- 490 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAĞLAMANIN İNSAN SEVGİSİ
Evgin Atalay
Bağlamamın duvarda asılı oluşu, beni çocukluğumun o tiz sesine götürürdü. Hiç unutmuyorum eski bir pikabımız vardı. Annem, babamın askerdeyken gönderdiği türkü plaklarını dinlerdi. Üzerinde bir iğnesi… Onu plağın ucuna koyduğun zaman çalardı. Hatırlıyorum da nöbet tutardım başında, aniden durursa diye. Çalan türküye şarkıya da eşlik ederdim. O zamanlar idealim sanatçı olmaktı. Öğretmenim "yeteneklisin müzik konusunda" derdi. Beni okulda ki her müzikli aktiviteye yönlendirirdi.
Bir ensturman çalmayı çok istemiştim. Babam da beni, tuttu saz kursuna yazdı. Müzik aleti çalmak direnmekti rüzgâra. Bağlamada zamanında bayağı ayak direnmiş düzene. Birinin elinde saz gördüklerinde onu dövüp kırarlarmış… Siyasete bulaştırılmış "solcudur bu",demişler. Çocuk kalbim hiç anlamazdı. Bir saz nasıl solcu olurdu ki? Bunu tellerine tutunmaya başlayınca anladım. Oysa insan severmiş oda…
***
Beş yıl önce kocasını veremden yitirmişti. İhsan Beyin ölümünün ardından Songül Hanım bağlamasını eline almamıştı bir daha. Birisine vermeye de kıyamazdı. Anıları vardı. Sevdiği adamı, öyle tavlamıştı. İhsan Bey bir bayanın saz çalmasından çok etkilenmişti. Arkadaş toplantılarında bir araya geldiklerinde onu özellikle dinlemek isterdi. Ama uzun zamandır ne çalıyor ne de söylüyordu. İhsan beyin fotoğrafının yanın da duruyordu. Bazen masa kurar, eskileri yâd ederdi. Ölmeden önce de sık sık yaparlardı böyle… Karı koca sabaha kadar eğlenilirdi.
İhsan Bey çok kıskançtı. Songül Hanım, ona olan aşkından bu huyunu görmemişti. Bu yüzden evliliklerinde çokça sorun yaşanırdı. İhsan bey karısını her şeyden kısıtlıyor aklınca onu böyle koruyordu. Amma ve lakin Songül Hanımı sıkıyordu davranışı, "aman pencereden bakma, aman perdeleri açma." Songül Hanım kendini hapisteymiş gibi hissederdi. Sevdiğinden katlanırdı eşinin baskılarına. Kimi kimsesi de yoktu… İhsan beyle evlenmesinden iki yıl sonra ailesini bir trafik kazasında kaybetmişti. Cesur ve güçlü bir kadındı. Baş edebilmişti yalnızlığıyla…
Songül Hanım, elli yaşındaydı kocası vefat ettiği zaman. Genç yaşta dul kaldı. Yirmi sekizindeydi evlendiğinde. İhsan bey çalışmasını istememişti. O da işi bıraktı. Bütün gün yapacak bir şeyler arıyordu kendisine, ev işi yapıp televizyon izlemek bir yere kadardı ve de hiç ona göre değildi. Evin arka kısmına güzel bir bahçe yaptı. Bir sürü tohum ekti. Günlerini onlarla geçirirdi. İhsan bey büyüyene kadar görmedi ekinleri. Karısı bir sır gibi saklamış sürpriz yapmayı planlamıştı. Görünce de çok şaşırmıştı. Karısıyla ne kadar gurur duysa azdı.
Seviyorlardı birbirlerini öyle olmasaydı beraber olamazlardı. Çocukları olmamıştı İhsan Beyin küçükken geçirdiği kaba kulak hastalığı yüzünden. Songül Hanım eşini bu konuda hiç üzmedi. Ona karşı hep anlayışlıydı.
Çalışmaya mecburdu başka geliri yoktu. Bir arkadaşı aracılığıyla emekli sandığında iş buldu. Altıya kadar çalışıyor. Eve döndüğünde bahçesiyle ilgileniyordu.
Güzel bir masa hazırladı. İhsan Beyin fotoğrafını da karşısına koydu. Mumları yaktı. Şarap kadehini resme doğru kaldırdı. Ona olan özlemini anlattı. "Bana sarılmanı, başımı göğsüne yaslayıp uykuya dalmayı, gözlerine bakıp türkü söylemeyi özledim. Hem biliyor musun? Artık saz çalmıyorum sen yoksun gözlerin yok olmuyor… Sen de beni özlüyor musun?" dedi. Sonrada kızmaya başladı "Senden başkasına bakabileceğimi nasıl düşündün? Yapabilir miyim böyle bir şey?" dedi ağlamaya başladı. Ayağa kalkıp elindeki şarap kadehini masaya bıraktı. Bahçe kapısına yöneldi.
YORUMLAR
Bağlama efendidir, efendiliktir.
Asildir.
Türk(ü)lerse izlence...
Solcu olmak adam olmaktır, insanlıktır.
Ne mutlu kitap, şiir türk(ü) ve bağlamanın efendiliği ile devrim ve diyalektik boyutta yaşayanlara..
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 12/13/2014 7:41:46 PM zamanında düzenlenmiştir.