- 1312 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ABD-1991-2003 IRAK İŞGALİNDEN HATIRIMDA KALANLAR.....
İlk defa Kürt terör örgütü PKK eylemi .1984 yılında başladı .PKK ilk eylemini Siirt Eruh’ta gerçekleştirmişti.Aradan geçen yıllarda terör durmadı,artarak devam etti.
Otuz yılda beşbinden fazla şehit verildi.Yüzlerce öğretmen lojmanlar basılarak ya da yolda belde vahşice katledildiler.Evler basılır üç beş öğretmen katledilirdi.Hemşire doktor,polislerde nasibini alıdı tabi.Terör devlet memurlarını hedef almış,yatırım yapmak için gelen fabrika tesisler ve onun çalışanları da hedef olmuşlardı.
Yalova da Hizmetiçi eğitime gittiğimde 2010 yılında kongre salonunun iki kapısı arasındaki fotoğraflar dikkatimi çekmişti.Yüzlerce öğretmen arkadaşımızın resimleri duvarda şehadet tarihleri ile baraber yer almaktaydı.Aman Allahım neydi o günler.PKK azmış kudurmuştu.Gün geçmiyordu ki bir gün de olay olmasın.
Otuz üç erin şehit edildiği otobüs saldırısını hiç unutamam.Gencecik sivil askerlerimin terhis edildiği otobüs yolda Bingöldü sanırım durdurulmuş,içerden indirilen sivil tezkere almış genc fidanlarım ormanlık alana götürülerek gözünü kırpmadan kurşuna dizilmişlerdi.
1991 de askere gitmek isterken şu sıralar ortalık karışık askere gidilir mi diyenleri hatırlıyorum.Saddam Hüseyin Iraka girmiş ve ABD nin onu cezalandırmaya başlayacağı yazılıp çiziliyordu basında...
Yıl 1991 Karsta asteğmen olarak askerliğimi yapıyorum.1991 Kasımında yine Karstan otobüse binen bir hemşire kardeşimizin sivil elbiseli teğmen olan eşi araçtan indirilerek onun gözleri önünde taranarak şehit edilmişti.
Bunu bildiğimden askeri ünüformayla aldığım Doğu Kars firmasına ait biletimi ertesi gün bir sivil arkadaşımı göndererek ,koltuk yerimi,hareket gününü değiştirmiştim.Sivil olarak bir başka otobüsten yer ayırtmıştım.
Terör korkusu memleket sathı mailine yayılmış,bir korku imparatorluğu ihdas edilmişti.Memleketin doğusu PKK ya teslim edilmişti o yıllarda...Kimse artık endişe duymadan doğu ve güney sınır vilayetlerine gidemez olmuştu...
İngilizler yahudilerin güdümünde Ortadoğuya el attıklarında,hedefleri sadece petrol yatakları değil,Hindistan yolunun emniyetini sağlamaktı.Malta Suriye ve Kıbrısa yerleştikten sonra İranla da ilgilenmeye başladılar.Güya oralarda arkeolojik kazılar yapıyor görünüyorlardı ama asıl maksat petrol yatakların sahip olmaktı.
1926 da İngilizler İranda ihtilal yaptırarak Kacar Hanedanını devirip Albay Rıza Pehleviyi iktidara getirdiler.Başvekil Musaddık zamanında petrol millileştirilmişti.O zaman İranda İngilizlerin yerini Amerikalılar almıştı.
Şah Rıza Pehlevi zamanında İran Amerikancı bir siyaset izlemiş,İranda iki muhalif grup solcular ve din sınıfı ortaya çıkmıştı.Solcular o sırada Devlet baskısı terörü altında idiler.Şah solcular ihtilal yaptığı zaman kendi kullandığı teyyare ile Romaya gidip canını kurtarmıştı.
Şah Rıza Pehlevi her yıl Amerika ve Avrupadaki sahil şehirlerinde plaj ve sefahat yerlerinde eğlenir dinlenirdi.
Humeyninin ihtilalle rejimi devirip başa getiği 1979 dan iki yıl önce Şaha kanser teşhisi konulmuştu.2-3 yıl ancak ömrü var dediler.Bunu Şah bile bilmiyor Amerikan Entelajansından bir kaç kişi biliyordu.
Şahın vefatından sonra İranda otorite boşluğu doğmasını istemeyen Siyonizm ve Amerika Humeyninin iktidara gelmesine yeşil ışık yakmışlardı.Amerika başta Türkiye ve İranda olmak üzere İslam aleminde bir şia-sünni çatışması istemekteydi.
***
Humeyni Fransada Pariste ikamet etmekteydi.Oradan Fasa gitmek üzere iken ani bir kararla,İranın başkenti Tahrana getirilerek darbe yaptırıldı.İran ordusundaki Amerikancı subaylarda Şah aleyhinde gösteri ve nümayişler yapınca Şah fazla direnememiş,kan dökülmesin diyerek ülkesini terkedip yeniden sürgüne gitmiştir.
İranda Devrim Muhafızları tarafından güçlü bir şekilde korunan Humeyni iktidarı,Türkiyede 1980 eylünde Amerikanın bizim çocuklar dediği Kenan Evren cuntasınca yapılan darbeyle gelen yeni vesayet rejimi.Amerika özellikle İran-Irak savaşı öncesi Türkiyeyi sağlama almak için bu darbeyi yaptırmıştı.
Çok eskiden beri Bahreyn Adası yüzünden İranla-Irak arasında çatışmalar olur bu nedenle iki İslam Ülkesi Batılı silah tüccarlarından silah almakta birbirleriyle yarışırlardı.İçerde sıkıntılar yaşayan Humeyni iktidarı bir dış gaile çıkartarak içerdeki moralleri yükseltmek istedi.
Irakta çok sayıda Basra Neef ve Kerbelada Kufede şii müslüman yaşamaktaydı.
Bu yüzden Humeyni bir anda Iraka savaş açmak için halka seferberlik kararı çıkarttı.Irak daha önce davranarak İrandan önce karşı hucuma geçti.
1950 deki Vietnam Savaşından beri dünyada savaş olmuyor siyonist silah satıcısı Batılı yahudi şirketler stoklarını halice yığmış durumda idiler.Fırsatı ganimet bilen siyonist silah şirket sahipleri Irak ve İran gibi petro-dolarlarla kasaları dolu iki müslüman ülkenin birbiriyle harbetmesini yıllardan beri özlemekte iştahayla bakmakta idiler.
