- 1139 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
KADIN GÜNAHA YAKIN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KADIN GÜNAHA YAKIN
Henüz birkaç yılı doldurmuştu evlilikleri . Mutlu bir aileydi , yaramaz küçük bir oğlanla süslü birliktelikleri. İstanbul’da kızın ailesine yakın tutmuşlardı evlerini. Kız tarafı oldukça aktif bir yaşam içindeydi. Sürekli yemekler düzenlenir, yazlıklara , gezmelere yedi sülale birlikte gidilirdi.
Kız tarafının , henüz karşılaşmadıkları bir kuzenleri Almanya’ dan kesin dönüş yaparak İstanbul’ a gelmiş ve onların iki sokak altında ki , kiralık bir eve yerleşmişlerdi. Genç kadının bir oğlu vardı ve çok mutlu görünüyordu. Kocası Tunç Bey , bir Alman firmasında Türkiye temsilcisi olarak çalışacaktı.
Yemek, o akşam iki oğlan çocuğunun yarı oyun , yarı kavga ve itişmeleri ile geçiyordu. Almanya’ da güzel bir butik işlettiklerini , burada da aynı işi sürdüreceklerini konuşuyorlardı. Çocukları altı yaşında olduğu için onu yuvaya verebileceklerini , okul ile konuştuklarını ve çok beğendiklerini anlatıyorlardı.
Yasemin Hanım, kahverengi mini bir deri etek ve üzerine krem rengi bir bluz giymişti. Yüksel topuklu ayakkabılarını, Afrodit ‘in beyaz mermer sütundan heykelince dolduran enfes bacaklarını, ‘Nasıl olsa artık akrabayız’ diye düşünerek hiç örtme zahmetinde bulunmuyordu. Oğlu aslında oldukça uslu sayılırdı. Alman terbiyesini , asık suratlı babadan aldığı belliydi. Tunç Bey ‘le siyasi görüşlerinin tamamen zıt olduğu daha ilk yemekli toplantılarında ortaya çıkmıştı. Koca ,sanki eski bir gestapo gibiydi. Bütün gücü ile Hitler’ in felsefesini savunuyor, kendi milleti de dahil olmak üzere bütün dünya insanlarını ikinci sınıf yaratıklar olarak görüyordu.
Yasemin Hanım ise ondan çok uzak görüşlere sahipti. En çok , “ Yeşiller Partisini” tuttuğunu , hayatın yarısının da gülmek eğlenmek ve sevmek üzerine kurulu olması gerektiğini , teknoloji yarışının yanlış olduğunu söylüyordu. Türk yemeklerine hasret kaldığını, kuzeninin çok iyi bir aşçı olduğunu teşekkürlerle , iltifatlarla anlatıyordu. Sarı bir Alman domuzuna benzeyen kocasında , beğeni ifade eden en ufak bir mimik bile görünmüyordu. Buzlukta unutulmuş tavuk etinden farksızdı suratı.
Çocuğa yemek yedirmek için ikide bir da masadan kalkıp eğilerek deri etek altındaki güzel bacakları ile doyumsuz ziyafetler çeken Yasemin’ e bakmamak için , ev sahibi bütün iradesini kullanıyor ama yine de gözlerini bu güzel kadından esirgeyememekten sıkıntılar yaşıyordu. Eşinin masa altından onu tekmeleyerek ‘Önüne dön’ ikazları bile bazen geçerli olmuyordu. Üstelik Yasemin , yere çöktüğü halde masadaki sohbete de laf yetiştirerek bakışları esir almaya devam ediyordu.
Bu hoş geldin yemeği , bütün yemeklerde olduğu gibi beğeni ve,
“Bize de bekleriz , mutlaka yazlığa buyurun, çocuklar biraz hava alsınlar” lafları ile sona ermişti. Ayrılırken Yasemin’in adamı yanaklarından öperek veda edişi bile pek çok mesajı ona iletmişti . Düğmeleri epey açık olan bluz den taşan iri göğüsleri , genç erkeğin aklından hiç çıkmayacaktı. O gece yatakta sarıldığı kadın , belki eşiydi ama hayalinde Yasemin olacaktı. Bu kuzen evlerine hiç gelmese daha mı iyi olacaktı ne?
