- 788 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
RUH SAĞLIĞI
Terimler ve eşleştikleri anlamları bazen somut göstergeler sayesinde teorik bir yaklaşımla ispatlanabilmekte ve yeri geldi mi soyut bir tahlil neticesi ispatı mümkün olmayan yaklaşımlar içermekte. Bu betimlemeye örnek vermek gerekirse ‘’ruh’’ başlığı altında engin bir muhteviyata sahip ve bir o kadar tanımlanması ve ispatı zor hatta imkânsız bir mefhum. Dolayısıyla ‘’ruh sağlığı’’na uzanan uzun bir köprü biz insanların ömür boyu korumakla mükellef olduğumuz. Ola ki sapıldı yoldan kaybedilen akıl sağlığı ve hem vücutta hem de yaşam kalitesi bakımından gözlemlenen ve tespit edilen gerileme aynı zamanda pek çok şeye ket vuran.
İşin içine ruh ve akıl sağlığı gibi tanımlamalar girdi mi gözlemlenen şu ki, normal ve anormal diye tabir edilen süreçleri ayrıştıran sadece ve sadece ince bir çizgi her an dengenin bozulma ihtimalinin yaşanabildiği.
Ruh sağlığının ne derece normal sınırları içerisinde kaldığı ise kişiye ve yaşam koşullarına odaklı. Dolayısıyla da hasar tespit komitesi olarak da adlandırabileceğimiz işin ehli uzmanlara oldukça büyük iş düşmekte.
‘’Psikoloji’’ mademki bir davranış bilimi açılımı da bir o kadar uçsuz bucaksız ve çözümlenmeyi bekleyen vakalara özel ve dair hala da gizemini koruyan bir umman enginliğinde.
Her ne kadar artı ya da eksi standart sapmalar istatistikte bile normal karşılansa dahi ne yazık ki insan sağlığı açısından en ufak bir sapma dahi tehlike arz edebilmekte. İşte bu yüzden konunun uzmanlarına oldukça büyük sorumluluk düşmekte. Keza varlıkları ve vazgeçilmez oldukları da bir o kadar elzem ve yadsınamaz.
‘’Ah şu modern psikanalistler yok mu! Dünyanın parasını alıyorlar insandan! Benim zamanımda beş marka Freud’un kendisi tedavi ederdi sizi. On marka hem tedavi eder hem de pantolonunuzu ütülerdi. On beş marka Freud kendisini tedavi etmesine izin verirdi ki buna istediğiniz iki çeşit sebze de dâhil olurdu.’’
WOODY ALLEN
İçinde bulunduğumuz çağ itibariyle her ne kadar teknoloji odaklı bir yaşam, bilimin ışığında nice ilerleme kaydedilmiş olsa da psikoloji bilimine, mesleğin erbaplarına hele ki psikologların ya da psikiyatrların kapısını aşındıran danışanlara hep mesafeli davranılmaktadır hele ki öncesinde geliştirilen tutum daha da vahim düzeydeydi.
Oysa ne zaman fiziksel bir rahatsızlıktan dem vurulsa işin uzmanı tıp doktorları tek kurtarıcımız olmuştur. Bedensel arazlar sinyal verdi mi soluğu doktorun kapısında almak her bilinçli insanın öncelikli vazifesidir ne de olsa.
Elle tutulan, gözle görülen bir mefhum olmadığından ruh denen gizem hep bir merak konusu olmuştur insanlık tarihi boyunca. Tıpta kat edilen ilerleme, psikoloji biliminin gelişmesi az zorlu kademelerden geçmemiştir doğrusu. Katkı sağlayan nice kuram sahibi bilim adamı ve uyguladıkları bilimsel yöntemler geçtikleri nice zorlu aşama sonucu kanıtlamıştır varlıklarını ve kazanımlarını.
Dikkate alınana kadar oldukça mücadele veren ekol sahiplerine sayısız örnek verebiliriz.
