Balýktan kazandýðým para ile Kuleli sýnavlarýna Ýstanbul’a ,diðer müracaat eden arkadaþlarla otobüs tutarak gidiyoruz. Bir hafta süren sýnav ve elemelerin sonunda yine þamata gýrgýr geri dönüyoruz.
Otuz iki kiþi gittiðimiz Kuleli sýnavýný tek ben kazanýyorum. Okulu iyi veya pekiyi derece ile bitirmem gerek. Notlar neredeyse idareye verilmiþ. Sanýrým iyi derece ile , belki de pekiyi derece ile sýnýfý geçebilirim. Aslan be , bu sene toto moto yok. Haziran mezunu en fazla üç kiþi çýkar diyorlar.
Karneleri bu gün alýyoruz . Benim Tabiat Bilgisi dersim üç geldi. Oysa birinci dönem yedi almýþtým . En düþük aldýðým tek bir tane üç ile kanaat notu kullanmýþ ve kurula da sokmamýþ Özlem Hoca. Böylece tek dersten ikmale kalýyorum. Ergenlik hatasý iþte. Bunu hak ettim doðrusu. O yýllar kimini sigaraya , kimini uyuþturucuya , kimini de böyle aptal hevesler e bulaþtýrýyor.
O sene sýnava girmeyip , bir yýl boþta gezdim. Sonra lise birde iftara geçip, yeniden okulun ara sýnavýna girerek kazanýp , Kuleli öðrencisi oldum. Kaybettiðim bir yýl için çok üzülürüm. Cebeci Orta Okulunda ayný sýnýfta olduðumuz Semih arkadaþýma selam durmak ,ona komutaným demek zorunda kalýþým, bana en büyük ceza olmuþtur. Hayata bir yýl geç baþladýðým gelir aklýma.
Yýllar ne çabuk akýyor . Özlem Hoca ile Zafer Çarþýsýnda bir kitapçýda kitap incelerken karþýlaþtýk. Ben 24 yaþýnda bekar bir üsteðmendim. O da 29 yaþýnda olgun ve çok güzel bir kadýndý. Elindeki kitabýn arka kapaðýndaki sözleri okuyordu. Resmi elbisemle bir arkadaþýmýn gelmesini bekliyor , vakit geçirmek için de yeni çýkan kitaplara bakýyordum.
“Merhaba Hocam, nasýlsýnýz? “
“Sen o sun. Ne kadar iyi oldu karþýlaþmamýz. Haydi gel sana bir çay ýsmarlayayým. O günlerden kafamda kalýp beni hep rahatsýz eden þeyleri konuþmamýz gerek.”
Onunla bir yere oturup dokuz yýl öncesini gülerek konuþuyorduk. O bana karþý nefret dolu güzel gözlerinde , olgun olmanýn deðiþmez kararlýlýðý ve hoþ görülüðü vardý.
“Biliyor musun o ayna kadar beni korkutan hiçbir þey olmamýþtýr hayatýmda. Neden korktuðumu ise ben de bilmiyorum. Þýngýr þýngýr yuvarlanýþýndan olabilir. Sen ne deli bir çocuktun”
Mini eteðinden ve deli bir yýrtmaçtan uðruna bir yýl kaybettiðim bacaklarý ulu orta gözüküyordu. Ona bakýþlarýmdan da rahatsýz deðildi üstelik.
“Bir öðretmen arkadaþýmla evlendim. Güzel bir kýzým da oldu. Þimdi dört yaþýnda. Onu babasýz büyütmek zorundayým . Çünkü boþandýk.”
Bu kadýn benim bir yýl aklýmdan hiç çýkmayan öðretmenim miydi? Neden, o yýllar önceki duygu yoktu içimde? Evet güzeldi ama benim bir saat sonra buluþacaðým kýz kadar deðil. Ýçimi çok seneler sürecek bir piþmanlýk kaplamýþtý. Onu üzdüðüm için kendisinden özürler diledim. Epey derin konularda güzel dertleþmeler de yapmýþ, hoþ vakit geçirmiþtik.
Ayrýlýrken ev telefonunu vermiþti. Uzun yýllar arkadaþlýðýmýz süregeldi .
Yeniden evlendiðinde ilk çiçeðini benden almýþtý.
E. Yaþar Ovalý 05.01.2015
YORUMLAR
kukurikuu
Tipiniz zaten beni andýrýyor. Hiper aktif olduðunuz belli.
Bu iç kýpýrdanmasýný önlemek çok zor. Fakat bazen de alýnan tepki çok fazla oluyor.
Saygýlarýmla.
güzel bir aný paylaþýmý bende okuldan atýlma tehlikesi geçirdim,cephe bildirilerini kuþlarken müdür yardýmcýsýna enselendik,dolu olduðumuza yönelik hareket yapýnca bir þey olmamýþ gibi sýnýfý terketti gitti,
bizimkiler çok ögretmen benzetmiþlerdi:)))))))))))))))))) ah anýlar.
kukurikuu
Siz benden çok daha hýzlý çýktýnýz.