Siyonistler petrol kuyularına ve tankerlere vurmamak ve rafinerilere ateş etmemek şartıyla bir savaş planını iki tarafa ajanları vasıtasıyla adeta dikte ettirdiler.
Irakın nufusu azdı ona daha fazla silah,nufusu fazla İrana ise daha az silah satmak icap ediyordu ki savaş uzasında uzasın.Kazanan yahudi kazanan İsrail Devleti olsun.İrana amborgo vardı sözde ama İsrail gizlice Amerikadan yeni silah alıp depodaki eski silah ve mühimmatı İrana satarak bu amborgoyu delmekte dünya buna seyirci kalmaktaydı.
Yenişemeyen pehlivanlar misali bu savaş 1980-1990 arasında on yıl devam etmişti.İranda askerler ölmüş yerine cpheye 14-15 yaşında gencecik çocuklar sürülmüştü.
Bu savaşta petrol kuyularına ve tankerlere saldırmamak şartı ortaan kalkınca siyonistler ve Batı bu kirli savaşı bitirmek zorunda kaldı.
İrana fazla silah satılınca İran bir şafak hareketiyle Iraka saldırdı.S.Arabistan ve Iraktaki aleviler şiiler İran lehine gösteriler nümayişler düzenlediler.S.Arabistan 100 milyar dolar,Kuveyt 20 milyar dolar Iraka silah yardımı yaptılar İran tehdidini durdurmak için..
***
İslamda ırkçılık hareketleri ilk olarak yahudilerin tahrikiyle başladı.Fransız İhtilali,Bolşevik ihtilali son olarak Osmanlı İmparatoluğunun yıkılışında yahudilerin tahriki baş rolü oynadı.
Beşbinden fazla İngiliz ajanı Osmanlıyı yıkmak için Hindistanda Pakistanda ve tünm dünyada sömürgelerinde çok önemli rol oynayan Hilafet Müessesesini ortadan kaldırmayı en önemi gaye olarak gördüler ve yüzyıl süren bir çalışma ile de bunda muvaffak oldular.
Binlerce dolar ile hakimiyet sağlayamadıkları Yemen de Arnavutlukta Afrikada Sulytanın bir selamı ve bir Hafız Osman hatlı Kuran-ı Kerimi ile müslümanlar Osmanlıya bağlılıklarını sağlıyor ordan gelen emre itaat ediyorlardı.
Araplarda Kral Nasır bunu yaptı.
Arapları Osmanlıya karşı Türke karşı üstün tuttu.Ama en fazla yahudi güdümündeki hristiyan Araplar bu milliyetçilik fikrine tabii oldular.Baas Partisi Arap ırkçılığını en üst noktalara taşıdı.Bu partinin ilk kurucusu Mişel Eflak adlı hristiyan bir Araptı.Aslında halis bir yahudiydi.İsrail Devlet Başkanı Golde Meyirin damadıydı.Yahudiler sünnetsiz hristiyanlara asla kız vermezlerdi.
Baas Partisinin üç hedefi vardı.Arapları birleştirmek,kalkındırmak ve onları geri bırakan İslamiyetten uzaklaştırmaktı.Filistin Araplarının %25 i hristiyandı.Osmanlıyı Birnci Dünya Savaşında arkadan vuranlar işte bu Baascı hristiyan Araplardı.Baas Partisi Irak ve Suriyede ihtilal yaparak ihtilale gelmişti.Saddam Hüseyin vre Suriyedeki Esedin babası Baas Partili subaylardı.
***
Saddam Hüseyin ihtilalle iktidara gelir gelmez Iraktaki sünni müslümanlara kan kusturmaya başladı.Saddam Hüseyin Halepçede 5000 çoluk çocuk Kürdü zehirli gazla öldürdü.Kerkük ve Musuldaki sünni Türkmenleri tehcir ederek başka bölgelere zorunlu iskana tabii tuttu.0n yıl süren Irak-İran Savaşında ölen Iraklı binlerce askerin cesetlerini buzhanelerde sakladı.
Böylece halkın moralini yüksek tuttu.Harp bitince hergün 3-4 bin askerin cesedini buzhanelerden çıkartarak defnettirdi.Halk bunu öğrenince Saddama güvenleri kayboldu.O da Humeyni gibi halkın dikkatini başka yere çekmek için dış gaileler aramaya yöneldi.
Saddam Hüseyin 1983 de Abd nin İranın ilerlemesini durdurmak için Irakı ikiye böldürüp yarısını Türkiyeye diğer yarısını Kuveyte vermek istediğini biliyordu.Türkiye Kuveytle komşu lacak Arabistanın da ortak olduğu yeni bir pakk kurulacaktı.S.Arabistana 50 bin muallim Türk askerinin getirileceği üs kurulacağı basında yazılıp çizilmişti.
Saddam Hüseyin Gap Barajlarıyla Fıratın suyunun kesileceğini bahane ederek Türkiyeye saldırmayı düşündü ama elindeki füzelerin menzili buna imkan vermiyordu.Saddam daha önceden de Fransadan kimyasal silahlar temin etmişti.
Almanya, Fransa ve İngiltere ile yeni silah anlaşmaları yapan Sadamın bu niyetini anlayan İngilizler Türkiyeyi haberdar edip Natonun zarara uğrayacağını ileri sürdüler.
Saddamın sipariş verdiği uzun menzilli toplar İstanbul Limanında el konularak Iraka gitmesi engellendi.Cehennnem Topu adı verilen uzun namlulu toplar işte bu silahlardı.
Saddam Hüseyinle yapılan görüşmelerde Fıratın suyunun kesileceği için buna kalkıştığını ileri sürerek şu küstahca sözleri sarfetti.-Türkiyenin sonunu iyi görmüyorum.Nato bitti.Abd nin de Türkiyeye desteği artık yok.Sonunuz ne olacak merak ediyorum.
O zamanki Başvekil Yıldırım Akbulut cevaben:-Doğru söylüyorsunuz.Dünyanın çeşitli ülkelerindeki 100 milyondan fazla Türk ayaklanıyor.Aşağıda ve Ortadoğuda olaylar oluyor.Bunlar Türkiyeye gelmek istiyorlar.Bizim topraklarımız yeterli olmuyor.Nasıl genişleyeceğiz onu düşünüyoruz diyor.
