ÖĞRETMEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sadece "Öğretmenler Günü" gönlü alınan,seviler,sayılan,dertleri konuşulan,sıkıntıları paylaşılan,sözleri can-ı gönülden dinlenen,çiçekler alınan, değer verilen öğretmenlerimizden bir tanesine yıllar boyu büyük bir aşk ve saygı ile sadakat ile seven insan olarak,bir öğretmen eşi olarak bu günün önemini anlayabilecek kadar sıkıntı çeken bir insan olarak sizinle paylaşmak istediğim bir kaç meseleyi paylaşıp gideceğim.
Zira vaktim yok.
Bir an önce eve gidip okuldan gelen eşime yardım etmem lazım.
Sofra bezini sermek,ekmeği kesmek,salata yapmak,sürahiye su doldurup masaya götürmek veya elime tutuşturduğu tahta kaşıkla ocağın üzerindeki çorbayı karıştırmak gibi sıradan ve önem derecesi düşük aciliyeti büyük işler bunlar.
İki vesait ile okula gidip,saatlerce ayakta konuşan,anlatan, evde durmasın ,başımıza bela olmasın diye okula gönderilen zoraki talebelerin sıkıntılarını çeken,bu meşakkatin içerisinden iyi bir eş ,anne,aşçı,komşu,akraba,teyze,hala ,gelin olmaya çalışan öğretmenin çilesinden bir kaç konuya değinip gideceğin inanın,fazla vaktim yok,anlayın lütfen.
Dışarıdan bakıldığında "dört ay" tatiliyle ,"kaymak" gibi iş zannedilen öğretmenliğin aslında "dört ay " tatili olmadığını,ana babasının baş edemediği sorunlu çocuklarını " sen öğretmensin yap işte" anlayışıyla başına yıktığı,verdiği ücret ile ancak geçinebilecek durumda olan,doğruları söylediği zaman "sürgün" tehlikesi ile karşı karşıya olan,gelecek nesillerin mimarı,hadis-i Şerif ile onurlandırılan öğretmenlerin en büyük sıkıntısı nedir?
Biliyor musunuz?
Hiç merak ettiniz mi?
Öğretmenlerin en büyük derdi verdikleri dersin karşılığını alamamalarıdır.
Maddi olarak değil,yanlış anladınız.
Yazılı kağıtlarındaki notlar yüksek oldu mu,öğretmen bahtiyardır.
Mutluluktan gözleri ışıl ışıldır.
Mutfakta bulaşıkları makineye doldururken,çamaşırları yıkarken ,asarken,yemek yaparken şarkı söylediğini duyarsınız o zaman.
Hasta olsa hastalığını unutur,derdi olsa derdini...
Fakat saatlere dil döktüğü ve "Fiziksel Çevre" konusunu kafalarına sokmak,hafızalarına kazımak için verdiği onlarca misale rağmen bir öğrenci yazılı kağıdına "Çok fazla tip insan olan farklı çeşitlerde düşünce ama aynı cins olan topluluklar oluyoruz" diye "Fiziksel Çevreyi tanımlayınız?" sorusunu cevaplamış ise...yandınız.
O akşam bütün ev halkı o soruya verilen saçma cevaptan payına düşeni alır.
Sessizce oturur.
Ya da " Algıda seçicilik ne demektir? sorusuna sanki o ders hiç anlatılmamış,hiç örnek verilmemiş,güncel konularla misaller verilmemiş gibi " Pazara gidince tomatezi seçer,patlıcanı seçersin çünkü iyisi lazım.Al gıda seçim bu gibi olur" diyen Lise 4 öğrencisi ,öğretmenin en büyük hüsranı,en büyük yıkılışının sebebidir.
Karşısında duran solgun kız öğrencinin aldığı uyuşturucu hap neticesinde kaybolup gitmemesi için sunduğu sevgi,ilgi ve maddi yardımlara eşi karşı çıkınca "Öğretmen" olmanın ne demek olduğunu hatırlatır sadece.
Yetim öğrencisine yüreğinde açtığı yerin ne kadar büyük olduğunu görmek için sadece "öğretmen" olmanız yeterlidir.
Her ay verdiği nakdi yardımı zaten hissedersiniz iyi bir "eş" olarak.
Hasta öğrencisi için çalmadık kapı bırakmayan,Lösemi hastası öğrencisine ilik nakli için canla başla çalışan insanın akrabası değil de "öğretmeni" olduğunu anlamak için sadece "Öğretmen" yüreği taşımanız yeterlidir.
O zaman yıllar önce mezun ettiği ,çoluk çocuğa kavuşan öğrencisinin "Öğretmenin seni o kadar çok seviyorum ki...." notu ekli çiçeğinin manasını, "Hocam kızıma sizin adınızı koydum" diyen öğrencisinin sevgisini, "siz benim sadece öğretmenin değil annemdiniz" diyen talebenin samimiyetini anlayabilrisiniz.
Yani biz,öğretmen olmayanlar anlayamaz.
