- 573 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BOĞAZDA SANDAL SAFASI
Biz safasını süremedik veya dünyaya gelmekte epey geç kaldık, her şeye geç kaldığımız gibi. Yaşamadık ama duyduk ki; bir dönem İstanbul Boğazı’nda sandala binilir yalıdan yalıya güneyden kuzeye, kuzeyden güneye gezinti yapılırmış.
Hani, herkes köyünden, kentinden ırmak geçtiği zaman övünür ya: "Benim beldemden ırmak geçer diye. Oysa çoğu kimse farkında değildir. Asya ile Avrupanın açılan arasını birleştiren dünyanın incisi İstanbulumuzun içinden deniz geçer. Hem aşağı doğru hem yukarı doğru...
Şeyhülislam Yahya bir beyitinde değinir: Biz meyhaneye ayağımızı basmadık ama, gidenlerden işittik ki; içeride ferah bir hava varmış ve dahi güzel şeyler yaşanırmış. İşte böylesi bir durum bizim durum.
İstanbulda sandal gezintisi yapıldığı zamanlarda mühendislik fakültesinde, birinci sınıf öğrencisi olan ve aynı zamanda hayatında denizi ilk defa gören üstelik erkek öğrenci yurdunda aynı odayı paylaşan dört kafadar öğrenci, gençlik bu ya hafta sonunda sandalla şöyle bir boğaz turu yapmak isterler.
Yaşlı amcanın kullanacağı sandala binerler. Güneyden kuzeye, Bebek, Rumelihisarı, Emirgan, İstinye, Yeniköy, Büyürdere, Sarıyer, Rumelikavağı güzergâhında seyrederken, öğrenciler sandalcı amcayı makaraya sarmaya başlarlar:
-Amca sen geometri bilir misin?
Sandalcı:
- Geyometire nedir çocuklar ben mektep medrese görmedim ki, nerden bileyim ama metire nedir derseniz onu bilirim der.
Öğrenciler kahkala atarak:
- O oo amca senin hayatının dörtte biri boşa geçmiş derler.
Biraz yol aldıktan sonra. Gençler sandalcı amcaya:
-Amca sen cebir bilir misin derler.
Sandalcı amca:
Gençler dedim ya ben mektep medirese görmedim. Bana soracaksanız balıklardan sorun, denizden, denizcilikten sorun, yalılardan sorun cebir mebir nedir heç bilmem der.
Öğrenciler katıla katıla gülerek:
Amca senin hayatının yarısı boşa geçmiş, hayatında geometri yok, cebir yok sen nasıl yaşadın bu günlere nasıl geldin derler.
Kuzeye doğru çıkıldıkça hava sertleşmeye başlar ama öğrenciler amcayı köşeye sıkıştırmaktan vazgeçmezler. Biraz sonra gençler:
-Amca sen trigonometri bilir misin derler.
Sandalcı anlar ki gençler kendisi ile iyiden iyiye dalga geçmektedir. Soruya karşılık vermeyerek yoluna devam eder.
Sertleşen havayı koklayan amca, hava tahmin raporu verircesine bilir ki böylesi havalar biraz sonra fırtınaya çevirecek. Bu kez amca öğrencilere:
-Gençler işler kötü, hava bozdu az sonra fırtına kopacak. Böylesi havalarda ananın, babanın evlada yardımı erişmez.Sizler yüzme bilir misiniz, deniz ortasında herkes başının çaresine bakacak, burada ananın babanın bile faydası insana, ona göre der.
Öğrenciler:
Ne yüzmesi amca, hiçbirimiz yüzme bilmeyiz. Bizler deniz denen acı suyu ilk defa İstanbul’da gördük. Neden sordun böyle bir soruyu şimdi bize amca. Bizi ürküttün derler.
Sandalcı:
-Ben o dediklerinizin hiçbirini bilmem gençler ama, çok iyi yüzme bilirim. Eğer yüzme bilmiyorsanız yapacak bir şey yok. Acırım halinize, sizin hayatınızın tamamı boşa geçmiş der.
Gençler korku dolu gözlerle birbirine bakarak:
-Valla amca haklı, hepimiz hapı yuttuk ulan derler.
Bu kez sandalcı başlar gülmeye.