- 1163 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beðeni
ASÝ’DEN GAZÝ’YE - VALLAHÝ’DEN VALLAH BÝLLAH’A
Ýþin doðrusu bu gün tamamen farklý bir konuyu arýyordum. Aradýðým konu da þuydu:
6 Eylül 1937. Tarihinde "Harbiye Mektebi’nde ikmali tahsil eyliyen zabitana mahsus þahadetname diye bir belge var. Bu belgede Harp okulu öðrencilerinin Kur’ana el basarak yemin ettiklerini görüyoruz ve bu belgeyi hazýrlayan da bizzat Atatürk…
O yemin metni aynen þöyle:
"Ben, sulhta ve harpta, karada ve denizde ve havada ve her nerede olursa olsun, milletime ve memleketime daima doðruluk ve sadakatla hizmet ve hukumeti cumhuriyemizin bütün kanun ve nizamlarýna ve amirlerimin her türlü emirlerine bütün kalbimle itaat etmekten ayrýlmayacaðýma ve milletimin namýný, mukaddes þerefli sancaðýmýn þanýný ve askerliðin namus ve þerefini canýmdan aziz bilib bu uðurda seve seve canýmý feda etmekten çekinmiyeceðime ve her zaman vazifesini, namusunu sever özü ve sözü doðru ve gayretli bir asker olarak çalýþmaktan baþka bir þey düþünmiyeceðime Cenab-ý Allah’ýn kelamý olan Kur’an-ý Azimüþþana el basarak yemin ediyorum."
Metnin sonunda da þu ifade var: "Vallah ve billah."
Bu belgenin varlýðýndan bizi haberdar eden kiþi ise Takvim Gazetesinden Emin Pazarcý…( Belki baþkalarý da olmuþtur ama ben onun bir makalesinde gördüm.Gördüm derken belgeyi hiç bir yerde görmedim ama bu yazdýklarým pek çok yerde var. )
Emin Pazarcý bu makalesinde bu yemin metnini bizlere sunmadan önce þöyle diyor:
Þimdi, biri çýkýp, "Harp Okullarýndaki yemin metnini deðiþtirelim" dese...
Atatürk dönemindeki yemin metnine geri dönülmesini istese...
Bizim Atatürk’ü tanýmayan "Atatürkçülerimiz" araþtýrýp soruþturmadan ayakta alkýþlarlar!
Bir baþkasý da Atatürk’ü hiç karýþtýrmadan, "Harp Okullarýnda Kur’an üstüne yemin edilmesini" istese...
Türkiye karýþýr, yer yerinden oynar! "Atatürkçüler"hemen ayaða kalkarlar. "Ýrtica gemi azýya aldý" diye baðýrýrlar. "Atatürk’ün kurduðu Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yakmak isteyenlerin iyiden iyiye pervasýzlaþtýðýný" söylerler.
Denemesi bedava!
Oysa, bu ülkede "Harp Okulu öðrencileri Kur’an üstüne yemin etsinler" görüþü, Atatürkçülük adýna rahatlýkla savunulabilir! Çünkü, Cumhuriyet’in ilk yýllarýnda Atatürk’ün ölümüne kadar Harp Okuluöðrencileri Kur’an üzerine yemin ediyorlardý!
Kýsaca Emin Pazarcý ‘’ Bakýn Atatürk döneminde, hem de son yýllarýnda, yani artýk en kudretli olduðu dönemde Atatürk , Harp okulu öðrencilerine Kur’an üzerine yemin ettirmiþ.Yemini de ‘’Vallahi’’ sözü ile noktalamýþ, bu da ‘’Atatürk dine karþýydý’’ diyenlere kapak olsun demek istemiþ.
Ýnsanýn ister istemez kafasý karýþýyor ve hani biraz da olsun tarih bilgisine sahipse, soruyor. Peki o zaman 1924 anayasasýnda yer alan Milletvekili ve Cumhurbaþkaný yemin metnindeki ‘’ Vallahi ‘’ ifadesi niçin kaldýrýldý 1928 de?
Durun tam tarih ve tam metni ile iki anayasadadaki Milletvekili yemin metnini yayýnlayayým:
20 Temmuz 1924 Anayasasý MADDE 16 :
Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde þu þekilde tahlif olunurlar:
"Vatan ve Milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydü þart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmiyeceðime ve Cumhuriyet esaslarýna sadakattan ayrýlmýyacaðýma vallahi."
