- 892 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜREĞİMİZDEKİ....DERİN SIZI..... MUHTAR MUSANIN MANYETOLU TELEFONUNA GELEN ACI HABER
YÜREĞİMİZDEKİ....DERİN SIZI..... MUHTAR MUSANIN MANYETOLU TELEFONUNA GELEN ACI HABER..
’’.. Kaderimiz yıldızlarda değil kendi içimizde yatar.’’William Shakespeare
, ’’..Yokluk beni mecbur etti
Gurbeti ben mi yarattım
Gençliğimi aldı gitti
Gurbeti ben mi yarattım...’’
Sabah, sabah köyün içinde :Memöğün dükkanının önündeki dut ağacına ,pis bir alaca posta kargası kondu. Avazının çıktığı kadar yüksek sesle ötmeye başladı.
Kürt yusufun eşey bacıda ara sıra yayığı sallayıp ,elinde kocaman bir acamuk süpürgesi ile eğilmiş kapıyı süpürüyordu. Pis pis avazı çıktığı kadar öten kargaya başını çevirip bir baktı. İçinden ’’..bu nalet ne istiyor dedi..’’.Elindeki uzun acamuk süpürgesi ile kışşş kışşş diye kovmak istediyse de,karga daldan dala sıçrayarak ötmeye devam etti.
Kürt Yusuf emmi’de yeni kalkmıştı,elini yüzünü yıkayıp kapının önündeki sekiye oturdu.o da öten kargaya baktı gülümsedi .Eşey bacı biraz soluk alayım deyip Yusufun yanına oturdu.
Çocukları Almanya’ dan geleceklerdi yoldalardı,Eşey bacı o gün kapıyı pacayı tertemiz etti. Yayığı erkenden yaydı,.Yağı kaymağı ayırttı ,Turanım , Hüseynim ve Fatmam yer dedi bunları düşünüyordu dalıp gitmişti.....
Eşey bacı: Yusuf dedi..çok kötü bir üruya gördüm,evimizin samanlığı yanıyor..salondaki iki direği gösterdi bunlarda yanıyor du dedi.
Yusuf amca :Ben de karışık ürüyalar görüyorum .Hiç tadım tuzum yok içimde bir sıkıntı var , çocuklar hayırlısıyla sağ selamet gelselerdi dedi ,
Turan tarım meslek lisesini yeni bitirmişti,zıraat tekniksiyeni olmuştu .İşi hazırdı memur olmuştu ,yeni de evlendi Yengesinin abisinin kızı Zekine ile.Kendi askere giderken hanımı 8 aylık hamileydi,gidip şu askerliği yapıp geleyim dedi.,İskenduru’na vermişlerdi ,denizci asker olmuştu.Duyan işiten çok şanslısın diyorlardı.Turan ’da ilk defa işittiği kendisinin şansına gülümsüyor ve içinden ilk defa şansım diye içinden seviniyordu.Turan uzun boylu, hafif kilolu esmer,sessiz bir insandı hiç yüzü gülmezdi .Sanki feleğin oyununu biliyormuş gibiydi.
Abisi Hüseyin yıllar olmuştu Almanya’ ya gideli.O kendisine göre kısa boylu güler yüzlü ve kiloluydu. Ellez Demirin dükkanında yazılmıştı Almanya’ya gitmek İiçin.Üç gün hiç uyumamış sabaha kadar allaha yalvarmıştı.Çobanlıktan bıkmıştı,bir gitsemde kurtulsam diyordu,Sonunda kağıdı geldi.Babası 12 koyun satmıştı 2 tanede keçileri vardı onuda sattılar .Hüseynin
koynuna koydular gurbet serüveni böyle başlamıştı....
’’..Akşam olur gölge basar
Umuduma yeller eser
Yokluk imkanımı keser
Gurbeti ben mi yarattım..’’
Topraklar çok yavan ve gıraçtı.Yaşlılar sıh sıh duvar diblerinde sohbet ederken dönüp dolaşıp..’’Bu toprahlar garın doyurmaz bu toprahlar garın doyurmaz diye bitirir:Gençlere başığızı alıp gedin başığızı alıp gedin çaresine bahın deyip içlerini geçiriyorlar sonra dönü dönüp başlarından geçen yoksullukları acı günleri,süpürge tohumundan ekmek yapıp yedikleri ve Arpa ekmeğine hasret galdıhları günleri anlatmakla bitiremiyorlardı...Hüseynin aklından çıkmazdı heç bu konuşmalar. Kendilerini büyük odanın pencereleri köy meydanında ve önünde uzun bir seki vardı topraktan yapılmış az yüksekce,Köylüler yaz kış güneye bakan bu kuytu yerde güneşlenir ,odadan duyulacak kadar yüksek konuşurlar sesleri odada yankılanırdı.
Turanın acemiliği bitmişti.Usta birliğine gidecekti.Ara izinini Almanya dan gelen abisi ile istanbulda buluşup,köyde biraz kalacaktı.Bu arada çocuğu dört beş aylık olmuştu..Adını Emrah koymuşlardı. Babası söylemişti Emrah isimi modaydı o zaman...
