- 1481 Okunma
- 15 Yorum
- 7 Beğeni
YAYIMLANACAK.DÜZELTME YEPILACAK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karacaoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
O’nun verdiği canı yine O’ na emanet edeceğiz mutlaka...
Ölüm gözlerimizin sürmesi gibi; hep çok yakınımızda.
Sanki her gözlerimizi kapadığımızda, göz kapaklarımızın üzerinde emre amade bir nefer gibi nöbette...
Sevdiklerimiz bir bir terk edip giderken bizi, sıra bize geliyor hissini yaşarız daima. Zaman en koyu acıları bile unuttururken, ölüm acısı hep yüreğimize kara bir bulut gibi çökmüş vaziyette kendi varlığını daima hatırlatıyor. Kimimize az kimimizse biraz daha fazla...
"Maalesef babamı kaybettim!
"Dün gece annemi kaybettim!
"Geçen ay evladımı kaybettim!
Kaybolmak...
Nereye gittiği belli değil, aramadığımız yer bakmadığımız mekan kalmadı. Şu an nerede ne yapıyor hiç bir bilgimiz yok...
Çok üzülürüm, yakınları ebedi aleme intikal eden sevdiklerimin üzüntülerine acılarına, hüzünlerine tanık olduğumda.
Ama daha çok, bir yakınını, bir sevdiğini, kızını, oğlunu veya kardeşini gerçekten kaybeden insanlara üzülürüm.
Gerçekten kaybeden... Ölüm değil. Rabbimizin yanına değil de, şu çivisi çıkmış dünyanın zalim insanlarla dolu yeryüzünde; herhangi bir yerde olan, ama nerede ve nasıl olduğundan hiç bir bilgi sahibi olmadığımız, kayıp insanlardan söz ediyorum...
Düşünün bir kere, empati yapın... En sevdiğiniz kim?
Yaşlı anneniz bir anda ortadan kayıp oluyor, senelerce bulamıyorsunuz. Dört yaşında torununuz kayıp...
Eşiniz sabah evden çıkıyor gidiş o gidiş... gidiş.
Kızınız; gözünüzden sakındığınız evladınız okula diye çıkıyor, saatlerce yolunu gözlüyorsunuz pencerede, yıllar yıları kovalıyor. Siz hep bekliyorsunuz...
Organ mafyası, tacizciler, sapıklar uyuşturucu mafyası...
Daha o kadar çok ki canlarımıza, cananlarımıza hiç acımadan kıyabilecek dinsiz imansız kötü insanlar.
İnsan bile demeye dilimizin utandığı yaratıklar. Ve o yaratıkların kursaklarına yem olabilme ihtimali olan sevdiklerimiz...
Ölmüş olan kişilere "kaybettim" kelimesini yakıştıramıyorum. En merhametli olanın yanına gidiyor. Mevlamıza gönderdiğimiz sevdiklerimiz için, kalbimiz rahat olmalı. Yüreğimiz ferah olmalı...
Emin olana emanet ettik. Rahman olana teslim ettik. Kaybetmedik, bizim de en sonunda gideceğimiz yere, biraz daha önce gönderdik yolcu ettik.
Vuslat var...
En güzel buluşma yerinde kavuşmak üzere beklemeliyiz sabırla...
O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur. (KIYAMET/12)
Oysa her kim iyilik yaparak yüzünü tertemiz Allah’a tutarsa, o gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Öyle ya bütün işlerin sonu Allah’a dayanır. (LOKMAN/22)
Sonra da gerçek Mevlâlarına döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O’nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir. (EN’AM/62)
Göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah’a mahsustur. Her iş O’na döndürülür. Sen yalnızca O’na ibadet et ve yalnızca O’na dayan. Rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir. (HUD/123)
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. Bütün işler Allah’a döndürülür. (AL-İ İMRAN/109)
Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O’nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. (YUNUS/107)
Allah’ın izni olmayınca hiç bir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir. (TEĞABÜN/11)
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)
Kısa bir hikaye:
Bir arkadaşla tanışmıştım. Hastalığı ilerledikçe ölüm fikri de dayanılmaz, üzüntülere düşürüyormuş kendisini. Anlatırken eskiden öyle idi ama şimdi alıştım dercesine,sakin huzurlu ve gayet doğal, çok ta felaket bir durum yok ortada, diyormuşcasına gülümsüyordu hatta, tatlı yüzünde buruk bir ifadeyle, azıcık buğulu gözlerle...
’ Nasıl yendin,o dayanılmaz dediğin üzüntüleri nasıl aştın!
Biraz da çekinerek sordum. Fazla soru sormak ve derdini deşelemek istemiyordum, ama anlatmak istediği gün gibi aşikar, hele anlatışı tatlı mı tatlı bir insan kendisi.
"Küçük oğlum sayesinde yendim, ölüm korkumu" dedi. Devam etti:
’Ben hastalığımı öğrenince yıkıldım tabii...Çok ağladım çok! günlerce,gecelerce...Ta ki! komşumuzun evinde yangın çıktığı o feci geceye kadar....
