- 958 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Aruz'a farklı bir bakış açısı
Saygı değer gönül dostlarım!
Bu mesaj konuları altında sizlerle karşılıklı paylaşımı ve öğreneceğimiz nazım şekillerini meşk edebilmeyi umut ediyordum. Lakin pek fazla rağbet yok. Belki de meşguliyetinizden ötürü olabilir. Neyse ki hala bunun gerçekleşmesi için elimden geleni yapacağım. Halk edebiyatımızın “Koşma” nazım şeklinin yazılışını ve yazılma taktiklerini ilk mesajlarımda sizlerle paylaştım. Sizlerden birer örnek bekliyordum, en azından okuyanlardan biraz
çaba… Bu iş gönül işi, sevda işidir. Yılların emeği verilerek hazırlanmış bu nazım şekillerini yaşatmak, bizlere düşüyor. Ve bir şair, bütün nazım şekillerini denemeli ve yazmaya çalışmalıdır. Tabi bu benim şahsi fikrim. Belki bazılarına göre böyle değildir, ama söylediklerim sadece bana ait değil, bu konu hakkında kısa bir araştırma yaparsanız, söylediklerime birçok yazıda rastlayabilirsiniz.
Ben naçizane fikirlerimi ve azda olsa bildiklerimi paylaşmaya devam edeceğim.
Bu yazımda, koşma nazım şekli ve halk edebiyatı hakkında, ufak bir yorum yapıp, aruz vezninin güzelliklerinden bahsetmeyi düşünüyorum.
Yukarıda da okuduğumuz gibi, Koşma, halk edebiyatının en önemli türüdür. Birçok biçim, üslup, bu nazım şeklinin kullanımı sayesinde ortaya çıkmıştır. Zaten halk edebiyatı çok sade ve anlaşılır bir dil içerdiği için, halkın gönlünde daha çok büyük bir yere sahiptir. Bu yüzden sizlere şunu söylemek isterim. Halkın sizi sevmesi, size sahip çıkıp kıyamete dek nesilden nesile yazdıklarınızı aktarıp yaşatması için, onun dilinden konuşmanız gerekmektedir. Ne anlatacaksanız anlatın, anlaşılır ve sade olmak zorundadır. Kelimelerle kafaları bulandıran cümle kurmak yerine, onlarla halkın göremediği, farkına varamadığı yahut bildiği yaşadığı fakat yorumlayamadığı duyguları sade ve anlaşılır biçimde oluşturun. Bu sizin yeteneğinize bağlıdır. Mesela
„MAL SAHIBI, MÜLK SAHIBI
HANI BUNUN ILK SAHIBI
MAL DA YALAN, MÜLK DE YALAN
VAR BİRAZ DA SEN OYALAN“
Ne kadar açık ve sade bir anlatım öyle değil mi? İnsan okuyunca “ ya bunu bende yazarım ne var ki” diyor. Ama işte öyle değil. Bu ustalık işidir. Her babayiğit bu manayı bu vezinle ve bu şekilde açık ve net anlatamaz. Bu sanat bilgisi, aşk ateşi, şairlik, ilham ve yetenek gerektiren bir iştir. O yüzden önce nasıl yazıldığını anlamak daha sonra da bunun için çaba sarf etmek gerekmektedir. Halk edebiyatı bu güzelliği ile gönlümüzde taht kurmuştur. Ama bunun tersine Divan Edebiyatı Halk Edebiyatı kadar etkili olmamıştır milletimizin gönlünde. Neden? Çünkü ağır bir dili vardı ve halka hitap etmiyordu. Sadece belirli bir kesime hitap ettiği için, günümüzde de yok olup gitti nerdeyse.
Hal böyleyken, aruz nerede kalıyor şimdi. Yani Halk Edebiyatı mı Divan Edebiyatı mı?
Aruz kulağa ses gelen her yerde varlığını korumuştur.
