- 661 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÖZYAŞIM BANA NE DİYOR?
Evgin Atalay
Merhaba
Sık sık görüşüyoruz aslında. Bir de gözlerinin kenarında hazırda bekletiyorsun beni. Belirsizlik içinde akıyorum bende. Bazen kendi yazdığına, bazen bir çizgi film veya bir reklamı izlerken, bazen de gülmekten… Hepsinin bir nedeni var ama. Duygular. Kesiş noktaları onlar. Biriken ve içine sığamayan… Sende böylesin işte bir top duygu yumağısın… Hislerine sığınak yapmak için boşaltıyorsun durmadan. Kum ve kamyon ilişkisi yani. Kırılmıyorum, kızmıyorum sana be sadece içerliyorum. Zaten işim bu neyine küseyim? Demem o ki bu kadar kolay olmamalı gözyaşın… Yoksa hak vermiyor değilim sana.
Geçen gün günlüğünü gördüm. Korkma! Okumadım yanaklarından süzülürken gözüm kaydı. Fakat bazı şeyleri gayet iyi hatırlıyorum. Bilirsin gördüğümü unutmam. Kocaman bir "SUSS" yazısı vardı bir tarihte, bu çok ilgimi çekti. Benimle bağlantılı bir sözcük. Çünkü sen susunca ben başlarım.
"Kahretsin diyorum isyan ediyorum her şeye herkese haksız değilim ya! Haksız mıyım? Ellerim parmaklarım artık kavrayamıyor elleyemiyor…
Oysa en azından onların terk etmemesi gerekirdi. Ya diyaframım bağırıyorum bağırıyorum duyulmuyorum. O zaman da sinir sistemim allak bullak…
Aptal yerine konmaktan nefret ediyorum. Hastayım ya ondan anlattığımı ciddiye bile almıyorlar.
Sıkılıyorum ya, ne yapsam ne düşünsem bilmiyorum. Telaşlıyım yazmam lazım yazamıyorum içimden de gelmiyor kaygılıyım.
Ben yaşayamıyorum, yaşamakta istemiyorum uzunca bir süredir ama neylersin ki yaşıyorum. Ya da sürünüyorum diyeyim daha doğru herhalde
Şu geçen iki yıldan beri, hayatım da muhteşem şeyler oldu kabul! sürprizler, mucizeler, küçük mutluluklara yerini bırakıp süre giden şeyler...
Hala sürmesini istiyorum tabii ki sürekli yazacağım, hayal kuracağım, biriktireceğim. Umut eder gibi ama mecburiyetten istediğimden değil durum buyken.
Hayal kırıklığı ha ha! Ben yalnızca gülerim bu işe... Kırılmışım parçalarım dağılmış tüm hayatıma, acıysa yabancısı değilim. Aman ya acıyla sevgili olduk, durum bundan ibaret işte.
Psikologum seansın sonunda neler hissettiğimi sordu."Heyecan",dedim sonra devam ettim. "Hani çizgi filimler de olur, beyaz belirgin bir bulut yürütür seni, işte o bulut üstünde oturuyorum. Ve bahsetmekten mutluyum Sevgilim acıdan."
Bu hastalık her şeyimi aldı benden tanıyamıyorum… Bir yârim var, hem yakınız onunla hem uzak aslında çoğunlukla… Hastalık girdi araya kara kedi misali. Ayırıyor bizi kahretsin! Bu çok acı tam hastalık son evrelerine gelmişken beni benden aldı bir aşkın çaresizliğine düşürdü.
Yaşayamıyorum artık, biliyorsunuz elimden geleni yaptım yapıyorum.
Bunları yazdım bilin kafamdakini...
Kar yağıyor, pamuk pamuk görüntü çok güzel ama soğuk değil. Elektrik kesintisi var bu yüzden ısınmakta mesele. Umut ediyorum ki dışarıdaki kar çabuk erir.
Dışarıda olanlar var. Evde olup da dışarıda olanlar...
Özledim hayatı. Yaşamayı özledim. Özleyerek yaşamak istemiyorum artık. Biliyorum hiç bir şey iyiye gitmeyecek... Hayatlar geçiyor gözlerimin önünden imrenerek bakıyorum yaşama. Yoruldum. Artık yazmak bile ikna etmiyor.
Doğdum bir baktım yaşlanmışım.
Hayatımda uzunca bir dönem yok.
