PAPATYASIZ ÖMÜR NASIL KOKAR
Bugün geldiğimiz nokta:
Aşkın sonu...
Papatya diye diye soldu da öldü adam. Bir mezarlığa defnettiler üzerine papatya serdiler. Arkalarına bakmadan gittiler. Sevdi de sevilmedi oldu adam. Yaşıyor da yaşamadı oldu adam. Ah be adam, sanadır bunca yük, bunca ağırlık, bunca zahmet...
Şimdi istediğin kadar ah et!
Aşkını yok et!
İmkanı yok.
Papatya mevsiminde papatyaya hasret gitti adam.
Madem sevdin yanacaksın be adam!
Madem aşka bulaştın pişeceksin be!
Madem doğdu elbet öleceksin.
Ey papatya diye diye Mecnun’a dönen adam!
Gül de sansınlar bahtiyar.
Gül de kılsınlar nazarın.
Öl de kılsınlar namazın.
Bu küskünlük herkesedir artık.
Bu tek başınalık bir tek bu adama mahsustur.
Sahneden çekildi adam, telefonları kapattı, sonra gözlerini, kulaklarını ve en önemlisi de sözlerini... Kör bir ayrılığın kucağında kalakaldı. Sağır bir yalnızlığın ocağında... Lal bir terk edilmişliğin çığlığında... "Papatya" dediğinde son kez adam "Artık bu faslı kapat ya!" dedi kadın. Pat diye öldü adam. Böyle kimse ölmedi.
Aşkın başlangıcı...
Adam sürekli konuşuyordu kendi kendine. Dönüşlü bir fiile benziyordu. İşi yapan da işten etkilenen de adamın ta kendisiydi. Aşktan kafayı yemişti güya dilinde bir şarkıydı o hülya "Dünyanın en güzel çiçeği papatyadır." diye.
"Papatya,
Sensiz hayat bayat ya!" diyordu her saat.
Böyle başlamıştı tatlı hayat.
Nerden bilecekti sonu olacaktı acı hayat.
Bugün ayrılık katbekat.
Dağ gibi adamdı; bir çiçek açmıştı o dağda bir bahar günü, dağ çiçek olmuştu bir anda. Dağın çiçeğe özlemiydi adamın ağzına dolanan. Dağ dağ papatyalar vardı yüreğinde adamın, gören ’papatya kokuyor’ derdi ona, papatya konuşan elbet papatya kokardı. Kelimeleri papatyaydı, cümleleri, paragrafları; raf ömrü olan her şey papatyaydı burada. Oysa ömre sirayet eden, kalbe nüfuz eden, akla batan...
"Adı papatyadır;
hem dal daldır,
beyaz beyaz, sarı sarıdır.
Ömrü azcadır."
Ah be Papatya! Nasıl da sevdalanmış bu adam sana. Nasıl da adını bir dua gibi sayıklar her an. Aklına bir kez de olsa papatya düşen çıkartmaz ki bir daha aklından onu; çıkmaz mürekkep damlamıştır sanki!
Adamın yaşadığı yer papatya tarlasıydı.
Boydan boya papatyalarla süslenmişti yer ve gök.
Gözleri papatyayı arardı her vakit.
Sözleri papatyayı konuşurdu.
Özü papatya kokardı.
Kasımda papatyayı özlemek, ona öykünmek, ona öykü yazmak, ona seslenmek ve ona nefeslenmek... Her kalbin harcı değildir bu sevdayı yaşamak... Her aklın işi değildir bu aşka bulaşmak!
Papatyasız bir ömür nasıl kokardı?
Adam sonun başlangıcındaydı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.