Bir ay sonra Bakırköy çarşı içinde açılan çok şirin ve kalite akan dükkanın açılışına gitmişlerdi. Tunç Bey gelmemişti . Kavga ettikleri , Yasemin Hanım’ ın birkaç kinayeli kelimesinden belli oluyordu. Akrabaların çoğu oradaydı. Kadınlar kendi bölümlerinde ilk defa gördükleri muhteşem yeni model elbiseleri, aksesuarları alırken , erkekler de kendileri için bazı takım elbiselerin provalarını yapmaktaydılar . Beğenilenler o gün değil, birkaç gün sonra teslim edilecek , dükkanın mostrası bozulmayacaktı.
Delikanlı , hanımların ve beylerin neşe ve espri dolu gruplarından biraz uzakta masadaki içkilere daldığı bir sıra Yasemin’in güzel gözlerini, upuzun kızıl-kestane saçlarını yanında bulmuştu.
“Neden yapayalnız ve uzaklardasınız?
“Bilmem , ya siz neden tarifi gözlerinizden okunan gizli bir mutsuzluk içindesiniz? Yani bu güzel ve sizin için çok anlamlı olması gereken günde Tunç Bey neden aramızda değil?”
“Onu size anlatmaya kalkarsam , ceketinizin küçük cebinde duran o küçük mendil, göz yaşlarımı dindirmekte yetersiz kalabilir. Birlikte bir duble içmeye ne dersiniz? Şu an buna çok ihtiyacım var. Safari sever misiniz?
“Safariye bayılırım, insana Afrika sıcağını, doğanın tertemiz ekolojik düzenini, saflığı anlatır.”
Bu iltifat, fıkra , tebessüm ve beğeni dolu sohbete ; Yasemin onun eline dokunarak , şerefine kadehler kaldırarak devam ederlerken, adamın karısının yanlarına gelip,
”Sen ne alacağına karar veremedin mi ? “ diye asık suratla yaptığı ikazla son noktayı koydular.
“ Hayatım müsaade edersen eşini ben giydirmek istiyorum. Senin de benim zevkimi çok beğeneceğine eminim. “
Adam elinde kadehi ile erkek reyonu önündeydi şimdi de , Karısı arkasından bakakalmıştı. İçinde karısını incitmiş olmanın üzüntüsü vardı. Ama bu kadınla yaşadığı birkaç dakika bile onu mutluluktan uçurmuş, gençlik çağlarının Pendik sahillerinde , bir elinde ucuz şarap şişesi , cebinde sarı leblebilerle boynuna doladığı kolu, birisi görecek diye durmadan iten , eski sevgiliye götürmüştü. Şu kadın , karısının kuzeni olmasa ne vardı ki sanki?
“Bir ay sonra oğlumun sünnet düğünü var. Yani Haziranın son haftasında . Söyleyin bakalım gelirken ne giyeceksiniz? “
“Bilmem , siyah elbisem var. Onu giyerim herhalde.”
“Siyah mı? Sizi ben o en güzel bahar ayının akşamında beyaz bir takım elbise içinde hayal ediyorum. Lütfen şu takım elbiseye bir bakın”
O gün beyaz elbiseyi; içine mavi gömlek ve ona çok uyan ipek kravat, kemer ve ayakkabı ile aldılar.
“Gel bakalım kuzen , şimdi de senin ne giyeceğine karar verelim. (Kadın bu cüretkar yönlendirmeye biraz bozulmuştu) Ama şekerim, kavalyenin beyaz giydiği yerde ,o elbise ile olamazsın. Bu sefer kendini bana bırak, seni temin ederim pişman olmayacaksın.”
Sonunda nihayet alış veriş bitmiş, kasaya doğru yaklaşmışlardı.
