- 823 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Başkaları için yaşıyoruz, vesselam!...
Oğlum, başka bardakla su içsene…
Neden anne?
Misafir bardaklarından o, kırılırsa üzülürüz…
…..
Bey, misafirler gelecek bu gece yemeğe, kasaba uğra, manava, markete, vs…
Şekerim, biliyorsun, bu aralar biraz sıkıntımız var, olduğu kadarıyla yetinsek?
Aaa… Olur mu canım öyle, ayıp olur sonra!...
….
Oturulmayan kocaman bir salon, evin en güzel mobilyaları… En alımlı bardaklar, tabaklar, kristal küllükler, muhtemelen bir de yapma ya da plastik çiçekler… Temizlikten temizliğe, bir de misafirlere açılan bir kapının ardında durur da dururlar…
O yüzden hiç misafir odası olsun evimde istemedim!
Ama sakındığım bazı bardak çanaklar olmuştur, zaman içinde…
Hani, çok beğeniriz de, kırılmalarından endişe ederiz, işte öyle… Yoksa, hiç doğru dürüst misafir kabul etmedim ki evime…
Gelenler mi? Aman, canım, onlar arkadaşlar, dostlar, akrabalar…
En kötü halimizi bile severek paylaşanlar…
Şık, renkli bardakları, çanakları, sabunları, havluları falan çok severim, alır alır eve getiririm, şöyle gözümü okşayacakları bir yere koyup, bakıp bakıp keyiflenirim…
Öyleydi yani… Ta ki, oğlum kendi bardaklarını, tabaklarını kendisi almaya başlayana kadar.
Aaa, annecim, diğer bardaklardan neden kullanmadın ki, dedim, bunlarla içmek hoşuma gidiyor dedi!...
Baksana ne güzeller…
Haklıydı çocuk!...
Göz zevkine alıştır alıştır çocuğu, yüksek tut estetik çıtasını, sonra da gündelik bardak kullansana de…
Haklıydı yani, beğendiğimiz şeyleri biz kullanmayacaktık da, kim kullanacaktı!...
Gerçi, benimkisi kıyamama derdiydi, ama…
Ne anlamı vardı ki keyifle kullanamadıktan sonra kenarda duran hoş objelerin?
Kim bilir, ufacık bir depremde hepsi birden kırılıp gidecekti…
…..
Temizlik her evde iyi kötü yapılır, yaşanılan mekandır, ama misafir temizliği bizlerde biraz da farklıdır!
Hoş, “misafir” diye adlandırdığım gruplar vardır, gittiği yerde, yer, içer, dedikodu yapar, o arada da evin ve sahibinin eksiğini arar…
Bu türlere karşı bir eylem olarak başlamıştır diye düşünüyorum bu misafir temizliği, misafir bardakları, misafir börek ve pastaları…
Ama… Almam ki böylelerini evime, zaten kaç saatlik vaktim oluyor ki iş dışında!...
Alsam da, rast gele, iplemem ki…
Yoksa, ipleyenler de mi dahiller aynı gruba?
……
Misafir terliği, masa örtüsü, misafir havlusu!...
Offf… Zor bir hayat!...
Kuruyan çamaşırları zar zor toplarken, bir de gruplayacağım: Hah, bunlar bizim, bunlar da misafirlerin… Sakın elleşmeyin!
……
Bir de hastalık çamaşırları vardır, bazılarının… Oooo, canım Gülhan Hanım’cığımın, yani anneciğimin de var, hiç kullanılmamış birkaç gecelik, çamaşır, çorap, vs…
Geçenlerde gösterdi bana, bir çanta hazırlamış kendine…
Ne anne, Allah aşkına bunlar?
Hastalanırsam, hazır olsun dedim…
Aaa… Ay anne, ne güzel bir gecelik bu böyle!
Beğendin mi?
Offf… Hem de çok… Ne de yakışır o güzel tenine…
Biraz utangaç, biraz mağrur bir ifade annemin yüzünde…
Anne ya, giysene bunları, hastalandığında kim senin çamaşırına bakacak ki?
Çoğu kadının korkusudur, acil bir hastalıkta, acil bir doktor gelir, ya da hastaneye gidilirse, tertemiz olmak… Ya olamazsa?
Oysa… O acil durumlarda her bir çamaşır kesiliyor makasla…
O acil durumlarda, altlarına yapabiliyor hastalar…
Hele hele, yoğun bakıma çırılçıplak alınıyorlar…
Altlarında yetişkinler için bez…
Demedim tabii ki bunları anneme, gerekte yoktu ki…
İkimiz de susmuştuk saniyelik, o saniyede ikimiz de babamı anımsıyorduk, yoğun bakımda…
Hiç kullanılmamış atletleri elimizde…
….
Canımız çok sıkkındır, ama misafirlikte yapıştırma bir gülücük vardır yüzümüzde…
Çok mutluyuzdur, fazla da söylemeyiz, aman neme lazım, nazar mazar değer…
Falan filan…
Üçüncü kişiler diyorum, kendinin, sevdiklerinin dışında kalan gruba, bu kadar önemsendikçe, aynı ölçüde önemsenmek mi istiyor insan?
O yüzden mi sorgulanıyor, ay onlar geldiklerinde ben baklava börek yaptım, bir de yanına sarma, o nasıl ağırladı, bir kek bir poğaça!...
…
Misafir ağırlamak, mutlu ayrılmasını sağlamak güzel bir duygudur, kendinizden bir şeyler çalmadıkça!...
Kendimizi ağırlamayı öğrenmemiz gerek, iş işten geçmeden…
Başka türlü mutlu olamayacağız bir türlü yoksa!...
Gülgün Karaoğlu
Mart,31/08
YORUMLAR
Haklısınız.Kendine değer vermeyen bireyleriz.
Kendine saygı duyan değer veren insanlar hata yapmamak için çok dikkatli davranırlar.Misafirinede gerekli değeri verirler. Abartmazlar, dolayısıyla beklentiye girip karşılık beklemezler..
.kENDİNE SAYGI DUYAN GÜVENEN BİREYLERDEN OLUŞMUŞ TOPLUMLADA SUÇ ORANI AZALIR VE DAHA HIZLI GELİŞİRLER...