- 625 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİMDİ HAYÂLLERDESİN - 2
Yaşlı adam, yıllar önce yaşadığı, unutamadığı, derin etkisinde kaldığı plâtonik aşkını, yıllar sonra internette yazdığı anı, öykü, şiir benzeri yazılarla , adeta feryat-figân duyurmaya çalışıyordu. Yine yıllar öncesinde olduğu gibi, sevdiğinin bunlardan da hiç bir zaman haberi olmayacağını, aslında çok iyi biliyordu. Yine de yazıyor, içini döküyor, rahatlamaya çalışıyordu.
Uzun bir aradan sonra tekrar girdi sayfasına ve ilk aklına gelen sözleri klavyenin tuşlarında hayata geçirmeye başladı. Hiç uğraşmadı imgeler, kalıplar, kafiyeler kullanmaya. İçinden geçenleri sıraladı ve adına şiir deyiverdi. ’ Böyle de şiir mi olurmuş ? ’, ’ Nesir mi, şiir mi yahu bu ? ’ gibi gelmesi muhtemel eleştirilere kulak tıkamayı çoktan göze almıştı.
Geç saatlerde yayına koyduğu şiiri bütün gece sayıkladı. Rüyalarında yine lise günleri canlandı. O günlerde tanıdığı ve ömrünce unutamadığı platonik aşkı bütün gece gözlerinin önündeydi.
Cep telefonu çaldığında, aklında sevdiğinin hayâli, şuursuzca sokaklarda dolaşıyordu. Sanki onu arar gibiydi. Çok tatlı bir kadın sesiydi telefondaki. Sanki yıllarca göz göze, diz dize beraberlikleri olmuş, yıllarca hoş sohbet etmiş, bu sesi dinlemeye doyamamış gibiydi.
’ Buyurun efendim. ’
’ Beyefendi , en başta özür dilemek isterim sizden. ’
’ Hayrola hanımefendi ; ne yaptınız da özür diliyorsunuz ? ’
’ Aradığım insanın siz olduğunuzdan emin değilim de, ondan beyefendi. ’
’ Peki, kimdir aradığınız ? ’
’ Ben, Fikret adında, eski bir okul arkadaşımı arıyorum. ’
’ Benim adım Fikret. Ama siz hangi Fikret’i arıyorsunuz ? ’
’ Yetmişli yıllarda, Pendik Lisesi’nde beraber okumuştuk . ’
Heyecanlandı adam. Çok sağlam sandığı kalbi hızlı atmaya başlayınca korkmaya başladı. Aradığı adamın kendisi olduğunu düşündükçe, karşısındaki insanın da o olması ihtimali, heyecanını doruk noktasına çıkartıyordu. Hiç de titremeyen elleri, tıpkı sesi gibi titremeye başladı. O anda telefonunu düşürebilirdi.
’ Alo ! Beyefendi orada mısınız ? ’
’ E..evet..hanımefendi ; buradayım. Devam edin lütfen. ’
’ Soyadı da T... olacaktı. Fikret T.... !
Eski soyadıydı bu. Yıllar sonra, rahmetli babasından veraset ilâmı çıkartırken, yanlış olduğunu söyleyip değiştirmişlerdi soyadını,tıpkı yıllar önce askerlik yoklamasında değiştirdikleri gibi. Şu anda bu yanlışlıklardan dolayı üçüncü soyadını kullanıyordu yaşlı adam.
’ Ben oyum hanımefendi ; Fikret T... Peki ama ya siz, siz kimsiniz ? ’
Aslında bu soruyu sorarken, içinden dua ediyordu o olması için. Sanki yıllardır beklediği an o andı. Onunla telefonda da olsa konuşmak, neredeyse son arzusu gibiydi. Gözlük camlarının ıslanmaya başladığını hissetti. Yıllardır, dökülmeyen, doğru dürüst ağarmayan saçları yüzünden, yaşını göstermediğini söyleyenlerin bilemediği, göremediği yaşlılığı, işte bu gözyaşlarında gizliydi aslında. O kadar kolay akıyordu ki bu yaşlar ; bazen sebebini kendisi dahi anlayamıyordu. Bir gün bir yerde okumuştu : Kendiliğinden akan gözyaşları, aslında kalbin ağlamasıydı.
’ Ben B.E. Hani şu Lise birde yan sınıfta, iki ve üçte aynı sınıftaydık. Son sene tam da arka sıranızda otururdum ; hatırladınız mı ? Numaram da beşyüzyirmiyedi idi.. ’
’ Nasıl hatırlamam, nasıl unuturum sizi ? ’
’ Şey, Fikret bey ; fazla zamanınızı almayayım ama sizinle en kısa zamanda, yüz yüze , mutlaka görüşmem gerekiyor. ’
Heyecanı iyice arttı. Bu defa telefonu gerçekten düşüyordu elinden. Ne diyeceğini bilemiyordu. Daha doğrusu duyduklarına inanmakta güçlük çekiyordu.
