YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN İSTANBUL TRAFİĞİ
İstanbul’da yaşayanlar ve bir şekilde trafikte araç kullananlar anlatacaklarımı zaten bilirler. Bizlerin son derece normal karşıladığı şeyler İstanbul’a ilk kez gelenler için şaşkınlık yaratabilir. Hatta trafik, İstanbul’a ilk kez gelenlerde geçici şuur kaybı, endişe durumu, anksiyete gibi yan etkiler yapabilir ama panik yapmayın. Gelmeden önce aşağıdaki açıklamaları okumanız sizi psikolojik olarak İstanbul trafiğine hazırlayacaktır. Tamamen amme hizmeti olarak hazırladığım bu klavuzun çıktısını alıp İstanbul’a gelirken yanınızda bulundurmanız yararınıza olacaktır.
1. İstanbul’da bir çok kavşakta kırmızı ışıkta beklerken lambaların altında şöyle bir uyarı ile karşılaşırsınız: “Yeşil ışık yandığında korna çalmayınız!” Bu, kırmızı ve sarı ışıkta korna çalabileceğiniz anlamına gelmez, ama bu kavşakta bekleyen sürücülerin yeşil ışık yandığı anda ok gibi fırlama eğiliminde olduğunu gösterir ve beklerken kalkış için tüm hazırlıkları yapmış, debriyaj boşluğunu almış ve harekete hazır olmanız, yeşil yandığı anda ne pahasına olursa olsun kalkış yapmanız gerektiği anlamına gelir.
2. Hemen hemen tüm kavşaklarda kırmızı yandığı anda bir grup insan aracınızın etrafını çevirerek ellerindeki metaryaller ile cam ve far temizliğine başlarlar. Bu durum size pite girmiş F1 pilotu hissi verse de belediyenin ücretsiz bir hizmeti zannetmeyin. İstanbul’da bedelsiz bir hizmet yok denecek kadar azdır. Bu ekibe asgari 1 TL ödemezseniz memlekete döndüğünüzde aracınızda kalıcı bir hatıra ile karşılaşabilirsiniz.
3. İstanbul’u boydan boya geçen E-5 efsanesini bilirsiniz. Bu hat üzerinde 20 km’yi 2 saatin altında kat edebilmişseniz her şey yolunda demektir. “Ulan, ben bu kadar zamanda Eskişehir’den Ankara’ya giderdim bee” veya “uçağa binsem şimdi Almanyada’ydım” gibi serzenişlerin size bir faydası olmayacaktır. Uçak hızlı ve güvenli bir ulaşım aracıdır. Buna şüphe yok ama İstanbul’da asıl mesele uçağa ulaşabilmektir. Örneğin Uçağınız saat 13:00’te kalkıyorsa, saat 12:00’de Atatürk Havalimanında bulunmanız gerekir. Bunun için sabah en geç 08:00 - 08:30 gibi evden çıkmanız gerekir. Hele hafif bir yağmur söz konusu ise çıkış zamanını çok daha geriye almanız gerekebilir, zira E-5 trafiği neme karşı oldukça hassastır. Şuursuzun biri yola 1 bardak su dökse ulaşım süreniz 2-3 katına çıkabilir.
4. Trafikte geçireceğiniz sürenin uzunluğuna bakarak; “Ne yapacağız bunca süre, arabada çoluk çocuk telef oluruz” şeklinde bir fikre kapılmayın. İstanbul’da müteşebbis ruhlu insanlar çoktur ve trafiğin yoğun (buradaki yoğunluk tabiri, anadolunun bir çok yerinde durmak, stop etmek anlamına gelir) zamanlarında ihtiyaç duyabileceğiniz veya duymayacağınız her şeyi pazarlayarak size yardımcı olurlar. Mesela trafikte asla susuz ve cep telefonu şarj aletsiz kalmazsınız. Bu maddeler hemen her noktada bulunabilir şeylerdir. Satıcı ile göz teması kurmanız veya hafifçe kornaya dokunmanız yeterlidir. Bu noktadan sonra satılan şeyi almamanız söz konusu değildir. Tabi bu satıcılar su veya cep telefonu şarj aleti satanlarla sınırlı değildir. Kağıt mendil, fındık, simit en bilindik sektörler olmakla beraber, muz, muhtelif alet ve avadanlıklar, maskeler, davul, trampet, oyuncak ayı (trafikte bunların gerçekleri de çok fazladır), çay kahve, çiçek, kovboy şapkası ve benim favorim olan Ok ve Sadak seti sayılabilir. İlk geldiğim zamanlarda ben de; “Ulan trafikte sıkılmış adama ok ve sadak satma fikri kimin aklına gelir” diye düşünmüştüm ama sonradan düşününce, devletin enflasyon rakamlarını belirlerken oluşturduğu sepetin içinde kurşun madeninin kilogram fiyatı yer alıyorsa, yolda giderken acil ok ve sadak alma ihtiyacı duyan insanlar neden olmasın sonucuna vardım. Sabah saatlerinde yola çıkmışsanız yol kenarında Kahvaltıcı Tolga, Kahvaltıcı Ahmet, Mehmet gibi tabelalar asılı araçların yanında durup, ekmeğinizin arasına istediğiniz tüm kahvaltılıkların doldurulmasını isteyebilirsiniz.
