- 725 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşama Savaşı
Yaşama Savaşı
Coroline Cox
Genç bir kız ve insülinin keşfi kitabı
Kitabın kısa bir özeti :
1917 senesinde New York senatör unun 9 yaşındaki küçük kızına tip 1 diyabet teşhisi konur. Bu o yıllarda ölüm demektir. Çünkü diyabet in tedavisi yoktur. Tıp 1 diyabet teşhisinden sonraki hayat en fazla birkaç aydır, bazen de birkaç gün. Aile hemen bu alanda çalışan Dr Allen ile irtibata geçer. Allen minik kıza bir açlık diyeti önerir. Böylece bu birkaç aylık süreci 2 yıla kadar uzatabileceklerini söyler . Bu arada da belki bir şeyler bulunur der. Aile ikilem yaşar. İstediğini yiyip içip mutlu mu olsun, 2 sene aç yaşayıp bir şey bulunamazsa acı mı çeksin?
Allen in Elizabeth e uyguladığı beslenme tedavisi şöyle: sabah 1 adet yumurta yanında şekersiz kahve. Akşam ise çiğ yeşil yapraklı sebzeler.
4. Yıla gelinir. Elizabeth çok dayanıklı çıksa da 13 yaşında 28 kiloya kadar düşmüştür. Artık yataktan çıkamaz hale gelmiş, derisi büzüşmüş ve saçları dökülmüş tür. Tırnaklarının tamamı dökülmüş tür. O ara New York senatörü baba seçimlerde senatör başkanı adayı olmaya karar verir. Anne ise, Kanada da bir doktorun şeker için bir şeyler üretmeye çalıştığını ancak henüz tam sonuç alamadığı haberine takılmıştır. Eşinden nüfusunu kullanarak o doktora ulaşmasını ister ancak ret cevabı alır. Eşi kızına vazgeçmesini diğer çocuklarıyla ilgilenmesini ve seçim kampanyası için çıkacağı gezide yanında olmasını ister.
Annesi bir sabah kızını ve kızın hemşiresini de alıp, eşinden habersiz yola koyulur. Toronto’da Dr Frederich Banting e ulaşır. Banting, henüz ilk kez gördüğü Elizabeth in konuşma tarzından ve kendini ifadesinden çok etkilenir. Ona "iğnelerle aran nasıl" diye sorar. Elizabeth" hiç sevmem ama beni yaşatacaksa katlanabilirim" der. 3 ay sonra Elizabeth, diğer çocuklar gibi koşan oynayan 35 kilo sağlıklı bir çocuk olarak gazetecilerin karşısına çıkar. 73 yaşına kadar yaşar. Evlenir. 3 çocuk doğurur.
M.Ö iki bin yıldan beri bazı yazıtlarda diyabetten bahsedilmektedir.Mısır ‘ da EBERS papürislerinde Çok idrara çıkma olarak bahsetmektedir. Kapadokyalı ARATEUS bu hastalığın, vücutdaki eti eriterek kana geçmesine neden olduğunu gerekçe göstererek Boşalma anlamına gelen “diabetes” kelimesini kullanmıştır.
İbni Sina,(980-1037) diyabetin sinir sistemini bozacağını belirtmiştir.
Paracellus (1493-1541) Diyabetlilere açlık kürleri uygulamış. Diyabetin tedavisi üzerinde araştırmalar yapmıştır.
İnsülin denilen sihirli iksir, diyabetlilere yaşam sunan sıvı….
İki bilim adamı tarafından Frederik Banting ve Charles Best keşfedilmiş ve 1921 yılında kullanılmaya başlamıştır.
Daha sonraları kandaki şeker düzeyini kontrol altına alan haplar keşfedilmiş ve şekerin yani diyabetin tedavisi bulunmuş gibi görünse de kesin çözüm değildir… 1 Tip diyabet ömür boyu insülün kullanmak zorunda ve 2 tip diyabetlilerde hap kullanmak zorundadır.
Diyabet üzerinde kök hücre tedavisi,adacık nakli, ya da yapay pankreas üzerinde çalışmalar devam ediyor olsa da; bunların kullanılmaya başlanması için ,en az yirmi otuz seneden bahsedilmektedir. Bu konu üzerinde okuduğum bir çok makalede “Yurt dışındaki gelişmeleri takip ediyoruz” cümlesi ise gerçekten düşündürücü ve üzüntüsü vericidir.
Diyabetlilerde bu hayatın içinde,onlarda hayatın yükünü,acılarını sırtlarında taşıyarak yaşıyorlar. Onların birçok sorunu olduğu da bir gerçek…
Sınıfta tip bir diyabet hastası çocuğun “Öğretmenim benim şekerim yükseldi,annemi çağır benim ünsülin vurulmam gerekiyor” dediğinde; öğretmenin “Su iç düşer.” Deme gafletine düşmemesi gerekir.Çünkü o çocuğun vücudunda insülin yok.Asla öğretmeni suçlamıyorum ama; lütfen duyarlı olalım.Bilinçlenelim.Diyabetin bir gün kapımızı çalmayacağının da hiç kimse için garantisi yok…
Dünyada ve ülkemizde 14 kasım dünya diyabet günü olarak kabul edilmiş.Özellikle tip 1 diyabetli çocuklar bu güne bayram havası içinde hazırlandılar.
Sorunlarını duyurmak için,daha kalabalık olmak istiyorlar.Onlar destek istiyorlar.Yaşadığımız yerdeki diyabet etkinliklerine katılarak onlara destek olabiliriz.
DİYABET HER YAŞTA twitlerinizi bekliyorlar.
YORUMLAR
Bilgilendirici yazınız için teşekkürler, Sare Hanım. Aslında öğretmenler kadar ailelerin de duyarlı olması gerek diye düşünüyorum. Aile, öğretmenin yardımı gerekebilecek bütün özel durumları öğretmene bildirerek yardımcı olmalıdır. Hepimiz bilmediğimizin cahiliyiz, ne kadar bilirsek bilelim.
Tekrar teşekkür ve selâm ile.