- 691 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CİCİ ANNEM ÖLSÜN - 5
Ağlamaları azalıp sakinleştiklerinde anne sırtını okşayıp oğlunun, kendince özür dilemek istercesine bir de alnından öptü. Bağrından biraz uzaklaştırıp karşısına aldığında halâ iki kolu da oğluna sarılıydı.
’ Hadi bakalım ; madem ki bu akşam kandil, doğruca camiiye ! ’ Uykudan uyanmışcasına yerinden doğruldu çocuk. Yediği tokadı çoktan unutmuştu bile.
’ Haklısın anneciğim. Bu akşam cami çok kalabalık ve güzel olur. Üstelik hem vaaz hem de mevlid vardır. ’
Ceketini çıkartıp kollarını sıvadı ve doğruca lavaboya gitti. Abdest alırken bir ara annesinin attığı tokat aklına gelse de unutmaya çalıştı. Yanağını yokladı bir ara. Hafiften gülümsedi. Çok tuhaf gelmişti aslında annesinin öyle bir tokat atabilmesi. Daha önce hiç öfkelendiğini bile görmemişti. Onu güçsüz zannederdi.
Etkili bir vaaz dinledi o akşam olağanüstü kalabalık olan köy caminde. Peygamberimiz (SAV)’ in doğumu, ne kadar doğru bir zamanda dünyaya geldiği, faydaları, güzel ahlâkı çok etkiledi onu. Kendisine örnek alması gerektiğine inandı. Daha önce çok duyduğu çok eşlilikle ilgili sözlerini pür dikkat dinledi vaizin. O’nun neden bir çok kişi ile birden evlendiğini o da merak ediyordu. Günümüz müslümanlarının bu konuyu ne kadar suistimal ettiklerini, aslında O’nun himaye amaçlı birden fazla evlilik yaptığını, aynı açtı altında nikâhsız yaşamanın doğru olmayacağından hepsine nikâh kıydığını öğrendiğinde, dini adına çok daha mutlu oldu. Eve geldiğinde annesine anlattı. Kadın oğlunun iyi bir müslüman olacağına, Peygamberimiz (SAV)’in ahlâkını örnek almak istemesine çok sevindi.
’ Anne, aslında benim unuttuğum ama çok önemli bir meselem var. Seninle paylaşmak ve fikrini almak istiyorum. ’
’ Anlat bakalım oğlum ; gene ne var ? ’
’ Bir kız var anne , okuldan. ’
’ Vaay ! Oğluma bak sen . Âşık mı olmuş benim oğlum ? ’
’ Anne, aşk mıdır, yoksa başka bir şey mi ; anlatayım da sen karar ver. ’
’ Hadi anlat bakalım. ’
’ Geçen gün Din dersinde bir kıza öylesine bakacağım tuttu. Aslında hiç yapmadığım bir şeydi ama o anda nasıl oldu anlayamadım. ’
’ Olacak tabii be oğlum. Aslan gibi delikanlısın artık. Elbette gönlünün beğendiğini gördüğünde bakacaksın. ’
’ O , çok ileri derecede engelli bir kız anne. Bir ayağı engelli. Çok zor yürüyor. Ben onun sadece yüzünü gördüm, beğendim ve baktım. ’
’ Olabilir be oğlum. engellilerin canı yok mu ? ’
’ Aslında âşık falan olmadım, öylesine baktım anne. ’
’ Peki o bunun farkında mı ? ’
’ İşin zor tarafı da bu işte anne. Kız bunu fark etti ve yanıma kadar gelip bana bir hatıra defteri uzattı. Bir şeyler yazmamı istedi. ’
’ Abayı yakmış demek. Eee, yakışıklıdır benim oğlum elbet. ’
’ Anne, ben şimdi ne yapacağım ? Eğer ona boş verirsem, yüz çevirirsem, engelli olduğu için kendisini istemediğimi zannedip üzülür, bunalıma girer, günahına girmiş olurum. ’
Biraz düşündü kadın. Hatta ayağa kalkıp odanın içinde gezinmeye başladı.
