- 454 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Medeniyet Rüzgarları!
Çağdaş batı medeniyeti tam kapımızda bekliyor. Kapının ufacık açılması ardından kendine dar bir giriş yolu bulup evin içine sızmak istiyor. Bu yeni medeniyet rüzgarları açılmadan önce kapıyı yerinden çöküp kaldırmak istiyor sanki. Ama altyapıları oluşturmadan ve temel taşlarını kurmadan içeri girmesiyle sömürgeciliğin arasında çok uzun bir zaman süreci bulunulmaz.
Amerika’da başlayan bu ufacık esen yeller bize vardığında bir fırtınaya dönüşüp ve hazırlıklı olmayanı darmadağın edeceğini düşünüyorum. Bana inanmıyorsanız eğer bunu gidip gece yarısı öğrenci yurdunun banyosuna giren Azerbaycan’lı genç çocuktan öğrenebilirsiniz.
Bir hafta önce İstanbul’da düzenlenen uluslararası müzik festivaline katılmak niyetiyle ülkesinden ayrılmıştı Şamil. Geldiği an bir öğrenci yurduna yerleştirildi. O ve iki Türk ve bir Amerika’lı üniversiteli öğrencilerine özel bir oda ayrılmıştı.
Çeşitli ortak yanlarından dolayı Türklerle Azerbaycan’lı çocuğun kaynaşmaları çok zor olmadı ve hemen hemen birbirlerine alıştılar. Amerikalı çocuğa gelince bu iş rahat yürümedi.
Sabahtan akşam saatlerine değin festivalin günlük programı sürüyordu. Akşam yemeğinden sonra herkes yurttaki odasına doğru gidiyordu.
Akşamların birinde her gün olduğu gibi yemekten sonra dört öğrenci de odadaydılar. Kerem, Türk öğrencilerden olan biri Bah’ın lut suit no 1’ini çalmaya başladı. Çağan diğer Türk genç ve Şamil onu dinliyorlardı. Amerikalı çocuk kitap okuyordu.
Kerem parçanın Allemonde kısımına girdi. Müzik güzel akıyordu. Arkadaşlarının zevkle dinlediğini hissettikçe güzel bir Bah yorumlaması yapmaktaydı. Herkes tam Bah neşesi içindeydi ki .....zartttttt
Şamil düşündü belki kazadan ve istemeden birisi yapmış. Belki de hareketlerden dolayı öğrenci yurdunun şu eski yataklarından geliyordu o ses.
Kerem bir az tiksinmiş gibi oldu ama yine de müziğine devam etti ve Fug bölümünü başladı ve yine....zarttttt
Evet Şamil bu sefer birinin osurmasından emindi. Kerem Minuet’e girer girmez tekrardan o sesi duyduğunda sinirli bir şekilde gitarı yatağının üstüne bıraktı. Kimse konuşmuyordu. Amerikalı çocuk hiç bir şeyi umursamadan diş fırçasını alıp, lavaboya doğru gitti. O gittikten sonra Kerem patladı:
- Bu ne ya. Bu ne saçmalık böyle. Burada Bah çalıyoruz adamın yaptığı işe bak yahu. Bu ne terbiyesizlik.
Çağan yüzünü Kerem’e çevirip şöyle söyledi:
- Sakin ol dostum. Boşuna sinirlenme. Amerikalılar hep böyleler. Bu konularda oldukça rahatlar. Onlar bizimki gibi toplum içinde böyle şeyleri yapmaktan çekinmezler, ister seslisi olsun ister sessizi. Yeni çağ medeniyet denilen budur işte.
Kerem bunu duyup daha da beter coştu ve sinirli konuşmasına devam etti:
- Allahım ya Rebbim, bize bak bunları daha da medeni sanıyoruz. Ben bu çocuğa öyle bir medeniyet göstereyim ki başbakanları bile unutmasın.
Ertesi gün akşam yemeğinde Kerem zorla arkadaşlarına bol bol kuru fasulye yedirmeye çalıştı.
Şamil Azeri şivesiyle ona yalvarıp durdu:
- Bak Kerem! Gurbanın olaram, Yahşısı ben yapmayım. Yurt tuvaletinde bile ses çıkarmamaya çalışırım. Sizin içinizde yapamam, utanırım canım.
Ama Kerem direnmekteydi ve ona şöylesine karşılık verdi:
- Vallahi planıma uymazsan yeni başladığımız arkadaşlığa son veririm, ona göre.
Sonunda onun ısrarları ve inatçılığının karşısında dayanamayan Şamil teslim oldu:
- Tamam. Madem ki medeniyet istiyorsan yapalım bitsin bu işi.
Akşam yemeğinden sonra herkes odadaydı. Kerem’ in göz işaretinin ardından ingilizcesi daha iyi olan Çağan Amerikalı çocuktan gitar çalmasını rica etti.
Çocuk başladı Bessame Muchu’yu çalmaya. Çok fazla geçmeden odada sanki üflemeli çalgı aletleri onu eşlik ediyordu.
... of of of....Fasulye kokan medeniyet rüzgarları her taraftan esmeye başladı. Kerem’ in Şamil’e kaş göz oynatması onun da yapmak zorunda olduğunu hatırlattı. Çare yoktu. Plana sadık kalmalıydı. Allahım yardım et dedi ve.......
Evet olmadı işte. Şamil baştan beri bir şeylerin ters gideceğinden emindi. medeniyet rüzgarlarına karşı hala öyle bir güce sahip değildi. O zavallının zayıf bağırsakları öyle fırtınaların önünde bir şey yapamazdı.
Evet, ishalken osurmak pek de kolay iş değilmiş. Şamil ne olduğunu kimseye belli etmesin diye hafif ve kısa adımlar atarak odadan çıkıp ve gecenin yarısında yurdun banyosuna doğru gitti .
Yurd banyosundaki Şamil gecenin geç saatlerinde, Amerika’da başlayan ufacık esen yellerin ona vardığında bir fırtınaya dönüşmesini kabul etti ve hazırlıklı olmayan kimilerini darmadağın edeceğini inanıdı.
Muhammed Ahmedizade
Medeniyet Rüzgarları! Yazısına Yorum Yap
"Medeniyet Rüzgarları!" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.