Merak...
"Sigara almaya gidiyorum," dedi çıkarken, arkasından kapıyı hızla çarptı. Ben son sigarayı içiyordum, televizyon açıktı ama ekranında akıp gidenlerle ilgilenmiyordum. Beliren görüntü ve seslerden hiç etkilenmeden, öylece bakıyordum...
Asansörün kapısının önce açılıp sonra kapandığını duyduğumda sanki aniden bedenime yıldırım düşmüş ve içim insan ötesi bir elektrik enerjisiyle dolmuş gibi hissettim. Koşar adımlarla pencerenin yanına geldim ve pervazına dayalı bırakılmış cep telefonunu kaptım.
Olabildiğince hızla tuşlara basarak gelen mesajları kontrol ettim, kaygılanmamı gerektirecek herhangi bir şey yoktu. Yine de içimden, başka bir kadının numarasını benim ya da annesinin isminin yerine yazmış olabileceği yönünde bir his geçti. Bütün mesajları tek tek numaralarıyla birlikte yeniden kontrol ettim, şüphe doğuracak en ufak bir nokta yoktu. Boğuk bir öksürük sesi beni yerimden sıçrattı, tam arkamdan geliyordu, saçlarımı uçuran rüzgârın altından.
O tarafa baktım ve "Tanrının cezası ne istiyorsun? Hiç uygun değilim. Şimdi zamanı değil," dedim. Kadın gülerek bakıyor ve homurtulu bir ses tonuyla "Yaptığın şeyi beğendim. Her şeyi bilmen gerek. Her hareketini denetlemeye devam et, attığı her adımı izle ve sarf ettiği her söze kulak kabart. Er ya da geç sana yalan söyleyecektir. Ben hep senin yanında olacağım. Sana hep yardım edeceğim. Sana gerçeğin senin hayal ettiğin gibi olmadığını kanıtlayacağım. Gerçek bambaşka bir şey... " diye fısıldıyor.
Sözünü kesiyorum: "Yaaa, tabii. Sen nereden biliyorsun?..."
Hiçbir şey demeden mutfağa gidiyor ve bir bardak su dolduruyor. Tek bir kelime etmeden bana doğru dönüyor ve bardağı içindeki suyla birlikte ters çevirip elinden bırakıveriyor. Şaşılacak bir şey! Su yere dökülmeden, son derece düz bir çizgi boyunca, yatay bir düzlem izleyerek burnumun dibine kadar geliyor ve orada, burnumdan birkaç santimetre ileride duruyor...
Kadına afallamış bir biçimde bakakalıyorum. "Bu neydi?" diye zar zor soruyorum.
Kollarını kavuşturuyor ve gülerek, "Bu senin gerçeğin. Saydam, mükemmel, kararlı, akışkan. Sen gerekli gördüğün, renkli olduğuna inandığın yere suyu boşalttın. Şimdi içinde yaşıyorsun. Kendine bir yer açtın ve boşlukta açtığın bu yer artık ona ait değil. Gözlerinin önündeki senin gerçekliğin, gerçek olan, olması gereken...
Düz ve mükemmel bir çizgi boyunca ilerliyormuş gibi görünse de farklı yönlere de gidebilir. O çizgi sensin!" diyor.
"Söylemek istediğin yanlış tercihler yaptığım mı? Bu mu anlatmaya çalıştığın?"
Başını salladı ve yanıma doğru geldi. Bu sırada havada asılı kalmış suyu dondurmuştu.
"Sana söylemek istediğim, şimdiye kadar doğanda olan özellikleri gizlemiş olman. Çünkü sakin ve normal diye adlandırılan bir yaşam tarzının çekimine kapıldın. Ama aslında sen bunu istemiyorsun, hiçbir zaman da istemedin. Şimdi yapmakta olduğun şey, onun hareketlerini denetlemek, senin içgüdülerinde olan bir dizi özellikten biri, belki de ilki. Onun için sana diyorum ki şimdilik bu kadar laf yeter, o kahrolası telefonun içinde ne var ne yok iyi bak ve iyi düşün!"
Hızlı hızlı konuşmak onu yeniden öksürtmeye başladı, nöbet gibi gelen öksürüklerle hem titriyor, hem de iki büklüm kıvranıyordu ki birdenbire yok oldu. Rengi uçarak...
Burnumun ucuna kadar gelmiş küçük nehir de yok olmuştu ama gürültüler ve soğuk hâlâ odanın içinde hissediliyordu.
Hiç etkilenmemişim gibi, hani sanki varsa bir tane limon isteyen komşumun ardından kapıyı yeni kapatmışım gibi sakin, elimdeki o baş belası aletin içinde kayıtlı son derece ilginç bilgileri taramaya devam ettim. Arayanlar listesinin içinde yeni bir isim belirdi: Zeynep...
Şimdi nereden çıktı bu tanrının cezası Zeynep?
Aklıma hemen, tatlı ya da sinirli bir yüz, iki uzun ve bakımlı el, oval biçimde ve yüksekçe bir bedeni taşıyan iki ince ve çevik bacak görüntüsü yerleşiyor. Hemen gözümün önüne düşlerindeki kadın figürü geliyor...
İncecik ama insanın içine batan bir korku, kaslarımın arasına sinsice işlemeye başlıyor. Sanki Herkül gibi güçlü biri üzerlerine baskı yapmış gibi ezilmeye başlıyor kaslarım.
Ağzım yamuluyor ve titremeye başlıyorum, kalp atışlarım gittikçe hızlanıyor.
Soğuk, garip bir sıcaklık ile karışarak hem terletiyor, hem de soğuktan titretiyor beni...
Müstehcen görüntüler kafamın içine hücum ederken, beni şimdiye dek keşfedilmemiş karanlık yerlere sürüklerlerken, o kapıyı açıyor...
devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.