Miili Eğitim Bakanları gibi,siyasi torpille yönetici olan okul idarecileri gibi....Anlayamazsınız.
Selam ve sevgilerim ile.
YORUMLAR
Yoruma cevap gönderemediğim için, tekrar yorum olarak yazayım o zaman, Erol Bey, meşhur yazma üşengeçliğimi yenerek...
Ben de hem öğretmen lisesi mezunu (Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesi), hem de eşi yıllarca öğretmenlik yapmış biri olarak, duygularınızı gayet anlıyorum. Eşimin bir dönem görev yaptığı yer 45 km uzaktı ve maaşının büyük bir bölümü, sayıları da az olduğu için servise gidiyordu. Yemek yiyeceği yer olmadığı için her akşam ertesi gün için yemek hazırlıyordum. Tabii bu arada ben de çalışan bir hanım ve anne idim. Ayrıca, o zamanlar kaynak kitaplar yoktu böyle, her sınavları için soruları daktilo ediyordum. Onların her derdi bizim için önemli idi, beraberce üzülüp çözüm yolları arıyorduk.
Çok zaman geçti tabii, eşim kurum değiştirdi, ama onlarla olan irtibatı bitmedi. O zaman "Paran olsa sen ne alırsın oğlum?" deyip de "Ekmek alırım öğretmenim!" cevabını aldığı çocuk, bizi halen düşündürür. Yok, o çocuk şimdi devlet memuru, eli ekmek tutuyor, ama toplumda öyle zor durumdaki çocuklarımızın sembolüdür o bizim için. Eşim kurum değiştirince yaptığı ilk iş, o çocuğumuz ve ailesi için devletin imkânlarına ulaşmalarını sağlamak olmuştur. Çünkü dördüncü sınıfa gelmiş, okuma yazmasını bilmeyen, yeterli zihni gelişimi sağlayamamış çocuğun o hali normaldir ve yine çünkü, akli dengesi yerinde olmayan bir baba ile fiziki özürlü bir annenin yetiştirdiği bir çocuktur o...
Yani Erol Bey, öğretmenlik, hakkı ile yapmak isteyenler için meşakkatli, bir o derece de onurlu bir görevdir. Ha, o öğrenci? Halen her meselesinde eşimi arar, fikrini alır, her sevincini ve üzüntüsünü halen eşimle paylaşır. Bu, içlerinden sadece birisi... Yani bu meslekte mesai kavramı yoktur. Öğretmenlikten ayrılabilirsiniz, ama öğrencilerinizin öğretmeni olmak ömür boyu sürer, iyi ki de sürer...
Sizin ve eşinizin şahsında, bu mesleğe gönül veren her öğretmenimizin ve onların hayatını kolaylaştırmaya çalışan eşlerini kutluyorum. Umarım hak ettikleri değeri her anlamıyla görecekleri günler yakındır.
Güzel yazınız için tebrik ve teşekkürler.
Selâm ile....
(Aynen böyle olmayabilir, ama buna yakın şeylerdi yorumum.)
erolabi
Belediye memuru gibi gidip gelen insanın "öğretmen" olması zor zaten.
Çocuk yetiştirenin (çok afedersiniz) eşek yetiştirenle eşit tutulduğu ülkemde öğretmenlere gereğince ve yeterince değer verilmediğini anlamak için kaç yüz yıl daha geçecek kim bilir.?
Fransızlar der ki "Çocuk eğitimi ne zaman başlar?"
En akıllımız "Anne karnında başlar" diyerek eğitimi ellerinden geldiğince geriye,sıradışılık hududuna götürüverirler güya..
Oysa Fransızlar "Çocuk doğmanadan yirmi yıl önce başlar" der..
İşte öğretmenin ve eğitimin etkisi,önemi.
Selam ve saygı ile.
Burada zikredilen kendini mesleğine,memleket evlatlarına adamış değerli öğretmenlerdir muhakkak.
Bu kutsal mesleği hak etmeden yapan,Hadis-i Şerifin kapsamı dışında kalan ve adına öğretmen denildiği halde sevgiden ve bilgiden mahrum bazı bakanlık personelini tenzih ederiz,bu mukaddes makamdan.
Bir zamanlar küçük oğlum ilköğretim okuluna giderken davranışlarındaki değişikliği fark eden öğretmen annesi onu kucağına alıp kısa bir muhabbet ettikten sonra "Öğretmen oğlumu dövüyormuş" dedi.
İlkokul ikinci sınıf öğrencisini dövmek kolaydır.
Denemeye kalkmayın )))))
Mukavemet gösteremez,küçüktür.
O sırada oğlum devamlı süt içmeye başladı.
Annesi "Öğretmeni arkadaşlarının yanında sen cüce misin? Biraz süt iç de boyun uzasın" demiş ve kahkaha ile gülmüş.
Okula gidip duruma müdahale ettim.Öğretmenin eşiyle sorunları olduğunu ,aile içinde şiddete ve hakarete maruz kaldığını öğrendim.
Sınıfı ve dolayısıyla öğretmeni değişince oğlum da normale döndü.