Psikolojinin bir bilim dalı olarak kabul görmesine kadar geçen süreçte gerek bu alanın sınırları gerekse yöntemleri açısından birbiri ile çatışan pek çok ekol hem bir dinamizm yaratmış hem de fazlasıyla katkı sağlamıştır.
-Yapısalcılık
-Davranışçılık
-İşlevselcilik
-Psikanaliz
-Gestalt Psikolojisi
-İnsancıl yaklaşım
-Zihinsel Yaklaşım
Yaklaşım ve tedavi süreci hangi açıdan ele alınırsa alsın öncelikle kabul edilmesi gereken danışan ve danışman arasında kurulan terapötik süreçtir.
Terapötik iletişim; tedavi edici ya da tedaviye yardım eden ve bir amaca yönelik uygulanan iletişim şekli olarak tanımlanabilir. Terapötik ilişki uzmanın(danışman ) ve hastanın (danışan) ilk buluştuğu an itibariyle başlayan önemli bir süreçtir. Danışanı asla yargılamadan ve onun iyi olması için çaba gösteren uzmanın sergilediği bu tutum sayesinde her iki taraf makul bir iletişime geçmektedir. Güven faktörü en önemli olgudur geliştirilen terapötik süreçte. Danışman kendini hasta ya da hasta yakını gibi hissetmekten ziyade hastanın hissettiklerini anlamaya açık olmalıdır.
Alanında oldukça büyük başarılara imza atan tıp adamı, uzman psikiyatr Dr. Small’un ağzından çıkan ifade aynen şöyledir: ‘’Hayatlarını zorlaştıran zihinsel sorunları olanlar da dâhil günümüz insanı psikiyatriden korkmakta üstüne üstük tedavi sürecinden kaçmaktadır.’’
Dr. Small’a göre ki halen de kabul gören klasik bir tabu olarak, insanları uzak tutan en önemli olgu uzmanları deli doktoru sıfatıyla eşleştirmektir. Ve yaşanan sorun kişinin hayatını zorlaştırıp kaliteli bir hayat yaşamaktan alıkoysa da uzmandan yardım almak olarak addedilen süreç bir şekilde engellenmektedir.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra pek çok tıp okulunun psikiyatri bölümünde, bir zihin araştırması ve tedavi kuramı olan psikanaliz hüküm sürmüştür. Freudyen Psikanaliz olarak adlandırılan bu yaklaşımda hastalar serbest çağrışımlarını ve rüyalarını analistlerine anlatırlar. Akabinde analist problemlere yol açtığına inanılan tüm bilinçdışı çatışmaları yorumlar. Danışanın geliştirdiği içgörü sayesinde tespit edilen semptomlarda büyük ihtimalle düzelme ve iyileşme görülür. Süreç uzun ve pahalıdır aynı zamanda. Her ne kadar başarılı bir tedavi yöntemi olsa da psikanalize her vakada yer verilmemektedir. Özellikle şiddetli depresyon ve psikozu olan hastalarda uygun değildir. Zihinsel semptomların iyileşmesinde antidepresanlar ve antipsikotik ilaçların fayda sağlamasıyla tıp dünyası psikiyatriye daha ılımlı yaklaşmaya başlamıştır. Özetle konuşma terapisi ile ilaçlı tedavi bir arada kullanılarak oldukça faydalı sonuçlar alınmıştır ve alınmaktadır da. Bunlara rağmen psikiyatri karşıtı muhalif tutumlar ve geliştirilmiş önyargı her ne kadar azalmış olsa da sürece çoğu insan tarafından olumlu yaklaşılmamaktadır.
Önyargıları tetikleyen ise insanın içinde yarattığı korku ve şüphedir. Yaşadıklarıyla yüzleşmekten korkan ve için için saklayan sayısız insan mefhumuna günümüzde de rastlanmaktadır.
