- 1421 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MALATYA ,ARGUVAN ŞATIR UŞAĞINDA ..MARABA ERMENİ HOSROFUN ACIKLI HİKAYESİNDEN BAHSEDİYORUM
’’..Kendi acımız,bize başkalarınınkini bölüşmeyi öğretir.’’ FOUQUET
Elinize diken batmışsa ; İğneyi alır çıkarırsınız,ama yüreğinize batan dikeni çerrah bile çıkarmakta zorlanır; acısıda başkadır dinmek bilmez durur durur sancır ,yürekteki bu tür yaralar yanlız sizi değil,tüm dost ve tanıdıklarınıza da taşınır,Dünyanın çirkin yüzünü oluşturan bu acılardan yanlız acıyı çeken değil duyan işiten herkesi utandırır. Herkes empati kurup o acıyı anlıkta olsa çeker...
1976 Yılında Haydarın oğlu Musanın fort motoru peşinde patosla körpaha doğru yol alırken; uzun ve yorgun bir Ağustos gününün ikindi vaktiydi .Çeki dağı tarafından esen yel : Kanadı kırık kuş misali durup durup arada bir cansız cansız esiyordu :Hergimatı atıp....motordan inince göz göze geldik Hosrofla: İnce çeneli kısa boylu çekingen yamalı şalvarı ve güneşin yakıp bomboz ettiği köşelerindeki yırtık yerlerinden içindeki pamuklar görülen altı köşe şapkası ve ağzında ha bitti ha bitecek sarma tütün sigara bulunan ve konuşmak istemeyen arabın oğlu Hosrof buydu işte : Yüreğindeki dikeni yüreğindeki sancıyı hissetmemek elde değildi sessiz mahsun bakışı ; yüzündeki ve anlındaki derin çizgi çizgi izler çok şey anlatıyordu .
Hacasanın oğlu rahmetlik Niyazinin : Haydarın oğlu Musaya’’alırsın fort olursun lort..’’ şakalaşmasına Musa emminin taşı alıp motora savurarak bu Göt.... koyduğum mu? Beni lort yapacak : Anamı ağlattı kırk yıldır borcunu ödeyemedim diye sitem etmesine gülmekten kırılmıştık. Musa emmi Hiç yüzü gülmeyen hosrofuda güldürmüştü, Hosrof :Hasan ağanın kapısında Körpahta marabaydı: Boğaz tokluğuna çoluk çocuk gece gündüz çalışıyorlardı iki yakaları bir araya gelmiyordu ,zor bela bu günlere gelmiş sessiz sedasız yaşamak istiyorlardı.......
Sivas kangal ermenilerindendi. Akrabaları Arapkire yerleşmişler kendileride bir süre Arapkirde kalmış kalaycılık yapan babasının konağı ve üzüm bağları varmış ermeni katliamında 2 yaşındaymış hatırlamıyor anası anlatmış mürfezeler geldiği zaman ahırda sepetin altına sokmuş gurk tavuk var diye kandırmış mürfezeleri. Sonra çeki dağına gelmişler : Şatır uşağından Hasan ağanın babasına sığınmışlar. Yıllarca dağdan odun sökmüşler mal altı harman ne iş vermişlerse boğaz tokluğuna yapmışlar. Yoksulluk ve acılı günler ,yetim ve öksüz günler su gibi akıp giderken 1936 Yılında Şatır uşağı körpaha yerleşmişler suyun başında ağaların 3 tane evine bekçilik yapmış buğda ambarlarını beklemişler. Marabalıkla günlerini gün etmişler o yürekteki sancı var ya hiç dinmemiş hele dolunayın ışıkları odaya düşünce körpahın sesizliği bir nebzecik olsun soluk aldırmış. Kartalın elinden kurtulan kuş misali soluk soluğa.....
Bir seferinde Hosrof at sırtında Yukarı sülmenliden geçip giderken,:Duvar gölgesinde uzanmış,Beböğ,Bikköğ ,Nesimi,Hüsük ile sohbet eden Tüvsiz İsmail’e o giden kim di ? diye sorduklarında ,bacağını kaldırıp yellenip aha oydu dediğini işiten Hosrof ,boynunu büküp işitmezden gelmişti...Bunlar beni heç insan yerine koymuyorlar deyip boynunu büküp atını sürüp gitmiş..Sohbet edenlerden Beböğ sık sık şatır uşağına gelir giderdi, hızmat eden Hosrofu hiç sevmez ula Osorof diye aşağılar laf vururdu.
