Hümanizm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hümanizm, yanlış bir şekilde, “İnsan sevgisi” şeklinde kullanılır; zira o sevgi, yardım, vb. gibi psikoloik yaklaşımlarla değil, bizatihi insanı insan yapan tüm değerlerle ilgili,İnsanı her şeyin merkezine koyan ve insanın tabiatını, yaratılışını esas alan “insan odaklı” bir yaklaşımdır. Her şeyin insana hizmet etmesini bekler. Nihayi amaç daha güzel bir dünyayı yaratmak ve bırakmaktır. Toplum hayatına yeni bir çehre kazandıracağı ve onu “insan eksenli” olarak belirleyeceği, kuracağı ve işleteceği düşünülür.
ümanizmi “bütün insanları sevmek” şeklinde takdim edenler de fıtrat (yaratılış) kanunlarına aykırı bir yol tutmuş olurlar. Çünkü insanın yaratılışında herkesi sevmek değil, “iyiyi, güzeli, mükemmeli sevmek” vardır. Bütün insanların dürüst, faydalı, hayırlı kişiler olması düşünülemeyeceğine göre, bu fikrin de herkesi içine alan umumî bir ideoloji olarak benimsenmesi imkân haricidir.
Günah işleyerek cehennemden kovulan insanoğlu günahkardır. Ne var ki, Tanrı, insana kurtuluşu için de açık kapı bırakmıştır:
Bu, "Tanrıya tövbe ile rab İsa’ya iman şartlarını imanla kabul ederek yaşarlarsa, Tanrı lütfuyla sonsuz cezadan kurtulmaları mümkündür," olarak tanımlanabilir.
Bu lütufa ulaşabilmek için dünyadaki her maddiyattan vaz geçmek gerekmektedir.
Hümanizmin en makul, kabul edilebilir öğretisi, savaş ve öldürme karşıtlığıdır.Bunun yerine, “Sana tokat atana sen öteki yanağını da uzat,” anlayışı dikte edilir.
"SAVAŞMA, SEVİŞ!",bir zamanlar, dönemin hippy gençliğinin baş sloganıydı.
İFRAT; herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma manasına gelir. TEFRİT ise herhangi bir konuda geri kalmayı ifade eder. Her ifrat tefriti yaratır; ya da tersi, her tefrit ifratı yaratır.Hristiyanlıktaki bu hümanizm anlayışı da her ifrat gibi tefriti beraberinde getirmiştir.
İslam felsefesindeki anlayış, hıristiyanlıktan oldukça farklıdır.
Bediüzzaman’dan şöyle bir hatırlatma gelir:
“Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse; hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şerr ve tahrib hesabına geçer.”(Lem’alar)
İnsan odaklı bir ideolojiyi, dine alternatifmiş gibi sunanlar, ön yargılarını bir tarafa bırakıp şu İlahî fermanı dikkatle incelemelidirler:
Şems Suresinde Allah, bir takım mahluklarına kasem ediyor, bunların başında “Şems” yani güneş geliyor, son kasem ise insan nefsine ediliyor. Kasem, yemin demektir. Bu kasemlerden sonra bir haber veriliyor:
“Nefsini kötülüklerden arındıranlar kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan (zarar) etmiştir.”(Şems, 91/9, 10)
Nefse kasemle ilgili kısmın meali şöyle:
“Nefse (ruha, insanın zatına) ve onu en güzel şekilde biçimlendirene, sonra ona kötülük duygusunu da sakınıp iyi olmayı da birlikte ilham edene(yemin ederim ki)”
Örnekler çoğaltılabilir...
Hak dine karşı çıkanlar insanın yaratılışını dikkate almıyor, onu tesadüfen insan olmuş bir canlı olarak görüyor, sonra da kalkıp insan odaklı bir ahlâk sistemi kurmak istiyorlar.
Bu sistem, insanın yaratıcısını düşünmeden, insan tabiatına neleri koyduğunu ve bunların nasıl kullanılması gerektiğini dikkate almadan kurulamaz.
Aksi yola girmek açık bir tenakuzdur, insana ters düşmektir.
NOT: Uzmanı olmadığım konularda yazarken, aynı konuda yazılmış değişik yazıları bilgisayarıma indirerek onların yazdıklarından da yararlanırım, ama hiç bir zaman o yazıları aynen kopyalayıp ben yazdım diye paylaşmam.Bu konuda da aynı şeyi yapmışken, her nasıl olduysa faydalanmak için bilgisayarıma indirdiğim bir yazıyı paylaşmış olduğumu görerek hemen sildim ve kendi yazımı yükledim. Bu salaklığım dolayısıyla tüm dostların hoş görüsüne sığınıyorum. Dost olmayanlara ise tenkit serbesttir. SAYGILAR
YORUMLAR
Hümanistlik başlı başına bir (İnsancıl) Yaklaşım çağdaş bir psikoloji akımıdır. Bu ekol psikolojinin insan boyutu ve psikoloji teorisinin insan bağlamı ile ilgilidir.
Davranışçı ve psikanalitik yaklaşımlara karşı görüşleri de mutlaka vardır olması geren de budur aslında Özellikle insanı ele alışları açısından öteki ekollerden ayrılırlar. Bu yaklaşıma göre insan kendine göre ve kendi kendini onure edebilen bir değerdir, ve diğer yandan da belli bir toplum düzeninin yada iş örgütüdür, aracı haline getirilmemelidir. İnsan kendisinden, davranışlarından, oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur. Hayatı kendisi için yaşamaya değer, anlamlı bir hale getirmek kişinin kendisine düşer. Ölümlü olan insanın hiçbir yaşantısı tekrar etmeyecektir. Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir. İnsan için bilim amaç değil, ancak araç olabilir. İnsanı tanırken dogmatik görüşlerden kaçınmak gerekir. İnsan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğe yer verilmelidir. İnsanı anlamak için onun iç yapısını bilmek gerekir. Bunun için iç gözleme baş vurmak zorunludur. İnsan cansız bir nesne olmadığından, dıştan bakılarak davranışları yordanamaz
sabah sabah okuduğum çok güzel bir yazı idi tebrik ederim dost kalem sizi
lakin lüften devamını bekleriz
saygılarımla
Hümanizma insaniyetcilik, insancılık. Avrupada ortaya çıkan, oradan dünyanın dört bir yanına yayılan soyut bir insan (lık) sevgisini esas alan, insanı yüceltneyi anaçlayan görüş.
İnsanpereslik ya da beşerpereslik diyede bilinen bu görüş edebiyat edebiyat eserkerinde sıkça karsimıza çıkar. Çünkü edebiyatın özünde yaratılmışların en mükemmeli olarak tanımlanan insan ve ona duyulan muhabbet vardır.
Değerli ustanın gözünden okunan her yazı , benim için, kendime yaptığım bir katkıdır.
Saygılar, Sevgiler
Değerli bir yazı,saygıyla,
selamla
Sayın Hocam,
Hakiki bir felsefi yazı yazmışsınız. Kısa cümlelerin arkasında büyük düşünceler gizli.
Çoğu bizler tarafından kabul edilmiş olsa da, anlayabilmemiz için hayatı yaşamış olmamız gerekir.
"Öbür yanağı uzatmak" kime ters geliyorsa, o güçsüz ve işin felsefesini kabul etmeyenlerden
sayılır. Bence bu felsefe doğrudur. Tabi "Kıstas" zihniyetinde değilseniz.
Saygılarımla Hocam.