İstanbul da buluşup yola çıktılar.Yanlarında Paşöğ yengesi Turan ve abisi ..Kırşehir’e yakın Teyib’e çobaninin kasetini koydular "param yoktur mektup atam bu sene " türküsünü söylüyordu Hüseyin’in çok hoşuna gitti .Çobani’yle bir kaset yapacam . Seçme türkülerini söyletecem alıp Almanya’ ya götürecem dedi...Turan Sirlinin Fatma bacıda var onu kopyalar alırız dedi,
Hüseyin çok yorgundu. Hava çok sıcaktı .Sabah yakındı,Bir iki sefer uyuduğunun farkına vardı .Biraz daha gidelim de dinlenme tesislerinde bir çay içeriz dedi içinden.Önünde giden Tırı solladı tam o an bir daha uyudu refuja çarpıp araba metrelerce savruldu
Hüseyin ve önde oturan Turan feci şekilde öldü arkada oturan yengesi kurtulmuştu.
Hüseyin der Fatma ne oldu
Kırşehir yolunda uykuya daldı
Turan der gardaş hayat son buldu
İki gardaş bir mezara koydular
Muhtar musa akşam geç yatmıştı .Misafiri vardı içmişlerdi..Sabah kalktı hava çok sıcaktı gölgede oturuken ,telefon çaldı..Askerlik şubesinden arıyorlardı,Zeynep bacı telefona baktı ama muhtarı istediler.Muhtar Musa ilendi; Bugün pazar hayırdır bunlar ne istiyor dedi.
Ben muhtar Musa hayır ola gomutan dedi...komutan sizin köyden asker var mı ?dedi ...3 tane asker de olanımız var hayırdır dedi...Turan genç kaza geçirmiş ailesine haber verin dedi Muhtar Musa’nın benzi kül gibi oldu bir anda . Zeynep bacı bu işleri iyi bilirdi,Muhtarın kül gibi olan benzini fark etti ,gözleri kasıldı donup kaldı .Muhtar Musa ölmüş mü ? diye üzgün bir şekilde bağırdı. Evet malesef abiside ölmüş dedi....
Zehir oldu Almanya’nın parası
Kırık kemikleri derin yarası
Zekine ağlama yoktur çaresi
İki tabut bir mezara koydular
Birazdan Ataş (Kaya)ağa geldi..muhtarı üzgün görünce.. Hayırdır ula ne oldu dedi,, Muhtar :Kürt Yusuf’un çocukları kaza yapmış ...Ataş ağa: Ölmüşler mi ?dedi....Muhtar ikiside dedi,,Ataş ağa ellerini bir birine çarpıp ’’.. eyvah yazık olmuş..’’ diye haykırdı benzi beti geçti.Babası ile anası yollarını bekliyor bugün gelecekler diye dedi....
Ataşağa köyün içine vardı. Deli Mamoğ’un duvarının dibinde köylüler dizilmiş oturuyorlardı.Durumu anlattı .Herkes çok üzüldü..Nasıl haber vereceğiz dediler İçlerinde bunu becerecek akıllı bir şekilde bu çok üzücü haberi ancak o vere bilirdi..Herkes Tortor Hüseyin Doktoroğlu’na baktı sessizce . Ben veririm dedi.Evlerine gitti . Eşey dedi: Yusuf düşse ölse ne yaparsın .Eşey şaştı bu lafa Yusup gününü görmüş yaşlanmış ağlarım sızlarım ...Yusup’ ta şaşkın şaşkın eşeye baktı .Tortorun bu lafına bir anlam veremedi.Gülümsedi.ve sonra tortor aklıllıca ekledi...Herşey allahtan insan oğlu bugün var yarın yoh dedi ve ekledi : Çocuklar kaza yapmış hastaneye kaldırmışlar ne olur ne olmaz hazırlık yapalım dedi.Kürt yusup eyvah deyip dizine vurdu.Eşey bacı bayıldı.Şirin bir tutam saçını yolup attı Emmileri ,Deli Ali’nin dudakları bem beyaz olmuştu.feryatı figan.ikindi vakti...köy içinde :
Yazı yazman mezarımın taşına
Neler geldi kalanların başına
Anam ağlar gelin gider işine
İki gardaş bir mezara koydular
Allah kimselere evlat acısı vermesin. Kor düşer yüreklere ,yanan, çeken bilir acısını ,
Çobani’mden Allah rahmet eylesin
Ehmalkarlık kader buna neylersin
Öldüğümü dostlarıma söyleyin
İki gardaş bir mezara koydular
Gencecik iki kardeş hayatlarının baharına doyamadan : çoluk çocuklarına kavuşamadan ...köyün en acı günüydü,acılarımızı sevinçlerimizi hep yüreğimize gömdük .....
Yoksulluk,gurbet ve ölüm,köy yaşlılarının ağıtlarında şekillenen ,bir birlerine ulanarak kuşaktan kuşağa ,anılarımızın ,acılı günlerimizin bitmez tükenmez hüzünleri hep ortaktır,kime sorsanız göz yaşları arasında size nakleder,o acıyı kendisi yaşamış gibi..
Dergimizde bir birinden güzel yazılar,makalaler,siyasi analizlerin yanında,Yoksulluk,Gurbet,ölüm ekseninde yaşanmış acılarımızda ,yaşanmış ve yaşanacak kültürtümüzün bir parçasıdır ’’ acılar paylaşılarak azaltılır...’’ sevgi ve saygılarımı sunuyorum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.