’ Bak oğlum ; sen bu akşam Peygamberimiz (SAV)’in ahlâkını örnek almak istediğini söylemiştin değil mi ? ’
’ Evet anne. Çok isterim O’nu örnek almayı. ’
’ İşte sana fırsat. Hatta , belki de imtihandır senin için. ’
’ Söyle anne ; o imtihanı geçmem için ne yapmam gerekiyor ? ’
’ O kızı sana Allah’ın gönderdiğine inanacaksın önce. Sonra ilgisine, sevgisine karşılık vereceksin. Seveceksin, âşık olacaksın ve onu Allah kısmet ederse, bir ömür boyu eşin olarak seçeceksin. ’
’ Peki anneciğim. Madem ki Allah gönderdi, ben de onu bir ödül olarak görüp seveceğim, âşık olacağım ve yaşadıkça eşim olarak bilip koruyup kollayacağım. Söz veriyorum. ’
Koşarak odasına geçti . Kızın verdiği hatıra defterini açıp ona ithafen bir şiir yazmak istedi. O engelliyse, kendisi de babasızdı. İkisinin de eksik tarafları vardı işte. Neden birbirlerinin o eksik taraflarının tamamlayıcısı olmasınlardı ?
’ Seninle aç değilim
Benimle susuz değilsin !
Yoldaşım, can yoldaşım..’ diye biten bir şiir yazdı ona.
Ertesi gün yine Din dersi için aynı sınıfta toplandılar. Sakin adımlarla yanına kadar geldi kız.
’ Bir defter vermiştim ; yanınızdaysa alabilir miyim ? ’ derken gözlerine gözlerine baktı kızın. ’ Allah’ım, hediyene çok teşekkür ediyorum , gerçekten de çok güzelmiş !’ dedi içinden.
’ Defter diyorum. Alabilir miyim ? ’ diye tekrarladı kız. ’
’ Tabii, tabii . Hemen vereyim . ’ , deyip uzattı defteri. Gerçekten de âşık olabileceğini anladı o an. Çok güzel bir yüzü vardı Suna’nın.
Bir başka dersi beklemeden Halil’in sınıfına kadar geldi ertesi gün kız. Aralarında tertemiz bir aşk başladı. Teneffüslerde birlikte gezmeye bile başladılar. Hayatından çok memnundu Halil. Onu bırakmayı aklının ucundan bile geçirmeye niyeti yoktu. Kısmeti olarak bilmiş ve kabullenmişti. Her fırsatta bir araya gelmeye başlarlar. Okula gelirken, teneffüslerde ve paydoslarda hep birlikte oluyorlardı. Bir gün yine Halil’in sınıfına gelen Suna’yı Halil’in yokluğunu fark eden öğrencilerden Serpil yanına çağırdı. İkisi de Ülkü Ocakları üyesiydi ve oradan birbirlerini tanıyorlardı.
’ Suna, gel seninle dışarı çıkıp biraz konuşalım. ’
’ Hayrola Serpil, ne konuşacağız ? ’
’ Sen gel hele bir. ’
Okulun koridoruna çıkıp bir köşede durdular. Tek koluyla kolunu tutup adeta silkeledi Serpil Suna’yı.
’ Sen ne yaptığının farkında mısın Suna ? ’ Şaşırdı kız. Hiç bir şey anlamamıştı.
’ Ne diyorsun sen Serpil ? Ne yapmışım ben ? ’
’ Halil’den söz ediyorum Suna ! ’
’ Ne olmuş Halil’e ? Yoksa bir yere mi gitti ? ’
’ Onun Komunist olduğunu bilmiyor musun ? Yakışır mı bir Ülkücüye Komunistle gezmek ? ’
’ Ne diyorsun sen Serpil , Halil bir Komunist mi ? İnanmıyorum sana ! ’
’ Kendine sor istersen ! Hatta çantasını ara bak ne bulacaksın ? Komunist kitaplarını çantasında taşımaktan, okulda herkesin içinde okumaktan bile çekinmiyor o ? O bir Komunist Suna, Komunist o ! ’
Hışımla uzaklaştı oradan kız. Paydos saatini iple çekti. Çıkışta hemen elinden tutup bir köşeye çekti çocuğu ve hiddetle sarsmaya başladı. Şaşırdı Halil. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki, Suna bağırarak sormaya başladı ona ;
’ Bak Halil, bana doğruyu söyle. Sakın saklamaya, inkâr etmeye falan kalkma ! ’
’ Ne oluyor Suna ? Nedir bu halin ? Neyi öğrenmek istiyorsun ? ’
’ Sen Komunist misin, değil misin ? ’
’ Ne Komunisti Suna ? Hem Komunist ne demek ? ’
’ Bana numara yapma Halil. Ver bakalım şu çantanı ! ’, deyip hiddetle kaptı çantasını ve kurcalamaya başladı.