“Ay Yasemin’ çiğim, bu fiyata o kadar çok elbise alınmaz . Sen daha ilk gün bu kadar indirim yaparsan, bu dükkan nasıl kazanacak? Lütfen hesabı biraz yükseltin hesabı.”
Yasemin , adamın uzattığı kredi kartından çektiği fişi uzatırken ,
“Güle güle giyin. O gece düğünün en yakışıklı erkeği siz olacaksınız. Biraz da saçlarınız uzun olsa , aynı Glenn Ford gibi olabilirsiniz.”
Karısı bu benzetmeye hemen itiraz etmişti.
“ “Ama şekerim , Glenn Ford’un saçları hep kısa değil midir? Hem neresi benziyor ki esmerliğinden başka?” Gerçekten saçlarını hep kısa kestiren adam , son bir ay hiç tıraş olmayarak saçlarını uzatıp , aynaya da Glenn Ford’a benzeyip benzemediğini anlamak için defalarca bakarak , onun piyasada ki filmlerini takip eder olmuştu.
Birkaç gün sonra adam elbisesini almak için dükkana gittiğinde Yasemin’in sitemleri ile karşılaştı.
“Kaç gündür yoksunuz, yoksa dedim elbiseyi beğenmedi mi?” Adam elbiseyi prova etmek için giyerek kabinden çıktığında ağzında ki birkaç toplu iğne ile paçalarını ayarlamak üzere yere çökmüştü Yasemin. Diğer tezgahtarların “Abla sen zahmet etme , biz alalım paça ölçüsünü “ demelerine rağmen onları duymuyordu bile.
Adam onun yere çökmesinden çok tedirgin olmuştu. Omuzuna dokunan adama alttan bakışlarla,
“Ay müsaade edin . Ön ve arka paça uzunluğunu ayarlıyorum .O gece kusursuz olmalısınız”
Adam yukarıdan, onun iri göğüslerine ve sıyrılan eteğinden görünen nefis bacaklarına bakıyor, onun alçakta durmasından başka bir haz duyuyordu. Sanki o duruş…
Düğün çok güzel bir açık alanda oluyordu. Arabalarını park ederken , adamın rastladıkları diğer akrabalardan sıyrılıp, kucağında oğlu ile acele edişi eşinin gözünden kaçmıyordu. Yasemin onları beyaz bir tuvalet içinde karşılamıştı. Yere kadar uzanan elbisesinin iki yanında derin yırtmaçlar vardı. Omuz ve göğüslerini oldukça öne çıkartmış, kızıl-kahve saçlarına hırçın deniz dalgaları sermişti.
Adam onun diğer konuklarla selamlaşmasını uzaktan izliyor, açık ayakkabılarından beyaz ojelerle gülümseyen şekilli , küçük ayaklarına , ellerine dünya sanki onunla durmuş gibi bakıyordu. Bu kadın gerçek bir güzel olarak doğmuştu. Karısına bakarak içinden ,
“Yahu ben, manyak mıyım neyim? Evet o çok güzel ama benim karımın da ondan geri kalan bir tarafı yok ki. Bu Yugoslav kökenliler ne kadar da benziyorlar birbirlerine. Hem benim karım, iyi bir ev hanımı. Üstelik bana ve çocuğuma da çok iyi bakıyor. Aynı donu, çorabı bana hiç ikinci gün giydirmedi. Pantolonlarımın ütüsünü kıskanır arkadaşlarım. Ama eksik bir şeyler olmalı.
Evet, evet o frekans yok . Üst üste gelmesi gereken , aynı dili ,aynı zevkleri taşımayı , paylaşmayı beklediğim çoğu şey benimkine verilmemiş. Korkunç bir temizlik hastalığı var. Oraya girme , ona dokunma, ayakkabılarını öyle bırakma vır vır vır.
Köpeğimi, arkadaşlarımı sevmez, motoruma binmez , örnek hep başkaları ve babasıdır. Dertlerimi hep içime atarım , çünkü öğretmenim olup ders vermeye , suçumu yüzüme vurmaya , onu bunu örnek göstermeye kalkar. Şu nefret ettiğim ilk okul öğretmenime ne kadar da benzer o hallerinde.