Hani hislerim
Kaybolmuş da bulunmuş gibi hep.
Gördüklerimden biliyorum bulduklarımı... Başkalarından gördüklerim...
Aşk bana göre değilmiş anladım.
Basitleştiriyor ya insanı. İlkin şaşkınlık mutlulukla karışıyor.
Hoş, güzel, devasa bir şey gibi.
Kapılı veriyorsun bu sarmaşığa.
Sonra teker teker organlarından kayıplar veriyorsun önemsemeden.
Karşılıksız da severim diyorsun ne olacak ki?
Hani onun da beni sevmesi şart mı filan...
Öyle olmuyor işte duygu dediğin şey öyle fena ki,
Sevilmek istiyorsun duyguların karşılık görmek...
Göremeyince de çıldırıyor, basitleştiriyor, zor kullanıyor.
Fark edince de ruhunun yaptığını, başkalaştığına veremiyorsun.
Tek taraflı aşka da mecburum zaten karşılıklı sevilemem ki ben!
Tam bir ruhsal- psikolojik cinayet... Çekilmez bir durum anlayacağın direnmekte bu seviyeden sonra ciddiliğini yitirdi.
Kendimi kandırdığımı düşünmekten başka bir şey değil.
Aklımda geçenleri bir yazabilseydim durakladıklarını sanırken... Bu sefer işte, bu sefer yazacağım "hıı!" ,dedi içimdeki ses. İnat buya kime neye inatsa anlamamak… Açtım bilgisayarı bekletiyorum beyaz sayfada, harfler yan yana gelecek. Kurtulacağım yığıntıya uğramış kendimden.
Tık yok, gölgelerini bile yazıya düşüremedim henüz...
Agresifleşiyorum, canım yanıyor ya susuyorum. Kapana kısılmışım. Arkadaşım diyor ki,
"üretemediğin için var olamıyorsun oda sana böyle tepki veriyor, yani ruhun..."
Deliriyor muyum ne, delirmişim belki de, pek farklı sayılmam hani onlarda sürekli düşündüklerinden.
Üç saatlik bir uykuyla duruyorum. Batıyorum gözüme gözüme... Neler geçti aklımdan neler? Gece uyandığımda kalkabilseydim yerimden, neler yazardım kim bilir? tavana baktım bütün gece yıldızlar yerindeydi.
Korktum gözlerimi kapayamıyorum. Kapatıyorum içerden sesler duyunca, eve birinin girdiğini sanıp yine açıyorum ve böylece uyku biriktiremedim.
Gölgesinde oturduğumuz bir incir ağacımız vardı. Kocaman yaprakları, her çocuğun olgunlaşmak istediği kadar süt... Bir gün tadına baktım. Dili uyuşturan acımsı ve boşuna aktığı için acınacak bir tat... Hatırlattığı şeylere bak ya!
Geçenlerde internette "İncir reçeli" diye bir film izledim. Çok güzel bir Türk filmi, AİDS’li bir kız ve bir senaristin aşkı ama ne aşk! Acıklıydı hüngür hüngür ağladım kimsede yoktu yanımda.
Dokunarak büyütüyorlar aşklarını, dokunmak ki hem de ne dokunmak gözler ayrı sözler ayrı... Birden bire aralarındaki çekimin senide çektiğini hissediyorsun. Kız hasta doğmuş. babası
hastalık kapıyor ilişkiye girdiyi kadından. Karısına bulaştırıyor. Kadın aldatıldığını ve hastalıklı ilişkiyi kızı olunca öğreniyor "çocuğumu zehirledim" diye de intihar ediyor.
Geçen sene mi ondan önceki senemi ne, böyle bir olay vardı televizyonda,(? Doğuda bir köy) Adam hastalığı kapıyor, karısına bulaştırıyor sonra çocuklarına. Şimdi ben merak ediyorum adamın, karısı, çocukları ne durumda... TV de önce gösterip, sonra insanları bilinçsiz topluma karşı, mağdur ve mahcup bıraktılar." bu insanlara ne oldu?
İçinle dışın uyuşmadığı birbirine ters düştüğümde. Sonra anlaşılmadığın zaman bayağı ağlıyor geriliyorsun. Bütün sesleri bağırıyorsun da rahatlıyorsun. Boş ver ne yapacaksın? Dök yaşımı! Eğer ki aydınlığa böyle çıkabiliyorsan. Görüşürüz.
Gözyaşın