Saddam Hüseyin Türkiyenin bu kararlı tutumunu görünce daha zayıf olan Kuveyti topraklarına katmak için Batılı ajanların tuzağına düşerek saldırmıştı.Fransa ve Almanya Abd ilk anda tepki vermemişse de Abd nin topladığı koalisyon Saddamı ağır bir yenilgiye uğratarak Kuveytten çıkartmışlardı.
***
1990 yılında Irak lideri Saddam Hüseyin batılı ajanların ve Devlet adamlarının oyununa gelerek İran savaşından elinde biriken silahlara güvenerek Kuveyt topraklarını işgal etmek cüretini gösterdi.Yaptığı işin yanlış olduğunun farkına sonradan varsa da iş işten geçmişti.
ABD Başkanı baba George Bush hemen BM yi ve S.Arabistan,Kuveyt,BAE yi alarak ufak çaplı bir koalisyon gücü oluşturdu.Kuveytin saldırıya uğradığı tezini gündeme getirerek diğer Batılı müttefiklerikoalisyonagirmeyezorladı.İngiltere,Fransa,İtalya,Kanada,Almanya ve diğer Batılı devletler gibi onlarcası koalisyona iştirak etti.
1991 de bir mart günü gecesinde sisli bir günde harekat başlatıldı.Aylarca süren tahkimat ,uçak gemileri,saldırı gemileri ile koalisyon güçleri Iraka bombaları yağdırmaya başladılar.
İlk önceleri Başbakan Turgut Özal Iraka koalisyon güçleriyle girip Musul ve Kerkük topraklarını almak bir tabirle bir taşla üç kuş vurmak veya bir koyup beş kazanmaktan bahsetmişse de Askeri yetkililerle görüş ayrılığı yaşamış sadece koalisyona üs tahsisi ve lojistik destek verileceğini açıklamışlardır.
Almanya’nın Doğu kesimindeki ABD üslerinden kalkan B 52 bombardıman uçakları her gün sabah 11.30 gibi havalanıyorlar saat 16.30 da Bağdat semalarında olarak Irak’ı halı bombardımanına tabi tutuyorlardı.
İkinci dünya Savaşında Vietnamı da bombalayan eski teknoloji ürünü bu devasa uçaklar 15 bin km havada ikmalsiz uçuyor ve 25 ton bombayı taşıyabiliyordu hatırımda kaldığına göre.Onlarca uçak kara harekatı öncesi günlerce Irak semalarını aydınlatan bombalarıyla milyonlarca masum insanın ölümüne sebep olmuşlardı.
Bağdat semalarında sirenler çalmaya başlıyor,bizde evlerimizde yemeği yerken seyrediyorduk o günlerde, elden bir şey gelmiyordu.
Saddam Hüseyinin 300 adet olduğu iddia edilen eski teknoloji ürünü Rus savaş uçakları havalanamadı,karşılık verilemedi.Meğerse çölün altında kumlarla gizlenmişti.
ABD nin uyguladığı karartma ile uçak yer hava irtibatı kör edilmişti.Askerler tankların içinde apaçi helikopterleriyle yok edilmiş yanmışlardı.Binlerce tank hurdaya ayrılmıştı.İçerisindeki askerler diri diri fosfor bombalarıyla yanmışlardı.
Gelen görüntülerde askerler sağda solda esir alınmış,elleri başlarında kolları plastik kelepçelerle bağlı toplama merkezlerine götürülmekteydiler.
ABD bu harekata çöl arslanı başında da şu sıralar öbür tarafa gitmiş olan Çöl ayısı lakaplı ABD li general vardı.Ardından kara birlikleri Saddam Hüseyin’in Kuveyt’teki güçlerini zafer kazanarak püskürtmüşlerdi.Olan Irak’ın alt yapısına şehirlerin yıkılmasına ve silahlarının yok edilmesine ve binlerce masum Irak’lının ölüm acısını tatmasına olmuştu.
ABD ve müttefik güçleri Saddam Hüseyin’e ağır bir darbe indirmişlerse de onu devirmek istemediler.Irak’a ambargo uygulandı yıllarca milyonlarca küçük çocuk bebek gıdasızlıktan ve ilaçsızlıktan can verdiler.
Savaş masrafları Kuveytten Irak’tan ve körfez ülkelerinden tahsil edildi,mevcut ABD üsleri artırıldı.ABD ve İsrailin güvenliği konusunda ciddi bir biçimde artış sağlandı.
ABD ve müttefikleri Türkiye sınırından Irak’a uzanan Kuzey Irak topraklarında uçuşa yasak bölge meydana getirdiler.Paralellerle koordinatları belirlenen bu sahada uçan uçak vs.vurulacaktı koalisyon güçlerince.Bu bölgede güvenliği Çekiç Güç adı verilen ABD askerleri sağlayacaktı.Çekiç güç uzun yıllar orada kaldı.
Türk askeri Kandilinde içinde olduğu bu topraklara giremiyor ve askerlerimiz bu bölgeden devamlı tacize maruz kalıyorlardı.Burada PKK eşkiyasına sığınaklar yapıldığı betondan bombaya dayanıklı bu sığınaklarda çikolotadan konservelere kadar yiyeceklerin olduğu soğuk hava depolarının olduğu askerlerimizin daha sonraki kara harekatlarında görülecekti.Kim yapmıştı bu muhkem sığınakları meçhuldü.
İlerde Türk uçaklarının defalarca kandili bombalamasına rağmen neden PKK terörünün bitirilemediği konuşulup durdu yıllarca.Ne zaman Ohal süresi uzatılma günü gelse bir kaç hafta önce bölgede PKK ses getiren bir eyleme imza atardı.
Karanlık güçlerin terörün bitmemesini istediği,çevrilmiş bir terörist grubunun gelen bir emirle çemberin gevşetilerek kaçmalarına izin verildiği o günlerde konuşulan fısıltı haberleriydi..
***
ABD nin 1.Körfez Harekatı ile Irak lideri Saddam Hüseyin’i devirme esnasında Irakın kuzeyinde yaşayan Kürtler Saddamın taaruzuna maruz kalınca Türkiye sınırına yığıldılar.
Türkiye Cumhuriyeti tarihin her safhasında olduğu gibi gelen mültecilere kucak açtı.Haburdaki Hac konaklama Tesisleri mültecilere açıldı.Binlerce aç, sefil erkek,çocuk ve kadınlardan oluşan bu mülteciler çadırkentlerde barınmaya başladılar.
