- 1335 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BOLU'LU MÜSLİM EFE -I-
"Yarısı görünen bir Yüz, Faltaşı gibi açık tek bir Göz, kapalı ve yamuk bir Ağız üzerinde" bir Flaş patlar. Lastik Eldivenli bir Parmak, diğer Elinin İşaret ve Baş Parmağı ile araladığı Yarıktan yamuk Ağıza girer. Bu Boşlukta birşeyler aradıktan sonra;
"- Ayaklarından tut Rüstem. Sırt üstü çevirelim." der. Ölü Sırtüstü çevrilir. Bir Flaş! Silinen tüm Görüntülerin Yerinde ilkin beyaz Satıh, sonra şeffaf grilikler belirir. Birbiri ile siyah Konturlar halinde birleşen Çizgiler Bolu’lu Müslim Efe’nin Yüzünü Ele verir. O, yamuk bir Ağız, diğeri altta kalmış korkuyla açık tek Gözle bize bakmaktadır;
"- Aç şunun Gözünü, Rüstem!" Açar. Bir Flaş daha;
"- Tut şu Makineyi!" Tutar. Komiser Lastik Eldiveniyle tekrar aralar Ölünün Ağızını ve Ucu Pamukla bir ince Çubukla girer içine. Tahlil için Diş-Damak arasından Salya topladıktan sonra, Çubuğu küçük bir Plastik Torbaya koyar, Ağzını sıkıca kapatır ve Lastik Eldivenlerini çıkarır;
"- Al şunları Çantaya koy!"
"- Olur." Bir Flaş;
"- Aç Çarşafı!" Açar. Bir Flaş daha;
"- Bak hele, Elbiseleriyle yatmış!"
"- Soyayım mı Komiserim?"
"- Yok, yok! Adli Tıp’tan Doktor gelecek. Bu onun İşi." derken Elindeki Deftere birşeyler yazmaktadır;
"- Elbiseleri ile yattığına göre, ani bir Ölüm!"
"- Ayakkabılarını çıkarıp, Sehpanın altına düzenli bir Şekilde koyacak kadar Vakti bulmuş ama!"
"- Rüstem, Kalp Sektesi bu, geliyorum demez..."
"- Nerden bildiniz Komiserim?" Komiser yazmayı bırakır ve Elindeki Kalemle Müslim Efe’nin Yüzünü göstrererek;
"- Fal Taşı gibi açık Kanlı Gözler, sım-sıkı kapalı Ağız Kalp Sıkışmasındandır!"
"- Sıkışıp-çırpınan bir İnsan Çarşafı üstüne böyle düz çekebilirmi Komiserim?"
"- Sen galiba çok Polisiye Romanı okudun, Rüstem?"
"- Hem niçin Karın üstü yatıp, Nefes almayı dahada zorlaştırsın?"
"- Ulan, sen bana Polisliğimi öğreteceksin?"
"- Estafurullah! Haddim değil Komiserim ama..."
"- Evet!"
"- Benim bildiğim kadarıyla Rahmetli Babam Yatakta Kalp Çırpıntılarıyla Gömleğini, iç Mintanını falan parçalamıştı da. Hem..."
"- Ee?"
"- Bu Adamın Ağzı Salya ile değil, başka bir Sıvıyla dolu."
"- Tükürük o Rüstem, Tükürük! Tahlil için örnek aldım."
"- Yastığın her Yanına sıçratacak kadar bol Tükürüğü bu Adam nereden bulmuş acaba? Oysa Kalp Sektesinde Ağız ekseri kuru olur Komiserim."
"- Yetti be!" Zaptı senmi tutacaksın, yoksa benmi? Karın üstü çevirmeden önce çıkar Herifin altta kalmış Kolunu!" Çeker, çıkarır;
"- Hayda!"
"- Ne var Rüstem?"
"- Eli Yumruk bu Adamın, Komiserim!"
"- Açsana Oğlum! Dur, dur açma! Önce öyle bir Fotoğrafını çekelim!" Bir Flaş;
"- Aç şimdi!" Rüstem zorlanır;
"- Açılmıyor Komiserim, kırayım mı?"
"- Saçmalama lan, çekil Kenara!" Her ikiside epeyce uğraştıktan sonra El açılır;
"- Yok be?" Bu Sefer şaşıran Komiserdir;
"- Rüstem, bu Adam Tavuk yolmuş, Elinin içinde Tüy var!"
"- Tavuk Tüyü değil bu Komiserim, büyük bir Tüy..."
"- Yok Deve!"
"- Evet, Deve Kuşu Tüyü olabilir."
"- Ciddi ol, Rüstem!"
"- Gerçekten ciddiyim Komiserim. Bakın Tüyün Dibi kopuk yada kırılmış vede kuru."
"- Dur, elleme!" Elini çeken Rüstem devam eder;
"- Uçlarıda boyalı bu Tüyün Komiserim. Eski Roma ve Yunan Savaş Miğferlerinin üstüne konan..."
