- 637 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FİKRET BABA - 7
Hızla başladılar evlilik hazırlıklarına. Önce, küçük ama sevimli bir ev kiralandı. Mütevazi eşyalarla donatıldı. Annesini çok küçük yaşta kaybeden Fikret, en son babasını da akciğer kanserinden kaybetmişti. Eski karısının annesi Esma hanımı, annesi olarak kabul ettiğini söyleyip, Gülay’ı hem oğlu hem de annesiyle tanıştırmak istedi.Birlikte gittiler Esma hanıma. Oğlu Yusuf Can’ı da tanıştırdı evlenmek istediği kadınla. Hem Esma hanım hem de çocuk çok sevindiler ve bu evliliği onayladılar. Esma hanım, o evin oğlunun olduğunu, yaşı tuttuğunda tapusunu da ona devredeceğini söyleyip, onların da bu eve yerleşebileceklerini, bundan da mutluluk duyacağını söylediğinde Fikret, çok sevindi. Kadına çok teşekkür edip, kabul edemeyeceğini bildirdi. Eski karısının kendilerini rahatsız edeceklerinden çekiniyordu.
Daha sonra Gülay, kızı Yasemin’i tanıştırdı evlenmek istediği adamla. Yasemin on beş yaşında bir imam hatip öğrencisi idi. Annesine yaptıklarından sonra, babasından nefret etmiş ve onunla görüşmemeyi seçmişti. İtiraz etmedi bu evliliğe.Sıra Yusuf Can ile Yasemin’i tanıştırmaya geldi. Sahildeki lokantada buluştular hepsi birden. Yemek ve çay faslından sonra Fikretkonuşmaya başladı.
’ Sevgili çocuklar, canlarımız ! Biz Gülay hanımla evlenmek istiyoruz. Bu konuda uzunca düşündük. Çok şeyi aştık birlikte. Sizin de rızalarınızı aldık. Eğer, halâ bir itirazınız varsa, lütfen şimdi söyleyin. ’
İkisi birden ;
’ Hayır, hayır, hiçbir itirazımız yok ! ’ diye cevap verdiler.
’ Öyleyse, şimdi beni çok iyi dinleyin. Sen Yasemin, Gülay hanımın kızısın. Yusuf Can da benim oğlum. Birinizin annesi, diğerinin babasıyla evleniyor. Sen Yasemin ; bana baba demesen bile, artık benim kızımsın. İster ağabey de, ister amca de ; hiç fark etmez. Sen Yusuf Can ; sen de Gülay hanımın oğlu sayılırsın artık. İster anne de, ister abla ya da teyze ; hiç fark etmez. ’
’ Ben, izninizle abla derim Gülay hanıma. ’ dedi Yusuf Can. ’
’ Ben de Fikret amca derim . ’ dedi Yasemin de. ’
’ Tamam çocuklar. Bu konuda bir sorun yok. Asıl söylemek istediğim şu : Siz, bu saatten sonra, Allah’ın huzurunda kardeş sayılırsınız. Yeri geldiğinde, aynı evde, aynı odada kaldığınız bile olacak. Öz kardeşinizden başka bir gözle birbirinize bakmayacağınıza, kardeş olduğunuzu unutmayacağınıza, şu anda bize ve Allah’a söz vermenizi istiyorum. ’
Bir süre düşündüler iki genç. Sonra hak verdiklerini belli edercesine başlarını sallayıp, bir ağızdan ;
’ Söz ! Allah’ın huzurunda söz veriyoruz. Bu saatten sonra kardeşiz ve bu kardeşliğe leke getirecek en ufak bir yanlışımız olmayacak . ’ diye söz verdiler.Gülay da bu konuşmadan çok memnun oldu. Dördü birden sarıldılar birbirlerine. O sırada bir anne kedi de yavrularına sarılmış, kumsalda yuvaklanmaktaydı. Gözlerine çatan bu görüntü daha bir güldürdü onları.
’ Bizden kopya çekiyorlar ! ’ dedi Yusuf Can.
’ Gerçekten de öyle . ’ dedi Yasemin de .
’ Öyleyse şimdi sıra nikâh günümüzü almaya geldi . ’ dedi Fikret .
Çocuklar ikisi birden itiraz ettiler.
’ Ne nikâhı ? Dünyada olmaz. Biz düğün isteriz. Birlikte oynayacağız düğününüzde. ’
’ Yapmayın çocuklar ! Bu yaşta ne düğünü ? ’ diye sitem etti Gülay.