Sonraları bir kısmı Avrupa ülkelerine bir kısmı da Iraka döndüler.Sonraki yıllarda televizyonda izlediğim bir belgeselde Iraklı mülteciler üzerinde çalışmalar yapıldığını öğrendim.On yıl kadar bir süre öncesinde Londrada bir otel odasında ağır kalp yetmezliğinden ölü bulunan Turgut Özal dönemi anket şirketi sahibi olan ... bir anekdotla bu konuyu açıklamışlardı.
’Turgut Özal Başbakandı o sırada.Bir gün beni Başbakanlığa çağırdılar.Benden Türkiye’ye giriş yapan Irak’lı Kürt mültecileri isim, meslek, kan grubu,memleketi ve etnik kökenine göre fişlememi ve oluşan dosyayı kendisine gizli olarak vermemi istediler.
Bir ekip oluşturarak Habura geçtik ve listeleri oluşturduk.Bizim işimiz yetişmiş dil bilen ve eğitim almış erkek ve bayan Kürtleri bulmaktı.Yaşlı ve çocuklar çalışmada dikkate alınmadılar.Hastalığı olanlarıda listemize almadık.Çalışmalar uzun bir süre aldı ve verileri sayın Özala teslim ettim.
O da gerekeni yaptı yetkili kurullara iletti.Bu sırada Sayın Özal’a sordum nedir bunlar diye.Bana ABD li askeri yetkililer,Pentagon istiyor bunu dediler.Bundan bir süre sonra bu mültecilerin bir ksmının seçilerek Avrupa ve ABD ye götürüldüklerini öğrendim.’
(Bugünlerde Adnan Kahvecinin oğlu babamı ve Turgut Özalı bu ölen şahıs öldürdü gibisinden bir iddiada bulundular.İkisi de ahirete göç etmiş,kim nasıl isbatlayacak.İddia ne de olsa...15.02.2015)
Meselenin özeti şudur.ABD ve Avrupa ülkelerine giden seçilmiş eğitimli Kürt vatandaşları ileride yapılacak 2.Körfez, Irak Harekatında hemen oluşturulacak Devlet bürokratları olabilecek şekilde kamu görevine uygun kalifiye elemanlar olarak dil,bilgi ve askeri konularda Amerikada,Almanya’da eğitim almışlardır.Yeni Kabine,Tapu Kadastro,Nufus,Yönetim bürokrasisi hakkında eğitilmişlerdir.
2. Körfez Harekatı ve Irak’ın işgali sırasında bu Yönetim birimleri ve bürokratik elit kadrolar hemen Hummer jeeplerle İskenderun üzerinden,Irakın kuzeyinde açılan koridordan Irak’ın kuzeyine Musul Kerkük,Süleymaniye Erbil ve diğer Kürt çoğunuluğun yaşadığı şehirlere girerek Tapu ve Nüfus müdürlüklerindeki belgeleri imha edip yerine kendilerinde olan belgelerle değiştirmişlerdir.
Türk halkın tapu ve nufus kayıtları yakılmıştır bu esnada..Yani sürgünde paralel Kuzey Irak Kürt Devleti kabinesi,bayrağıyla,parasıyla anayasasıyla hayata geçirilmişlerdir.Sırada Saddam Hüseyin yönetimin ambargoya boyun eğerek yıkılma aşaması kalmıştır.Batı ve ABD sabırlıdır hem sömürür hem de yıkıma götürür.Bunlar Batılı zihniyetinin değişmeyen bir sömürü kuralıdır.
***
1995 yılında Ankara’nın Gaziosmanpaşa semtinde Celal Talabani ve Mesut Barzani’nin Bürosuna giden Türk tır şöförleri duvarda asılı duran bölge haritasına baktıklarında şoka uğramışlardı.
Haritada Irak Suriye ve Türkiyenin ortak topraklarında Diyarbakır ilimizin başkent olarak gösterildiği Büyük Kürdistan adıyla yazılı bir Kürt Devletinin yer aldığını görmüşler ve sormuşlardı.Bürodaki görevliler meseleyi hiç çekinmeden şöyle izah etmişlerdi.
1991 yılında ABD askerlerinin Irakı ilk işgali sonrasında uçuşa yasak bölge ilanı ve Çekiç Güç oluşumundan sonra Kuzey Irakta fiili olarak Kürt Devleti kurulmuştu.
Bölgemizde bir Devlet için gereken bütün şartlar olgunlaştırılmıştı.105 milletvekilimizin olduğu Meclisimiz,Anayasamız,Bayrağımız ve Resmi paramız,nufus,kadastro,tapu müdürlüklerimiz diğer bürokrasimiz oluşturulmuştur.Bir şekilde federe Kürt Devleti faaliyete geçmişti.
Buna kimse itiraz edememiş Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri kırmızı çizgilerimizin olduğunu sık sık vurgulayıp bölgede bir oldu bittiye,Kürt Devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyecelerini Türk Kamuoyuna açıklayarak durumu idare etmişlerdi.
***
1995 li,1999 lu yıllarda PKK uçuşa yasak bölgelerde aldığı lojistik destek sonucunda çok güçlenmişti.Bu yıllarda Türkiye topraklarına sık sık girerek eylemler yapmaya başlamıştı.
Tansu Çiller Başbakanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti artan PKK terörüne karşı Özel Harekatçı birliklerini kullanarak oldukça başarılı sonuçlar almıştı.Askerin kararlı tutumu terörü bitme noktasına getirmişti.
Güneydoğu’da vazifeli bir Generalimizin Suriye sınırında, Abdullah Öcalan’ın bulunduğu Suriye topraklarından sınır dışı edilmesi aksi halde askerin sabrının son sınıra dayandığı uyarısı sonucunda Türk Askerinin kararlı tutumunu dikkate alan Suriye Hükümeti Abdullah Öcalanı Şam Beka Vadisi’nden dışarıya oradan da Kenya’ya kaçmaya mecbur etmişti.
Türk ve Abd’ li askeri yetkililerin işbirliği neticesinde Abdullah Öcalan Kenya’da derdest edilerek özel bir uçak Ve Engin Alan Paşanın sevk ve idaresinde Türkiye’ye Anavatanına getirilmişti.Uzunca bir süre hapiste tutulmuş mahkeme edilmiş ve idamın kaldırılması nedeniyle İmralı Adası’nda müebbet hapis cezasını çekmek üzere zorunlu ikamete tabi kılınmıştı.