Temizlik , temizlik diye beni evin salonuna bile sokmaz ama ben güzel yemekler, fiziksel varlığı ile bir de çocuğumuzu düşünerek mutlu olmaya çalışırım. Aman bu yuva bozulmasın diye. S.ktir lan”
Düğün oldukça güzel geçmişti . Epey eğlenildi gülündü ama Tunç Bey’in siyah elbise ile gelmesi ,siyahtan nefret eden Yasemin için bir tenakuz oluşturuyordu. Bir ara Yasemin, dans ederlerken yanlarına yaklaşıp,
“Demedim mi saçlarını biraz uzatırsan Glenn Ford’a benzeyeceksin diye. Elbiseniz ve saçlarınız sizi buranın en yakışıklı erkeği yapıyor. Çok şanslısın kuzen”
Birkaç hafta sonra adamın iş yerine gelen telefonun öbür ucunda ağlayarak konuşan Yasemin, onu dükkanına çağırıyordu. Oysa adam artık onu görmekten ve düşeceğinden emin olduğu uçurumdan sakınmak için kararlar almıştı.
Neden bu böyle oluyordu? Oturduğu koltuktan,
“Kaldır poponu, Yasemin kötü durumda olmasa , böyle ağlayarak telefon açmazdı, kaç haftadır görmüyorsun üstelik. Mutlaka önemlidir. Hadi durma , fırla yerinden ” diye onu ,ona koşturan kimdi acaba?
Adam süratle arabasına atlayıp onun dükkanına gitti. Dükkandaki tezgahtar kızlara aldırmayarak ona sarılan kadın , ağlamasını iç çekerek sürdürüyordu. Adamın sildiği göz yaşlarının yerini yeniden akanlar dolduruyordu. Adamın gelişi onu daha da duygusallaştırmıştı . Onun uzattığı mendille göz yaşlarını silerek , biraz daha sakince, kulağına fısıldadı.
“ Haydi gel birlikte bir balık yiyelim. Başıma gelenleri sana anlatmak , senin de fikirlerini almak istiyorum. Birer duble de öğlen rakısı patlatırız , tam da lüferin zamanı şimdi.
Adam “ Olur” dercesine başını sallayınca kadın biraz önce ağlayan o değilmişçesine sevinçle , az ileride duran arabaya doğru yürüdüler. Oturduklarında, Yasemin çantasından bir kaset çıkartarak adama uzattı.
“Bunu sana aldım. Çaldıkça beni hatırla”
O zamanların yeni kasetini sürmüşlerdi teybe.
“Benim olsan seni , bir gül gibi koklar sararım,
Ahh , ahh , ahh Yasemen,
Saçlarını her gece okşar tararım
Geleceksin diye her gece
Seni bekler ararımmmm
Ahh ,ahh , ahh Yasemen”
Florya’da denizin üzerinde kazıklarla duran ama çok kaliteli ürünler sunan tanıdık bir restorana gittiler. En uç masada, denizin adeta üzerinde oturuyorlardı. Restoranda kimse yoktu sanki. Balıklara ekmek atarken gülüştüler. Çingene kızdan , kırmızı gonca gülün en güzelini seçerek ona uzatmıştı adam.
Masaya buzluk içinde gelen 70 lik Yeni Rakı, mezeler yığıldıkça ne güzel görünüyordu. Adam ,Yasemin’ den onu üzen şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalıştıkça, o umursamaz tavırlarla , restoranda çaldırdığı yeni şarkısına eşlik ediyor ,kadeh kaldırarak kahkahalar atmaya devam ediyordu. Artık adam da üstelemez olmuş şarkıyı onun gözlerinde söylüyordu. Aynı şarkıyı defalarca çaldırdılar. Öğlen rakısı ikisini de biraz çarpmıştı. Lüferleri , elleri ile yerken restoranın ikramı olan fırında tahin helvası ve kalp şeklinde özel hazırlanmış meyve tabağı , masaya doyulmaz bir ahenk katmıştı.
