- 610 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME ÜZERİNE
Öğretmenlik, önemi bakımından, mesleklerin mesleğidir elbette. Zira diğer mesleklerin inceliklerinin öğretilmesi sürecinde rol oynamaktadır.
İlkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla ilk öğretmen okulu “Darülmuallimin-i Sıbyan” adıyla 1868’de açılmıştır. Darülmuallimat denilen Kız Öğretmen Okulu ise 1870’te kurulmuştur.
Ortaöğretime öğretmen yetiştirmeye dönük ilk Yüksek Öğretmen Okulu ise 1890’da İstanbul’da açılan “Darülmuallimin-i Ali”dir.
Cumhuriyet sonrası dönemde öğretmen yetiştirmede öncü isim Mustafa Necati’dir. Cumhuriyetin ilk yıllarında köylerin %95’inde öğretmen olmaması karşısında Mustafa Necati; "bu gidişle Cumhuriyet öğretmensiz 35.000 köye ancak 100 yıl sonra öğretmen gönderebilecektir" demişti.
1924’ten önce, ilkokul sonrası dört yıl süreli olan öğretmen okulları, önce beş yıla, 1932-1933 Öğretim Yılında da altı yıla çıkarılmıştır.
1926’dan itibaren üç yıl süreli öğretmen okulları açılmaya başlandı. İlk Muallim Mektepleri ve Köy Muallim Mektepleri’nden mezun olan öğretmenler ilkokullara atanmaya başladı.
1936’lı yıllarda Anadolu’da 35.000 köy öğretmensizdi. Eğitmen yetiştirmek üzere sekiz ay süreli Öğretmen Kursları açılmaya başlandı.
1937 yılında da Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarıldı. Küçük köylere öğretmen yetiştirmek için Köy Eğitim Yurtları açıldı. Bu yurtlar Köy Enstitüleri’nin başlangıcı oldular.
Köy Enstitüleri olgusu farklı çevrelerde, çoğu kez spekülatif biçimde tartışılmasına rağmen, meslek anlamında, en kaliteli öğretmenleri yetiştirdiği bir gerçektir.
Köy Enstitüleri’nin kurulmasına giden yol Ethem Nejat, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel gibi eğitimcilerin düşünceleriyle oluşmuştur. Amaç, kırsal alanda köyün ekonomik yönden kalkınmasını sağlayacak liderler yetiştirmekti.
17 Nisan 1940’da çıkarılan Köy Enstitüleri Kanununa göre, bu okullar öğrencilerini köylerden alacak, içinde bulundukları ortamdan uzaklaştırmadan, köy hayatının içinde yetiştirecektiler.
Bunun için de bu okullar arazisi elverişli, çevresinde birkaç köy olan yerlerde açılacaktı. Programlarında erkekler için çiftçilik, demircilik, yapıcılık, marangozluk, kooperatifçilik; kızlar için çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi, ziraat sanatları, hasta bakımı gibi konular yer almaktaydı.
1940’da Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri haline getirildi. 1953 yılına kadar sayıları 21’i buldu. Lise seviyesindeki üç yıllık Öğretmen Okulları ile birlikte ilkokul öğretmeni ihtiyacını karşılamada çok önemli birer kaynak haline geldi.
Yetiştirilen köy öğretmenleri aracılığı ile kırsal alandaki cahilliği önlemek, halkın pratik yaşamını iyileştirmek, ağırlıklı olarak köylüleri modern hale getirmek amaçlanmaktaydı.
Köy Enstitülerine, devleti yönetecek, devletin sürekliliğini sağlayacak eliti yetiştirme gibi bir rol biçilmemiş, bir misyon yüklenmemişti.
Örgütlenme içinde Yüksek Köy Enstitüsü gibi bir kurumlaşmanın ortaya çıkması; Köy Enstitüleri’nde, öğretimin önceden belirlenmiş sınırların dışına taşması; genel yaşam biçimiyle uyuşmayacak bir başka yaşam tarzını ortaya çıkarma endişelerine yol açmıştır.
Kültürü ayakta tutacak ve yetiştirecek münevverler yetiştirme rolü; hazırlayıcı niteliğiyle lise ve bununla birlikte esas olarak yüksek öğretime verilmişti.