Aruz bir ahenk, bir etkileme, çirkin bir kelimeyi dahi biçime ve tada oturtan bir düzendir. Aruz sevdiğiniz her güzel şarkıda, duyduğunuz her güzel sözde, İstiklal marşında ruhumuzu titreten satırları, yüreğimize, kalbimize kazıyan o eşsiz sedanın ve akıcılığın içindedir. Aruz bazen Nef’i, bazen Yahya Kemal, Bazen Mehmet Akif olup bu milletin ruhunu fetheden bir senfoni, bir melodidir. Aruz kelimenin, cümlenin, kıtanın ve sesin terbiyecisidir. Aruz bilindiği gibi sadece açık-kapalı hece dizilişinden ziyade, dili düzene sokan ve fuzuli lafları silip atan bir araçtır. Aruz beynin jimnastik yapmasını sağlayan, onu düşündüren ve ufkunu açan soyut bir ilaçtır. Kısacası aruz Şairin sevgilisi, vazgeçilmezi ve onun tecrübesidir.
Ben liseden mezun olduğumda aruz hakkında tek bildiğim, açık-kapalı hecelerdi. “Yahu bunu yapmak çok zor bunla uğraşılır mı?” diyordum. Oysa ismini dahi bilmediğiniz bir kişinin arkasından gıyapmış meğer bu düşündüklerim. Ve bir gün Bekir Sıtkı Erdoğan üstadın derslerinden faydalanma fırsatı doğdu bana. O dersten çıktığımda artık yeni bir sevgilim vardı. Hem de sırılsıklam âşık olmuştum. İsmi “ARUZ” …
Saygı değer gönül dostlarım!
İçinizdeki tabuları yıkın, bu vezni öcü gibi görmeyin, buna birazcık kulak verin.
Bir şarkının melodisini bilinçaltına yerleştirip, aynı melodiyle farklı şarkı sözü yazmaktır aruz.
Ne kadar kolaydır değil mi bu söylediğim? Yani bir şarkının melodisini kullanarak başka sözler yazmak…
İnanın bunun başka bir anlamı, açıklaması yok. Önce melodiyi bilinçaltına yerleştireceğiz. Bunu meşk ederek yapacağız. Her kelimenizi onun la söylemeye çalışacaksınız. Belli bir zaman sonra(bir veya iki hafta) artık aruzu kullanmanın ne kadar kolay olduğunu anlayacaksınız.
Ama her kalıp için ayrı ayrı çalışmalıyız.
Mesela istiklal marşımızın kalıbı ile işe başlayalım.
Feilâtün feilâtün feilâtün feilün.
İki kapalı iki açık diye gider ve sonunda bir kapalı ile biter.
Ama bazen ilk feilâtün “Fâilâtün” ve son feilün “fe’lün” olarak ta kullanılır. Bunu istiklal marşımızda da görmek mümkündür.
Yahu şimdi kim bunu kafasına “Feilâtün feilâtün feilâtün feilün.” diye oturtacak?
Korkmayın size başka bir yöntem göstereceğim.
Şimdi eğer maksat hecelerin iki kapalı iki açık olması ise, ben “feilâtün” yerine başka kelime kullanamaz mıyım? E tabi ki kullanabilirim. O halde kafanızdan daha farklı melodiler uydurup işi kolaylaştırabilirsiniz. Mesela ben
Tiki tak tak, tiki tak tak, tiki tak tak tiki tak
Bazen baştaki ve sondaki değişik kullanılabildiği için.
İlk “tiki tak tak” yerine “ tak ti tak tak” ve son “tiki tak” yerine de “tak tak”
Diye bir melodi uydurmuştum. Masaya parmaklarınızla vurarak ta bunu rahatlıkla yapabilirsiniz.
Sonra, aklınıza gelen her kelimeyi buna uydurmaya çalışın.
Uyarı: Sakın ha divan edebiyatındaki bilinmeyen Farsça ve Arapça kelimeler kullanmayın. Bu şiirin tadını kaçır, o iş çok profesyonel işi. O iş eskide kaldı, artık dilimiz sade ve bizim dilimizdeki kelimeler bu vezinler için yeterde artar bile. Asla korkunuz olmasın. Aruza uyan yeterince kelime var Türkçede.