Arguvanda tek baba dostu ise demirci Vartanla saatlerce sohbet eder akrabalarının izini sürer ,kimin nerde olduğunu sorarmış.Vartan Arguvanda aranan esnaf olduğu için gelenden gedenden eyi haber alır her taraftan haberi olurmuş,Arguvana gelince doğru vartanın yanına varır onu görünce rahatlar,onun öğütlerini dinler eskileri yad ederlermiş.
Yörede hiç kimse konuşmak istemezmiş resmi makamlara üç sefer işi düşmüş Arguvan cendermesi 1968 Yılında Nüfus kayıdı için Ağustos sıcağında bahçede tam 6 saat bekletmiş sonra komutan Arapkirden kayıdın gelmedi diye aylarca oyaladıktan sonra alaylı bir şekilde seslenip : Osurukmu ,hosrofmu diye gülmüş hosrof olmaz Husuruf olarak yazayım demiş. Çok zoruna gitmiş şapkası elinde boynunu bükmüş sessizce heç belli etmemiş: Onca aşağılanmayı hor görülmeyi sinesine çekmiş
Hayatın çarkları hep zalimce dönmüş yüreğindeki dikene hiç aldırmamış ha bire üstüne gelinmiş..
Oğlu Ecevit ve Demirel çütlüklü çocuklarla arıtta kar yağdı tepesinde şakalaşırken siz ermeni dölüsünüz..! diye bağrılınca zorlarına gitmiş çocukların taş yağmuruna tutmuşlar .Gecekondulu güccük Cüme uzaktan eşeğin üstünden bağırmış ula kavga etmeyin ayıptır diye: Böyükleriğiz bir birine düşer kavga ederler diye seslenmiş ha bire taş küfür ;Hosrofun oğlu Demirel’in attığı taş : Çütlüklü Battalın oğlunun kafasını yarmış eve dönüp anlatınca çocuklar Hosrof paniklemiş çütlüklüler öc alır çok kindarlardır yakamızı bırakmaz demiş.Şalvarının peyiğinde tabakasından bir tütün sarıp içerken düşünüp taşınmış ;Varıp gedem Çütlüklü Battal ağaya yalvarıp yakaram bu işi belayı başımızdan savam diye karar kılmış..
Atına binip varmış Battal ağanın kapısına .,Battal ağa köyün üst tarafındaki evinin önünde akşam gölgesinde oturuyormuş adamlarıyla. Battal ağa Hosrofu görünce ilenmeye başlamış..Hosrof Battal ağanın çok öfkeli olduğunu anlamış..içinden geri dönmek bile gelmiş ama ne olursa olsun bu belayı başımızdan savmalıyım diye atıyla Baddal ağanın kapısına yaklaşmış. Biz ettik sen etme ağam demiş ;Aha geldim :Bende çok üzüldüm,çocuk aklı çocuhlar işte demiş ve eklemiş :Sende beni döv istersen kafama taşla vur demiş, Çok öfkelenen battal ağa evin yanındaki taş yığınından kaptığı kocaman bir çakmak taşını at üzerindeki hosrofun kafasına olanca gücüyle savurmuş ağza alınmayacak küfürler etmiş..kendisini tutan adamların yapma etme demesine de aldırmadan küfür edip bırakın beni demiş. attan sıçan dikenlerinin arasına düşen Hosrofun benzini sap sarı olmuş Kafasından ve.burnundan akan kanla sıçan dikenlerinin arasına yuvarlanmış bayılmış. Nice sonra geldiği atın üzerine sarmışlar baygın bedenini Hosrofun. Bir ara at giderken ayılır gibi olmuş.Bir kartalın kovaladığı can derdindeki kerten kele ile göz göze gelmiş o da can derdinde. Gece geçmiş çoluk çocuk korkmuşlar ki gidip soralar şafak vakti at sırtından atmış Hosrofu at hosrofsuz gelince oğlu şüpelenmiş,birde bakmış atın eğeri hep kan,babasını az ileride su gözesinin yakınında...sıçan dikenlerinin arasında bulmuş ağzı gözü kan içinde göz çukurlarında kanlar kurumuş.burnundan halen kan geliyor ölmüş Hosrof .Oğlu avazının çıktığı kadar anlaşılmaz bir çığlık atmış,anası diğer gardaşları goşup gelmişler,Analarının dizinde babalarının başı,kafasında derin bir yara ve burnundan halen kan geliyor,benzi ise sap sarı...Uzaktan davarların cıngırak sesi geliyordu,Gecekondu köyünün davar çobanı çığlığı işitince koşup geldi,durumu anlamıştı..elindeki değneği atıp iki elini gök yüzüne kaldırarak’’..,ey allahım bu çocukların ve masum adamın ahını yerde goyma..’’ deyip ve dönüp ;:Hosrofa baktı,bunu beyle yapanlar insan olamaz dedi,allah Baddal ağanın ve adamlarının belasını vesin inşallah belasını bulur dedi,gözleri yaşardı.
