- 357 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GENETİK YAPI
Evgin Atalay
İşten döndüğümde evdekileri bir araya toplanıp beni beklerken buldum. Herkes gözümün içine bakıyordu. Ve bana söyleyecekleri bir şey vardı belliydi. Onlar dillerinin altındakini söyleye bilme cesaretini kendilerinde arar iken. Küçük kardeşim Emre, onlardan önce davranıp, patlatmıştı beni alt üst eden bombayı.
"Abla babam seni Veli’ye verdi.",dedi.
"Nee?", dedim. Anlayamadım birden tekrarlattım. Bu normal bir şeymiş gibi bir rahatlık vardı üzerlerinde. "Susun!" diye bağırdım. " Veli ile kardeş gibiyiz. Birlikte büyüdük. "dedim. Annem de hemen lafımı kesti."Eee! Ne olmuş amcasının oğlunu ilk allan sen misin?",dedi. Bu sözün üstüne daha da sinirlendim. "Nasıl olur böyle bir şey siz aklınızı mı kaçırdınız?"dedim. Annem devam etti sonra "baban yabancıya gitmeni istemedi, hem yaşıtsınız da birbirlerini iyi tanıyorlar.",dedi. Babama dönerek, "saçmalamayın biz kardeşiz",dedim.
"Ne kardeşi be" deyip kestirip attı. Giderken de"sanki aynı anadan babadan doğmuşlarda" diye söylendi.
Odama kapanmıştım. İki gün çıkmadım dışarıya. Komşumuzun büyük kızı Dilber abla geliyordu bir tek. Yemek getirirdi, biraz da sohbet ederdik. Yanımdaymış gibi görünürdü. Ama değilmiş. Laflarımı annemlere taşırdı. Yakaladım ,"Allah’ıma böyle doğruyum işte "diye düşündüm. Babamlarla hakkımda konuşuyordu beni görünce dumura uğradı. Sustu. Konuşmadım bir süre. Benim düğünde barıştık.
Babamla amcam biz daha dünyaya gelmeden almışlardı böyle bir kararı. Dedemden oğullarına kalan mallar dışarı gitmesin diyeymiş bütün bunlar. Oysa hep akraba evliliğine karşı olduklarını sanırdım. Dedem Abbas Yıldırım’ın iki dönüm tarlası bir tanede evi vardı. İki de kızı olmasına rağmen bütün mal varlığını yaşarken oğullarına bırakmıştı. O da teyzesinin kızıyla evliydi. Onun da büyük kızı sakattı. Belden aşağısı tutmuyordu. Neyi olduğunu nedenini hiç anlayamadık. Zaten merak da etmemişlerdi."Allahtan gelmiştir" deyip geçiştirmişlerdi...
***
Veli’nin annesi de babasıyla kuzendi. Hala dayı çocuklarıydılar. Bir tek benim annem farklı aileden gelmişti. "Elkızı" derdi babaannem ona her ağzı açıldığında. Babam düşkündü karısına. Bir dediğini iki etmezdi. Bu olayda da onayladı. "Olmaz" deseydi eminim olmazdı.
Üç kardeşin en büyüğüydüm. Evin de tek kız çocuğu... Amcamların kızı yoktu. O yüzden yengem düşkündü bana. Ama gelini olacağımı hiç düşünmemiştim. Veli’de onların en büyük oğluydu. Aramızda bir yaş vardı. Evlerimiz bitişikti. Benden bir yaş küçüktü. Küçük olmasına rağmen çocukken çok dayak yemişimdir ondan. Saçımı çeker ,ağlatır ve de bas bas bağırtırdı beni. Babam üzülür diye bir şey demezdim ona. Fakat canımı acıtırdı. Dayanamaz şikâyet ederdim annesine. Kızardı o da oğluna ama baş edemezdi ki kadın… Yüzünde bir sinsi gülüşü olurdu Veli’nin aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor. Onunla evli olduğuma hala inanamıyorum. Çok fazla direnememiştim. Babamın bana küsmesine. Bir gün yanına gidip bütün hayallerimi ve varlığımı yok sayıp"tamam",dedim "Veliyle evleneceğim."
"Teşekkür ederim kızım beni mahcup etmeyeceğini biliyordum" dedi ve boynuma sarılıp öptü…
Malları kurtarmışdık. Yabancı biriyle paylaşmak zorunda kalmadık. Olan iki kızımın hayatına oldu. Akraba evliliğinden dolayı ikisinde de kas hastalığı oldu. Freidreich Ataksi. Kas hastalığının bir türüydü bu. Genetik bir rahatsızlıkmış, zamanla ilerleyen. Doktor, "ailede böyle bir hasta var mıydı" diye sordu. Ağzımızı açıp vardı diyemedik sadece pişmanlıkla mahcubiyet birbirine karışmış halde ben Veli’ye Veli bana baktı durdu. Onun o bakışını hiç unutamam. Canı acıyordu belliydi. Çaresizlik nasıl bir şeydi? Çocuklarımız gözlerimiz önünde eriyordu. Elimiz kolumuz bağlıydı.
Keşke bir rüya olsaydı her şey. Sanki hava soğukmuş gece uykuda yorganı üstümden atmışım uyanmışım yanımda da Oğuz varmış. Bir şeyleri bile bile yitirince insan kendine olan güvenini de kaybediyor. Oğuz’a onu sevdiğimi söyleseydim ne değişirdi?
Biliyor musunuz, büyük kızım Ceylan geceleri çok ağlıyor yorganın altında gizli gizli. Belli etmemeye çalışıyor. Aslında çok iyiymiş de hiç takmıyormuş gibi davranıyor. Ama ben anneyim ve anlıyorum onların gözlerinin ışığından bile. Kendimi suçladım hep. Eğer evlenmemiş olsaydım olmazdı böyle. Onlar ah uf ettikçe eziliyorum. Benim canım yansın isterdim onlarınkinin yerine. Şimdi babamın malları bile kurtaramıyor çocuklarımı. Bu hastalıklar herkeste olabiliyormuş da kan bağından yüzde yüz… Boğuluyorum çıkamıyorum içimden.
Sus pus olmuş psikolog, birden "bu günkü zamanımız doldu Sultan Hanım haftaya kaldığımız yerden devam edelim mi?" dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.