Süreç gözden geçirildiğinde Abdullah Öcalan’ın şartlı olarak, idam edilmeyeceği kabul edilerek ABD ve İsrail,Mossad işbirliği ile Türk yetkililere teslim edildiği neticesinde yaklaşan genel seçimlerde DSP-MHP-ANAP (Anasol-M) ortak hükümetinin kurulmasına katkı sağladığı görülmekteydi.
Aradan geçen yıllarda PKK terör Örgütü giderek güçlenmiş 2003 yılında Irakta Saddam Hüseyin rejiminin yıkılması Irakın Abd tarafından işgali sonrasında zıvanadan çıkmış,Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ile özerklik isteklerini,ana dilde eğitim,Bölge kaynaklarından pay isteme cüretine ve KCK yapılanması ile bölgede gittikçe güçlendiğini belli etmeye başlamıştı.
***
2001 yılındaki 11 eylül ikiz kulelere şaibeli saldırı komplosu neticesinde Fundamentalizm İslamofobi doğmuş ABD ve Batı soğuk savaş dönemindeki düşman Sovyet Rusya Bloğunun yerine kendisine düşman olarak İslam coğrafyasını seçmişti.
Maksat Afganistan,Irak,Körfez petrolü ve doğuda güçlenen Rus,Çin ve Şanghay Beşlisi adı verilen Paktın gücüne darbe vurmaktı.ABD ve İngilterenin başını çektiği koalisyon ilk olarak Afganistana indirme harekatı yapmışlar sözde Usame Bin Ladinin lideri olduğu El Kaide Terör Örgütünü imha edeceğiz diyerek yıllarca Afganistan topraklarına bomba yağdırmışlardır.
Rus işgalinden zaten bitik vaziyette çıkmış olan ve Ruslara verdikleri cihat sonucunda zayıflamış parça bölük birbiriyle savaşarak sefalete mahkum olan Afganlı müslümanlar hiç bir şey yapamamışlardır.
ABD ve koalisyon sürgünde hazırladıkları Karzai İdaresini Afganistan’da yönetimin başına kukla hükümet olarak atamışlar ve uzun süreli olarak bölgeye hakim güç olarak yerleşmişlerdir.
ABD ve İngiltere’nin başını çektiği koalisyon Afganistan’ı işgalden sonra Irak Lideri Saddam Hüseyin’in Irak petrolünü ABD ve İngiltere’ye vermemesi altın ve euro ile diğer Batılı Devletlere satmasına kızarak kimyasal silah stoku,K.silah fabrikaları olduğunu iddia ederek Irak’a kimyasal silah stoklarını BM nin incelemesine açmasını talep etmişlerdir.
Saddam Hüseyin nedendir bilinmez buna son ana kadar karşı çıkarak ABD ile savaşı göze alma cesaretini göstermiştir.Aylarca uçak gemileri,saldırı fırkateynleri ve koalisyona Batılı ve ABD,İngiltere,Fransa sömürgelerinin iştirakleriyle 2003 yılı martında sisli bir şafakta çıkartma olacağı kaçılmaz noktaya gözlerimizin önünde gelinmiştir.
Bu sıralarda basında ABD li dolar milyarderi George Soroz,200-300 milyon dolar vererek Türkiyede bazı tv lerde ABD lehine propogandalar yapılmış,Saddam’ın saraylarındaki şatafatlı hayat, çocuklarının sex alemleri ve sarayları halkın gözüne algı operasyonları ile serilmiştir.
Yine CNNTÜRK de savaş canlı olarak verilmiş Google earttan canlı olarak millet savaşı izlemiştir.ABD ve Irakın silahları televizyon ekranının sağ ve sol köşelerinde görüntülü olarak ekrana yansıtılmıştır.
Arada dağlar kadar fark olan bu orantısız savaş sanki Çanakkale Savaşı gibi dehşetengiz bir harp olmasına rağmen dünyaya ABD ve müttefiklerinin haklı Saddam Hüseyinin halkını öldüren asan kesen bir zalim despot lider olarak algılanmasıyla baştan dünya kamuoyunun ABD nin yanında olması sağlanmıştır.
Ne Saddamın askerleri Çanakalede cepheyi savunan Osmanlı askeri olabilmiş,bu savaş sadece Batının savaş gücü ve bombalarını göstermesi açısından Çanakkale Harbiyle özdeşleştirilmiştir bana göre...Çanakkalede de Batı ve Haçlı dünyası bu derece birleşmiş ve müslüman alemine gözdağı vermişlerdir..
Türkiye Cumhuriyeti’nden ABD li yetkililer bu koalisyona katılmasını ısrarla istemişlerdi. Hükümet Meclisten tezkere çıkartmak için 1 Mart 2003 Tezkeresi adıyla maruf tezkereyi muhaletin CHP milletvekillerinin karşı oylarıyla ile çıkartmaya muvaffak olamamıştı.
Bu sırada maliyemize ABD nin vereceği 1 milyar doların pazarlığı vardır ve Dışışleri Bakanı Yaşar Yakış ile Maliye den sorumlu bakan Ali Babacan ABD de Başkan Yardımcısı ile bir kaç gün bu görüşmeleri yapmak için bir otelde beklemekteydi.
Sonradan basına yansıdığına göre ABD li Başkan yardımcısı, ne bekliyorsunuz burada,gidin siz tezkereyi çıkartın diye görüşme yapmayı reddetmişti.Buna basında -At pazarlığı- yaftası yakıştırılmıştı.
ABD İskenderun üzerinden açık sarı kum renkli Hummer jeeplerle Iraklı bürokratik Kürt kadroları oluşturacak kişileri Kerkük,Musul,Erbil,Süleymaniye’ye geçmelerini sağlamış orasını huzura kavuşturmuştu!Diyarbakırda konuşlanması düşünülen ABD askerlerinin kadın ihtiyacını sağlamak için yerli bir isadamının genelev açma teşebbüsü son anda akamete uğratılmış izin verilmemişti.
ABD askerleri Güneydoğuda hatırı sayılır bir para bırakacaktı.ABD askerlerinin yanlarında getirdiği güneş kremleri,hediyelik eşyalar piyasada çoktan para etmeye başlamıştı.
Sınırın güneyinde Kuzey Irakta sevgi gösterileriyle karşılanan ABD li İngiliz birlikleri Kürt halkıyla hemen sarmaş dolaş olmuşlardı.Irakta can kaybını en az yaşayan ve kansız bir şekilde el değiştiren yönetim Kürt yönetimi olmuştu.1991 den beri yavaş yavaş yapılan üstü örtülü hazırlıklar artık aleniyet kazanmış,kırmızı çizgilerimiz bir bir çiğnenmişti..