Yemekten sonra sahilde biraz yürümek istediler.
“Koluna girebilir miyim enişte ciğim ?
Koluna girip , başını da omuzuna yaslamış ama derdinin ne olduğunu hala söylememişti.
“Ne kadar adaleli ve sert kolların var. Kuzenim seni herkesten kıskanmakta çok haklı bence “
Sonra bir ağacın altında oturdular. Deniz oturdukları yerden ayaklarının altında duru bir bardak su gibi uzanıyordu. Sonbaharda son bir güneşin son ışınlarıyla her şey ıpılıktı. Adam saatine baktı ;
“Hay Allah , şu akrep ve yelkovan biraz dinlenemez mi? Gelin size güzel bir lüfer ,yanında kavun ve rakı ısmarlayayım. Biraz zaman , olduğu yerde dursun. Şu mutlu anımı bozmayın be dostlarım.”
“Ay bana da bir uyku bastırdı , o kadar mutlu ve güzel hayaller içindeyim ki, dizlerine uzanıp uyumak istiyorum. Sence bir sakıncası olur mu?”
Adam dizlerinde yatan bu güzelliğe hayal mi gerçek mi diye inanamayarak eli ile onun omuzuna dokunmuştu. Ne kadar da tatlı bir uykudaydı. Mutlaka rüya görüyordu ama kimi veya neyi gördüğü bilinmezdi. Saçları gerçekten çok güzeldi. Gelirlerken arabada çaldıkları “ Yasemen” adlı şarkıyı hatırladı.
“Ah bebeğim , sen benim olsan senin kuaförün olur her gece bu ipek saçlarını tarardım , tarardım ,tarardım. Eeee sonra? (Bu soru şeytandan geliyordu) Yani sonra ne olabilir ki bay şeytan? Hadi kalk Yasemin, saçlarını bir yere dayama, bozulmasın diyerek, onu uğurlardım . “ Karaktersiz yalancı….
Hafifçe saçlarını okşadı. Ne kadar dolgun göğüsleri vardı. Çocuğu bu emzirmedi diyelim , kocası da dokunmamış mıydı sanki ? Gömlek düğmelerinin arasında azıcık görünüyorlardı üstelik. Ama yetmezdi , meme uçlarını da görmek istiyordu. İnce uzun parmakları ne kadar kendinden emin yapıyordu onu. Sonra kadının kulaklarına takıldı gözleri. Beyaz teni kulaklarında o kadar inceliyordu ki, adeta şeffaf bir saydamlıktı kulakları. Küpe takmak için deldiklerinde , acımış olabilir miydi?
Adam hiç kıpırdamadan onu incelerken Yasemin birden gözlerini açmıştı. Gülümseyerek;
“ Beni hiç uyutmadın enişte” demişti. Oysa adam o uyanmasın diye hiç kıpırdamamıştı bile.
“Şu kafama batan şeyi, başka tarafa çekemez misin? Aklımı , beynimi karıştırıyor da”
Adam utançla toparlandı . Kadın da kalkmış saçlarını eliyle düzeltmekteydi. İlk konuşan adam olmuştu;
“Yaptığımız doğru değil Yasemin . İkimiz de evliyiz , üstelik de akrabayız.”
Yasemin adamın yorumuna oldukça kızmıştı.
“Doğru olan ne var hayatta dersin , haa ne var söylesene? Mesela benim evliliğim ,sana yaklaşmamdan daha mı doğru? Yoksa katlanmaya çalıştığım dünyada her şey mi yanlış? Benim kadınlık duygularım ne olacak? Beğenmek, onu içine , canına sokmak yanlış da , rol yaparak kocama iyi bir eş mişim gibi görünmek , insanlara sahte mutluluklar göstermek mi doğru sence?”
