Hamdiye’ye mektuplar -20 / Bazen delirdiğimi sanıyorum
Tarih:31 Mart 2009 Salı 02:46:06
Selam üzerinize olsun
Hayırlı geceler hocam nasılsınız…
İnşaallah iyisinizdir. Hocam size yazmayı bile özlemişim.
Bir gidiyorum; gidiş o gidiş. Ben böyle biriyim işte.
Hocam okuduğum dua ve tuttuğum oruç 41 gün oldu. Bu 41 günün sonunda ne olacağını merak ediyordum. Sadece kendimi daha net görmemi sağladı galiba. Hani hayvani nefisten kurtulacaktım ya… Ne mümkün. Ben nefsi emarede saplanıp kalmışım. İyi şeylerde oldu tabii. Mesela; bir aydır tespih namazı kılıyorum. Kandil gecesinden bir gece önce, gece namazı kıldım ve bilgisayarı açtım. Bana hz. resulullah’ın gece namazından sonra okuduğu duayı gönderdiğinizi görünce çok şaşırdım. O geceden sonra gece namazı kılmaya başladım. İnşaallah devamlı kılmaya çalışacağım.
Bunlar benim için inanılmaz şeylerdi. Sabah namazını düzenli kılmaya başlayınca, bir de teheccüd namazına başlayabilsem diyordum ama kendim bile inanmamıştım. Ama oldu işte. Galiba her şey sizin sayenizde oluyor, kesin. Şimdi size her zamankinden daha çok ihtiyacım var. Yaptıklarımın yüzeysel olmasını istemiyorum. Geçek manada bir mümin gibi olmak istiyorum. Bildiklerim sadece bilgide kalıyor. Bazı şeyleri değiştirmekte zorlanıyorum. Daha doğrusu hiçbir şeyi değiştirdiğim yok. Sizi hayal kırıklığına uğrattım değil mi. Ama ben sizin beni benden daha iyi bildiğinize inanıyorum nedense. Hatta hep benimle olduğunuza inanıyorum, öyle hissediyorum. Bazen delirdiğimi düşünüyorum.
Hiç bir şey başaramasam da sizi ve Ahmet Hulusi’yi tanımış olduğum için kendimi dünyanın en şanslı insanlarından birisi olarak düşünüyorum. Sizlerin bildiğim bütün gerçeklerden daha gerçek olduğunuzu biliyorum. Sizler benim hayatımın mucizelerisiniz. Sizleri çok seviyorum. Saygıyla ellerinizden öpüyorum.
Sevgili Hamdiye,
Ne güzel bir mektup bu..müjdeleriyle,sükûnetiyle,aklıselimiyle,saygın mütevazi cümleleriyle ve bu fakire atfettiğin iltifatlarıyla ne güzel bir mektup…Başladığımız noktadan bulunduğun noktaya gelen her nefis sahibi kendi kendine;
--delirmiş olmalıyım, bu ben miyim, diyebilir.
Nereden nereye, değil mi? Bunu senin için başkaları dese çok mu?
Ne kendisinden, ne eşinden ve çocuklarının halinden memnun olamayan, kaderi suçlayan, rabbinden uzak, mutsuz, en kutsal şeyleri bile çektiklerinin sebebi sayan bir kişilikten, bu noktaya gelmiş biri olarak kendi kendine de;
---Hangi ben, gerçek ben diye sorabilirsin. Delirdiğini düşünebilirsin.
Ama yine kendi nefsin sana en kesin bir ifadeyle;
---Aksine, esas şimdi akıllısın, diyecektir.
Artık kendine yani rabbine daha yakın, daha huzurlu, daha mutlusun. Okudukların gerçek tecelliye bir seneden sonra geçer. Cebrailin kanatları sayısı 365 tir tir. Yani haberlerin tamama ermesi, dileklerimizin zahire zuhuru için bir yıl geçmesi gerekir. Şimdi yaptığın duaların hayatını yönlendirmesi, cennetten gelen bir nimet olarak seni ve yakın çevreni sarıp sarmalaması için zamana ihtiyacın olacak.
Zamanın birinde bir yol kesici cerden dönen bir Allah dostunu gasp eder. Atını, parasını, elbiselerini elinden alır. Don, gömlek bırakıp gitmek ister. Çöl ortasında kurtlara akbabalara yem olarak bırakır. Ama az gider, at tökezler, burnunun üzerine düşer. Düşmesini hocanın lanetine, kerametine bağlar… Hemen aldığı her şeyi geri vererek af diler.