ABD İncirlikteki üslerinden Tomahavk füzelerini Şanlıurfa’mızın semalarından geçirerek Irak’taki hedeflerine yollamış bazıları bizim toprağımıza düşerek patlamıştı.Tanesi bir milyon Abd doları olduğu söylenen bu güdümlü füzeler Hürmüz Boğazında demirli bulunan ABD uçak gemilerinden , 6. filo ve diğer gemilerden ateşlenmiş,vurulan hedefler canlı olarak verilmişti.
İngiliz güçleri 1920 de de yaptıkları gibi hemen Basra’daki petrol kuyularına saldırmışlar ve hemen teslim alarak körfezdeki İngiliz gemilerine boru hattı çekerek petrolü gemilere yüklemeye başlamışlardı.
ABD hiç beklemeden Irak’a halı bombardımanı yapan 1952 yapımlı B 52 bombardıman uçaklarını 1991 deki gibi yine Doğu Almanya’daki üstlerinden saat 11’de kaldırarak öğlen veya akşam üzeri Irak ve Bağdat’ın üzerine bomba yağdırmaya başlamıştı çoktan.
Uçaklar geleceği esnada sirenler çalıyor biraz sonra ateşler yükseliyor bizde sofradaki yemeği yiyerek televizyondan izliyorduk.Allahım sorarsa ne cevap verecektik acaba.Cevap verebilecek olan var mıydı?Zavallı Irak halkı yanmış fosfor ve ufak çaplı atom bombalarının tesiriyle şehadet şerbetini içmişlerdi.Bir milyondan fazla Iraklı bu kanlı ve orantısız savaşta can vermişti.
Cumhuriyet Meydanında İHH ve STK larca oluşturulan ABD işgalinin fotoğrafları sergisini gezdim ağlamamak mümkün değildi.Kafaları parçalanmış yüzler organlar tanınmayacak halde,yanmış kömüre dönmüş şehit Iraklı kardeşlerime Rabbim cennetini verir inşallah..
***
Irak Enformasyon Bakanı bu sırada hiç moralini bozmadan kararlı açıklamalar yaparak İslam dünyasını şaşırtmaya başlamıştı.Bu günlerde şaşılacak bir olay olmuş Iraklı bir çiftçi elindeki çifte kırma tüfekle ABD’ nin olduğu belli olan ama yere iniş yaptığı görülen bir ABD helikopterinin başında adeta onu teslim almış asker edasıyla poz vermişti.
Bir anda Türk Kamuoyu Savaşın Saddam Hüseyin’in galibiyetiyle neticeleneceği iman gücünün silaha üstün olduğu rivayetleriyle çalkalanmıştı.
Irak Enformasyon Bakanı kamuoyunu yine şaşırtmaya devam etmekte ve savaşı kazananın Irak olduğunu söyleyip durmaktaydı.ABD ve koalisyon acımasızca saldırmaktaydı.
Bir haftadan fazla süre Irak bombalarla adeta ölü bir şehir durumuna getirilmekteydi.Irak askerleri terhis edilmişler sanki ünüformalı bir asker yoktu ortalıkta,altı yüzbin veya bir milyon olduğu söylenen bu askeri güç yerin altına girmişlerdir sanki...
Yirminci günün sonunda ABD li deniz piyadesi askerler Kara Harekatına başlamışlar ve bir anda Bağdat’a girerek Saddam Hüseyin heykelini devirmişler,
İmamı Azamın Bağdat’taki türbesi bombalara maruz kalmış,Iraklı Kürt çocukların terlikle başına vurdukları,içerisinde iki demir borunun başla gövdesini birleştirdiği, yıkılırken görülen heykelin başına önce ABD bayrağı örtülmüş ardından bir zincir bağlanıp vinçle çekilerek yıkılmış ardından da çocukların eline zincire bağlanmış halde verilen Devlet Başkanının başı yerlerde terlikle vurularak sürükletilmişti! Batılının adaletini ve getirdiği özgürlüğü görüyor musunuz,gözleriniz yaşardı değil mi?
***
İbretlik bir hikaye...Son pişmanlık fayda etmez...
"ABD savaş uçakları bizim oturduğumuz IRAK’ın Tikrit vilayetine saldırı yaptığı gece, benim evimi yakmaya çalışan komşumdu, evet hergün selam verip selam aldığımız, sohbet ettiğimiz, yeri gelip yardım ettiğimiz komşumdu.
Bizim Saddam Hüseyin destekçisi olduğumuzu bildiği için o gece, elinde silahla sağa sola saldırıyordu. Adam sanki çıldırmış gibi ‘‘artık Saddam yok, diktatörü yıkacağız, Saddamı öldüreceğiz’’ diyerek zafer sloganları atıyor, adetâ ABD’nin gelişini sevinçle karşılıyordu.
Savaş yıllarında eşimi ve 3 oğlumu kaybettim. Evim, işim, akrabalarım hepsi savaş sebebiyle yokoldu. Kardeş ülke Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldım.
Yıllar sonra o komşumu da Türkiye’nin Şırnak vilayetinde sokakta gördüm, tek ayağı yoktu, dileniyordu. Yanına gidip kendimi tanıttım. Neden burada olduğunu sorduğumda ABD askerlerinin elektirikli işgencesine mâruz kaldığını, bu sebeple sağ bacağını kaybettiğini söyledi.
O gün Saddam Hüseyin devriliyor diye zafer kutlaması yapan, ABD’nin ülkemizi işgal etmesine sevinip, yönetimin kendilerine kalacağını zanneden komşum(!) bugün büyük bir pişmanlık içinde; ‘‘Amerikalılar bizi dinlemediler, keşke geriye dönebilseydik de, Saddam’ın yanında savaşsaydım’’ diyor.
Haçlılar ülkeleri işgâl etmek istediğinde önce algı operasyonlarıyla, dünyayı ve insanları orada bir diktatör olduğuna inandırırlar, bunu başardıklarında ise gelirler ve ’bu bizden veya değil’ diyerek hiç bir ayrım yapmazlar. Şehirlerimizi yağmalar, insanlarımızı katlederler. Bunu çok fazla acıyla tecrübe ettik.’’
Zeynep bin Hizab El-Uteybî
***
Artık bu kanlı savaşın galibi belli olmuştu Abd ve müttefikleri muzaffer komutan edasıyla Irak’ı teslime zorlamışlardı.Ortada hiç bir Devlet yetkilisi asker polis kalmamıştı.