Uzun tartışmalardan sonra 1946-50 yılları arasında Köy Enstitüleri önce “disiplin” altına alındı; köylerdeki öğretmenlerin enstitülerle bağları kesildi, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı, 1947’de kız ve erkek öğrenciler Enstitü içinde bir birlerinden ayrı tutulmaya başlandı.
1948’de enstitülerin programları değiştirildi. Nihayet 1950’de zaten birer öğretmen okulu haline getirilmiş olan enstitülerin özel statüleri tamamen kaldırıldı.
1953’te Köy Enstitüleri kapatılarak, bu enstitülerle altı yıllık Öğretmen Okulları İlk öğretmen Okulları adı altında birleştirildi.
Köy Enstitülerinin yerini dolduramasalar da, ikinci en iyi öğretmen yetiştiren kurumlar, altı yıllık İlk öğretmen Okulları’dır.
Daha sonra ilk öğretmen okullarının süresi, ilkokul üzerine yedi yıl, ortaokul üzerine dört yıl olmak üzere yedi yıla çıkarıldı. Böylece kalite de giderek bozulmaya başladı.
1974-1975 Öğretim Yılından itibaren bu okulların bir kısmı öğretmen yetiştirme işlevini kaybederek üç yıllık Öğretmen Lisesi’ne dönüştürülmüş, bir kısmı da kapatılmıştır.
Yerine, çoğunluğu eski ilk öğretmen okulu binalarında; 1974-1975 Öğretim yılından itibaren sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere iki yıllık Eğitim Enstitüleri açılmıştır. Böylelikle öğretmen kalitesi daha da düşerek, bu kurumlar, iktidarlara göre siyasallaşmıştır.
Eğitim Enstitüleri’nin sayısı 1976’da 50’ye ulaşmış, 1980’e kadar da bunların 30’u kapatılmıştır.
1975-1980 yılları yüksek öğretimde siyasallaşma, karışıklık yıllarıdır. "Hızlandırılmış eğitim" gibi kısa süreli öğretmen yetiştirme uygulamaları; öğretmen kalitesinin giderek düşmesine yol açmıştır.
1982 yılından itibaren öğretmen yetiştiren kurumların tamamı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınarak üniversitelere devredilmiştir.
Böylelikle MEB’nın bünyesinden ve kontrolünden çıkan “öğretmen yetiştirme düzeni” birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.
Sevgiyle kalın…
KAYNAKÇA
Hasan Ali Koçer. Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi: 1773-1923.
Yahya Akyüz. Türk Eğitim Tarihi. Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, 1982.
Cavit Binbaşıoğlu. Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yay., 1995..
Fay Kırby. Türkiye’de Köy Enstitüleri, Ankara: Rüzgarlı Matbaa, 1962
M. Cevdet. Öğretmen Okulunun 70. Yıl Dönümü Nedeniyle Verdiği Konferans, Tedrisat Mecmuası, Necdet Sakaoğlu. Osmanlı Eğitim Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları, 1991.
YORUMLAR
O günkü adı ile sanat mekteplerine öğretmen yetiştirmek amacı ile,1937 yılında Ankara'da Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu açılmış , Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak mezunlar vermeye başlamıştır.
Sanat okulları , ortaokuldan sonra iki yıl,1965 yılında üç yıla çıkarılarak adlarında bir çok değişiklik yapılmıştır.
Endüstri Meslek Lisesi,Teknik Lise,Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi gibi.
Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okuluna girmek iki aşamalı sınavlarla oluyordu.Okula girmek mezun olmak
anlamına gelmiyordu.Fakir aile çocuklarının bu okuldan yararlanmaları için,burslu ve yatılı bölümü vardı.
Sınıfta kaldığınızda bu imkânlardan faydalanamazsınız.Para ile bu okula hiç kimse devam edemezdi.
Günde 10 saat,teknik ve mesleki dersler vardı ve öğretim süresi dört yıldı.Her dersin dönem sonunda bitirme sınavları vardı.