Ayný Anayasanýn 16. Maddesinin 10 Nisan 1928 de deðiþtirilen haline bakalým þimdi de:
MADDE 16 - Mebuslar Meclise iltihak ettiklerinde þu þekilde tahlif olunurlar:
"Vatan ve milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kaydüþart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmiyeceðime ve cumhuriyet esaslarýna sadakattan ayrýlmýyacaðýma namusum üzerine söz veririm."
‘’Vallahi’’ nin yerini ‘’Namusum üzerine söz veririm’’ almýþ.
Ayný zamanda yine bu tarihte "Türkiye Devletinin dini, dini Ýslamdýr" ifadesi ile din iþlerini TBMM’nin görevleri arasýnda sayan hüküm de anayasadan çýkarýlmýþtýr.
1928 de anayasadan çýkarýlan ‘’ Vallahi’’ nin 1937 de harp okulu öðrencilerinin yemin metninde yer almasý ilginç geldi bana. Ýþte bunu araþtýrýyordum ki hiç alakasýz bir siteden Önce ‘’ Gavur Ýzmir’’ in hikayesini buldum. Yani Ýzmir niçin ‘’ Gavur Ýzmir? ‘’ Olayýn yakýn siyasi tarihimizle uzaktan yakýndan bir alakasý yok.Çok çok daha eski tarihlere dayanýyor bunun hikayesi. Allah nasip ederse yarýn ‘’Gavur Ýzmir’’i yazacaðým.
Neyse…Devam ederken bu sefer de Samsun’a çýkýþýndan vefatýna kadarki hayatýnda Atatürk ile ilgili karikatürlerlere rastladým. ( Artýk bilemiyorum günümüzün mizah ve karikatür anlayýþýna pek benzemiyor ama o devirlerde karikatür denmiþ ve karikatür dergilerinde yayýnlanmýþ.) Þimdi o karikatürleri ve hikayelerini yayýnlýyorum. Umarým okuyucu yukarýdaki resimleri net görebiliyordur. Hepsini bir tek sayfaya sýðdýrmak zor oldu zira.
Kýsacasý bu günkü konumuz bu. Yani Asi’den Gazi’ye Mustafa Kemal Karikatürleri. [ Karikatürlerin tamamýný merak ediyorsanýz Þu kitaptan temin edebilirsiniz: ( Asiden Gazi’ye Karikatürlerde Atatürk 1919 -1938- Ýsmail Þen- Sarnýç yayýnlarý ) ]
1. Karikatürden baþlayalým.
1- Tarihe Amasya Görüþmesi olarak geçen ve Mustafa Kemal ile Ýstanbul Hükümetini temsilen Bahriye Nazýrý Salih Paþa arasýnda cereyan eden görüþmeler öncesinde ( 20-22 Ekim 1919) Yani artýk Ýstanbul Hükümetinin Mustafa Kemal’i ve Anadolu Hareketini siyasi bir varlýk olarak kabul ettiði günlerde ( Hükümetin Baþýnda Sadrazam Ali Rýza Paþa vardýr ) hâla Mustafa Kemal’in gücünü anlamamýþ olan bir karikatür dergisi ( Diken ) Mustafa Kemal’i , Ali Rýza Paþa’nýn elini öper vaziyette tasvir ediyor. Ýþin doðrusu Mustafa Kemal el öpen deðil eli öpülendir ( Mecazi anlamda tabii ki ) ve Ali Rýza Paþa ile olmamýþtýr bu görüþme. Yani karþý karþýya gelmemiþlerdir. Ama daha da ilginci nedir biliyor musunuz? Bu karikatürü çizen kiþi Sedat Simavi’dir ( Hürriyet Gazetesinin kurucusu )
2- II. Ýnönü Savaþýndan sonra Mustafa Kemal- Karikatür dergisinin adý ‘’ Güleryüz ‘’ ( Karikatürlerin pek çoðu o dergiden…Bir de Karagöz ve Aydede gibi baþka karikatür dergilerinden alýntýlar var kitapta )
3- Ahmet Rýfký Mustafa Kemal’in ‘’ Köylü Milletin Efendisidir’’ Sözünü eleþtirmiþ: ( Aydede Dergisinden …Muhalif bir dergi )
Bir mukabele :
–”Türkiye’nin efendisi köylüdür.” (Reis Paþa’nýn nutkundan)
Köylü – Çifte çubuða biraz da onlar baksa da efendiliðimizi bilsek…
4- Býçaðý böyle sizin ensenizde bilerim.
