Hüznün Hikayesi
- Sen olmadıktan sonra yılın yenisini ne yapayım? Acım hep aynı! Hüznüm... Şimdi bana senli günlerimi geri verseler var ya; bütün yeni yıllarımı feda ederim senli bir güne bile! Bunu yazmıştı duvarına. Kaybettiklerini, bıraktıklarını, terk ettiklerini, gidenlerini... Yeni yıl derde dert katmaz mı, yüke yük...Hüzne hüzün, yaşa yaş... Ama umut da vardı, saklıydı terkin içinde. Gizliden gizliye belli ediyordu gözyaşlarının içinde.Ya da ben öyle zannediyorum, yani kandırıyorum kendimi.
Kimi yoksullukla mücadele ediyor, kimi soğukla, kimi hastalıkla... Bense onsuzlukla mücadele ediyorum başa baş, gözlerimde yaş... Herkesin bin derdi var ama benim bir derdim var bin derde bedel! Kim derbeder, kim tarumar, kim haraptar?
- Sensiz girilen yıl yılgınlık getirmez mi? Bıkkınlık, ezginlik, bezginlik... Zenginlik sensin, saltanat, taht-ı taç...Hüznü saç kalbime, gözyaşlarınla sula, terbiye et ayrılık gübresiyle, hüznünle buda ve yeşert terkinle, dallanıp çiçeklendir suskunluğunla! Hüzün bir papatya sarısıyla can bulsun ömrümde, eksik olmasın tek! Gözlere yaş doluyor, can yaşlanıyor, kalp taşlaşıyor. Hep sen yoksun diye! Korkarım bir gün karşında beni görürsen " Bu sen misin?"diyesin. Hüzün insanı çok değiştiriyor.
Yeni yıl gelmiş de eski yılın ne faydasını gördük? Acımız mı azalacak, hüznümüz mü bitecek, gözyaşlarımız mı dinecek? Ben anbean boğazıma kadar hüznü yaşıyorum. Geçen her dakika bu hüzün skalasını daha da yükseltiyor. Yüzüm gözüm hüzün içinde.
Gözlerim yaşla dolu, kalbim taşla, ağzım lafla! Saçlarım darmadağınık, aklım karışık... Millet gülüp eğleniyor, içip sızıyor, kızıp küfrediyor, sevinip en güzel sözcükleri sarf ediyor ve dibine kadar yaşıyor hayatı. Şişenin dibini görür gibi bir gıdımlık bile yaşanmamışlık bırakmıyor geriye, imiğini sıkarcasına yaşıyor hayatı, iliğine dek yaşıyor ömrünü, aşkını, meşkini...Ben ise terkimi yaşıyorum. Noktayı hep kalpten koyuyorum, tam ortasına mutluluğun, sevincin tam sonuna!
- Yeni yıl herkese sağlık, başarı ve mutluluk getirsin! Ben hariç herkese. Bu dileğe kalben katılıyorum. İmzamı atıyorum. Yine aynı olacak her geçen gün benimçün. Birer kopya, gölge... El ele tutuşan birilerini görmeyeyim, kol kola giren, kalp kalbe yaşayan, omuz omuza veren, sırt sırta...İçim burkulur o an! Elim boşlukta salınır yokluğunda, kolum yanıma sarkılır, kalbim sancır, omzum düşer, sırtım yere gelir.
- Sensiz yeni yılın pek de manası yok, zaman mefhumu yok bende! Dünmüş, bugünmüş, yarınmış... Sensiz geçen her gün boşmuş. Senli günler pek hoşmuş. diye yazmışım. Ne de çok yazmışım seni, sayfalar artmış, kitap olmuş. Kitabın kapağında bir liman resmi var; bir gemi ayrılmak üzre bu limandan, Kaptan’ı terke alışmış bir yüzle kaskatı duruyor, gözleri uzaklara bakıyor. İskelede bir papatya var ama yaprakları yanına dökülmüş, papatyanın yanında bir kolye... Bu terktir ve tektir ömrümde!
Takvim yaprakları yırtık, saatler kırık, günler silik, haftalar bölük pörçük, aylar dökük, yıllar çökük... Ben ise körkütük sarhoşum sana; içmişliğim gözlerindir, kanmışlığım saflığındır, inanmışlığın masumiyetindir, sevmişliğim sevmişliğindir beni hesapsız. Ne de zamansız şimdi her şey...Akreple yelkovan hüznümü de kovalar mı? Güzel günlere gebe olur mu bugünler?
Sahi yeni yıl niye böyle şaşaalı gelir?
Halimi bilmez mi, bana ayıp olmaz mı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.