Yüreği Güzel Kıymetli Adaşıma
bir dertdaşım, arkadaşım, adaşım var idi, aklıma düşüverdi
Yetmişten hüzünlenip geçmişti sanırsam
beş sene olacak göremeyişliğim.
Bugulu gözlerine kurban olduğum
hasret düştü aklıma, görmek nasip olsun dilerim Mevla’mdan.
İki! yahut üç senelik gönül bağımız oluvermişti.
Muhabbetimiz her gün dallanıp budaklandı, kök saldı içtenliğimiz:
Evvelden, ahirden candan, cânandan
serden, sevdâlardan açılıp saçaklandı
ah! bakışlarındaki hüzünlügüne yandığım;
Ederdik hoş kelam.. Sözlerinde hep nasihat birde hasret..!
Ne de biriktirmiş dertlenmeye onca yük
görürdüm; dökülüverir gibi olurdu buğuluğundan soğuk soğuk..
Beklerdi beni yolumun üzerinde.
Vakit’i edâ etmiş, usul usul geçerdi avlunun bitişiğindeki cami kahvehanesine.
Gözlerini yine pusuya bırakırdı bir aşağı bir yukarı yola.
Gönlünden sıkı tembihli gibi.
Akşam karanlığında biterdi yorgun gözlerinin nöbetliği.
Sanki hiç kapatmadan bekleyecek gibi durduğunu gördüm.
Gelip girince ya da uzaktan görünce, kirpikleri suya dokunup can bulmuş gibi düşerdi usulca.
Nasılsın derdim,
"canımm! sen mi geldin! hoş geldin canımm!" derdi
"Nass’sın canımm!"
"Nerelerdeydin, gözlerim seni garipsedi
ge’l" deyip elimi kavrardı. Bilirdim ki bizim muhabbetimiz ayak üstünü geçmişti çoktan...Çay olacak, canlarımıza dökecektik. Dertlerimiz, hüzünlerimiz ısınacaktı...Biraz da kuruyan gözlerine nem düşecekti...
İtiraz etmeden girerdim koluna. Dünyanın yükü birikmiş omuzları hafiften düşerken kollarıma;
Sanki hafifler gibi olurdu ruhu.
Hızlanırdı o yavaşlı adımları...
hava güzelse, dışarı, yol kenarı manzarasında oturmak için gözlerimizle sözleşir, ama öncesinde içecek bir şeyler almak için içeriye hareketlenirdim ondan önce. O da arkadan gelirdi 1 dakika sonra ve elinde bisküvi. Girer girmez çaycı ile bir göz kontak:
Hemen getir bizim içeceklerimizi de, muhabbetimiz ısınsın gibi.
Bir çay, kendine de mis gibi oralet söylerdi...
Ara ara ben oralet o da bazen çay içerdi; Sanki, ayrımız gayrımız olmasın diye
içtiklerimiz, yediklerimiz. Onlar da muhabbet kursun birbirleri ile dercesine.
Ne güzeldi... Ne özel... Ne kıymetli...
Ah! kurban olduğum...
Gönlüme düştün! gönlüme düştünn! derdi. Karın ağrım oldun derdi.
O vakitler anlamazdım ama, insan birine hasret gidince karnı öyle bir ağrıyormuş ki, şifası yokmuş Rabbimin hasretleneni sebeplendirmesinden gayrı.. Bir de şu nasihat var ki, kulaklarımdan hiç silinmedi:
"Bir el ilen iki karpuz tutulmaz idi"
DERTDAŞIM...ADAŞIM...ARKADAŞIM
Severim bende seni bil
Bak göynüme de düşürdü Rabbim
Bilmiyorum nerdesin ama Rabbim uzun ömürler versin
sağlık ve afiyet versin
Gurbetlik vurmadan sana, bana
göç etmeden masivâdan;
Tekrardan seninle oturup, bi` çay bir oralet içmek dileğim.
Bu sefer bisküviyi de ben getiririm
Çok birikti göynümüze düşüp,
ısınmağa hasretlerimiz, bilirim.
Var ise kaderden; Nasip diyelim...
Allah’a Emanet Olasın
Gönlü Güzel Kıymetli Adaşım . . .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.