Hosrofun ölümü körpah arıtında bir hikaye olarak yazılıdır. İnce uzun cılgaları vardır kepirdir toprağı insanlar gurtlar guşlar acından ölürkeen körpahın odaları sile gunduru sarı bursa buğda doludur , Hosrofun teri vardır bahçesinde bağında. Sile buğda dolu damların arkasında :Göze başında gurumuş ekmek ve ayrık otu yemiştir Hosrof acıktığı zamanlar ...
Battal ağa hiç hapise girmedi : At üzerinde sırtında çarpaz asılı bekçilere verilen muhtar olduğu için kendisininde taşıdığı devletin beşli silahı ile Arguvana gidip gelirdi,ölüm olayı kapatıldı Arguvan cendrmesi Hosrufun ölüsüyle dalga geçti basit bir ölüm tutanağı ürken atın sırtında sürüklendi şeklinde bir raporla Battal ağa hapis bile yatmadı. Sonra: Hosurofun çoluk çocuk Körpahı terk ettilr Arapkire gittiler başlarına gelecekleri anladıkları için :Halbuki bu dünya hepimize yetecek kadar büyük ve güzel dini milliyeti ırkı ne olursa olsun esas alınması gereken insan gibi insan olmaktır. susmak insanlık suçudur suça ortak olmaktır erdemli insanların yüreklerin yükü ağır olur dostum.......
Yöremizin en dramlı öykülerinden birini hüzünlenerek ve acı duyarak kaleme aldığım için mutlu değilim Bazı dostlarım...bugün anlamazlarsa yarın anlarlar....
Merhamet duygusu insana verilmiş en çekirdek duygudur. Bütün yaşam onun etrafında şekil bulur bir dantel inceliğinde
Tüm okuyanlara sevgi ve saygımı sunuyorum,Öykümün eksik yanları ve yapacağınız eleştiriler ,Başımın üstünde,Böyle acıların bir daha yaşanmaması
en büyük dileğimdir :saygılarımla....
YORUMLAR
Biz yazarların dünyayı ve olayları algılama biçmi dikkat çekecek şekilde farklıdır,güçlü empati kurar humanizmanın güçlü etkisi altında olayları irdeleriz...kim öldürmüş ,kim haklı işin hukuki boyutuda elbette nazarı dikkatimizdedir...ama hümanizim tabiki bizim düşünce ve algımızın çekirdeğidir...bizi anlayan anlar...tarihçileri hiç sevmem illede resmi tarihçileri...saygılarımla
Empati ancak yüce ruhların işidir, bencil egosu tavan yapmışlar güçlü olduğunu zannederler kendilerini bilmezler ki ne kadar cücedirler insanlıkta.. tebrikler değerli yürek saygılarımla
ALİ ADIGÜZEL (ARIT)
ALİ ADIGÜZEL (ARIT)
Biz yazarların dünyayı ve olayları algılama biçmi dikkat çekecek şekilde farklıdır,güçlü empati kurar humanizmanın güçlü etkisi altında olayları irdeleriz...kim öldürmüş ,kim haklı işin hukuki boyutuda elbette nazarı dikkatimizdedir...ama hümanizim tabiki bizim düşünce ve algımızın çekirdeğidir...bizi anlayan anlar...tarihçileri hiç sevmem illede resmi tarihçileri...saygılarımla
Sayın Ali Adıgüzel bey,
Siz şimdi diyorsunuz ki yani, bu işte veya işlerde başta emperyalizmin ve o zaman Ermenilerin, şimdi Kürtlerin mesela.. veya geçmişte olduğu gibi Helenlerin,İngiliz ve Fransızların desteğiyle Anadolu'yu işgallerinin filan yani, bunların hiç bir katkısı yok ?