Okul,makina ve avadanlık yönünden sanayiden ilerde idi.Kalan ve belge alan öğrencilerin çoğu,meslek derslerden değil,fizik,kimya,matematik,edebiyat gibi derslerden di.Bir üst sınıfa tek bir dersten (atelye hariç)sorumlu geçilebilirdi.Geçtin geçtin,kaldın kaldın hepsi o kadar.Ne öğretmenler kurulu,ne tek ders sınavı hiç biri bu okul için yoktur.Ama,endüstri meslek lisesinde,normal liselerde birçok dersten kalan öğrenci için,(sanki
başımıza cumhurbaşkanı olacaklarmış gibi)defalarca sınav hakkı,olmadı öğretmenler kurulunda geçirme hakkı verilmiyor mu?
E.T.Y.Ö.Okuluna giren öğrencilerden çok azı mezun olurdu.Bazıları Endüstri meslek liselerinde görev yaparken,bazıları da piyasada,atelye ve meslek derslerini iyi bildikleri için mühendis bazında çalışırlardı.
Endüstri meslek liselerine olan aşırı talep,öğretmen açığını hayli arttırdı.Sanat okulunu bitirip,fabrikalarda çalışan başarılı elemanları,atelye ve meslek derslerinde öğretmen olarak atadılar.
E.T.Y.Ö.Okulunun sık eleğini genişletemediler.Kalite aynı biçimde devam etti.
Bir ara hızlandırılmış,hamurlaştırılmış,çamurlaştırılmış eğitimle mezun verdiklerinde,kalitenin de içine etiler malesef.
Köylere kadar Teknik Eğitim Fakülteleri kurdular.O , bizleri yetiştiren,elleri öpülesi öğretmen kadrosunu bulamayınca,makina ve avadanlık yönünden bu okullar donatılamayınca ,sirk çadırı misali(al gelenleri ustam,sal gelenleri ustam)herkes mezun oldu.Kısa zamanda kadrolar doldu.Şimdi çoğu işsiz , güçsüz tayin olmayı bekleyen işsizler ordusu çoğaldı.
Rehberlik dersinde bir hocamız,(okulda olan öğrenci olayları,idare ve polisin yanlış uygulaması sonucu canı sıkıldı), ''bir terazinin kefesi tezekten olursa,dirhemi de moktan'' ! olur demişti.Ne kadar doğru değil mi?
Yedi kere dokuzun kaç olduğunu bilmeyen bir öğrenciye ,dişliçark hesaplarını yaptırmak mümkün mü?
Eğitim çoktan bitmiş.İyi ki,iyi olduğu dönemlerde öğretmenlik yapmanın zevkini aldık ve binlerce öğrenciye
diploma verdik.
Öğretmenliğin tarihçesini çok güzel yazmışsınız.Emeğinize sağlık değerli arkadaşım.
Öğretmen olarak sorunlarımızı duyunca ,duramadım,özür dilerim.
Sağlıcakla kalınız...
Entellektüel-41
Çok kısa geçtiğiniz bir konu hakkında bir cümle yazmak isterim.
Bu memlekette,
45 günde öğretmen yetiştirilen günler yaşanmıştır.
Ve o öğretmenler,
maalesef bu günkü bilgisiz, görgüsüz, sevgisiz insanları yetiştirmiştir.
Bir çoğu,
hala sağda solda,
hatta bu sayfalarda bile arz-ı endam etmektedirler.
Bu işin siyasi boyutu da var şüphesiz ama,
onu yazmayacağız burada.
Zira,
bu sayfanın yazarı da, bu konuları oldukça nazik bir üslupla geçmiş.
Kendisine saygısız olmayalım.
Konuyu güzel özetlediğini belirtmekte fayda var.
Son cümlemiz;
''Köy enstitüleri güzel düşüncelerle kurulmuştular ama, siyasi açıdan çok da masum değillerdi.'' olsun.
Entellektüel-41
Köy Enstitülerine gelince...Siyasi eğilimlerine asla katılmadım...Fakat onlarla uzun yıllar birlikte çalıştım...Öğretmenlik kalitelerini de hep takdir etmişimdir...Yaykur ve açık öğretim mezunu öğretmenlerin de sisteme ne denli zarar verdiklerini yazdım....
Katkılarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ediyorum değerli kalem...
Güzel ve değerli bir eser okudum; teşekkür ederim...
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Târihi-1(A.Ü. A.Ö.F.) dersim için detaylı bir kaynak bilgi oldunuz.
Saygımla Selâm ederim... sağolun.
kadiryeter Kadir Yeter. 28.12.2014 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=137269
Entellektüel-41