Budaklım / 1
Güzel bir gün. Gölgeler arasından sızan ışık demetleri birbirleriyle oynaşıyor, ağaç yapraklarının hışırtısıyla dramatik bir an oluşturuyordu. O gün Budaklım ile sırt sırta vermiş, geçmişten konuşuyorduk. İkimizde sessizce o geceden bahsediyorduk. Saatler geçer, biz hala sessizce o geceden bahsederdik. Öyle an gelirdi ki sessizliğimi bozacağımı, onu yalnız bırakacağımı düşündüğünden konuşmama müsade etmez ve ardından beni neşelendirmeye çalışırdı. Hışırtısı ile müzik mırıldanır, Bende simamı ona çevirip gülümserdim.
Üç ay oldu evi terkedeli. Annem, babam ve kardeşim benim için fazlasıyla endişelenmişlerdir. Ben ise onların endişelenmemesi için elimden geleni yapmıştım. Onlara sıkça evden ayrılacağımı belirtmiş, nedenlerini tek tek söylemiştim. Onlar ise benim söylediğim tek kelimeye dahi inanmamışlardı. Hatta söylediklerimin çocukça şeyler olduğunu vurgulamışlardı. Ailemin bana bu şekilde davranması benim gitme dürtümü biraz daha arttırmıştı. O gece geldiğinde onlara bir not bırakmak istedim ve şöyle yazdım: " Sevgili ailem, öncelikle sizleri çok sevdiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Bu notu okuyorsanız bilin ki evden kilometrelerce uzakta yürüyüşüme devam ediyorumdur. Keşke bana inansaydınız, keşke benim söylediklerime inanıpta bu gidişime hazırlıklı olsaydınız. Annecim ne olur benim için endişenme, kendini benim için perişan etme olur mu? Ben güçlü bir kızım biliyorsun. Baba, ben sana benzerim; güçlüsün sende, bırakma kendini n’olur, anneme ve kardeşime sahip çık. Ailem... Beni her zaman sevdiğiniz gibi sevin, sevginiz azalmasın, tek isteğim budur. Hoşçakalın."
Budaklım; gölgesinde uyuduğum, sırtımı yasladığım, rüzgarıyla serinlediğim ve hışırtısıyla huzur bulduğum vazgeçemediğim dostum. Hemen yanımda, kapı komşumuz, her gün ziyaretine gittiğim bir bardak suyunu içtiğim Sızıntı var. Her daim temiz, berrak suyu ile misafirperver olduğuna inandığım Sızıntı. İşte bunlar; Budaklım ve Sızıntı... Sahip olduğum tek iki dostum...
Kaç gündür buradayım bilemiyorum. Zamana ya da saate ihtiyacım da yok aslında. Neden olsun ki? Bir yere geç kalmadım, toplantım yok, bir saat sonra arkadaşlarla buluşmayacağız. Akşam yedide yemek yemek gibi bir planım da yok... Tek ihtiyacım zerre yiyecek ve koskoca bir huzur. Zerre yiyecek ile iki gün idare edebilmeme rağmen, bir dakikalık huzursuzluk ruhumu acıktırıyor. Bir dakikalık düşünce buhranına yakalandığımda neyseki dostlarım yanımda olduklarını hatırlatıyorlar. İyiki onlar var.
Haftalar belki de aylar geçti... Tasavvur edemediğim zamanın içinde kayboldum...
Ayrılma vakti gelmişti artık. Budaklım ve Sızıntıyla vedalaşmak çok zordu. Annem gibi sarıp sarmalayan Budaklım, babam gibi koruyup kollayan Sızıntı... Aileme ikinci kez veda etmek gibiydi. Sırt çantamı sırtlayıp yola koyulduğumda arkamı dönüp onlara bakmaya cesaret edemedim. Tıpkı evi terkettiğimde evime son bir kez bakmaya cesaret edemediğim gibi. Zira arkamı dönüp baksam olduğum yerde kalakalacaktım. Başımı eğdim, hıçkıra hıçkıra yol alırken, hüzünlü geçmişime bir sayfa daha ekledim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.