Ondan sonra ulu Hak’tan þanlý zafer dilerim.
Ordumuzun karþýsýnda tam bu hale geldiniz.
Pek yakýnda topunuzu haritadan silerim.
Büyük Taarruz’un baþlayacaðý günler… Mustafa Kemal Paþa Yunan Kralý Konstantin’in ensesinde býçak biliyor ( Güleryüzden )
5- Damat Ferit Paþa’nýn Mustafa Kemal korkusu- ‘’ Kabus’’ diye verilmiþ karikatürde. ( Güleryüzden )
6- Mustafa Kemal - Samsun’dan-Ýzmir’e ( Güleryüzden )
7- ‘’ Ordular Ýlk Hedefiniz Akdenizdir Ýleri’’ ( Güleryüzden)
8- Cumhuriyet Makinesi ( Karikatürün adý bu) Cumhuriyet makinesi, Cumhuriyet için zararlý ve gereksiz olan ne varsa öðütüyor (!) ( Sanýrým Karagözden )
9- Cumhuriyet fidanýný yaþatalým!
Karagöz – Haydi efendiler, haydi aðalar, haydi paþalar bu meyvesiz, bu hayýrsýz, bu kart kütüðü devirelim ki körpecik fidanýmýz büyüyüp çiçeðini açsýn, meyvesini versin!
(Aðaç gövdesinde; “irtica”, dallarýndaki kuru kafalarda; “taassup”, “eski kafa”. Fidanýn yapraklarýnda; “terakki”, “teceddüt”, “refah”, “servet”) ( Karagözden )
10- Cumhuriyet’in ilaný sonrasý karikatürlerinden… Cumhuriyet sonrasý kimlerin ve nelerin tehlikede olduðunun iþareti…
Necat ( Kurtuluþ ) Safhalarý:
Son hamle… (Engellerde; “Saltanat, Hanedan, Taassup”)
Mustafa Kemal Paþa Devrimleri gerçekleþtiriyor; engelli koþan bir atlet gibi, tüm engelleri aþýyor… ( Hangi dergi bulamadým)
11- “Hakimiyeti Milliye” Gazetesi’nden:
Horoz öttü dava bitti!…
(Kaçan Yunus Nadi, “pençe altýndaki” Avukat Haydar Rýfat).
[Avukat Haydar Rýfat (Yorulmaz) Cumhurbaþkaný Mustafa Kemal’e dönemin Adalet Bakaný Mahmut Esat’ý (Bozkurt) þikayet eden iki mektup yazmýþtý. Haydar Rýfat’a göre Adalet Bakaný Mahmut Esat özellikle gazetecilere karþý yanlý davranmaktaydý. Adalet Bakaný Mahmut Esat bu mektuplarý gerekçe göstererek hakaret davasý açtý. Haydar Rýfat Bey Adalet Bakaný Mahmut Esat’a hakaretten 2 yýl cezaya çarptýrýldý.
Yunus Nadi’nin ise adý pek çok yolsuzluklara karýþmýþtý. Onun yolsuzluklarý konusunda bir iddia da dönemin Van Milletvekili Ýbrahim Arvas’ýn hatýralarýnda yer almaktadýr...(
Ýþte Ýbrahim Arvas’ýn iddiasý:
“Yunus Nadi Bey’in ortak olduðu bir þirketin Müdafaa-i Milli’ye çürük eðer takýmýyla diðer koþum takýmlarý verdiði ve bunlarýn iþe yaramadýðý Meclis’te mevzu bahis oldu. Ve Yunus Nadi Bey’in mahkûmiyeti ve tazminatla mükellef tutulmasý için kuvvetli bir cereyan belirdi.
Mumaileyh( Bahsi geçen kiþi ) , birçok eþikleri öpmekle ve bin belâ ile yakasýný kurtarabildi.( Yunus Nadi’nin Cumhuriyet Gazetesinin de Atatürk döneminde , Atatürk’ün talimatýyla altý ay kapatýldýðýný ilave edelim.) ]
Ýþte bu karikatürde Haydar Rýfat Bey’in yakasýný kurtaramadýðý Yunus Nadi’nin ise güç bela paçayý sýyýrdýðý tasvir ediliyor ama yine de Atatürk’ün bir horoz olarak tasvir edilebilmesi ilginçtir.
