- 480 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAY BARDAĞININ SESSİZLİĞİ
Evgin Atalay
İçim boştu. Üşümüştüm. Bir anda kap kaynar suyu içime boşaltınca neye uğradığımı şaşırdım. Birden çıt ettim. Bir yerim çatlamıştı anladım. Fakat içerlerim sıcaktan öyle buharlaşmıştı ki göz gözü görmüyordu. Neyse! Çatlağı Allahtan görmüştü Döndü hanım. Misafiri bir kazaya kurban gitmeden değiştirdi bardağı ama gözüm eski benliğimde kaldı.
Eltisi Naciye hanım gelmişti oturmaya. Dedikoduyu seven bir kadındı. Sevmek mi sadece, bayılırdı bayılırdı yatıp kalkıp bütün işi dedikodu yapmaktı. Mahallesinde, etrafında tanıdığı kim var kim yoksa herkesin hakkında… Naciye hanım altmış, Döndü hanım kırk yaşında idi. Naciye büyükle büyük küçükle küçük olabiliyordu. Bu da onu güzelleştiren bir yanıydı.
Döndü ’nün büyük kızı Derin bardağında ki çay bitince, çayını tazelemek için mutfağa gitmişti, döndüğünde Naciye hanımın "Cevahir’in kızı kocasından ayrılmış" dediğini duydu. Yengesinin sözlerini duyunca Derin elindeki çay bardağını düşürdü, bardak parçalara ayrıldı.
Bu gün yastayım insanlık tarafından aldığım ikinci darbe. Onlar darbelere susuyorlar ve soykırım da ilerliyorlar. Ben susmamalıyım! Ne yapacağım bilmiyorum zamanla belli olacak. Yoksa sustukça sıra bana gelecek, farkındayım.
Derin Cevahir’in damadını seviyordu. Platonik aşktı, çocuğun ayrıldığını duyunca telaşlandı. Elinden bardağı düşürdü. ’Vay Derin vay! Kızım bardaktan ne istedin, sevincini bardağında bırakacağın dudak iziyle gösterebilirdin.’ Yunanlıları hatırlattı bu durum bana onlarda tabakları kırıyorlar sevinirken, adı "Sirtaki mi neymiş. Derin, "elimden kaydı bardak", dedi. Herkeste inandı, bacaklarının titremesi tuhaf bir görüntü yaratıyordu.
Çayına attığı iki kesme şekeri ezmeye çalışıyormuş gibi ayaklarını vurdu yere. Bu onun kendine gelme çabasıydı. Çünkü farkındaydı görüntüsünün, kimseler bilsin istemezken anlaşılacak diye ödü koptu. Kırıkları topladı. Temizledi etraftan sonra odasına gitti. Derin’in babası kahveciydi, gelince o anlatırdı nasılsa duyduğu bir şey varsa.
Naciye hanım komşusu Yasemin’i çekiştirmeye başladı. Yok, efendim, "çok azgın" bir karıymış. Kocasıyla sokak ortasında bile fingirdeşip öpüşüyormuş, hem de dudak dudağa;
" sanki evi barkı yok haspanın ayıp yahu."
Beni de alet ediyorlar şu konuşmalara, bazen hoşuma da gitmiyor değil. Ve de adaletsiz bir durum, cevap hakkı doğuyor. Kadın kocasını çok seviyor belki, göstermekten de çekinmiyor yani ne var bunda. Bence o kadına laf söyleyeceklerine dönsün de biraz kendilerine baksınlar.
"Abaza kalmış ev kadınları" ay! Sinirlerim bozuldu,"ah bir dilim olsaydı bir konuşsaydım." Kendileri de istiyor da öyle davranmayı yapmadıklarından, kocalarına karşı utanıyorlardı.
Önlerinde duruyordum bütün konuşmalara kulak misafiriydim. Bir cümle kurup bir beni yudumluyordu. Virüs mü bulaştı nedir? Dedikoduya daldım. Artık kendi sözlerime inanamıyordum. Cebelleşiyordum, bu gün sözler dudaklar, bacaklar, kırıklar, parçalar, kadınlar, ayrılıklar:
’ya çevirsene kaşığı! Öpüşler, sevişler… Aman! Duymuyorlar ki beni zaten duysalardı çözülürken şekerin çıkardığı sesleri duyarlardı.’
Kapı vuruldu. Biri daha geldi. Naciye hanımın oğlu Engin.’Ya bayılıyorum şu çocuğa. Bir bardak çay verin Engin’e. Kavrasın şöyle belinden bardağı ince uzun parmaklarıyla. Vakum gibi yapıştırıversin parmak uçlarını. Engin, tam karşıma otur. Ne olur! Yudumla yorgunluğunu alacak.’
"Çayın kokusunu severim",dedi işittiniz mi?
Tabaklarımı beğeniyor, İspanyol kızlarına benzetiyordu. İşte sarılıyor! Avuç arasındaki bir kadınmış gibi. Sarılmaya da alışkındır, çapkın çocuk. Tabii sarıldığı kadınların evinde içmiştir, bir bardak çaylarını.
Döndü, pencereden dışarı baktığı sıra Naciye hanım bunu yanlış anlamasın mı? Sözde demek istiyormuş ki; akşam oldu artık gidin. Engin! Zavallı çocuk, o çayı nasıl içti bilemedi.
"Yav anne! Sen oturdun oturdun ben gelince mi kavga etmek aklına geldi. Otur bi gideriz" diye bağırdı annesine.
Sinirlenmişti Naciye hanım. Sinirlenince eli kolu oynardı, yine oynatıyordu.
"Engin sana diyorum oğlum akşam oldu. Hadi gidelim, evde içersin"
"ya tamam duyduk",dedi annesine yine bağırarak, giderken de yengesine dönerek:
"kusura bakma yenge amcama selam söyle", deyip annesinin peşinden çıktı evden.
Döndü şoke olmuştu olanlardan. Suçluluk duymaya başladı. "Acaba söylediklerinde haklı olabilirler mi, gerçekten pencereden bakarak imada bulunduysam. Aman canım Naciye yengemin huyudur…" diyerek omzunu çekti. Bizleri bir araya toplayıp mutfağa götürdü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.