Çanakkaleye kadar gelmeleri filan.. bunlar da fasa fiso?
Bu yazdıklarım.. yani Pontus, Helen, Kürt, Ermeni kalkışmaları.. emperyaryalizm, kapitalizm, dünya düzeni ve paylaşım savaşından bağımsız, gerçekleşen hak arama temellidir ve bir de sizin hukuka göre (Kıta Avrupa ve Anglo sakson) haklı kalkışmalardır?!
Bu mudur?!
Yani Talat, Enver, Cemal triosu ve Alman emperyalizmi ile karşı cephe arasında bir hengame filan yoktur?
Malta sürgünleri, Mebusan Meclisi baskını ve yargılamaları filan olmamıştır.
Göstermeliktir yani ?
Bir de ben, size tahsilimizi filan ima etmedim, yine şahsım olarak size kendi tahsilimi filan ima ettiğimi de hatırlamıyorum.
Yani, sonra yazdıklarıma tekrar acaba böyle mi anlaşılıyor diye baktım.. değerli yazarım ne diyebilirim bilmiyorum; siz bilmezsiniz ben mi bilirim gibi anladınız artık bilemiyorum ama feraset sorunu oluyor, diyebiliyorum.
Yalnız, hiç böyle bir düşünce ile yazılarınız okuyup katkı da yapmadım, yazılarımda da en ufak o tarzda anlaşılacak ima dahi yoktur.
Ki, aklımdan dahi geçmedi emin olun.
Kaldığım yerden devam edersem, ortada birinci paylaşım savaşı var, bu nu kabul edersiniz sanırım, bu kesin olmalı.
Bu savaş esnasında Ermeniler, Helenler, Kürtler ve diğer tüm azınlıkların emperyal destekli olarak "kendi ulusal sorun"larının halli yoluna gidecekleri olgusu var.. bu son derece "hukuki" ve normal oluyor, sizin tarafınızdan yani..
O esnada, emperyal devrinin sonuna gelmiş.. ölüm halindeki etni, din ve mezhepler icmali Osmaoğlullarını ve ITC'nin Bab-ı A-li hükümetini de "Türk" sayacaksınız.
Sahiden siz Osmanlı da 1443 sonrası bir Türk yönetsel sınıf, oligarşi oluşumu ya da levant olmayan bir Türk yerli ticaret erbabı (burjuva) filan gelişimi olduğuna mı ikna oldunuz ?
Türksoylu olma ve olmama anlamsal olarak sordum, ırki değildir; tespit amaçlıdır.
Oldunuzsa eğer.. bu ikna ve kani oluş; nasıl oldunuz lütfen anlatın da bilelim.
Çünkü Osmanlı'da Türk ve Türkmenlere en hafif "eşek" Türk anlamına gelen "Etrak-i bi idrak" denilirdi.
Gerisini yazmıyorum, "ulusal sorun" sadizmine giriyor.
Yani bundan sonra üzerine tahsil buyurduğunuz yüksek lisans konusuna girebilen bir kavram olarak "UHKT" olsa ne değişecek, "Wilson ve yedi ilke"si olsa ne değişecek ki ?!
O da ayrı mesel?
Öngörüsel oran, hep emperyal kapitalizm ve nüfuz bölgeleri dengesi güdüleceke göre dizaynı ile ise hele ?
Siz, zatınız yani; tevekkellik ve tevekkülü kavram olarak birbirine karıştırıyorsunuz efendim demekle kalıyorum.
Ve Türklere kendilerinin her şeyi hakeden barbarlar olduğuna inanmasını dayatan tevekkel bir oryanto ojsidentik Batı hümanizimi ile, yine kendilerini Türklerin(!) yönettiğine dair saf-salak "kaht-i rical" hayalisne inanmasını isteyen ilginç(!) bir tevekkül de öneriyorsunuz?!!
Hacivat puştluk edecek çok afaderesiniz, Yörükan taifeden Karagöz cereme çekecek; hadi ya sahiden mi diye sorabiliyorum !?