Saygýlar.
kukurikuu
Nasýlsýnýz, sizi ve sýhhatinizi merak ediyorum. Þu sayfalar da olmasa buluþacaðýmýz yok. Oysa sizinle olup o kaliteli sohbetinize iþtirak etmek bana mutluluk vermiþti.
Hanýmefendiye de ayrýca saygýlarýmý sunarým.
Yeni yýl size ve sevdiklerinize güzellikler getirsin .
Saygýlarýmla
Sevgili Eyüp Abi.
Ýster erkek olup ister kýz, bahsettiðin yaþlarda herhangi bir öðretmenine aþýk olmayan hiç bir öðrenci yoktur. Aslýnda ille de aþýk olmasý da gerekmez.Öðretmeni ile ilgili fanteziler de kurar bazý öðrenciler.
Sana bir aný anlatayým kýsaca.
Görev yaptýðým okullardan birinde bir kýz öðrencim bana bir erkek öðretmenden þikayette bulundu. Öðretmen arkadaþýn onu bazý davranýþlarýyla taciz ettiðini söyledi. Ben o kýzýn sýnýf öðretmeniydim ve kýz ya da erkek tüm öðrencilerim her türlü sorunlarýný bana çok rahat anlatabilirlerdi. Bu kýz da anlatmýþtý.
Bahsi geçen öðretmen okulun müdür yardýmcýsýydý ayný zamanda. Ben böyle durumlarda hep þöyle düþünürüm: Kendine yakýþtýrmadýðýn bir davranýþý baþka birine yakýþtýrmadan önce çok iyi düþün ve yanlýþ yapma''
Ben bir kýz öðrenciyi taciz etmeyi kendime yakýþtýramadýðýma göre bir meslektaþýma nasýl yakýþtýrýrdým. Ama böyle bir þeyi kanýtlarsam da canýna okuyacaktým o öðretmenin.
Yapýlacak tek þey beklemek ve hem þikayet edenin hem de þikayet edilenin davranýþlarýný takip etmekti. Ben de öyle yaptým.
Bir müddet sonra öðretmenler günü oldu. Öðrenciler öðretmenlere çeþitli hediyeler alýyorlardý.
Bahsi geçen öðretmenin yani müdür yardýmcýsýnýn odasýnýn kapýsýný çaldým. Ýçeriden ses gelmeyince içeri girdim. Baktým masasýnda bir hediye paketi. Pahalý bir gömlek...Üzerine bir not iliþtirilmiþ: ''En sevgili öðretmenime en içten dileklerimle...'' Hediyeyi veren o öðretmenden þikayetçi olan kýz öðrencim.
Bu kýz bir zengin kýzýydý. Onun sýnýf öðretmeni bendim. En önemli sorununu bana açacak kadar bana güveniyor ve seviyordu ama sadece bir tek kiþiye hediye almýþtý o da þikayet ettiði öðretmen.
Bilmem anlatabildim mi deðerli abim. Aslýnda öðretmenine aþýk olan o kýzdý ve ondan ayný karþýlýðý göremediði için bana onu þikayet etmiþti.
Sonuç: Kýza bu sevdadan vaz geçmesini münasip bir dille anlattým ve olay kapandý.
Yani anlattýðýn konu aslýnda hiç de yabancýsý olduðum bir konu deðil ama laf aramýzda sen çok fazla abartmýþsýn olayý))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
Cevaben bir öykü de sen yazmýþsýn . tabii hayatýn gerçek penceresinden tarafsýz bakarak. Kadýn ve erkeðin karþýlaþtýðý her yerde olan sýradan bir þey belki de . Ama iþin içinde birazcýk ben olunca hemen abartý ve aþýrýlýk baþlýyor maalesef.
Þaþýlacak bir þey Denizli 'de askerlik dersine gidiyorum kýz enstitüsün, Kýz öðrencilerden biri acayip mektuplar yazýyor, sürekli yoluma çýkýyor ve bir defasýnda evime bile geliyor, ben inan ki hiç bir þey yapmadan sýrf öðrencim olduðu için sadece onu bu iþin imkansýzlýðýna inandýrarak olayý kapattým.
Ne yazýk ki benim baþýma, hem dayak yemem hem de sýnýfta kalarak Kuleliyi o yýl kaçýrmam kaldý. Beklemeyi tercih ederek Ankara Cebeci' de ve Dörtyol' da daha it oldum. Allah'tan ki hayatýma o yýllarda uyuþturucu ve daha kötü alýþkanlýklar girmedi. Belki de kalender olmayý ,her büyük belayý sakin karþýlamayý orada, sinema önlerinde , langýrt salonlarýnda öðrendim. Sýnýfýn en iyi öðrencilerinden olup da sýnýfta kalmak kimsenin inanamayacaðý çok acý bir þey.
Seni özledim kardeþim. Lütfen bir fýrsat yaratýp buluþalým. Habip Dað da ikimizle birlikte oturabileceðini söyledi. Ben de onunla tanýþmayý çok istiyorum. Gözlerinden öperim.