ABD Saddam ve çocukları ile kare ası olarak 50 kişilik arananlar listesi olurturmuş, üzerlerine de kişi başına 50 milyon dolar mükafaat vaat etmişti.Herkes harıl harıl onları aramaya çıkmıştı.Üçüncü dünya ülkelerinin sonu buydu,Irak Üçüncü Dünya Devleti bile sayılmazdı.
Evler basılıyor,köyler basılıyor Saddam Hüseyin ve üç erkek çocuğu Uday,Kusay,aranıyordu sırra kadem basmışlardı sanki,birileri onları bir yerde saklıyordu.Saddamın kızları komşu ülkelere kaçmışlardı.
Bu arada Kürtlerin olduğu Kuzey Irak bölgesi huzura kavuşmuş orada çılgınca faşigler tertip ediliyor Kürt dansöz kızları gazinolarda oynatılıp ABD li askerlerle zevkli eğlence görüntüleri televiyonlara servis ediliyordu.Bu kanlı ve kirli savaşın tek kazananı İran,Şiiler ve kuzeydeki Kürtlerdi.
Olan Türkmen kardeşlerimize ve Iraktaki sünni Araplara oluyordu.Saddamı arayan ABD li askerler Bağdattaki Ebu Gureyb Hapishanesinde inanılmaz vahşet,baskı ve işkencelerle onların namuslarını kirleterek netice almaya halkın maneviyatını kırmaya çalışıyorlardı.
Daha sonradan gördüğümüz resimlerde o askerlerin uyguladığı ve fotoğrafını çektikleri kareler neydi aman Allahım!Tecavüzler,cinsel organına elektrik vermeler,vahşi köpeklerin saldırısı,türlü işkenceler... Allah sizi kahretsin ey zalimler diye beddua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyordu..
O günler mübarek ramazan ayını idrak etmekteydik.Akit veya Türkiye Gazetesinde bir köşe yazısı okumuş ve akşam arkadaş grubunda paylaşıp dua etmiştik onlara..Yazıda şöyle yazıyordu..
’Kardeşlerim bu yazıyı internetten yolluyoruz sizlere.ABD li askerlerin bizlere burada yaptıkları zulümler had safhaya geldi.Gece gündüz demeden Saddam Hüseyinin memleketi Tikrit’tte ve Samarra’da evlerimizin kapılarını kırarak arama bahanesiyle kızlarımızı alıp kamyonlara doldurup götürüyorlar eğlencenin sonrasında da gece veya sabah getirip atıyorlar, bırakıyorlar.
Akşam askeri gazinolarda eğlence düzenliyor ve sonunda kızlardan yaşı küçükleri yaşlı komutanlara,büyük kadınları da askerlere vererek birlikte olmaya zorluyorlar.
Mübarek ramazan ayında yine gelirler diye kızları alıp dağ köylerindeki akrabaların yanına gizlice yolladık.Yine geldi kafirin askerleri zorbalar,evleri tek tek kırıp aradılar bulamayınca bizleri, sakallı dedelerimizi meydanda topalayıp kızların nerede olduklarını söylesinler diye tekme tokat eziyet edip,yaraladılar sonra da bir kaçını katlettiler.’
Yazı uzuncaydı ve yüreğinizin dayanamayacağı başka ifadeler de vardı bu kadarı yeterli.Iraklı bacım Ebu Gureyb zindanında bizi nolur siz öldüründe namusumuza halel gelmesin diye feryat etmemiş miydi o günlerde.Allah seni kahreysin ey İsrail..
Allah seni yıksın İngiliz kafiri,Abd nin piçleri..O masumların feryadı arşu alayı nasıl sarsmıştır o günlerde.Buna kim duyarsız kalabilir..Kim buna onay verebilir.Tamam kafir elinden geleni yapacak ama biz müslümanlar onlara dua etmeyecek miyiz.
Seve seve gidin diye onları alkışlayacak mıyız.Tevbe haşa öyle şey olur mu.Oyunu bu istikamette kullanan kardeşimin bu olan bitenden vebali olmaz mı acaba..Benim aklım ermez o kadarına...
***
2004 yazında arananlardan üzerine ödül koyulanlardan Saddam Hüseyinin oğullarından Uday ve Kusay saklandıkları evde kıstırıldılar.Uzun süren silahlı çatışma sonrasında ölü olarak ele geçirildiler.
Teslim olup da yine kurşuna dizilmedikleri ne malum.ABD liler cesetlerini bir çadırda makyajlayarak teşhir edip halkın gözönüne sermişlerdi.Üzerlerindeki yaralar görülmüyordu nedense...
2005 de Bir gün Saddam Hüseyinin bir çukurda saçı sakalı birbirine karışmış olarak bulunup yakalandığı kamuoyuna duyurulmuştu.Yerde bir çukurda mahzende yakalanmıştı.Yıllarca orada kalmamıştı elbette son günlerde orada saklanıyor ve birileri tarafından korunup kollanıyordu güya.
Hiç belli olmazdı bu işler belki Saddamın dublörlerinden biriydi bu şahıs belki de daha ilk günlerde yakalanıp bir yerlerde muhafaza edilip günü gelince işler yoluna girince ortaya çıkarılıp senaryo gereği mahkeme ve idam süreci başlatılmıştı.Saddam Hüseyin rolünü oynamış dünyadaki, Irak coğrafyasındaki vazifesinde sona gelinmişti...
Aylarca süren mahkeme salonuna kafes içerisinde çıkarılan Saddam Hüseyinin gerçek olup olmadığı yazılıp çizildi miydi bilmiyorum ama benim de içimde bir şüphe doğmuştu..Sonunda idam kararı çıkarılmış adil! bir yargılama neticesinde bunu haketti denilmişti.
2007 Kurban Bayramı öncesinde bir arefe veya şerefe sabahı Saddam Hüseyinin idamına ait video görüntülerini izledik,ne kadar zalim birisi olsa da bayram öncesinde Kafir ABD ve İngiliz,İsrail üçgeninde idam edilen bir müslüman lider olması beni üzmüştü.Yanlış düşünüyorsam Allah affetsin.
Tıpkı İtalyan kuvvetlerinin Ömer Muhtarı idamı sahnesi gözümde canlandı.Egemen güçler bizim liderleri kullanıyor işi biteni de yine bizlerin elinde ipe çektiriyorlardı.İdam sahnesi can alıcıydı.Cellatların yüzleri örtülüydü birisinin zamanında Saddamın babasını idam ettirdiği Iraklı Şii lider Mukteda el Sadr olduğu söylenilmişti.