Oğlum var on yaşında. En çok O’nu düşünür, bensiz ne yapar, ne eder, onu kime emanet edeceğim diye mahvolurdum. Çok akıllı,yaşına göre fazlasıyla olgun, bir o kadar da sağ duyusu müthiş gelişmiş bir çocuk olan oğlum, O’ nun kendisini düşünüp düşünüp ağladığımı, ne kadar gizlemeye çalışsam da farkında ve O’ da bana kıyamıyor,O’ da ben de birbirimize üzülüyoruz, birbirimizden saklı güya...
O gece,yangının olduğu gece çok korktuk. Tüm komşular dışarıya attık kendimizi, kimimiz pijamalı, kimimiz yalın ayak, sokağa döküldük. Komşunun evinin camlarından, alevler kocaman kocaman dil uzatıyor, komşumuz çığlık çığlığa yalvarıyor "ne olur kızımı kurtarın,kızım içerde". zor tutuyorlar komşular,eve girmek istiyor, kızını yangından çekip cıkarmak için...
Bütün konu komşu ağlayarak, dualar ediyoruz, dudaklar kıpır kıpır...Kimisi ellerini açmış öyle yakarıyorlar Allah’a...Bir ara evi yanan komşumuz haykırdı:
"Yarabbiiii sen koru yavrumu"
"Yarabbiii sana emanet yavrum,sen koru O’nu"
Artık tek vücud olmuştuk, sarıldık birbirimize ağladık ağladık...
Evden hafif yanıklarla çıkarıldı küçük Elif’imiz, sevinç gözyaşlarına ve şükür nidalarına gark olduk hepimiz...
Tam o dakikalarda oğlum geldi sarıldı bana,ağlıyordu ama bir taraftan da gülümsüyordu...
"Anne bak, ben buldum. Beni kime emanet edeceğini. Ben seni, sen de beni, Aynur teyze Elif’i kime emanet ettiyse, yangınların arasında iken, O’na sadece O’na emanet edeceğiz birbirimizi!
YORUMLAR
Değer verdiğini kaybetmesi insanın diri diri mezara girmek gibi bence.Rahmetli babamı kaybettiğim gün aslında annedende yetim büyüdüğümü anlamıştım.O hüzün dolu anımda gerçek annen değilim diyene bakarken donuklaşmıştım.Sonra gerçek annemi aradım bulamadım vefat etmişti hemde beni doğum eder etmez.Babam neden hem anne hem baba gibi davranıyordu anca kaybedince anlamıştım.O günden sonra anne sözünü hiç duymak istemedim.Yüzünü bile tanımadığım birkez bile sesini duymadığım annemi anımsattığı için.Ne resmi var ne sesi hafızamda yurdumuza gidersem tatile mezarını ziyaret edeceğim anne ve babamın.Hayat garip şeylerle dolu inciten acıtan.Ama ben acılarımla güçlendim.En zoru bir çocuğun anne ya da babasız büyümesi acımasız dünyada ki insanlara katlanması.Anlamlıydı yazınız.Allah kimsenin sol yanını acıtmasın.Selam ve dua ile..
evet neredeyse insan olarak hepimiz hayatı acımasız ve aymazca yaşayıp kendimizce ahlak totemleri oluşturup onlarla da savunma yapmaya çalışıyoruz...halbuki dünya hayatı yaradan Allahın kullarına süreli bağışıdır...Kutlarım ...Çok güzel hazırlanmış bir konu ve yazı idi...
" Ölüm gözlerimizin sürmesi gibi, hep çok yakınımızda.Sanki her gözlerimizi kapadığımızda, göz kapaklarımızın üzerinde emre amade bir nefer gibi nöbette.." Öyle gerçekten..
Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
O'nun verdiği canı yine O' na emanet edeceğiz mutlaka..
Ömrünüze bereket.
Yaşamakta olan insan yaşamak için mutlaka bir sebeb bulmuştur,yoksa oda ayrılır,yaşam gücü hem gerekli
hemde bencildir,olmadık nedenler bulmada ona bir rakip yoktur.
selamla
Nasrettin hocanın "Damdan düşen gelsin yanıma" misali, kısa süre öncesi 3 büyük kaybı arka arkaya verdiğim için yüreğinizdeki yangını çok iyi anlıyorum.
Yaratan neyse ki gerçekten veriyor sabrını. Yoksa nasıl yaşanırmış bu dünyada, sevdiklerimiz bir bir kayıp giderken...
Billur T. Phelps tarafından 12/4/2014 12:20:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
Kime emanetiz-in cevabını çocuk negüzel idrak ederek söylemiş.
Çok dokunaklı geldi,insan kaybetmeden bilmez anlayamaz.
En ufak değerli sandığımız bir eşyayı kaybettiğimizde mahvolmuşuz gibi tepki veririz.
Oysa,"CAN" hiç bir şeyden değerli ve kıymetli olamaz. ve O' CAN'ı muhafaza edemiyoruz hakkıyla..
Acı ..Acı olduğu gibi sabrıda verilmiş.Hüküm ancak onundur.
sayfalar dolusu yazdım içimden:/sildim.
Tşkler..Hatırlanması ve sürekli okunması gereken bir yazı..