"- Kondurtma Kafana bir Şaplak! Savaş Filmi çevireceğimize, Fotoğrafını çekelim şu Tüyün. Bir Pense ver hele!"
"- Penseler bitti Komiserim, Cımbız var."
"- Gevezelik etme be! Ver şu Cımbızı bana!"
"- Cımbız değil Maşa bunlar Maşa!" Elinin üstüne vurarak devam eder;
"- Hemde Cüce Cinsinden." Verir;
"- Laubali olma Rüstem! Al-tut şunuda, yakından çekeyim Fotoğrafını." Bir Flaş;
"- Kıpırdatma Oğlum, sabit tut şu Elini!" Bir Faş daha. İçeriye küçük Meşin Çantasıyla Adli Tıp Doktoru girer;
"- Ameliyat bitti ise, Yarayıda dikin bari!"
"- Yok Amirim, biz sadece Tahlil için birkaç Örnek aldık. Sırt üstü yatıyordu da..." Doktor Lastik Eldivenlerini giyerken;
"- Sırt üstü çevirin yine, bulduğunuz gibi!"
"- Olur Amirim!" çevirirler;
"- Bize İhtiyacınız yoksa Çevreyi Kontrol etmek için dışarı çıkacaktık da..."
"- Uzaklaşmayın ha! Zapıt için size ihtiyacım var." çıkarlar. Aslında Sigara içeceklerdir;
"- Garip bir Adam!"
"- Amirin o Rüstem, saygılı ol!"
"- Ben Ölüden bahsettim Komiserim." Cebinden bir Sigara Paketi çıkaran Komiser;
"- Ölünün Garibimi olur Rüstem?" diyerek içinden bir Sigara alıp Dudaklarının arasına sokar. Polis Memuru devamla;
"- Bu Müslim Efe birkaç kere Karakola gelip, Evinin arandığını yada Takip edildiğini İhbar etmişti de..."
"- Polissiz, Arama İzinsiz böyle şey yapılmaz!"
"- Polisler değil, Komiserim" Rüsteme bir Sigara uzatarak;
"- Ya kimler?"
"- Eski Yunan Savaşçıları derdi, bizde gülerdik." alır ve bekler;
"- Yunan’ın eskisi-yenisi mi olur Rüstem? Yunan Yunan’dır!"Kendi Sigarasını yakar;
"- Hatta bir Seferinde, bu Askerler tarafından Soguya çekildiğini bile İddea etmişti."
"- Bırak Allah’ını seversen! Yabancı Dilsiz-Tercümansız?" Çakmağı ona uzatır;
"- Adın Müslim Efe olursa, olur Komiserim!" Sigarasını yaktıktan sonra Çakmağı geri verir;
"- "- Lokantayı bile Truva’da bulduğu Gömü’den sonra satın almış..."
"- Ne Gömü’sü?"
"- Askere giderken Çırak olan Müslim Efe, Terhisten sonra birkaç Ay Truva’da çalışıyor ve Çırak olduğu Lokantayı satın alıyor. Kolay İşmi bu?"
"- Ben Şahitsiz-İspatsız olan hiçbir Söylentiye inanmam!"
"- Ama Müslim Efe’nin Dükkan Komşusu Çaycı İbrahimin Gözlemlerine göre, onu son Zamanlarda garip Kişiler Ziyaret etmiş Komiserim."
"- Kimler?"
"- Alman Arkeologlar falan."
"- Bize ne bunlardan?"
"- Çanakkale’li bir Turist Rehberide son Zamanlarda onu sık Ziyaret edermiş." Anlattıklarını dinlediğini kontrol etmek için Komiserin Yüzüne baktı;
"- İlginç, sonra?"
"- Bu Turist Rehberinin Sülaleside Sabıkalıymış Komiserim."
"- ?"
"- Eskiden, İstanbul Kapalı Çarşıda Varlıklı bir Kuyumcu Esnafıymış bu Aile."
"- !"
"- Alman Arkeolog Şiliman’ın bulduğu söylenen Kıral Piriyam’ın Mücevherlerinin Yurt dışına kaçırılmasına yardım etti diye bu Aile. Birkaç kere tutuklanmış."
"- Tamam, tamam! Bırak bu Safsatalarıda..." Yanan Sigara İzmaritini Yere atan Komiser, Ayakkabısının ucu ile üstüne basıp söndürür;
"- Etrafı ara!" Tüm anlatıllanlara bir Anlam verebilmek için düşünmeye çalışan Komiser, Bahçenin Kenarlarını çeviren Çalılıktan gelen ;
"- Komiserim!" Sesini duyar;
"- Yine ne var?"
"- Burada Çimenler ezilmiş..."
"- Başlama yine..." Rüstem devam eder;
"- Sonra üstü düzeltilip, İzler iyice örtülmüş ama kırık-kırıktır! Belli oluyor."
