- 890 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
..AHA ŞURAM ANAM ŞURAM ..ÇOK ACIYI ANA DEDİ.......... KÖYÜMÜZDE YAŞANMIŞ ACI BİR ÖYKÜ.......
Üryan Geldim Gene Üryan Giderim
Ölmemeye Elde Fermanım Mı Var
Azrail Gelmiş De Can Talep Eyler
Benim Can Vermeye Dermanım Mı Var
Bana Derler Gam Yükünü Sen Götür
Benim Yük Götürür Dermanım Mı Var
Garacalı Hüseynin gamyonunda şoför mahalında ,radyo bu türküyü söğlerken gamyon baz gölüne doğru yol alıyordu...bir toz bulutu içinde...güz günü hozanlarda davarlar mallar yayılıyor...çobanların keçeleri sırtlarında...çıngırak sesi ise uzaklardan duyuluyordu. Girmana dağlarının üstü ise parçalı bulutluydu....günün önündeki bulutların kızıllığı siyah bulutlara yansıyordu.....Z ise şöfor mahalinde bu manzarayı seyrederken acıları dinmişti....
Babasının öldüğünü gıt mıt hatırlıyor...3 ablası iki ağabeyi vardı...o yıllarda çok gıtlık vardı...buğda ekmeğini arpa ekmeğinin arasında katıklık yapıyorlardı...babası ölmeden önce gil gil denilen süpürge otu ekiliyordu tarlalara...hem ucuz hemde susuzluğa dayanıklıydı...Buğda sadece Hasan çavuşta...abbaslarda...bir gaç evde vardı....olan arpa ekiyordu çok kıt olanda Gilgil ekiyorlardı...gil gil denilen süpürge otu derilip demet demet ...ağaca çarpılıp otun tohumu alnıyordu...el taşında çekilip ekmek yapılıyordu yıl 1945....gil gil ekmeği yapılandan iki saat sonra sim siyah oluyordu....adamı boğuyordu....bu kıtlıkla aç susuz zor bela yaşıyordu millet.....Ne günler gördük ne çileler çektik dediklerinde yaşlılar hep bu günleri anlatıyorlardı...Z ise babası ölmüş ve o kıtlık yıllarında daha 2 yaşındaydı.....ve kundağa sarılmıyordu...zar zor yürüyordu...
Z....artık büyümüştü ,13..14 yaşına gelmişti...anasının gocaya gettiği evin çocuğu ile evlendirdiler...hemen anasının koltuğunun altında ,daha gençliğinin ,çocukluğunun tadınaa doyamadan....gelin olmuştu artık...tarlalarda honda harmanda,derken hayat akıp diyordu...1959 yılında ilk çocuğu olmuştu...derken peşinden iki kız bir oğlan....bir daha kız...yaşı otuz beşi aşmıştı...zayıftı çelimsizdi....kızların arasında doğan oğlanı en çok seviyordu...dişleri ile tırnakları ile yoksulluğun belini kırmışlardı....kızlar büyümüş oğlan ise ilk okulu bitirmiş ,orta mektebe başlamıştı.....Yıl 1975 ....Aylardan Ekim....daha 35 Yaşındaydı....
Birgün sabah kalktığında kendisini bir tuaf halsiz hissediyordu...demekki çok çalıştım yorgunum diyordu...ama sağ tarafından bir sancı ve kuru ağrıyla ...uyanıyordu...anasına dediki gız ana gece şurama ağrı giriyor beni ağlatıyor deyince...anası yavrum birşey olmaz geçer dedi...palaklıdan öllük getirdiler saçta ısıtıp beze sarıp ağrıyan yere tutuyorlardı...o zaman ağrıları dahada artıyordu....ağrılara dayanamayınca....İsmail efendinin yanına get dedi anası...onda hap bulunur dedi....İsmail efendinin yanına getti...misafirleri vardı birez oyalandı....misafirler gedince kendisindeki hastalığı gördüklerini...sanki büyük kızı hastaymış gibi...durumu anlatınca...İsmail efendi...gözlüğünün üstünden şaşkınlıkla baktı....yav ben ne diyeyim bu çocuğu doktora götürmek lazım...anlattığın allah korusun kanser olabilir dedi....