--Etme, gitme. Lütfen beni bağışla. Sen bir Allah dostu olmalısın. Anında cezamı çektim der. Hoca efendi;
--Yanılıyorsun evladım. Bu düşmen şu anda bana yaptığından dolayı değil. Önceden yaptıkların nedeniyledir. Bana yaptığının karşılığını ileride göreceksin, der.
Bugün içinde bulunduğun hidayet hali, huzur ve Allah aşkı, önceki okuduklarının ilk etkileridir. Bu son yaptığın zikirin, tuttuğun orucun karşılığını önümüzdeki zamanlarda görecek, yaşayacaksın.
Teheccüd namazına varıncaya kadar ibadet aşkına düşmüş olman sana göre bir keramet değil mi. Allah’ın daha da çok kerim olduğunu zamanla göreceksin. O, bizim birimize yedi yüz veren rabbimiz değil mi?
İnsanin inkılâplarının fazlası kendi nefsinden gelir. Dış âlemden gelenler iç âlemce yeterli şekilde değerlendirilmedikçe en küçük bir kıymet ifade etmez. Nice zenginler var açtır, açıktır. Nice sağlıklı insan var, hastadır, depresyondadır. Şükretmeyi beceremeden, nimetlerin ifade ettiği gerçekliği fark edemeden mutsuz yaşayan, cehennemim kayya kuyularında yuvarlanmış o kadar çok insan var ki, istesen de uyandıramayacağın kadar gaflet uykusunda, gözüne soksan gösteremeyeceğin körlükte, davul çalsan duyuramayacağın sağırlıkta debelenip durmaktadırlar. Ne kendilerine verilenlerden haberleri var, ne de dünya ahiret kaybettiklerinden…
‘’İyi şeylerde oldu tabii.
Mesela; bir aydır tespih namazı kılıyorum.’’
Bu ben miyim dediğin oluyordur sanırım…
Bizim katkılarımıza gelince: bunu hakk eden de sendin. İşi yapanda kendinsin. Bizimkisi dileyene teveccühten ibaret… Rabbim seni seninle sevindiriyor. Sevindirmeye de devam edecek inşaallah. Biraz daha gayret ettiğin takdirde sana senden seslenecek. Gören gözün işiten kulağın olacak.
Şimdi sana bir zikir daha veriyorum… Her namazdan sonra dilediğin kadar oku. Her yerde her zamanda, yürürken otururken, yatarken okunabilen bir esma…’’ El kuddusün el tahirün.’’ Bu esmayı okuyan bir insanın geçmişinde ne kadar yanlış fiili olursa olsun Gafur ve rahiym Mevla o kulunu kutsiyet sıfatıyla ve Tahir ismiyle tertemiz eder. Kalp gözünü nur âleme açar. Sürekli önünden yol gösteren meleklerini emrine verir. Seccadeye bakar bakmaz parlayan nurlarla şereflendirir. Uykuları müjde kapısı, sabahları umutla aydınlanır. Gündüzler sevinç ve mutlulukla geçer. Akşamlar şükürle taçlanır. Geceler yoğun ibadetlerle süslenir.
Ailene ve yakın çevrene karşı görevlerinde aksama olmaması için dikkatli davran. Komşuluk haklarına riayet et. Nefsine karşı da adil ol. İbadetlerini haz ve huşuu devam ettiğince yap. Usanma geldiği anda bırak. Öbür vakitte daha fazla yapmak için izin dile. Orucu ara sıra tutmaya devam et. Daha doğrusu, kendini yormayacak şekilde yap. Yaptığın ibadetler dünyanın helal rızıklarından yararlanmana engel olmasın.
Şimdilik sağlıklı ve huzurlu kal.
Yine yazışırız. Seni âlemlerin rabbine emanet ediyorum. O sana, bana, yarattığı her kuluna şah damarından daha yakındır. Yaptığımızı O’nun adıyla, izniyle, verdiği kuvvet ve kudretiyle yaparız. Bize ait ne varsa, hayatımız dâhil O’na aittir. Onun izni olmadan çöp bile deprenemez,
Sinek bile uçamaz.