’ Yaparız be çocuklar. Siz isteyin, düğün de yaparız . ’ diye atıldı Fikret .
’ Yapma Fikret. Çok masraf olur . ’ deyip, itiraz etse de Gülay, çocukların istediği oldu ve düğün de yapma kararı aldılar . Dört kişilik bu müstakbel aile, kol kola yürüdüler bir süre sahilde. Mutluluklarını diğer insanlarla, denizle, kuşlarla, kedilerle, güneş ve bulutlarla bile paylaştılar.
Çocuklarıyla da konuşup anlaştıktan sonra nikâh tarihini düşünmeye başladılar. Yakın olan sömestre tatiline gün aldılar. Gülay’ın aklına ailesi takılmaya başladı. Annesi, babası, ablası ve ağabeyleri vardı memleketinde.
’ Gitmeliyiz. Ne olursa olsun, babama da gitmeliyiz . ’ diyordu.
’ Olur. ’ dedi Fikret. ’ Gideriz. ’
Gitmeye, onların da rızalarını almaya karar verdiler.
’ Belki istemeyecekler bizi, kovacaklar ama biz görevimizi yapalım . ’ diyordu Gülay.
Bu arada masraflarının bütçelerini zorladığını fark ettiler. Düğün için söz verdikleri çocuklardan özür dileyip, düğünden vazgeçtiler. Sade bir nikâh töreni yapacaklardı.Sömestre tatili başlar başlamaz, memleketlerine gitmek için yola çıktılar. Karadeniz kıyılarında çocukluğunu, gençliğini hatırladı Gülay. Eski kocası, çocukluk aşkları aklına geldi. Ne kadar da sevmişlerdi birbirlerini. Bir gün ondan ayrılacağını, bir başkasıyla nikâh hazırlığı yapacağnıı, bunun için de ailesinden izin almaya geleceğini, rüyasında görse inanmazdı. Kaderdi işte. Çok sevdiği aşkından bir kız dünyaya getirmiş, sonra defalarca uğradığı ihaneti bağrına taş basıp affettiği halde, yuvasını yıkılmaktan kurtaramamıştı.
Önce ablasının evine gittiler. Telefon ettiklerinde annesi de koşarak oraya geldi. Sarıldılar, öpüştüler, hem hasret giderdiler hem de ağlayıp rahatladılar.
’ Kızım, çok iyi yaptınız gelmekle ama bu adam seni istemez, kovar kapıdan ! ’
’ Kovarsa kovsun ! Ben evlâtlık görevimi yapayım, gerisi ona kalmış. ’
’ Bence o da özlemiştir kızını. Göreceksiniz sevinecek ve evlenmemize izin verecektir. ’
’ İnşaallah ! ’
Akşamın olmasını dertleşerek beklediler. En çok da Gülay’ın kızı Yasemin özlemişti memleketlerini. Evi, bahçeyi hatta tüm mahalleyi gezdi. Akrabalarını dolaştı, kızlarla tanıştı, hayvanlarla oynadı. Hep birlikte koyuldular yola. En çok Gülay heyecanlandı. Babasını görmeyeli, konuşmayalı çok zaman olmuştu. Kapıyı babası açtı. Önce annesi göründü adama. Doğruca içeri geçip konuşmak istedi kocasıyla.
’ Bak adam ; kızımızın kocasından ayrılmasını yediremedin kendine, darıldın. Yıllardır görüşmüyor, konuşmuyorsun. Kendince haklı olabilirsin. ’
’ Haklıyım elbet. Boşanmak ne demek ? Yakıştı mı benim kızıma ? ’
’ Kocası çoktan evlendi. Meğer dünden razıymış. ’
’ Erkek adam elbet , duracak değildi ya ! ’
’ Her neyse. Şimdi kızımız da evlenmeye karar vermiş. Kendisine beyefendi bir öğretmen bulmuş. Almış, buraya kadar getirmiş. Şimdi senden izin almak istiyorlar. ’
’ Bak sen ! ’
Daha fazla dayanamayıp kapıya koştu ve oradakileri içeri aldı kadın. Gülay’dan önce kızı Yasemin koştu dedesinin boynuna sarıldı.
’ Dede, dedeciğim. Seni çok özledim ! ’
’ Ben de seni özledim, hayırsız torunum ! ’ , deyip sarıldı Yasemin’e. Annesiyle konuşmamasına tepki olarak o da dedesiyle görüşmüyordu yıllardır. Adam, yumuşamıştı artık.
