- 2673 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Kişiliksiz Kişilikler
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bakış açısı dediğimiz hadise kişiden kişiye ne kadar çok değişiklik gösteriyor… Hani bir de vurdumduymazlar var, “aynı düşünmemiz gerekmez, herkesi olduğu gibi kabul edelim” diyen aşırı hümanistler de söz konusu elbette… Herkesi olduğu gibi kabul ederim, o doğru ancak insanlık adına zarar verdiğini düşündüğüm kişilere de şu imajı sergilerim: “ Tamam, ne yapalım bundan sonra değişmezsin, sen böyle birisin ve ben ne dersem diyeyim bildiğini okumaya devam edeceksin. Seni olduğun gibi kabul ediyorum ancak yakınımda değil, uzağımda kal…” Bu şekilde sözlere dökmeye çekinsem de, jestler ve mimikler bu yargıyı oldukça açık bir şekilde ifade eder… Peki “orada kalsın” diye yaklaştığım kişilik tipleri neler mi? Hemen başlıyorum açıklamaya…
Öncelikle “ben merkezci” tipler… Hani var ya küçük dağları ben yarattım, büyükler zaten vardı şeklinde dolaşanlar… Dikkat edin bu insan cinsi hiçbir şeyi beğenmez, kendi yaptığı dışında… Katiyyen eleştiriye tahammül edemez, onu eleştirdiğiniz takdirde dünyanın en kötü insanı olursunuz. Hep pohpohlanmak ister. Aslında bakarsanız halinden memnun değilmiş, başarısızmış gibi bir hal içerisine girse de asıl amacı başkalarının onu övmesini sağlamaktır. Sürekli başkalarını kendisiyle kıyaslar, bakışlarına bile yerleşmiştir üstünlük ve diğerlerini küçümseme… Egosu tavan yapmıştır, sıfır hatayla yaşamaya çalışır ve bu yüzden hep mutsuzdur… Bu tiplerden kaçınız. Zira onarılamaz bir psikolojik rahatsızlık söz konusudur çünkü eleştiriye kapalılık mevcuttur…
Her şeyden yakınan, aşırı karamsar ruh yapısına sahip olanlar… Bu tiplerle iç içe olmak sürekli siyah renge bakmak gibi… Onlara göre dünya kahrolası bir yerdir, insanlar güneşin doğuşuna hasret yaşamalıdırlar, hayattaki hiçbir şey onları mutlu edemez… Neredeyse gözümüzün üzerinde neden kaşımız var diye oturup ağlayacak kişiliklerdir… Kaşlar hep çatıktır, ufak şeylerden bile sevinmeyi bilmezler, onlar için beyaz da gri de yoktur, her şey kapkaradır… Memleketi saatlerce kurtarmaya çalışır, sonra hiçbir şeyi çözüme bağlayamadan “bu ülke nereye gidiyor” diye hayıflanarak eli kolu bağlı otururlar… Bu tiplerden uzak durunuz. Zira hayat güzellikleri keşfetmeye çalıştıkça, karamsarlıktan kurtuldukça güzelleşir…
Bir de çocukları sevmeyenler var… Özellikle yolculuklarda bu tiplere sinir oluyorum. Hatta bu durumla ilgili kısa bir anımı paylaşayım hemen. Bir gün İzmir’den Balıkesir’e yolculuk yapıyorum oğlumla , otobüste de diş çıkartmanın gerginliğiyle ağlayıp duran bir bebek var, hemen arkamızda oturuyorlar… Bebek huzursuz, kaşınan dişleri yüzünden sürekli ağlamakta… Annesi Alman, babası Türk konuşmalarından anlıyorum. Bebek ağladıkça oğlum arkasına dönüp onu güldürmek için binbir türlü şebeklikler yapıyor ama nafile bebek bir türlü susmuyor… Benim içim acırken, ne yapmalı diye düşünürken arkadan bir ses geliyor: “Yeter artık susturun şunu çekmek zorunda mıyız biz?” Öyle sinirleniyorum ki anlatamam… Çocuk olsa anlatırsın, laftan anlar; bu daha altı aylık bir bebek… Öylesine acılı bir şekilde keyfinden ağlamadığı da belli, hangi duygusuzluk bu şekilde bir cümle kurdurabilir ki insana? Anne