AT YARIŞLARI
Hani bir reklâm vardı, uzun zaman gösterildi televizyonda… En olmadık zamanlarda, en olmadık yerlerde burnunun dibinde bir at gören insanlar, sonra da bir at kişnemesi… İtiraf etmeliyim ki gülmekten ölüyorum bu reklâmlara… Ne var bunda bu kadar gülecek demeyin sakın, eğer bu yazıyı okuyanlar arasında biraz at yarışlarıyla ilgilenmiş insanlar varsa anlayabilirler beni…
Ben daha küçükken babamla birlikte hipodromuna giderdik. (Siz de hipodromun olduğu ilçede otursaydınız, insanın kendine engel olamamasını anlayabilirdiniz…) Atlara karşı olan sevgim ve benim de öyle en olmadık yerlerde karşımda at görmemin sebebi de bu olsa gerek…
At yarışları deyip geçmeyin sakın, onun da ayrı kuralları vardır, eğer bu yarışları saplantı haline getirecekseniz iflas etmeyi göze almanız gerekir bir kere. Yok ben sadece hobi olarak ilgileniyorum diyorsanız, o zaman mükemmel bir hobi seçtiğinizi söyleyebilirim…
Neyse, nerede kalmıştık? Kurallar diyorduk en son…***Bir kere eğer atları izlemeye gidiyorsanız yanınıza bir dürbün alacaksınız (ama dürbünle baktığınız yere dikkat edin, aksi takdirde o dürbünü kafanıza yiyebilirsiniz, benden uyarması yani…)
***Yarışlara gelmeden bir gün öncesinin akşamında dersini iyi çalışmanız gerekir (genelde yarışçılar “dersimizi çalışıyoruz” diye ifade ederler)
***Eğer yarışa çocuğunuzla beraber gidiyorsanız, onu mutlaka iple kendinize bağlayın, yarış heyecanına dalıp çocuğunuzu unutmanız ve kaybetmenizin olasılığı % 80. (Allahtan şansım yardım etmiş de hiç kaybolmamışım küçükken.)
***İngiliz atlarıyla Arap atlarının arasındaki farkları çok iyi bilmeniz gerekir… Atlar arasındaki akrabalık ilişkileri de bu konuda çok önemli. (Valla şaka yapmıyorum, çok ciddiyim…) Ayrıca araştırmak lazım, at kaç kilo, yaşı kaç, moralini bozacak bir durum olmuş mu yakın zamanda, aşk acısı çekiyor mu bizim at, hırslı mı, keyifçi mi… Gülmeyin sakın, bunlar çok önemli…
***Yarışlar esnasında mümkünse ganyan kuponunuz elinizde olmasın (Kazanan çoğu kuponun heyecana kurban gidip başına neler geldiğine kendi gözlerimle şahit oldum çoğu kez…)
***Atlar start hakeminin emrine girdi ve koşu başladı sözünü sunucudan duyduktan yaklaşık birkaç dakika sonra kendinizi havalara atın, bağırın çağırın, kim tutar be koçum seni, yürüüü, diye avazınız çıktığı kadar çığırın ve bütün stresinizi üzerinizden atın… (Bu işin kuralı böyle…)
***Bir de belli başlı jokeyler vardır ki (hani sanki bu mesleği yapmak için dünyaya gelmiş gibi duran ufak tefek adamlardan bahsediyorum) önemli yarışları kimselere kaptırmazlar… Onları tek geçin, gerisinden korkmayın… (Misal: Karataş…)
***Bu hobi insanlara bazı deyimler de kazandırdı ki bunların içinde benim en çok hoşuma gideni “ayakları düz bassın” sözüdür…
***Ve bir de eğer ki bir kişi kötü özellik anlamına gelen bir konuda “handikap” kelimesini kullanıyorsa bilin ki bu işlerle bir alakası vardır…
Ve daha bunlar gibi bir sürü özelliği ve kuralı vardır at yarışlarının… Şu anda benim aklıma gelenler bu kadar…
Nerden çıktı şimdi bunlar, diyenler için bir açıklama yapayım hemen. Bu yazıyı yazmama sebep olan ve beni küçüklüğüme götüren olay İzmir’de akşam yarışlarının başlaması oldu… Şimdilerde ne zaman İzmir’e gitsem mutlaka bir akşam hipodroma gideriz. Şiddetle hepinize tavsiye etmek istiyorum, eğer imkanınız varsa ailenizle birlikte güzel bir akşam geçirme fırsatını kaçırmayın…
Küçük bir miktar parayla giriş ücretini ödeyip içeriye giriyorsunuz, biraz ilerleyince sağ tarafta küçük çocukların binmesi için çok tatlı midillileri görebilirsiniz… Midillilerin başındaki görevliler çocuğunuzu hazırlayıp küçük bir jokey haline getiriyorlar ve ayrılan bölümde birkaç tur attırıyorlar…
Daha sonra tribünlere çıkıp keyifle ve bütün sorunlarınızdan uzaklaşarak yarışları izliyorsunuz… Çoğu ailenin ne kadar güzel eğlendiğine şahit oluyorsunuz… Ve kuponunuz yatsa da gülerek çıkıyorsunuz hipodromdan…
Hipodrom yok yakınlarda derseniz eğer, o zaman bir at çiftliği bulun kendinize ve at sevgisini tatmadan gitmeyin bu dünyadan… O da yoksa eğer, açıp televizyondan izleyin atları arada sırada :)
O kadar reklam yaptım, TJK (Türkiye Jokey Kulübü) bu kıyağımı unutmaz umarım :)
Pelin...
08.Şubat.2008
15:02
YORUMLAR
İngiliz atlarıyla Arap atlarının arasındaki farkları çok iyi bilmeniz gerekir… Atlar arasındaki akrabalık ilişkileri de bu konuda çok önemli. (Valla şaka yapmıyorum, çok ciddiyim…) Ayrıca araştırmak lazım, at kaç kilo, yaşı kaç, moralini bozacak bir durum olmuş mu yakın zamanda, aşk acısı çekiyor mu bizim at, hırslı mı, keyifçi mi… Gülmeyin sakın, bunlar çok önemli…
gülümsettin
at gibi koşturdun beni
yazını okumam için...
meselci tarafından 6/12/2008 3:05:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
At yarışına merak saran Temel bir gün hipodroma gider. Yalnız önünde delicesine bir o yana bir bu yana koşan atlara akıl erdiremez ve dayanamayarak yanındakine sorar.
-Hah hemşerim bu atlar ne deli gibi koşup duruyor.
Adam da :
-1. olana ikramiye var da ondan, der.
Temel de cevap vererek :
-Hah 1. olana para varda ötekiler niye koşup duruyor.
Ben de yazına bir fıkra ekliyeyim dedim .. Ben hiç hipodroma gidip at yarışlarını seyretmedim ama benim yetiştiğim kasaba Suriye sınırına yakın olduğu için ve ticaret yolu tam bizim evin yakınından geçtiği için ben özellikle o yola arap atlarını seyretmek için giderdim çünkü o atları sürü halinde getirirlerdi ve konakladıkları yer de tam bizim evin yanındaki geniş bir alandı . Gerçekten de harika bir şey o atlar , belkide küçüklüğümden kalmadır bendeki at hayranlığı ama sadece bir kerecik binebilmişimdir ne yazık ki ...
Güzel bir yazıydı Pelin , kutlarım seni, , sevgilerimle canım ...
Guldane Dal tarafından 6/12/2008 1:42:58 PM zamanında düzenlenmiştir.