’ Babacığım ! Ben de özledim seni . ’ deyip Gülay da sarıldı babasına. Elini öpüp af diledi. Baba- kız sarılıp hasret giderdiler. Ortalığın yatıştığını görünce Fikret de atılıp elini öptü adamın. Oturdular, sohbete başladılar. Yılların hasreti giderildi. Nikâh için önce anne-babadan, sonra da abla ve ağabeylerden de izin alındı. Nikâhlarına geleceklerine dair söz alarak döndüler İstanbul’a. Mutlulukları doruk noktasına ulaştı. Genç aşıklar kadar mutluydular.Sanki ilk aşklarına kavuşan liseli aşıklar gibiydiler.
Nikâhlarına anne, baba,ağabeyler, abla ve diğer akrabaları da geldi. Bütün öğretmen arkadaşlarının yanı sıra, Fikret’in anne bildiği Esma hanım da geldi. Hiç bir aksilik ve rahatsızlık olmadan nikâhları kıyıldı ve evlerine vardılar.
Odalarına girdiklerinde ;
’ Fikret ! Sen erkeksin ; söz hakkı sende ama benim sana , benim için çok önemli olan, söylemek istediğim şeyler var. ’ diye söze başladı Gülay.
’ Seni dinliyorum Gülay . ’ deyip yatağa, eşinin yanına oturdu Fikret .
’ Belki çok daha önce söylemeliydim sana bunları ama fırsat olmadı bir türlü. ’
’ Seni dinliyorum canım ! ’
’ Sana eski eşimden neden ayrıldığımı anlattım. Sen, ikinci ama son eşim olmalısın. Bir ayrılığa daha tahammül edemem. ’
’ Böyle bir şey asla olmayacak ; söz veriyorum sana. ’
’ Lütfen bana ihanet etme Fikret ! Eğer böyle bir şey yaparsan ; belki bir defa affedebilirim seni. Belki diyorum unutma. Mutlaka affederim demiyorum. ’
’ Yapar mıyım hiç ? ’
’ İkincisini affetmeyeceğime, şimdiden yemin ediyorum bak ! Ben bir müslümanım. Erkeğin ihtiyacı olduğunda dört defa evlenmeye hakkı olduğuna da inanıyorum. ’
’ Olmaz öyle şey ! ’
’ Dinle. Eğer, ben sana yetmiyorsam açık olarak söyleyip, dini nikâh kıydırıp başka kadın ya da kadınlar da alabilirsin. Dinimize uygun olacak şekilde, aynı evde, ayrı odalarda yaşayabiliriz. Yeter ki , haram olanı, yasak olanı yapma. ’
’ Bitti mi ? ’
’ Evet. ’
’ O zaman şimdi de sen beni dinle. Çünkü benim de sana söyleyeceklerim, hatta şartlarım olacak . ’ Ellerini uzatıp iki kolunu birden tutarak konuşmaya başladı .
’ Bak sevdiğim. Sevgili eşim, canım. Bu söylediklerin beni çok üzdü. Çünkü bunlar aslında hakaret benim için. Beni kırmak için söylemediğine inandığım için kızmıyorum yine de sana. Fakat açıklama bekliyorum senden ; niçin bana böyle şeyler söylüyorsun ? Benden bir şüphen mi var ? Senin güvenini sarsacak bir davranışım mı oldu benim ? ’
Kollarını eşinin ellerinden kurtarıp ayağa kalktı kadın.
’ Dedim ya Fikret. Ben eski eşimden ihanet yüzünden ayrıldım. Senin de böyle bir şey yapmana asla tahammül edemem. Senin son eşim olmanı istiyorum. ’
’ Ben de bunu çok istiyorum ama endişen niye ? ’
’ Biz kadınlar sizden daha önce yaşlanıp zayıf düşüyoruz. Sizin ihtiyaçlarınıza cevap veremeyebiliyoruz. Siz erkekler de nefsinize kolay yenilip harama sapabiliyorsunuz. Dinimiz bu yüzden, siz haram olana sapmayın diye, gerektiğinde birden fazla eş almanıza izin veriyor.Tabii bunun şartları da yok değil. Öncelikle mutlaka dini nikâh olacak. Bakacak gücün ve yetecek nefsin olacak. Hak geçirmeyeceksin. Ele güne muhtaç etmeyeceksin. Ben de dinime uyarak senden böylesini istiyorum işte. ’
’ Bence, hiç de anladığın gibi değil. Bunlar zamanın şartları yüzünden uygulanmış. Kadınların daha güçsüz, aciz ve erkek nüfusundan çok fazla olduğu dönemlerde, özellikle himaye, bakım ve koruma amacıyla olmuş. Günümüz şartlarında asla böyle bir uygulamaya gerek yok. ’
’ Ben sana dinimin emir ve izinlerini anlattım. Ben böyle dinledim, böyle inandım. ’
Ayağa kakıp eşinin yanına gitti adam. Sarılıp açığa vurdu sevgisini. Tartışmanın ilk gecelerinde bir gerginliğe varmasını istemiyordu. Eşini üzmek, kırmak istemiyordu. Fakat yine de onun söylediklerine, hissettiklerine karşı düşüncelerini açıklamak istiyordu.