’ Fikret bey ; orada mısınız ? Görüşebilir miyiz sizinle ? ’
’ Tabii, tabii ! Elbette görüşürüz. Nerede ve ne zaman ? ’
’ B....ü bilir misiniz ? ’
’ Sizin hastane mi ? ’
Bu defa kadın duraksadı. Adamın hastaneyi nereden bildiğine şaşırmıştı. Eğer biliyorsa, daha önce neden gelmemişti. Yoksa gelmiş de uzaktan mı izlemişti onu ?
’ Şey, affedersiniz ; bir arkadaş söz etmişti de oradan biliyorum. ’
’ Peki, hiç geldiniz mi, bulabilecek misiniz ? ’
’ Gelmedim ama semti az çok biliyorum ; bulabilirim. ’
’ Telefon numaramı lütfen kaydedin. Gelmeden önce mutlaka arayın. En kısa zamanda bekliyorum. ’
’ Mutlaka geleceğim. ’
Sabah özenle duşunu alıp traşını olurken, hayli ilerlemiş yaşına rağmen dökülmeyen, fazla ağarmayan saçlarını, tıpkı lisedeki günler gibi taradı. ’ Şaşıracak ; saçlarımın peruk oluğunu bile sanabilir. Tutup çekmesini söylerim ben de. Ancak öyle inanır gerçek olduğuna . ’ diye sayıklıyordu. Yalnız çok güzel kıyafetlerinin olmadığı gerçeği cesaretini kırmıştı. Doğrusu yeni ve güzel giysiler alma imkânı da yoktu o sıralar. Biraz düşkün görünecekti.
Deniz otobüsündeyken aradı telefonla, yolda olduğunu söyledi. Onun da müsait olduğunu, beklediğini öğrenince yine heyecanı artmaya, kalp atışları hızlanmaya başladı. Kolay değil, kırk yıl önce tanıdığı , hemen hemen o kadar yıldır görmediği, plâtonik aşkını, hayatının aşkını, yıllardır unutamadığı, hayallerinden çıkaramadığı sevdiğini görecekti, kısa bir zaman sonra. Üstelik o aramış ve çağrmıştı da.
Hastaneye yaklaştığında, bütçesine oldukça ağır gelen fiata bir buket çiçek yaptırdı onun için. Müracaatta kime geldiğini anlatması hiç de zor olmadı. Çok şeyini biliyordu. A. ve R. Kliniğinde Uzman Doktor olduğunu, yeni soyadını, hepsini biliyordu.
’ B.. hocaya mı geldiniz ? Randevunuz var mıydı ? ’
’ Evet. Kendisi beni bekliyor olacak. ’
’ İsminiz beyefendi ? ’
’ Fikret T..
Şaşkın şaşkın bakan kız, bir taraftan da telefona sarıldı.
’ B.. hocam. Fikret T. adında bir bey geldi. Sizinle görüşmek istiyor. ’
’ Hemen odama gönder. ’
Yine şaşkınlığını pek gizlemeyen kız, odaya nereden gideceğini tarif edip gönderdi adamı.
Kapıda karşıladı Doktor hanım. Elindeki çiçekleri uzatırken düşme tehlikesi atlattı adam. Yıllardır görmediği sevdiğini karşısında gördüğünde tanımakta zorlanmadı, şaşırmadı . Tıpkı internette gördüğü resimlere benziyordu. Yaşlanmıştı onun gibi ama, yine güler yüzlü, bakımlı ve mütevaziydi. Çok iyi karşıladı onu. İçeriye buyur edip, makamına değil de karşısına oturttu. Çiçekler için teşekkür edip ne içeceğini sordu.
’ Çay olabilir .’ dedi adam Daha sonra cesarete gelip ;
’ Bu çiçekler, yıllar önce, benim ilgimi fark edip, bana cesaret vermek, benimle tanışmak için bizim sınıfa kadar geldiğin, fakat benim şaşırıp nasıl davranacağımı bilemediğim, hatta kaba davrandığım o gün için olsun. Lütfen kabul edin. ’ dedi.
Hatırladı o günü kadın. Gerçekten de aynen öyleydi. O gün onun tüm iyi niyetine rağmen, kaba davranmış hatta kovmaktan beter etmişti kendisini.
