- 572 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
412- arkadaşlık- ard.öyk. yeniyazım
Arkadaşlığı taşımak önemlidir.
Ardahan’da arkadaşlığı incelemek mi? Bir çetin iştir!
Gözleyebilirsiniz.
Hissedebilirsiniz.
Dedim ya incelemek zordur.
Çok değişik disiplinler, altyapılar ister.
Her mahallede arkadaşlık: renk renk elvan elvan cüre cüre...
Antropolojiye meraklıyım.
"İNSAN NASIL İNSAN OLDU": iki Rus’un yazdığı kitap insanın tarihini yazmıştır.
Ziraatin tarihi var. Sporun tarihi var. İnsanın tarihi de varmış meğer.
İnsanlar kendi tarihlerini didinip uğraşmalar ile medeniyeti kurmuşlar.
Medeniyet tarihi antropolojidir dense yeridir.
O kitapta:
Kadınlar anaerkil dönemde ekme biçmeyle uğraşırken erkekler çobanlık yaparmış mal-davar güdermiş. Erkekler ekme biçme işini kadınlardan alınca. Erkeklerin çobanlıkları ile ziraatcilikleri kadınlarda hiçbir güç noktası bırakmamış.
Gelsin ataerkil dönem.
Bizim dememiz o ki:
Sözümüze mesnet mevzuu şu:
Kadınların erkil dönemlerinde UZUN EVLER tabir ediyor Antropologlar.
Bu evlerde insanlar sülale boyu yatar kalkarmışlar.
İlkel toplum dönemindeyiz. Dikkatinizi çekmek isterim.
Burada hısım- akraba yaşadıklarından çocuklar büyüklere DAY, AMCA, TEYZE, HALA, BİBİ, MAMA, EZE demelerinden... seslenmenin sıcaklığı bir çatı altında yaşamalarındanmış.
Yazar diyor ki: "Bugün çocukların büyüklerine öz amcası olmamasına karşın AMCA, yabancı birine: AMCA demeleri bu soylu eski erkil evreden tevarüstür."
"DAYI, DAYI HELE ALLAHIN SEVERSEN DAYI BİR SİNEMA PARASI VER!"
"AMUCA AMCA EMİ; DEMİR PARAN VARSA AZ VER, FIRINCI ŞAFKININ FIRINDA HELVA EKMEK YİYEK!"
"BİBİ, BİBİ, BİBİ CAN YESİRİN OLEM, KOCAN CÜZDANDAN KAĞIT PARA GETİR BEN SONRA SENE VERRİM."
"HALAMOĞLU BERİBAK TAVLA OYNAYAK MI YENİLEN YÜZLİRA VERSİN YENENE..."
Ardahan üç mahalleli şehrimiz.
Çocuklar mahallelerinde kardeş gibi büyürlerdi.
Bir şehrin çocukları kardeştir encamında.
Hayatlı kapılar, Gürcüler bu nizama EZO diyor.
Ve hasılında Ardahan EZO dışkapısı açılır kapanır şehirdir.
Çocuklar hepsi kardeş kardeş yaşar büyür.
Büyüklerin verdiği terbiye bu uğurdadır.
Çocukları okuldan bilirim: Bütün arkadaşlarımla ilişkim kardeşlik derekesindeydi.
Bilimsel incelemeyle hep şunu katakladım.
Birgün olur çözerim. Birgün ama birgün... arkaleyin.
Ardahan’da yaşadıklarım ve intibaalarım:
Yetersiz bilgi birikimime bir işkence olmuştur.
Yaşıyorsun ve açıklayamıyorsun.
Eğlenceli bir şey değildir.
Ruhun ıstırabını bilenler bilir.
Gözlem ve izlenim biriktiriyorsun:
Nasılsa birgün idrak ederim ya çektiklerimi.
"- Zahmet vereceğim beyfendi!"
"- Zahmet alacağım Hayatbeyfendi!"
"İşten değil" deyimi için mesala ne kadar uğraşmıştım.
İçten mi, işten mi? Hangisiydi: işten, içten?
İştenmiş. İştense, de ne anlama geliyor değil mi?
Örnekleyerek kullanmıştım. Bugün ki gibi aklımda.
Gitmek işten değil.
Gelmek işten.
Gene birşey anlamadım.
İşten: alışılagelmişliği gösteriyor.
Kelimeler epigramatik..
Bilmedim ki kelimeler kuyu dibi ve mahlukat gibi birşey.
Bilmiyordum ki: kelime, deyim, söylem sanatların şahbabasıymış.