5. E-5’te seyrediyorsanız ve erkekseniz (Bu bir meydan okuma değil, araçta kadın olmaması durumunu ifade etmek için kullanılmıştır) aracın ön yan camlarından birinde “çat” diye bir ses duyarsanız korkmayın. Muhtemelen centilmen bir arkadaşımız size güzergahınız üzerinde bulunan bir masaj salonunun adres ve iletişim bilgilerini içeren bir kartvizit bırakmıştır. Bu arkadaşlar konularında uzmandır ve hiç bakmadan tek hamlede camın conta ile birleştiği noktaya bir kartvizit yerleştirebilirler. Eşiniz veya sevgilinizle buluşmaya gitmeden önce bu karttan kurtulmanız tavsiye olunur.
6. Ehliyet alırken öğrenmiş olduğunuz araç sollama kuralları gibi teorik bilgileri burada unutmanız gerekir. İstanbul’da temel kural; “boşluğa burnunu ilk sokan araç geçiş önceliğine sahiptir!” Sizinle aynı anda başka bir sürücüde aynı teşebbüste bulunursa, kolunuzu camdan çıkarıp, avuç içinizi yukarı doğru çevirirken, kolunuzu sertçe havaya kaldırmanız gerekir. Bu şekilde şerit değiştirme işlemini tamamlamış olursunuz.
7. Trafiğin nispeten rahat olduğu saatlerde (Gece yarısını geçen birkaç saat), bazı arabalar diğer arabaların arasından zikzak çizerek, emniyet şeritlerini ihlal ederek süratle çok yakınınızdan geçebilir. Bu tip sürücülerin kökenine inildiğinde, hepimiz gibi yumurtaya ulaşan ilk sperm oldukları, ancak yumurta içinde insana dönüşemedikleri için sperm olarak acilen bir yerlere ulaşma çabasını sürdürdükleri sonucuna kolayca ulaşılabilir. Bunlardan uzak durmanız menfaatiniz icabıdır.
8. Şehir içi ulaşımda toplu taşım araçlarını tercih edebilirsiniz ancak bunun için sabır, metanet ve tevekkül anlayışınızın gelişmiş olması gerekir. Bindiğiniz araçta ayaklarınızdan birinin yere değiyor olması, bu aracın henüz tam dolmadığı, arkada ilerlenecek çok yer olduğu anlamına gelir. Bu tip araçlara binmek kadar inmekte bir beceri gerektirir. Bir kere indiğiniz anda koşmaya başlamanız gerekir. “Yahu, benim acelem yok ki, neden koşayım” düşüncesi son derece yanlıştır. Ezilmek istemiyorsanız koşmalısınız. Bindiğiniz araç arızalanıp, başka bir araca transfer edilirseniz, diğer araçtaki yolcular size mülteciymişsiniz gibi bakarlar. Bu son derece normaldir. Çünkü onlar üstün algılama yetenekleri sayesinde sağlam aracı seçtiklerini, sizin onlar kadar akıllı olmadığınızı düşünürler. Durumu kabullenip efendi efendi başınızı öne eğerek ineceğiniz durağa ulaşmanız sizden beklenen davranış tarzıdır.
Sonuç olarak İstanbul’da yaşamak, bir takım ekstra yetenekler gerektirir. Bilmeyenler için 8 maddede açıklamaya çalıştığım trafik ile ilgili hususları paylaşmayı bir insanlık gereği olarak görüyorum. Umarım faydalı olur. Neden 8 madde diye sorabilirsiniz. Bilenler bilir. Ben hayatta 8 şeye inanırım: Pamuk prenses ve 7 cüceler.
YORUMLAR
Aha...
Mor ışık yandı.
Çoğunlukla hepimiz iyi bir arabamız olmasını isteriz değil mi? Ama nerede, tabi ki rüyamızda.
Sıkıysa o iyi arabaya bir de İstanbul'da sahip olmayı deneyin bakalım. Bırakın trafiğe çıkmayı, arabanızı koyacak yer bile bulamazsınız.
İllaki özel bir garaja park edeceksiniz. Bu koca şehirde belediyeler neden otopark yapmayı akıl etmemiş diyecek oluyorsunuz ki, metrobüsler var diyor oradan biriler. E o zaman ben bu arabayı neden aldım diyesi geçiyor aklınızdan tabi ki. Bana mı sordun diyor karşı taraf.
Haydaa...
Güzel kardeşim, ben yıllardır hayal ediyorum bu eşşeğe binmek için sana ne. Sende çalışıp binseydin ya diyecek oluyorsun ki... Gümmm.
Kardeş, ne duruyordun öyle ya?
Anaa... Bizim eşekk öldü gayrı. Sen daha rüyanda binersin ona.