Yani ama olmaz ki.. bu kada r "hem tahta bavul, hem de şöför mahalli ve üste de elli kuruş vereceksiniz" demek olmaz ki?l
Bu kadar da gariban Türkmen'e "etrak-i bi idrak" oğlu "etrak-i bi idrak" aşağılaması yapılmaz ki?
Yapmayın lütfen, çok kırıcı ve aşağılayıcı oluyor !...
:)
Esenlikler dilerim, saygılarımla...
Göktürkmen tarafından 3/13/2015 10:08:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
ALİ ADIGÜZEL (ARIT)
ALİ ADIGÜZEL (ARIT)
Biz yazarların dünyayı ve olayları algılama biçmi dikkat çekecek şekilde farklıdır,güçlü empati kurar humanizmanın güçlü etkisi altında olayları irdeleriz...kim öldürmüş ,kim haklı işin hukuki boyutuda elbette nazarı dikkatimizdedir...ama hümanizim tabiki bizim düşünce ve algımızın çekirdeğidir...bizi anlayan anlar...tarihçileri hiç sevmem illede resmi tarihçileri...saygılarımla
İnsanların Dinleri,dilleri,ırkları önemli değildir...önemli olan insan gibi insan olmaktır...Uzayın büyüklüğünü bir düşünün Dünya bir nokta kadar bile değildir...İyinin güzelin ve doğrunun peşinde koşmak ise bir erdemdir...Dünyanın neresinde olursa olsun...katliamlar...soykırımlar...savaşlar...yıkımlar...içimizi kan ağlatmıyorsa...kendimizi sorgulamalıyız...Saynur Öztürk ...Bende hukucuyum..Kamu hukuku yüksek lisans okuyorum...Meşru mudafayı anlamak için taraflara bakmak lazım değilmi...Türk tarafı devlet ve güvenlik aygıtı elinde,Ermeni yerleşkelerinde sürgün ve katliam yapıyor...Türk tarafınınki devlet erkini temsil ettiği için meşru mudafa olmaz..diğer taraf yerleşkelerine...konutlarına ve mallarına canlarına gelen şiddeti def etmek için uğraşıyorlar onun için meşru mudafadır...Hukuksal basit tanımı budur,,,Virjinya Haklar Beyannamesi, "yetersiz" hükümete karşı isyan hakkını da içeren insanın doğuştan gelen doğal haklarını beyan etmek üzere hazırlanan bir belgedir...Bu evrensel belgede Hükümete karşı isyan hakkını kabul ediyor yıl 1776 o zaman Ermenilerin karşı koyuşu meşrudur...saygılarımla...görüşlerinizi yazdığınız için ayriyeten teşekkürler...şu üç beş günlük dünyada keşke bu acılar yaşanmasaydı...Benim baba tarafından zaza kürdü ...anam ise Türkmen...ama ne ifade eder...
ARIT tarafından 3/13/2015 3:24:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Göktürkmen
Bunlar emperyaryalizm, kapitalizm ve dünya düzeninden ve paylaşım savaşından bağımsız gerçekleşen hak arama temelli haklı kalkışmalaradır?
Yani Talat, Enver ve Cemal triosu ve Alman emperyalizmi ile karşı cephe arasında bir hengame filan yoktur? malta filan olmamııtır.
Bir de ben size tahsilinizi filan sormadım, ben de size tahsil filan ima ettiğimi de görmedim, sonra yazdıklarıma tekrar acaba böyle mi anlaşılıyor diye bakınca, değerli yazarım ne diyebilirim; siz bilmezsiniz ben mi bilirim gibi anladınız artı bilemiyorum, feraset sorunu oluyor, diyebiliyorum.
Bir de benim adım da nerede "Öztürk" onomastiği gördünüz ki, böyle hitap etme gereği duydunuz, bunun da anlamadığımı söylemeliyim?
Bir de bir paylaşım savaşında Ermeniler, Helenler, Kürtler ve diğer tüm azınlıklar emperyal destekli kendi ulusal sorun halli yoluna gidecekler, bu son derece normal olacak, bir imperyal ölüm halindeki etni, din ve mezgepler icamali Osmaoğlullarını, ITC babında Türk sayacaksınız.
Sahiden siz osmanlı'da 1443 aonrası bir Türk yönetsel sınıf, oligarşi, ticaret erbabı filan gelişimi olduğuna mı ikna oldunuz?
