ETÜT
Muhtar Recep dayı, seksenine merdiven dayamış,gözleri görme yeteneğini yarı yarıya yitirmiş,neredeyse sırtının kamburu çıkmış ayaklarının kendisini zor taşıdığı bir insandı.İleri yaşına rağmen köyüne hizmet edebilmek için elinden geleni yapmaya çalışıyordu.
Köyü,sarp kayalıkların çevrelediği derin bir vadinin tabanında kurulmuş,kalabalık bir köydü.Kaynağını köyün çevresindeki dağlardan alan Manastır deresi, Harıt köyünün güneyinde,değirmenler denilen yerde Yukarı Kürtün deresiyle birleşerek hırçın akan bir ırmağa dönüşüyordu… Sularında yüzen alabalıklar,zıplayarak küçük çağlayanları aştıktan sonra derenin kaynağını aldığı yöne doğru sanki göç ediyorlardı.Harşit Çayına kavuştuğu yerden itibaren alabalığa rastlamak mümkün değildi.
Değirmenlerden yukarıya, kayalıklar geçit vermiyordu.Sadece bir insanın geçebileceği kadar geçitlerden aşıldıktan sonra ince çizgi gibi kıvrılarak uzanan patika yollardan ulaşım sağlanabiliyordu.
Recep dayı köye yol yaptırmak için oldukça kararlıdır.Aylarca ile gidip gelerek validen köye yol yapılması için gerekli sözü almıştı.Bucak postanesine giderek tekrar valiliği arar.Kendisini ilgili birimlerle görüştürürler.Recep dayıya,o gün etüt yapmak üzere bir mühendis gönderileceğini söylerler.
Recep dayının sevinçten eli ayağı tutuşmuştur.Oğlu Hadi’yi yanına çağırır:
-Oğlum hadi,köye git,katırı al gel…
Hadi,sarkık bıyıklarının altından güler çaktırmadan.
-Babam gene kafayı yedi der,içinden.Babasının ak dediğine kara,kara dediğine de ak der.Babası da öyledir.
-Köyden yürüyerek geldin, dönüşte katıra mı bineceksin….
-Yok oğlum öyle değil.Akşam üzeri mühendis gelecek,mühendis beyi bindirerek köye götüreceğim…
Hadi,kendine has yürüyüşüyle yola koyulur.Babasının dediği saatlerde bucağa gelir.katırını,hayvan pazarının kurulduğu yere bağladıktan sonra babasını aramaya başlar.nerede bulabileceğini iyi bildiği için hemen bucağın tek lokantasının önüne gelerek içeriye bakar.
Babası,mühendis beye yemek ısmarlamıştır.her ikisi de yemek yemektedirler.Hadi,kafasını kapıdan içeri sokarak kesik kesik öksürür.Babası görse bile görmemezlikten gelir.
-Herhalde görmedi beni,diye düşünür.
Birkaç kez daha geldiğini haber vermek için kafasını kapıdan içeriye doğru sokarak kesik kesik öksürür.Hadi’nin karnı çok acıktığı için yemeklerin kokusu adeta onu çılgına çevirmektedir.
Belki birazdan çağırır diye beklerken babası Hadi’nin geldiğinin farkına varamamıştır.
Bekle bekle yok…Bu duruma kızan Hadi:
Ben şimdi size sorarım diyerek,şapkasını kaşının üzerine çeker, hızla hayvan pazarına doğru yürür.Katırını bağladığı yerden çözerek binmesiyle,bucaktan ayrılması bir olur.
Recep dayı,mühendisle birlikte yemeklerini yedikten sonra dışarı çıkarlar.Çevreyi inceler,oğlu Had’iyi göremez.Her gördüğüne sorar:
-Bizim deli oğlanı gördünüz mü buralarda? Bazıları lokantanın kapısında beklerken gördüklerini,bazıları da katıra binerek gittiğini söylerler…
-Anlaşılan gene deliliği tuttu bizim oğlanın…Ben yarın kaymakam beye bir gideyim,bak seni nasıl Bakırköye göndereyim, diye kızgın kızgın söylenir…
-Mühendis bey oğlum bizimki katırı alıp gitmiş.Yavaş yavaş gidelim köye…
Mühendis:
-Üzülme Recep dayı,ben yürümeye alışkınım,daha fazla beklemeden çıkalım yola…
Biraz da erzak aldıktan sonra yola çıkarlar.Değirmenler’e geldiklerinde akşam vakti olmuş,vadini içine karanlık çökmeye başlamıştır.
Recep dayı:
-Mühendis bey oğlum,sen arkaya geç sırtımdaki ceketimden tut,yolu iyi bilirim karanlıkta da yürüyebiliriz.
Recep dayının gözleri,alacakaranlıkta bile zor görür.Bir süre gittikten sonra Recep dayının adımlarını boşluğa atmasıyla her ikisinin de uçuruma yuvarlanması bir olur.Uçurumun üzerinde bir süre baygın kaldıktan sonra acıdan inleyerek kendilerine gelirler.
Recep dayı inleyerek:
- Mühendis bey oğlum,etüt yapmaya buradan yukarıya başlayalım mı? Der.
Cebinden çıkardığı benzinli çakmağı yakarak çevreyi aydınlatır,uçurumdan ağaçlara tutunarak çıktıktan sonra yollarına devam ederler.Zorlu bir yolculuktan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde köye ulaşırlar…
Eve gittiklerinde Hadi’yi evde bulamazlar.O’nu herkes severdi.Olağan üstü zekaya sahip,hazır cevaplı oluşu,olaylara mizahla karışık çözümler bulması tüm ilçe köylerinde bilinirdi.O’na Deli Hadi diyenler de olurdu.Aslında kaşlarını indirerek saf saf gülüşünün altında çok ince bir zekanın yattığını kimse anlayamazdı.Hangi köyde bir düğün olsa hemen haberini alır,ertesi gün orada hazır bulunurdu.Her gittiği yerde toplumda yaşanılan çarpıklıkları hicvederek dramatize eder hem güldürür hem düşündürürdü.Hadi,yaşadığı dönemin Nasrettin Hocasıydı….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.