Her kelime sembol, açıklandıkça açıklanacak sembolik ve rüya ile örtünmüşmüş.
Yaşlılığına karşın ressam.
" Neden bir pencereyi açamadım. O pencere benim öz pencerem olmadı.
Çok pencerelere koştum. Birine sebat etmedim. Biriktirmedim. İnanamadım.
Tarz sahibi olmak bir tarla sahibi olmakla birmiş.
Bilemedim.
Tarla satınalmaya para biriktirmekle başlanır.
Tarz benimsemek bilgi biriktirmekleymiş...
Bilgi ve resim çalışmak bıkmadan çizmek boyamaymış.
Çizmek sebatla çizmekmiş.
Bilgileri saklayarak yenilerini devşirerek çoğaltmakmış.
Resim sanatının bütüne giden yolda devindirerek çalışılmalıymış.
Tarla satınalmak ekmesi biçmesi işlerken acarlık sebat sabır neyse resim sanatında izdüşümünü böyle bilinmeliymiş.
Tarz benimsemeksizin resim ise neye yarar ki?
Resim yapmak: Başka sanatcıların çizdiği kompozisyonları kopya ederek çizmek değildir. Başka ressamın kullandığı renk o sanatçının renkleridir.
Ben, diyelim, örnek veriyorum, kendim üzerinden: Ben kendi resmimi çizerken o benim kompozisyonumdur.
Kopyasını çalışacağım resim de o sanatcının kompozisyonudur. Her tablo bir sanatçının kompozisyonudur.
Sanatçı çizdiği kaompozisyona kendi sevdiği ve bildiği tanıdığı renkleri sürer. O renklerin o sanatçıda kayıtlı kodları ve hikayeleri vardır.
Kimbilir nereden ne gaye ile ne hatıra ile sanatçının bilinçaltında kayıtolunmuş renklerdir.
Sanatçı bu sahip olduğu renklere üzerlerine titremeli. Değerbilmezlik etmemeli. Aman bu renklerden... bu renklere... dememelidir.
Bir eve ne saikayla taşınılmış olunursa olsun onu severiz değil mi? Beninsemezsek evi sevemeyiz, evde huzurlu olamayız.
Evi severiz benimseyerek bir parçamız haline getiririz. Bu uğraşım tarzdır.
Evi sevmişlik tarzıdır.
Resim sanatında ise çizdiğimiz renkleri çizgileri dokuları şekilleri sevmeliyiz ki benimseyebilelim.
Sevmediğiniz şey tarzınız olamaz.
Resimde de sevmediğiniz renk şekil konu içerik doku tarzınız olamıyor.
Tarzınızı geçiktiriyor.
Tarzınızın ortaya çıkmasını erteliyor.
Neyi seviyorsanız uslübunuza katın ve ne olduğunu nasıl olduğunu açıklamaya çalışın, açıklayabildiğiniz unsurlar sanatta sanatçının tarzını diğerlerinden ayırır.
İşte sizin olan şey diye ortaya yığılır.
Sizin olan sade sizin olan şey: Kişisel tarzdır.
Uzayda astroitlerde elementlerin biz insanların elementleriyle benzerliğini tesbit etmişler. Buna istinaden, dayanarak yani: Gelecekte olacak olan zamanda, insanların oluşacağına dair pay biçmişler.
Bu: uzayda insan var mıydı, yok muydu sualine verilmiş bir cevaptır.
Uzayda bizim gibi canlı var mı? UFO lakırtıları malumunuzdur.
UFO haricinde verilecek cevap: cevaplar daha iyi cevaptır.
Hayatta ne ki: insan, şu elma, şu araba, bu masa, genelsiz olsun.
Elimdeki elma yeryüzünde bir tane midir? Amasya elması, Iğdır elması, ekşi elma, kış elması ve geneliyle bir sürü elma.
Elma tekiliyle elimdeki elma. Elma geneliyle tikel elmalar: ekşi yeşil elmalar.
Geneliyle Amasya tatlı elmaları bütün elmalarla evrensel elmalar.
İnsanın geneli olmalıdır.
Bu örnek modelinden yola çıkarsak.
Bir öğrencim bunu söylemişti: UFO’ya inanmadığını demişti.
Genelleme ve Astroitleri söylemişti.
Genç dimağlar zeki oluyor canım.
Yaşlandıkça insan seme koyun gibi fazla mütalaa yapamıyor.
" Öz sözüm özümedir,"
" Özüme diyorum: semeliyor muyuz ne?"
12-08-2011çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.