Adam cevap vermek istemedi. Bu oyun bitmeli, bu kadarı bile hoş bir serüvendi , anılarda kalmalı, onu sülalesine rezil etmek sana yakışmaz, biraz da içki var işin içinde diye düşünüyordu.
Kalkmış, yola inmişler , birkaç adım atmışlardı ki, avuçlarında ki minik ellerin sıcaklığı ile irkildi. Daha çok erken , gitmeyelim ,diyen nemli gözlerden, adama sıcak hareler fışkırıyordu. Adam birden durdu. Bir şeyler söylemek istediği , sanki boğazına kaçmış koca bir ayva parçası varmışçasına susarak yutkunmasından belli oluyordu.
“Kuzenin annesine gitti. Ev bu gün boş. Bilir misin bir Rus atasözü vardır.
‘Ya bu toprak yarılır, ya bu kazma kırılır’ der. “
Önce adam süzülmüştü apartmanın girişinden . Açık bıraktığı daire kapısından giren Yasemin, Kuzeninin terliklerini giymiş , çantasını yemek masasının üzerine bıraktıktan sonra, mutfaktan bir bardak buzlu su alarak yatak odasına doğru yürümüştü.
“Seksten sonra çok susadığını biliyorum da”
E.Yaşar Ovalı 16.11.2014
YORUMLAR
" Bir kadın istedikten sonra en ulaşılamaz diye düşünülen adamı bile elde edebilecek güçtedir." Tabii her zaman düşünürüm bu klişe lafı da çevremizde gerçekleşen olayları gördükçe yine de anlıyamıyorum erkeklerin bu kadar basit elde edilebilir olmalarının sebebi ne?
Tebrikler bu arada...
Saygılarımla
kukurikuu
Çok haklısınız. Bunun tek sebebi erkeğin taşıdığı o lanet testesteron dur.
Bu yüzden her şeyi silebilir, ölüme kadar gidebilir.
Saygılarımla.
Uzun ama okunası,ibretlik bir yazıydı.Yaseminin kuzeninin eşiyle ilk karşılaştığı andan itibaren şeytanıyla iş birliği içinde hazırlamış olduğu planı önce son derece art niyetsiz,masumane bir kalıpta hayata geçirir ve nihayetinde erkeği artık iyice etkisi aldığına inandığı anda koltuğunda oturup arkasına yaslanıp avının sürünerek ona doğru gelişini izlemekten başka yapacağı bir şey yoktur.O belki şeytanıyla iş birliği içinde olduğunuda kabul etmez vicdanının rahatsız etmek bu süreçte en son isteyeceği şeydir muhtemelen.Kendince yanlışta değildir yaptığı eşiin sevmiyor ve onu daha mutlu edecek bir erkeği hedef seçip onu zehirli kollarıyla hayatına çekmesinde ne gibi bir kötülük olabilir ki ? Kuzeninin yerine kendini koymayı bir an bile düşünmediğinden eminim çünkü karşımızdaki kadın bencil ve sadece duygu ve arzularıyla hareket eden birisi.
Erkek ise zaten zayıf bir noktada ve ilk gördüğü andan beri etkisine girdiği belki başlangıçta bunun yanlış olduğunu söyleyen sağ duyusu ile zaafları arasında kalsada o da sonunda pes edip kendi şeytanının sunduğu kontratı vicdanının sesini kapatarak imzalamakta tereddüt etmiyor.Bundan sonra yaşanacaklara dair hepimizin bir fikri var ve manzara hiç hoş görünmüyor.Günaha davet anlık ama sonuçları bir ömürlük ve sadece bir kişi etkilenmiyor.
kukurikuu
O kadar güzel ve anlamını izah eden bir yorum yazmışsınız ki,
sizi tebrik ediyorum.
Hayatın yaşanası çok günahı var elbette. Buna bir de güzellik cinsellik girince işte böyle sapmalar kaçınılmaz oluyor.
Biliyor musunuz sonunda erkek karısından boşandı.Ama yasemin mutlu bir görüntüyle devam ediyor.
Saygılarımla