- 589 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SUYA VERMEK
"Ondan ayrıldığım akşam hayatımın en büyük kumarını oynadığımı henüz bilmiyordum."
Mario Levi
Kalmak da zordu vazgeçmek kadar bunu anladım. Bazen gidemezsin kalamazsında ama. Bildiğimi sandıklarım beni yeni bir suretimle tanıştırdı. Hala bir red etme duygusu hâkim içimde. Oysa farkındalıklar ön planda olsa da. Öfke duvarlarımı tırmalasa da. Duygularımla baş etmeye çalışıyordum ya işte o zaman. Ruhum hesap soruyordu benden. "Niyee?"
Selim’e kızgın değilim. Hem niye kızayım, sen birini seviyorsun diye o da seni sevmek zorunda mı? Fakat kırgınım, üzgünüm… Çünkü Selimdi o.Ben başkalaşmıştım sanki o aynıydı. Ve " vazgeç " dedi oyun oynarmış gibiydi. Hiçbir zaman dürüst olamamıştı bu konuda. Ne seviyorum nede sevmiyorum diyebildi. Söyleseydi ne değişirdi? Belki hislerimle dalga geçtiğini düşünmeyecektim. Gururum tarumar edilmiş olmazdı mesela. "Değmezmiş sana" diye bile düşünemiyorum. Düşündüm diyelim hadi ne olacaktı inanmıyorum ki.
Oysa iyi niyetli bir çocuktu Selim. Vicdanlıydı. Ağlayanla ağlar, gülenle gülerdi. Bazen ummadığım şeyler yapar, aklıma gelmeyecek şekillerde karşıma çıkardı. Şoke olurdum. Biraz da çapkındı. Yakışıklıydı, kızlar bırakmazdı peşini o ne yapsın? Otuz iki yaşındaydı fakat… Espriliydi. Onun yanındayken gülmek için bir bahanem hep olurdu. Sinir olduğum huyları da vardı tabii. Bunları daha önce görmezdim ama şimdi açık seçik, çarşaf gibi ortadaydı. sıkıysa görme bencilliğini. Yakın arkadaştık bir araya geldiğimiz de kendi yaptığı işlerin güzelliğinden bahsederdi. O da mimardı benim gibi. Selim, konuşunca ben susardım dinlemek daha renkliydi, ışıl ışıldı o dönem.
***
Selim’le Kadıköy mimarlık bürosunda tanıştık. Daha sonra birlikte çalışmaya başladık. Yediğimiz ekmek içtiğimiz su ayrı gitmezdi. Bir gün kendimi ona hayran hayran bakarken yakaladım. Önce umursamadım, "kravatı dikkatimi çekmiştir", dedim. Bir zaman sonra tekrarladı bu an kendini. Ardından bir daha ve bir daha… Bakışları gözlerimin önünden gitmiyor. Sesi kulaklarımda yankılanıyordu. "Galiba ben âşık oldum" dedim yani bunun başka tanımı yoktu. İlkin biraz tuhafıma gitti, hani arkadaşız filan… Arayıp, "seninle önemli bir konuda konuşmam lazım. Görüşebilir miyiz?" diye sordum. "Tamam", dedi ve ekledi. "Büronun önünde buluşalım boğadan yukarıya Nazım Hikmet Kültür Merkezine yürürüz " dedi. "Olur", dedim heyecanlıydım. Telaştan yanlış otobüse binmişim.Nereye gitmek istediğimi söyleyince uyardı yolcular. Beklediğini görünce anlatmayı planladıklarımın paniği sardı. Büyüsü etrafıma ince bir ağ örmüştü sanki kendisini de saran. El salladım. O da… Merhabalaştık sonra ben hemen konuya girmek istedim. Durdum, derin bir nefes aldım. Peşine,
_ben sana âşık oldum, dedim. Bana baktı, ne söylemesi gerektiğini bilerek,
_ama biz arkadaşız dedi. O zaman anladım ki tek taraflı… Sakin olmalıyım, diye düşünürken bir aralığa sıkıştım. Kararsız ve umut vericiydi burası. Biraz susarak yürüyünce hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başladı.
Bir gün samimiyetinde bulduğum umutla tekrardan sormaya karar verdim. Bu sefer akşam yemeğine davet ettim onu. Sevdiği yemekleri öğrenmiştim. Onları yaptım. Masanın ortasına iki tane mum koydum. Kapı çalınca evvela gidip mumları yaktım. Daha sonra kapıyı açtım. Kız arkadaşıyla beraber karşımda durmazlar mı? Onları görünce ben beynimden vurulmuşa döndüm. Belli etmemeye çalıştım ama Selim anladı sanki. Masayı, yanan mumları görünce "ooo! Birini mi bekliyorsun rahatsız ettik." dedi kız. "hayır", dedim sinirli bir şekilde. "seni kız arkadaşımla tanıştırayım, Gülten" dedi Selim. Kız gülümsedi, sevimli birine benziyordu. Onun suçu yoktu bizimkinin dangalaklığıydı. Kim bilir kızı tavlamak için ne yalanlar söyledi. O zavallı da inanmıştır. Mumları söndürdüm büyük bir hayal kırıklığıyla. "gelin birlikte yemek yiyelim" dedim. "Tamam", dedi Selim, lavaboya gidip ellerini yıkadı."Ben tokum ama size eşlik edebilirim", dedi kız. Selim banyodan çıktı, havlu uzattım. Elime bir not tutuşturup gözlerimin içine baka baka "vazgeç" dedi anlayamadım önce. Öylece kala kaldım. O, içeri geçince hemen açtım notu. Tanıdım benimdi… Unutmuşum sabah çöpe atmayı musluğun yanına bırakmışım. Çok utandım kendimden. Allahtan Gülten görmedi. "Selim seni çok seviyorum" diye yazılıydı kâğıtta.
O kadar kasvetli bir akşamdı ki unutamam. Onların gitmesinin ardından bende montumu alıp, o soğukta vurdum kendimi Çengelköy de deniz kenarına. Varoluşumu hissetmek için. Çıkarıp atmak istedim denize bu aşkı. Yapamadım. Bütün kapılarını kilitlemişti üzerine. Dertliydi belki rüzgâr da her savuruşta anlattı derdini delice. Kırık bir kız çocuğu kalbi çıkardı karşıma. Bütün kelimeleri avuçlarında, bıraksam parçalayacak ellerini. Baktım başka çare yok. Bende tuttum suya verdim hepsini.
Evgin Atalay.