Şimti “tiki tak tak” yapalım
Bakın hecelerin kapalı-açık olayını dikkate almayın. Zaten “tiki tak tak” melodisine uymadı mı anlayacaksınız.
Mesela sıradan kelimeleri bu melodi ile yazın.
“Gece geldim niye yoktun be utanmaz be sefil.”
Bakın şu an bunu uydurduğum melodiye bağlı kalarak salladım. Ama inceleyin iki kapalı iki açık şeklinde gidecektir.
“Veznimiz zor değil amma ne yaparsın kardeş
Öyle öğrenmese millet şimdi aruz devriydi”
Bunu da şimdi salladım, bu da kalıbın ilk ve son partlarının değiştirilerek kullanılan şekli.
Veznin sonu her zaman açık sayılır, kapalı olsa da, yani veznin sonunu kapalı olsa bile açık yapabilirsiniz.
İşte görüyorsunuz, bu iş bu kadar basit. Şimdi istiklal marşını açın.
Tiki tak tak tiki tak tak tiki tak tak tiki tak , ya bu
Tak ti tak tak tiki tak tak tiki tak tak tak tak yada bu şekilde bir melodi ile oluştuğunu gözlerinizle görün.
Bu kalıp en çok kullanılan aruz kalıbıdır. Tabi bunun yanında da kullanılan çok güzel kalıplar var. Ama önce bunu kullanarak meşk edelim.
Lütfen aklınıza gelen her şeyi yazın, utanmayın manasız olsun, dil alışsın yeter ki,
Çok saçma manasız kelimeler, gülmekten kırılacağınız cümleler bile olsa yazın. Bu böyle gelişecektir. Ve burada yayımlayın. Beraber inceleyelim ve eksik bir şeyler varsa tamamlayalım. Yahut bu paylaşımlar esnasında daha güzel şeyler ortaya çıkaralım.
Katılımlarınızı Bekliyorum... Bu kültür hepimizin Kültürü... Yaşatalım öldürmeyelim...
YORUMLAR
Çok tatlı ve akıcı olmuş, şimdi veznimiz farklı bir vezin, ama önce bu yukarda bahsettiğim vezinle bir şeyler yazmaya çalışalım, meşk edelim, her bir vezin farklı bir tattır. dolayısıyla beraber tek bir vezni meşk ederek daha sonara ayrı bir vezni meşkederek devam edelim şimdi bir kıta yazalım. Yukarda bahsettiğim kalıpla yazalım. Sizin yazdığınız kalıbada gelecez, ama önce biraz kolaydan başlayalım. Ayrıca yazarken ulamalara dikkat edin, kapalı hece olan yere ulama gelmesi hoş olmaz sesin gelişini bozar, mesela"Senin aşkın"
burası okunurken iki açık bi kapalı gibi okunur ama ordaki ulama olmasa tam vezne oturur, neyseki önce
Tiki tak tak tiki tak tak tiki tak tak tiki tak
bu kalıpta yazalım yani
Feilâtün feilâtün feilâtün feilün.
Katılımlar için sağolun, Kadir bey çok güzelolmuş ama zor bir vezindir mefâîlün o yüzden önce kolaydan başlayalım. teşekkürler
Okudum hocam... emekleriniz için sağolun... size katılıyorum yaşamalı bu gelenek diyorum ve ilk aruz çalışmamı asıyorum;
KARANFİL!..
Kömür gözlüm karanfiller açarken
Kokar sevdan kanar canlar karanfil
Maral özlüm gözün kırpıp kaçarken
Yakar sevdan yanar kanlar karanfil.
Senin aşkın çiçek olmuş açarmış
Açarmış hem güzel miskler saçarmış
Görür görmez neden benden kaçarmış
Bakar meftun anar dinler karanfil.
Kadir söyler sözün dilden sakınmaz
Çeker derdin o Hak’tandır yakınmaz
Çekip gittin gönül tavrın takınmaz
Akar yaşlar geçer günler Karanfil.
Kadir Çetin 09.06.08 Nazilli
Mefâ‘îlün / Mefâ‘îlün / Fe‘ûlün
• — — — / • — — — / • — —