’ Aslında evlenmeden bir birimize sormamız gereken bir konu vardı bizim ; cinsellik. Fakat ikimizin de bu konuda bir sorusu, şartı olmadı. Çünkü, ikimizin de bu evlilikten beklediği öncelik bu değil de ondan. Hiç merak ettin mi ; benim nefsim ne alemde diye ? Şimdi ben sana , benim sana verecek bir nefsim yok , evliliğimizde cinselliğe yer olmayacak desem, sen ne yapacaksın ?’
’ Böyle bir şeyi hiç düşünmedim. ’
’ Öyle bir durumda, benimle evli iken ikinci bir kocaya daha varacak mıydın ? ’
’ Haşa ! Tövbe estağfurullah ! ’
’ Peki, eğer sen yanlış biri olup şeytana uysan, seni bir defa da olsa affetmemi benden isteyebilecek misin ? ’
’ Allah korusun ? ’
’ Bak canım. Öncelikle şunu söyleyeyim ki ; özellikle bu yaştan sonra ve sevginin, saygının olduğu bir evlilikte, cinsellik asla ön planda olamaz. Şimdi sen bana ilk eşinden sonra, yeni eşinle,yani benimle cinselliği yaşayamayacağını bile söylesen, sana anlayış gösterebilirim. Bu yüzden bu konuda hiç bir şey sormadım sana. Ve asla, başka birinde böyle bir şey de aramam. Yani haramla işim olmaz. Senin helâl dediğin başka eşlerle de işim olmaz. Çünkü evlilik sadece cinsellik değildir. ’
’ Teşekkür ederim. Neyse bitirelim mi artık bu konuşmayı ? Ben seni anlıyorum. ’
’ Hayır, söyleyeceklerim henüz bitmedi. Lütfen beni biraz daha dinle. Şimdi bana söz vermeni istiyorum : Eğer bir gün benden şüphelenirsen ; hüküm vermekte, inanmakta acele etme. Benimle konuş, başkalarıyla konuş. Sonuçta, doğruluğundan emin olursan, ben gerçekten harama tenezzül etmişsem ; bir kereliğine bile affetmeyi düşünme. Mutlaka boşa beni ! Ben bunun böyle olacağını, affetmeyeceğini bileyim ve öyle yaşayayım. Bu senin için de geçerli olsun. İhanetin affı olmasın ki, ihanete yer olmasın , evlilikler temiz kalsın. ’
’ Anladım canım. Sana güveniyorum ben. Sen de bana güven lütfen. ’
’ Asla bana yeni eş ya da eşler almaya izin verme . Kendini benden daha zayıf, güçsüz ya da değersiz olarak hissetme. Benim arkamdan yürüme, bana ya da başkalarına kendini ezdirme. ’
’ Teşekkür ederim canım. Şimdi sen benim en başta söylediklerimi unutmaya ve beni affetmeye çalış. Sana hakaret etmeyi, seni kırmayı asla düşünmedim ben. ’
’ Yine de konuşmamız iyi oldu. İlk ve son defa konuşmuş olacağımıza eminim ben. Sana söz veriyorum ; tertemiz , günahsız, problemsiz ve huzurlu bir evliliğimiz olacak. Yaşadıkça saygım ve sevgim sonsuz olacak sana da kızımıza da. ’
’ Hiç şüphem yok bundan. Sen de benden emin ol. Biz de seni ve oğlunu sevecek ve sayacağız. Güzel günler, huzur dolu bir hayat bizi bekliyor. ’
’ İnşaallah sevdiğim. ’
’ İnşaallah canım. ’
( Devam edecek )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.