Yardıma ihtiyacı olduğunu bile bile kendisiyle yüzleşmekten kaçınırken farkında olmadan yaşadığı hayatı daha da zora sokan ve kısır bir döngüye giren nicesi.
Önemli bir branş olan psikiyatri bilimi diğer branşlar gibi gelişme sürecini halen idame ettirmekte. Daha fayda sağlayacak, etkili pek çok ilacın bulunmasına ek olarak konuşma terapisinin de ivme kazandığı ve kulvarında daha da önemli sıçramalar yapan bir branş kısaca kabul görmese de bazı bağnaz kesimler tarafından.
Sonuç itibariyle göz ardı edilmemesi gereken en önemli nokta, insana yapılan yatırımların başarıya ulaşması ve akabinde daha kaliteli bir yaşam standardının sağlanması. Yeter ki global anlamda olsun bireysel açıdan olsun tüm önyargılar yıkılsın.
YORUMLAR
RUH SAĞLIUĞI İLE İLGİLİ KALİTELİ BİR YAZI OKUDUM.İYİ BİR PSİKOLOG ÇAĞIN İNSANINA HAYATLA MÜCADELENİN YOLUNU ÖĞRETEBİLİR.YAZINIZ ARACIĞI İLE SİZİ KUTLUYORUM.
Gülüm Çamlısoy
İşin sırrı kendimizi tanıyıp keşfetmekle başlıyor. Yeter ki tanıyalım ve keşfedelim gerek benliğimizi gerek neye vakıf olup olmadığımızı.
Günümüz koşulları gerçek mahiyette zorlamakta bizleri. Pek çok değer anlamını yitirdi.Kendimizi tanımanın ötesinde sahip olduğumuz inanç ve maneviyat da eşsiz bir ışık ve yol gösterici.
Ve sizin de vurguladığınız üzere keza yazımda da dile getirdim, işin uzmanları da önemli bir faktör gerektiği takdirde. Bilinçli ve duyarlı olduğumuz sürece hayat daha güzel ve daha yaşanılır.
Varlığınız ve yorumunuz ile mutlu oldum.
Selamlar, sevgiler sevgili gönül dostum...
Güzel ve bilgi içerikli.
Bu yıl okumak için psikoloji tercihinde bulunacağım. Aslında dünyayı anlamak için insanı önce anlamak, tanımak gerekiyor.
Yazılarınız her zamanki güzellikte.
Saygılar, Sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım.
Sevgiler, selamlar...
Benim çocukluğumda kadınların kulan misafiri olurdum bazen de duyduklarım bana çok saçma gelirdi; "Bir zaman gelecek, aşağı mahallede ağzı sıkı bir kadın varmış gidip onula dertleşsem mi, diyeceklermiş." derlerdi.
Düşünüyorum da o zamana göre saçma diye düşündüğüm şimdilerde gerçek ve o ağzı sıkılar giderek kaybolduğu için şu modern terapistlere gitmek en doğrusu galiba :(
Tebrikler Gülüm, oldukça ağır bir yazıydı ve sen bunu başarmışsın.
sevgimle
Gülüm Çamlısoy
Gittikçe ağırlaşan hayat koşulları, dizginlenemez zorluklar ve gelinen nokta.
Ve ne yazık ki git gide kendinden uzaklaşan onca insan. Sorun yaşadığının farkında bile olamazken insan bir yandan bu konunun uzmanları da geçerli bir mesleğin mensupları oldu.
Psikolojiye olan ilgim lise yıllarımdan bu yana baki kalmıştır. Bir müddet eğitimini almış olsam da her zaman için ilgimi çekmiştir. Dinamizmi olan bir bilim dalı ve bize dair.
Teşekkür ederim sevgili Emine Hanım. Ve çok da doğru ne yazık ki ağzı sıkı ve güvenilir insanların varlığı her geçen gün azalmakta ve her geçen gün kendine, topluma ve çağa yabancılaşan insanlar.
Sevgi ve selamlarımı gönderiyorum yürek dolusu...