Yani UHKT olsa ne değişecek, Wilson ve yedi ilke olsa ne değişecek ki, oran hep emperyal kapitalizm ve nüfuz bölgeleri dengesini güdecekse?
Siz tevekkellik ve tevekkülü birbirine karıştırıyorsunuz demekle kalıyorum.
Ve Türklere kendilerinin her şeyi hakeden barbarlar olduğuna inanan tevekkel bir hümanizimle,yine kendilerini Türklerin(!) yönettiğine saf-salak inanmasını isteyen de bir eksantrik bir tevekkül öneriyostnuz?!!
Yani ama olmaz ki.. bu kadar hem tahta bavul, hem de şöför mahalli ve üste de elli kuruş üste vereceksiniz ve demek olmaz ki?l
Bu kadar "etrak-i bi idrak" aşağılamsı da yapılmaz ki?
:)
Esenlikler dilerim
Şatıroğlu veya Şatıruşağı özelad hali ilginç, büyük bir aşiret olmalı bunlar..
Humanizm kısmını anladığımı belirtmeliyim, insanın soyundan dolayı aşağılanması ve horlanması kabul edilemez. Hele bundan dolayı cinayete kurban gidip, bunun üstünün örtülmesi hiç kabul edilemez.
Emperyalizm kısmını da görerek bakmak gerekiyor. Siz o arayı çok sathi geçmişsiniz.
Hala bir soykırım olduğunu kabul etmiyorum. Ki, karşılıklı boğazlaşmalar olmuştur. tehcir, göçürtme olmuştur. Yolda kırgın olmuştur.
Karşılıklıdır, toplumsal nefs-i müdafadır.
Ama en son Hocalı'da rastladığıımız türdeki olayların tarihsel öncüllerine Erzurum, Maraş, Antep vs. daha pek çok yerlerde rastladığmızı söyleyebilirim.
Fransız, Rus, İngiliz üniforması giydirilip Türklerin üzerine salınmasını, onların çetelerinin yaptıklarını da görmek gerekiyor.
Klikya Ermeni Krallığı ve Vilayet-i Sitte karşılığıdır. Aklı sıra emperyalizmin yardımıyla devlet kurup, büyük Ermenistan olacaklardır.
Kürt Şerifler, Bogos Nubarlar, Emmanuel Karasular filan işte...
Malta' da sürgün edilenler bağlamında bu yapılmaya çalışıldı.
Bu olay Ermeni tehciri (siz katliam demişsiniz, ben karşılıklı boğazlaşma diyorum) sonuna kadar, araştırılıp (Malta'da yargılama yapıldı) ve sorgulandı.
İngiliz, ingiliz haliyle fazla bir şey bulamadı ise "fazla" bir şey yoktur, yokluğu soykırım ve katliamın tek taraflılığına, sadece Türkler tarafındanlığına dairdir.
Ziya Gökalp'in bir sözü vardır, yaklaşık bir söz...
Mahkemede ve yargılamalar esnasında söylediği, "Düşmanla savaşırken arkamızdan onun namına iş çevirdiler, bize saldırdılar ve biz de vatanımızı savunma amaçlı vurduk-vuruştuk..."
Belirtilmesi gerekli bu hususlar dışında "yetmiş iki millete bir göz bakmayan" bizden değildir.
Esenlikle.
Göktürkmen tarafından 3/13/2015 11:07:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
ALİ ADIGÜZEL (ARIT)
Göktürkmen
Bilirsiniz rasyonalizm, pozitivizm ve humanite kavramı sacayaklı gider.
Emperyal ve kapital teoriyi kuranlarla, ilginçtir humaiter akımcılar aynı merkezli şahıs ve kurumlardır.
Resmi tarihi ben de sevmiyorum. Gizli tarih boyutuyla kurgusal değil olgusal olanı ehem ve mühümledir.
Yani önemli olan olgucu reel tarihtir.
Emperyal kapitalizmin ideologları ve teorisyenlerince pratiklendirilmiş humaiter akımın da gzizli tarihi olduğuna dikkat çekerek, esenlikler dilerim.
Sol ve sosyalizm iddialı kimi dostların temel ve asal çelişki sınırlarını hep birbirine karıştırdıpını belirterek sözlerime son veriyorum.