Hakikatte o vardır
Onunla birlikte başkası yoktur.
O şirkten ve eksikliklerden münezzehtir.
Eşi ve benzeri yoktur.
CAN İÇİNDE BULDUĞUM
Sûre misin, ayet misin hat mısın?
İsim misin, sıfat mısın, zat mısın?
Cahillere söylemezsin, tat mısın?
Bilmek için, hazan olup solduğum,
Candan içre, can içinde bulduğum.
Yokuş musun, düzlük müsün, çöl müsün?
Pınar mısın, ırmak mısın, göl müsün?
Sevda mısın, bülbül müsün, gül müsün?
Görmek için, hazan olup solduğum;
Candan içre, can içinde bulduğum.
Nere baksam her gördüğüm sen misin?
Ruhum musun, nefsim misin, ten misin?
Yoksa bende, ben dediğim, ben misin?
Olmak için, hazan olup solduğum;
Candan içre, can içinde bulduğum.
Meğer kula, can olan can, sen misin?
Sevenlere cânân olan, sen misin?
Hem bulunan, hemi bulan, sen misin?
Bulmak için, hazan olup solduğum;
Candan içre, can içinde bulduğum
Hacı Ali bayram
Ilgın-1994
VAV ( 3/31/2009 )
---------------------------------------------
Merhaba hocam, mesajınızı şimdi okudum inanamadım çok sevindim. Hocam dün gece ilginç bir şey oldu onu yazmak istedim. Size yazdıktan sonra sabah namazına kadar uyuyamadım. Namazdan sonra yattım. Uykuda mı uyanıkken mi tam anlayamadım. Tavanda yeşil bir nokta dikkatimi çekti. Gittikçe hareket ederek genişledi. Vücudum kaskatı, hareketsizdi. Dışarıdan bir güç vücudumu hareket ettirmeye başladı. Hani rüzgârı göremeyiz ama hissederiz ya onun gibi bir şey. Sanki içime girdiğini hissettim. Bir anda gözlerimi açtım. Dediğim gibi rüya mıydı gerçek mi, anlayamadım.
Hocam zikirde sayı belirtmemişsiniz.
Şimdi müsaadenizle mesajı tekrar okumak istiyorum Allaha emanet olun.
Tarih:31 Mart 2009 Salı 16:47:28
RE: selam üzerinize olsun
Maşallah...
Barikallah. Mübarekallah,
Süphanallahü ve bihamdihi.
Sübhanallahül aziym.
Seni tebrik ederim kızım.
Gördüğün bir keşif rüyası idi. Uyur- uyanık bir haldir... Ona uyanık rüya da denir. Keşif demekle yetinenler de vardır. Vakıa diye tanımlayanlar da.
O kadar içten yaklaştın Rabbine, öyle samimi yaptın ki zikirlerini kalp gözün açıldı. Makamın yüceldi. Dost katına terfi ettin kızım. İnşaallah geriye dönülmez yollar aldın... Varmaya murat ettiğimiz ilk hedefe vardın... Şimdi yol daha kolay, yolculuk daha zevkli olacak...
Şeytan da seninle daha çok uğraşacak...
Ama iraden ve imanın karşısında her teşebbüsünde yeniden yeniden hüsrana uğrayacak...
Şimdi daha da yakınım oldun...
Duanda olacağım, dualarımda olacaksın.
Bundan böyle diline çok daha fazla sahip ol.
Ağzından çıkanın hepsini kapıp gider de melekler, Arşa arz ederler. Hak teala dostlarının dileklerini reddetmeyeceğinden, o söz hemen tecelliye geçer.
Aman yanlış olmasın, hiç bir can yanmasın. Hep rahmete yönelik olsun dilinden dökülenler...
Muhammet (s.a.v.) âdeti, âdetin, sünneti sünnetin olsun... Hayır, dua eyle her kimi görürsen. Yanlışta olanlara hidayet dile. En çok öfkelendiğine ’ancak ’Allah mustahakını versin de’,başka deme.
Zikrinin adedini usanca bağlamıştım. İçinden coşku, zikir isteği geldikçe oku. Usanma veya yorgunluk olunca yeter et. Kısa bir zikir olduğu için yüz adetten önce bırakma. Fazlasını sınırlarken aldığın hazza göre sınırla.
Allah’ın ve resulünün selamı üzerine olsun.
Selam en selame.