İsmail efendi her gün gazete kitap okuyan...fakirlere ilaç mehrem dağıtan bir insan boş konuşmaz dedi içinden....sonra sanki başından kaynar sular döküldü....İsmail efendiden ilaçları aldı cebine koydu...evden çıktı ama dermanı kalmamıştı...yola oturup nasıl çığlık attı....yavrularım ben yolcuyum dedi...nasıl ağlıyordu....İsmail efendi oturduğu yerden çığlığı duyunca dışarı fırladı....ben yolcuyum deyince İsmail efendi durumu anladı...yav bizi üzme ben sana olabilir dedim ki çocuğu doktara götüresin diye teselli etti...Ben Malatyada tanıdık doktor var ona mektup yazacağım ,sen gayıtsız ol dedi ve ekledi...Bizim köylü Malatyada sağlık memuru Hüseyin Sayın da yardımcı olur ben konuşurum dedi....
Ağrıları gettikce artıyordu...Gamyoncu Garacalı Hüseyine söğledile şöfor mahalinde yer ayıttılar...Kamyon korna vurup hareket ederken iki gözü iki çeşmeydi..Garacalı Hüseynin gamyonunda şoför mahalında ,radyo bu türküyü söğlerken gamyon baz gölüne doğru yol alıyordu...bir toz bulutu içinde...güz günü hozanlarda davarlar mallar yayılıyor...çobanların keçeleri sırtlarında...çıngırak sesi ise uzaklardan duyuluyordu. Girmana dağlarının üstü ise parçalı bulutluydu....günün önündeki bulutların kızıllığı siyah bulutlara yansıyordu......Z ise şöfor mahalinde bu manzarayı seyrederken acıları dinmişti........sanki herkese allaha ısmarladık diyordu....Malatyaya vardılar ...doğru Hüseyin sayının yanına gettiler...Hüseyin sayın gelene gedene yardımcı oluyor,eline geçen ilaçları İsmail efendiye gönderiyordu....Hüseyin sayın ...hele duryn anlamadan dinlemeden bu ne hal böyle deyince Z kendisine geldi...sanki yanan yüreğine su serptiler...Malatya devlet hstanesine götürdü Hüseyin Sayın abi...tetkikler yapıldı...Doktor Hüseyin abiyi çağırıp durumu anlattı....6 ay ömrü var tümör yayılmış dedi...Hüseyin abi çok üzüldü....ama hiç belli etmedi...size en güzel ilaçları yazdırdım....bunları gullanın ...sonra kontrole geleceksiğiz dedi....
İşte bu zamanlardı Zehmeride çok geçmeden yatağa düştü...inceldi..sarardı soldu....bu dert beni öldürecek ana ilaçlar heç yaramadı dedi....Hafta kışları gelmişti...gış gedip nerdeyse bahar gelecekti....en son oğlunun saçlarını kokladı...anasına ...bunlar sana amanat dedi...sabaha karşı...yatağında dönemedi bile...en son su istedi....ama suyu bile içemeden göçüp gitti....sabah bir tipi ve rüzgar varki heç sorman.....gonağın önü galabalıklaştı.. kazan konuldu ataş yakıldı......göğce bacı ise elinde mendil......mendili F nin cansız bedeni üzerinde sallayıp...sallayıp ağıtlar söğlüyordu. ’..Geline bah geline bah gediyi...Guzuları peşinden bahıyı....Belikleri salacadan taşıyı....oy gelin gelin anan öle gelin...nere gediysin gelin....guzuları bırahıp...mezaramı gediysin gelin..../şu gedene yolcu derler yolcu değil sucu derler,belikleri salacadan taşıyı....yavruları peşi sıra bahıyı...oy gelin gelin anan öle gelin.........allah dert verirse deramanlı versin dermansız dertlere uğratmasın. dedi Hacı hasan kısık sesiyle salavat getirerek salacası omuzlandı...hayatnın baharında yolcu ettiler Z bacıyı.......Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm....Üçünüde doya doya yaşamıştı Z bacı illede ayrılık ve ölüm birde muhanet varya onun suyu çağlayıp akarmış...geçtiği yerleri dağlayıp yakarmış....
Amacım yaşanmış acıları tazelemek değil,hakkın rahmetine kavuşan canımıza haktan rahmet dilerken...çocuklarına sağlıklı uzun ömürler dilerim...Toprağımızın emektar kadınları ve hayatın çekilmez kahrına işaret etmektir...sevgi ve saygılarımla....