"- Dur hele, birde ben bakayum!" Çalılığa girer;
"- Topuksuz düz sandaletler ile bir çift Ökçeli Ayakkabı Mücadele vermiş burada, bakın."
"- Onuda nerden çıkardın Rüstem!"
"- En az 8-9 Çift düz Taban saydım."
"- Düztabanları sevmem, uğursuzdurlar! Belkide Uğursuz Düztabanlar yerinde tepinmiştir?"
"- Olmasına olurda Komiserim, ama ben böyle öteye-beriye sıçrayan, öne ve geriye tepinen Uğursuzunu görmedinm bu Güne kadar! Ayrıca bunlar değişik büyüklükte ve derinlikte Ayak İzleri. 8-9 Kişilik bir Mücadele olmuş burada. Ezilen Çimenlere bakılırsa..." Çimenin bitimindeki bir Yeri göstererek;
"- Şuradan itibaren de, Eve doğru Ökçeli Ayakkabılı Birini sürüklemişler." Komiser, gelir ve inceler;
"- Haklısın! Topuk İzleri burada bitiyor."
"- Bence bu Topuk İzleri; Vakti olmadığı için Yatağa soyunmadan giren, ama Ayakkabısını temizledikten sonra düzgün bir şekilde Sehpanın altına yerleştiren birine ait."
"- Anladık Rüstem, anladık! Uzatma." diyen Komiser Ayak İzlerinin devamını takip ederek araştırmaya devam eder;
"- Bak hele! Biri burada Boncuk düşürmüş!" Komiserin uzattığı Şeyi alır;
"- Boncuk değil bu Komiserim, çelik bir Düğme." temizler;
"- Altındaki şu Çentiklere bakılırsa, Meşine gömülen Süslerden..."
"- Ne Süsü, ne Meşini, Rüstem?"
"- Mesela Yunan Savaş Atlarınınn Koşumu..."
"- Dur be Rüstem, sen iyice sapıttın!"
"- ...yada Semer?" Komiser güler;
"- Bence Sandalet giymiş Düztaban Eşşeklerin Ayak izi bunlar!" der ve her ikiside yüksek Sesle gülmeye başlarlar. Kapıda Adli Tıp Doktoru belirince susarlar;
"- Oh, oh! Bakıyorum Keyfiniz yerinde?" Amirin karşısına Mum gibi dizilirler;
"- Aman ne ala! Beni içeride çalıştırın, siz burada Kahkaha atın!"
"- Yok Amirim. Bizde şimdi içeri giriyorduk..."
"- Gerekmez! İş bitti. Zabıt burada. Haydi çak bakalım İmzayı!" Komiser İmzalamak için Amirin Elinden Ölüm Zaptını alır, Polis Memuru Rüstem bundan sonraki Konuşmaları Sesini çıkartmadan, sadece dinleyecektir;
"- Ölüm Sebebi nedir, sizce Amirim?"
"- Kalp Sektesi! 6-8 Saat önce olmuş..."
"- Amirim, İzniniz olursa birşey varda..."
"- Söyle!"
"- Ağzından Örnek aldığımda..."
"- Evet?"
"- Tükürük değildi bu Sıvı galiba..." Durdu Dotorun Yüzüne bakarak onun Tepkisini inceledi;
"- Vaktim yok, uzatma! At İmzayı!"
"- Ayrıca bu Salgı bolca Çevreye sıçradığına göre..."
"- E!"
"- El ile içirilmişde olabilir."
"- A!"
"- Kalp Sektesi olsaydı Ağzı açık ve kuru olurdu."
"- A-a!"
"- Yatak çarşafıda büyle düzgün olmazdı." Doktorun şaşırmış Yüzüne bakmadan;
"- Yüzü koyun ve Elbiseleriyle yatacak kadar acelesi olan bu Adamın, Ayakkabılarını temizleyip özenle Sehpa altına koyacak kadar Zamanı nereden bulmuş acaba?" Sorusuna Cevap beklemeden;
"- Hem Bahçede bir Çekişmeyi gösteren ve İtina ile kaybettirilmeye çalışılmış 8-9 çeşit Ayak İzi var." diye devam etti;
"- Yahu! Bunları bana biraz önce niye söylemedin Allah Aşkına! Ben şimdi Zaptı yenidenmi yazacağım?"
"- Birde..."Sabrı tükenen Doktar tersler;
"- Ne?"
"- Bir Çelik düğme..."
"- Ne düğmesi?"
"- Sandalet giymiş Düz Taban Eşşeklerin Semer Düğmesi!" diyen Rüstem’e her ikiside bakar. Kendini tutamayan Komiser gülmeye başlar. Adli Tıp Dokyoruda Rüstem’le beraber Gülmeye katılır. gülerek bakarlar.
-Birinci Bölümün Sonu-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.