12- Atatürk’ün ölümü…Savaþ da Barýþ da arkasýndan aðlýyor.
Þimdi soran olabilir. ‘’Hocam 1937 de harp okulu öðrencileri Vallahi diye yemin ettirildiðine göre 1928 de anayasadan Vallahi’’ kelimesi niçin çýkarýlmýþ? Ya da 1928 de Cumhurbaþkaný ve Milletvekili andýndan çýkarýlan Vallahi, niçin 1937 de Harp okulu öðrencilerinin yemin metnine konmuþ? Bulabilidiniz mi bunca araþtýrmadan sonra?’’
Bazen bazý cevaplar gözünüzün önünde olur da görmezsiniz ya, aynen öyle olmuþ bu sefer de.
Böyle bir sorunun cevabýný araþtýrmama bile gerek yoktu aslýnda.
Þimdi ben bir soru sorayým: 5 Þubat 1937 de ne oldu? Benimki de laf? Cumhuriyet’in ilan edildiði tarihi bilmiyor milletin yarýdan çoðu 5 Þubat 1937 yi nereden bilsin…Neyse ben deyim: Laiklik ilkesi anayasamýzdaki yerini aldý.
Harp okulu öðrencilerinin yemin metni ne zaman düzenlenmiþti ? 6 Eylül 1937
Laikliðin dinsizlik olduðunu iddia edenlere bundan güzel cevap olur mu? Hem anayasmýza Türkiye Cumhuriyetinin laik bir devlet olduðu maddesini yerleþtiriyorsunuz, hem de Laiklik karþýtlarýna gereken cevabý veriyorsunuz.
‘’Kulaðý tersten göstereceklerine direkt millet vekili yeminine koysalardý ya o ifadeleri? Daha herkes tarafýndan bilinirdi. Hem Kuran-ý Azümüþþan ve Cenab-ý Allah gibi ifadeler Türk dilini yabancý dillerin boyunduruðundan kurtarma çalýþmalarýna ters deðil miydi ? Buram buram Arapça bu ifadeler...Bu gün Selamün aleykümü bile çaðdýþý ve Arap Emperyalizminin ülkemizdeki etkisi olarak gören hangi çaðdaþ-Hatta çaðdaþ olmayan- Allah yerine ‘’ Cenab-ý Allah, Kur’an yerine ( Hatta Kur’an da deðil, Kuran) Kur’an-ý Azümüþþan diyor ki? Ayrýca 1928 de anayasadan ‘’ Devlet’in Dini, din-i Ýslamdýr’’ ifadesini kaldýrýrken bazý vatandaþlarýn tepkisi sorun olmadý da artýk inkýlaplar rayýna oturduðu 1937 de mi sorun oldu?’’ Diye sormaya çalýþtýðýnýzý görüyor gibiyim.
Çok soru sorup da yormayýn beni…Yaþlý ve hasta bir adamým ben.
YORUMLAR
böylesine güzeyli yazýlardan uzak kaldýk..
etraflýca..
bilmediðimiz
hatta hiç ilginç bulmadýðýmýz hususlara alýnmýþ konular..
elbette çok soru var da
ötekiler (ötekileþtirmek adýna deðil) gibi kani, tabi olup, vardýr bir bildiði demiyoruz iþte..
güzel olan ne yapsa güzelden yanadýr..
teþekkür ederim
saygýlar sunarým..
"Þimdi ben bir soru sorayým: 5 Þubat 1937 de ne oldu? Benimki de laf? Cumhuriyet’in ilan edildiði tarihi bilmiyor milletin yarýdan çoðu 5 Þubat 1937 yi nereden bilsin…Neyse ben deyim: Laiklik ilkesi anayasamýzdaki yerini aldý.
Harp okulu öðrencilerinin yemin metni ne zaman düzenlenmiþti ? 6 Eylül 1937"
þimdi bu yemin metni laiklik ilkesinin ilanýndan sonra kabul edildiðine göre, Atatürk'ün dinle bir alýp veremediði yoktu. Þimdilerde laiklik demek dinsizlik anlamýna geliyorsa ne acý...
Araþtýran, yazan kalemini kutlarým hocam
saygýlar .
sami biberoðullarý
Selam ve sevgilerimle.