’ Anlatın bakalım Fikret bey ; nasılsınız, neler yapıyorsunuz yıllardır? ’
’ Doğrusunu isterseniz ; yuvarlanıp gidiyorum demek en doğrusu olacak benim için. ’
’ Niye öyle söylüyorsunuz canım..’ İyisiniz , sağlıklısınız işte ; ne güzel. ’
’ Beni boş verin, kendinizi anlatın . ’
’ Merakımı mazur görün ; peruk mu kullanıyorsunuz siz ? Ne oldu o güzelim saçlarınıza ? Yola yola bitirdiniz mi yoksa ? ’
’ Size zamnında ne yanlışlarım oldu. O saçları benden çok siz yolmak istemişsinizdir haklı olarak. Gelin şimdi, peruk olup olmadığını kontrol eder gibi, tutup çekin şu saçlarımı. Hem yılların acısını çıkartmış olursunuz hem de anlarsınız ne olduğunu . ’
’ Size kızdığım günler çok oldu gerçekten. Evet, o saçları yolmayı da arzu etmedim değil. Fakat, yıllar sonra düşündüğümde, kendi hatalarımı da görebiliyorum. ’
’ Hayır hayır ; asla hatanız yok sizin. Tüm hatalar da, yanlışlar da, günahlar da benim. ’
’ Siz beni sevmiştiniz Fikret Bey. Bana değer vermiştiniz. Yetişme tarzınızdan, başınıza gelenlerden, sosyal durumunuzdan dolayı açılamıyordunuz, üstelik kaçıyordunuz benden.
’ Kaçmak zorundaydım. Size zararım dokunmasını istemiyoırdum. Sizi mutlu etme şansım yoktu benim. ’
’ Ben size, yani aşkıma sahip çıkmalıydım. Siz konuşamasanız ben konuşmalıydım. Bana açılmanız için yardımcı olmalıydım. Size cesaret vermeliydim, umut vermeliydim. ’
Duraksadı adam. Gerçekten bunları istese yapabilir miydi sevdiği ? Eğer yapabilseydi, bu aşkın sonu güzel biter miydi ? Mutlu olabilirler miydi ?
’ Hayır, hayır. Siz en iyisini, en doğrusunu yaptınız. Benden size mutluluk değil, mutsuzluktan başka bir şey gelmezdi. Böylesi en güzeli en doğrusuydu.’
’ Kaç cocuğunuz var Fikret bey ? ’
’ Dört. Sizin de iki galiba ? ’
Kızar gibi oldu kadın.
’ Siz nereden biliyorsunuz ? Yoksa internetten, sosyal medyadan beni mi takip ediyorsunuz ? ’
’Yooo. Bir arkadaş söylemişti. ’
’ Okuldan kimlerle görüşüyorsunuz ? ’
Utandı adam, kızardı. Yalanı meydana çıkmıştı. Sosyal medyadan onu takip ettiği gün gibi anlaşılmıştı.
’ Hiç kimse. Sadece Ayşe öğretmenle bir kaç kez görüştüm o kadar . ’ derken başı öndeydi.
’ Neyse, gelelim şimdi asıl konumuza. ’
İşte şimdi ciddileşmişti kadın. Onu aslında niçin oraya çağırdığını, görüşmek istemesinin sebebini söyleyecekti.
’ Buyurun, sizi dinliyorum B.. hanım.
’ Bakın Fikret bey. Sizinle yıllar önce tanıştık. Aramızda bir şeyler geçti ya da geçmedi. Fakat şimdi ikimiz de evliyiz. Eşlerimiz, çocuklarımız var.
’ Evet. ’ derken tam bir suçluluk duygusu kaplamış, yine gözlüğünün camları ıslanmaya başlamıştı.
’ İnternette yazdığınız bazı yazı ve şiirler arkadaşlarım tarafından fark edilmiş. Gösterdiler, ben de bir kaçını okudum. Güzel şeyler yazmışsınız. Yalana, yanlışa baş vurmayıp bana övgüler yağdırmışsınız aslında. ’
’ Teşekkür ederim. ’
’ Ben size teşekkür ederim. Böyle övgüler almak, değer verilmek elbette ki çok güzel. Fakat, evli, çoluk çocuk sahibi bir insan için zararlı olabilir bunlar. Eşim ya da çocuklarım da görebilir, yanlış anlayabilir ve tepki gösterebilirler. ’
’ Anlıyorum B..hanım. Hemen gider gitmez hepsini sileceğim ve bir daha yazmayacağım, sevmeyeceğim diyemem ama en azından internette yayınlamayacağıma, başkalarına okutmayacağıma söz verebilirim. Her şey için de özür dilerim. ’
’ Asıl ben sizden özür dilerim. Son arzunuzun benimle mutlaka konuşmak, sevginizi, aşkınızı anlatmak istediğinizi okumuştum bir yazınızda ; keşke bu görüşme öyle bir görüşme olabilseydi. ’
Ayağa kalktı, tokalaştılar. Kadının cep telefonu ’ Nasıl Geçti Habersiz ? ’ şarkısının müziğiyle çalınca çok şaşırdı.
’ Sizin telefonuz da mı o müzikle çalıyor ? ’ sorusuna cevap alamadı, tekrar tekrar sordu, telefon ısrarla o müziği çalmaya devam etti. Ta ki yaşlı adam istemese de uykusundan, hayalinden, rüyasından uyanana kadar..
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.