Yine aynı yerde Saddamın muhalif liderler ve Kürtleri aynı tezgahta idam ettiği yazılmıştı.İdamda boynunun kırılması için urgan yan tarafa getirilerek alttaki demir sürgü harekete geçirilmiş ve hızla aşağıya düşen mahkumun birden acı çekerek ölmesi sağlanmıştı...
Sonradan ileri sürülen komplo iddialarına göre ne derece doğrudur bilinmez dublörlerden birisinin idam edildiği gerçek Saddam’ın S.Arabistan’da bir yerde olduğu yazılmıştı.Buna inananlarda vardı elbette.Kaddafi içinde Usame bin Ladin içinde aynı şeyler söylendi,yazıldı çizildi.
Usame bin Ladin konusunda bende aynı düşüncedeyim.Bunlar CİA elemanı ve müslümanların topraklarını ele geçirmek için kullanıldılar.Aynı şekilde bir yerde bulundu diyerek güya öldürülüp cesedi de gizlenip denize attılar.
Servis edilen fotoğraftaki Usame bin Ladinin alt çenesi ile üst çenesinin montajlandığı açıkça görülmekteydi...Şu anda yaşamakta ve başka bir yerde estetik operasyon yapılıp saklandığı gerçeği gözardı edilmemelidir.
Afganistan’ın Rusyaya karşı istiklal Harbinde ABD tarafından eğitilip silahlandırılan TALİBAN,PKK,IŞID ,NUSRA ve dünyanın başka bölgelerinde ABD ve İngiliz politikalarına hizmet eden askeri güçleri düşününce yanlış düşünmediğimi sizde tasdik edersiniz.
Suudi Arabistan’a işçi olarak çalışmaya gidenler Bin Ladin ailesinin Arabistan’da bütün inşaatları yapan şirketlerin sahibi olduklarını görürsünüz.
Körfez ülkeleri BAE,Cibuti de,Dubai’de ABD nin askeri üsleri mevcuttur.Krala karşı bir başkaldırı olduğu zaman askeri üslerden çıkan ABD deniz piyadeleri halkın üzerine ateşli silahlarla saldırmaktadırlar.Bir belgeselde bu olayları görmüştüm.Ortadoğu coğrafyasının Birinci Dünya Savaşı sonrasında cetvelle çizildiği her ülkeye de aynı Faysal,Sabah ailerinden kardeşlerin kral olarak vazifelendirildikleri herkesin malumudur.
Libyada Albay Muammer Kaddafi ilk zamanlar Batı tarafından desteklenen askeri darbe ile başa getirilmiş,yıllarca Batıya yakın durmuş 1993 lerdeki Paris yakınlarında Locarby de bir ABD yolcu uçağının düşürülmesinde düşman ilan edilmiş yıllrca ABD tarafından tehdit edilmiştir.
Kaddafi 1974 deki Kıbrıs Barış Harekatı esnasında bize hibe şeklinde petrol ve askeri malzeme yardımında bulunmuştur.Ülkesinde mimari,askeri ve idari sahada reformlara imza attığı dünyanın dikkatini çekmiştir.Eğitim ülkede parasız olup evlilik yapan gençlere devlet yardım etmektedir.
Kaddafi de ABD ve İngilizin Fransızın azmış petrol iştihasına kurban gitmişlerdir.
Batılı adam merhametsizdir,dini imanı paradır.ABD ye kaliteli Libya brent petrolünü dolar değil de euro veya altın karşılığı satacağım demesi ipinin çekilmesine neden olmuştur.ABD ve müttefikleri muhalif Hükümet kurdurarak dışardaki kabineyi tanıdıklarını belirtip onlarla görüşmeler yapaıp silahlı güçleri desteklemişlerdir.
Daha bir ay öncesinde Fransada Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin sarayının bahçesinde kıl çadırda ağırlanan Albay Kaddafi ilk olarak Fransız jetlerinin bomba atmasıyla Batılı adamın ne kadar kahpe ve güvenilmez olduğunu anlamıştır sanırım.
Üstelik bu Sarkozy ye Kaddafi seçim çalışmalarında harcasın diyerek 50 milyon euro bağışta bulunmuş olsa dahi..Bütün bunların üzerine soğuk bir su içmiştir Batılı adam...
Libyaya ilk uçağı kaldırıp bombayı tepesine indiren Fransa,daha sonra on yıllığına en kaliteli brent petrolünü 130 dolar değil de 18 dolara varilini alma anlaşmasını ve diğer anlaşmalarını yaparak iki yüzlülüğünü perçinlemiştir..
Görülen odur ki Ortadoğu’daki bu coğrafya eski topraklarımız ve müslüman kardeşlerimiz yakın zamanda huzura kavuşamayacaklardır.
Bütün bu olan mücadele Batılı adamın petrol iştihası dolayısıyla ola gelmiştir.Nerede petrol nerede elmas,nerede bor ,uranyum varsa orada Batının çıkarları söz konusudur.
ABD ve yakın müttefiki kan kardeşi kalleş İngiltere tarafından İsrailin güvenliği için Filistin Gazze,Mısır yanmış yıkılmış,kaynakları sömürülmüş hiç önemli değildir.
Batı için bir damla petrol bin litre dökülen müslüman kanından daha kıymetlidir...
19.11.2014//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Yazının tamamını okumadım. O nedenle özetlemeniz açısından bir kaç şey sorayım.
1. Bu yazının tamamı size mi ait ?
2.Sayın Başkanımız Tayyip Erdoğan'ın Irak savaşı sırasında “Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin; olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum.” dediğine değindiniz mi ?
3. Barzani'nin AKP kongresinde "Türkiye sizinle gurur duyuyor" sloganlarıyla karşılanması, ülkemizin topraklarını sözde kürdistan devleti sınırlarında göstermesine rağmen kırmızı halıyla karşılanması, Diyarbakır'da elinden tutup kürdistan başkanı olarak tanıtılırken, cumhurbaşkanımızın Barzani'nin başına düşen bir çiçek yaprağını alırken ki şefkat dolu yaklaşımını, ve birlikte megri megri diye tempo tutmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
4.Alakasız olacak ama, ben de askerliğimi asteğmen olarak yaptım. Ve hiçbir asteğmenin üniformaya ünüforma dediğine şahit olmadım. Diliniz mi sürçtü ?