daha da panikliyor, koridorda battaniyeyle bebeği sallamaya çalışıyorlar ama bebek acılı bir şekilde ağlamaya devam ediyor… Sonra bir anda aklıma geliyor, yanımda salatalık var, Yiğit çok sever, her yolculuğumda koyarım çantama serin serin yesin diye. Diş çıkartırken de çok işe yaramış, hem kaşıntısını almış hem de serinletmişti… Hemen çıkarıyorum çantamdan bir tane, uzatıyorum bebeğe doğru, tutuyor küçücük parmaklarıyla, ağzına götürüyor ve derin bir sessizlik… Otobüsteki herkesin yüz ifadesi: “Oh, kurtulduk sonunda” diyor, ben ise: “Rahatladı yavrucak, ne güzel” diye düşünüyorum… Annesi “ Danke schön” diyor usulca, babası:” Çok sağ olun size minnettarız” diyor ben ise onları susturuyorum bağırarak, diğerlerinin duymasını sağlayarak: “ İnsanlık ölmedi ya” diyorum… İşte böyle çocuk sevgisi taşımayan, yalnızca kendisini düşünen, her şeyden “uf”layan tiplere bakmayınız bile… Onların yüreği bomba yüklüdür, patlayınca önce kendisini katleder…
Herkesin yaradılıştan ötürü farklılık taşıması olası bir durumdur, kabul ediyoruz hepimiz… Tek insan tipinden oluşan bir dünyanın sıkıcılığı da malum ancak “sevgi, hoşgörü, saygı, empati” gibi evrensel kavramlar vardır ki, bunlardan birisinin noksanlığı tüm insanlığı yokuş aşağı sürükler… Ufak tefek sorunlar herkeste vardır, kimse dört dörtlük değildir ancak “insan”a değer vermeyen, çocukları sevmeyen, bireyleri “ötekileştiren” kişiliksiz kişiliklerden kaçınız baylar bayanlar zira bu kısa dünyada tek arzumuz iyilikle, mutlulukla, sevgiyle yaşamak…
YORUMLAR
Türlü türlü insanlar ,huyları kişiliklerini kaplıyor.
Ne siz değiştirebilirsiniz ne de siz değişebilirsiniz. oldugu gibi kabul etmek mantıklı fakat zararı varsa o kişinin
kabul etmekle zaten özveride bulunmuşuz.ama başka zararlı huyarını çekmek durumunda kimse değil..
Seviyeli olmak yada uzaklaşmak en iyisi..Hepimiz hayatımızda birçok insan kişilikleriyle karşılasıyoruz çokca. ..Kişiyi ve eski yapılanları gözardı etmeden tavrınızı koymak en iyisi.
En önemlisi
Ben öyle yapıyorum.
Kötü elektrik aldığım ortamda ve insanla zaman geçirmiyorum..
Vaktim ve zamanım değerli!,yüzümün asılmasına sebep verecekse mutsuz olacaksam,birdaha 2. hatayı yapmam.
Kutluyorum yazınızı..
Kurdele alan iki yazı da farklı isimler tarafından yazılmış olsa da insan olmanın gereklerini anlatan yazılar ve güne yakışmışlar.
Empati!!! İşte bu çok önemli... Bir konuyu , bir insanı yargılamadan önce yapılacak tek şey. Ama günümüzde galiba herkes kendi sıkıntısından, başkalarının hislerini düşünecek durumda olmuyor bazen. İnsanlar çok değişti, öncelikler değişti. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi kavramları yok oldu gitti. Elde kalanlara alışmaya devam ediyoruz.
Sevgiler,
Bencil insan her durumda ve koşulda bencildir. Diğer insanlar içinden babam sözü" leblebi gibi der onlar için" seçilirler onları her ortamda net bir şekilde görürsünüz. İnsan olma değerlerini maalesef ki gün geçtikçe daha çok yitiriyoruz. Ben şunu diyorum aynı zor durumda olsak(çocuğunu avutamayan ve mahcup olan anne babanın yerinde ) biz ne yapardık acaba? Nedense insanlar bu ihtimali göz ardı ediyor! Hep ben duygusu ön planda olan bir toplum oluşuyor. İnsanlık adına üzücü bir durum. Yazınız anlamlı ve dikkat çekici idi. Tebrik ediyorum.