Şimdi Boğaziçi Üniversitesine gidiyor.
Burada Edebiyat Defteri sayfasının değerli yöneticilerine de "(yalakalık olsun diye ) teşekkür ederim.
Şaka..şaka...
Hakikatten sağ olsunlar.
Bu kadar yazıyı okuyup seçim yapmak bile çetin iş.
Allah kolaylık versin.
Sizinle sohbeti,kavgayı özlemişim.
Fakat elim olmadı gitmedi bir yıldan fazla klavyeye.
2011 yılında kardeşimi 2013 yılında da kız kardeşimin 19 yaşındaki oğlunu ahirete yolcu ettik.
Yürek dayanmıyor tabi ki...
Ben hele hiç dayanamam.
Neyse...hepiniz sağ olun var olun.
Selam ve saygı ile.
Bir öğretmeni ve iyi bir öğretmen eşini okuduk yazıda.
Dudaklarımızda gezinen buruk tebessümler eşliğinde...
erolabi
)))))))))))))))
Selam ve saygı ile.
Öğretmen....
Adı üzerinde öğreten...
Ana kucağından sonra ellerine bırakılan kişi. Öyleleri var ki ana babanın sevgisinden bile
öne çıkıyor onların sevgisi. Yeğenlerimden biliyorum. Onları gördükçe, kendi ilk okul öğretmenim
aklıma geliyor ve bana niye böylesi rastlamadı diye üzülüyorum. (Dün eklediğim hikayeye göz atarsanız anlarınız sebebini)
Güzel bir anlatım ile okudum yazınızı..
Sevgiler,
erolabi
Bir Aysel hanım vardı onu çok severdim.
İlkokul öğretmenimdi.
o da beni sever biliyordum.
bana ihanet etti.
Evlendi.
hayır...
benimle evlenmesini beklemiyordum..
evlendi ve ayrıldı okuldan.
...
Sonra da dayakçı bir hoca geldi.
Bende haylazlığa başladım.
))))
Selma ve saygı ile.
Ayşe Hanım'dan sonra ben de bir yorum yazmıştım dün, ama görüyorum ki gönderememişim. Neyse...
Tebrik ve selâm ile.
erolabi
Neyse bir daha ki sefere inşallah.
Selam ve saygı ile.
erolabi
Hadis-i Şerife mazhar olan öğretmenlerin ellerinden öprerk..
Selam ve saygı ile.
erolabi
Paha biçilemediğinden ne doğru maaş alırlar ne de lojman ve servisleri var.
Selam ve saygı ile.
Öğretmenlik başka bir şey, bunu ancak yaşamak gerek...
Onu anlatabilmek için yazar, kaleminin ucuna hangi harfleri kullanacağını bilmez, ressam fırçasını hangi boyaya batıracağını bilmez, aşık ise türküsüne hangi sözlerle başlayacağını bilmez.
Dinimizde bile yeri vardır öğretmenliğin. " Bana Bir Harf Öğretenin, Kırk Yıl Kölesi Olurum." Demiş Peygamberimiz. Görüntüde altı, üstü bir harf değil mi? Peki o zaman yirmi dokuzla çarpalım mı bu köleliği.
Teşekkür ederim erolabi.
erolabi
Köre ne dir? Köre ne?
Çarparsan alem yerinden oynar.
Öğretmen bordrolarındaki küçük rakamlar isyan eder...
Köy okullarında sobalı eğitim görenler ağlar.
Gece elektriksiz lojmanlarda sabahlayanlar uyuklar.
karışır her şey.
Daha o0kulunu yeni bitiren milletvekili evlatları bir torpille üç öğretmen maaşı hakkederken otuz yıllık öğretmenlerin kirada oturduğu ,belediye otobüslerine mahküm olduğu Büyük bir ülkede yaşıyoruz.
Selam ve saygı ile.
Ne güzel anlatmissiniz
Bazılarına göre yata yata maaş alan devlet memurlariyiz ya
Bir de şu var
Cocuk ortaokula başlamıştır
Dersleri iyi değilse direkt sorulan soru:
Senin ogretmenin kim?
E madem ben dört yılda ogretemedim sen öğret
Değil mi ama...
Neyse...
Tebrik ederim erol abi
Ve çok kiymetli esinize sevgiler hurmetler...
erolabi
Haklısınız...
hayatta bir Türk Dili ve Edebiyatı okumadığıma bir de öğretmen olmadığıma yanarım.
SELAM VE SAYGI İLE ÖRTMENİM.
Egede dağlar nasıldır? diyen öğretmene ""Kahverengidir öğretmenim" diyen öğrencinin cevabına üzülen öğretmen, kırk yıl sonra öğrencisi tarafından ziyaret edilince sevinen de bir öğretmendir.
Güzel, akıcı, anlamlı bir yazı.
Tebrik ederim.
erolabi
Kahverengi görmüştür haritada...
Denizi mavi...
Martıyı beyaz..
Selam ve saygı ile.
erolabi
Selam ve dua ile.