’ Ne arıyorsun çantamda Suna ? Delirdin mi sen, nedir bu halin ? ’ Elinde çantada bulduğu ’’ ANA ’’ kitabını sallayarak ;
’ Delirdim ya delirdim ! Komunistin ne demek olduğunu bilmiyorsun ha ! Peki bu ne öyleyse ? Maksim Gorki kim ? Onun azılı bir Komunist olduğunu bilmiyor musun ? Kim olduğunu bilmediğin birinin kitabı ne arıyor senin çantanda ? ’
’ Peki Suna , ya sen, sen nesin öğrenebilir miyim ? ’
’ Ben bir Türk Milliyetçisiyim, Ülkücüyüm ! Başbuğum’un gösterdiği yolda Büyük Türk Birliği’nin kurulmasına ömrümü adamaya yeminliyim ! Bütün Komunistler de en büyük düşmanımdır benim ! Sevdiğim insanı bile tanımam ben bu yolda. Bu saatten sonra seninle sevgili falan değil can düşmanıyız sadece . Bunu böylece bil, aklından çıkarma ve bir daha da sakın karşıma çıkma ! ’
Delikanlının şaşkın bakışları arasında elindeki kitabı parçalara ayırarak hızla uzaklaştı oradan.
Karmaşık duygular içinde öylece kalakaldı bir süre orada. Sonra Allah’ına yöneldi :
’ Allah’ım, ben şimdi ne yapmalıyım? Senin hediyen olarak kabullendiğim kız beni haksızca terk etti.Oysa ben ona sahip çıkmaya koruyup kollamaya kararlıydım. ’ Yavaşça oradan uzaklaşmaya başladığında içindeki duygular onun önemli bir sınavı atlattığı hissini uyandırmaya başladı. Evet bu bir sınavdı ve o kazanmıştı. Demek ki Allah onunla bir ömrü birlikte yaşamasını istememişti.
Söz vermesine, çok istemesine rağmen ona aslında aşık olmadığını hissetti. Peşinden gitmenin, onu tekrar kazanmak için uğraşmanın gereksiz olduğuna ve ondan tamamen vazgeçmeye karar verdi. Şimdi kafasına en çok takılan , şu kendisine de yakıştırılan Komunistliğin ne demek olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Hafta sonunda, bu defa yanında onunla çoktan arkadaşlığı kesme korkaklığı gösteren arkadaşları olmadan Ece Öğretmeni ziyarete gitti. Suna’nın parçaladığı kitabın yenisini alıp götürdü .
’ Öğretmenim, sizden önce bir özür dilemem gerekiyor. Emanetinize sahip çıkamadım, kitabınızı parçaladılar ve ben de yenisini almak zorunda kaldım . ’ deyip çiçeklerle birlikte kitabı da uzattı. Ece hanım böyle şeylere alışık olduğundan pek şaşırmamıştı.
’ Gel bakalım Halil’im ,hele geç içeri. ’ Salonda Ece hanımın eşi Kemal Bey vardı. Bir de onun yaşlarında genç ve güzel bir kız.
’ Kemal bey ; bu benim çok sevdiğim öğrencilerimden Halil. ’ Elini uzattı adam, öpmesine izin vermeyip tokalaştı.
’ Memnun oldum delikanlı. Otur bakalım şöyle. ’ Kızın kim olduğunu öğrenmek için heyecanlanmaya başladı Halil.
’ Bu da bir tanecik kızımız Sevim. ’
’ Memnun oldum efendim . ’, derken elleri titriyordu . Kız da ellerini uzattı ona. Terden ıslanmış elleriyle hafifçe tokalaştı.
’ Anlat bakalım Halil, nasılsın ? ’
’ Şey, iyiyim Öğretmenim, ama kitabınızı koruyamadım işte. ’
’ Nasıl oldu, saldırıya falan mı uğradın yoksa ? Sana bir şey yapmadılar değil mi ? ’
’ Hayır hayır, saldırı falan değil. Hiç bir şey olmadı bana. Ben aslında sizden son günlerde kafamı karmakarışık eden bir sorunun cevabını almaya geldim. Lütfen bana yardımcı olur musunuz ? ’
’ Ne demek oğlum, elbette yardımcı oluruz . ’, diye cevap verdiler kadın ve eşi birlikte.
’ Öğretmenim , Komunist ne demek ? Komunizm nasıl bir şey ? ’
Devam edecek
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Keşke ben de o siyasetle heba ettiğim o gençlik yıllarımda beğendiğim bir kıza öylesine bakabilseydim. O lezzetleri kaçırmışım be dostum.
Kalemine sağlık dostum, sağlıcakla...