- 648 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MESCİDİ AKSA KAN AĞLIYOR.
İsrail askerlerinin 1967’den bu yana ilk kez Mescidi Aksa’nın mihrabını postallarıyla çiğnemesi büyük infiale sebep oldu. İsrail’in gerçekleştirdiği bu son eylem ile zulmün sadece Filistin’i değil tüm İslam Âlemini ve insanlığı ilgilendiren bir boyut kazandırmıştır. Böyle bir gelişmeye ne Filistin’in, ne Türkiye’nin ne bölgenin ne İslam dünyasının ne de özgür dünyanın sessiz kalması mümkün değildir. Bu durum karşısında zorbaya, zalime karşı tavır alınmalıdır! “Ey Müslümanlar, ey ümmet, ey insanlık “ Mescidi Aksa’nın ızdırabını dindirin, gözyaşlarını silin, yoksa bu zülüm sizleri de saracak, sıkıntıya sokacaktır.
İsrail’in azgın politikası sürüyor. Bu günkü olaylar1994 El-Halil katliamını andırıyor. O yıl, bir terörist, Halilürrahman Camii’ne girerek namaz kılmakta olan 29 Müslüman’ı katletmişti. O olayda İsrail güvenlik güçlerinin ihmallerine karşılık Müslümanlar cezalandırılmıştı. O zamana kadar tamamı Müslümanların kontrolünde olan cami ve şehir ikiye bölünerek. Caminin yarısı sinagoga çevrilmişti. Müslümanların kontrolünde kalan ikinci yarısına girişler de İsrail tarafından insan onuruna yakışmayacak önlemlere tabi kılındı.
Bu gün de İsrail güçlerinin Aksa içindeki Kıble Camii’ne postalla girerek tahribat yapmaları, Mescid-i Aksa’nın tamamen Müslümanlara kapatılması 1967’den bu yana hâkim olan düzeni bozma girişimidir. Bu gün, dün gibi yine Mescidi Aksa kan ağlıyor…
Oynanan oyuna geniş açıdan baktığımızda: İsrail’in “Arz’ı- Mev’ut” (Vadedilmiş Topraklar) düşünce ve idealinden hiçbir zaman vazgeçmediğidir. Asırlardan beri Müslümanların Orta doğuda yaşadıkları, Osmanlının parçalanma sebebi, değişik dönemlerde meydana gelen olayların tüm sebepleri de bu ideolojinin hayata geçirilmesi içindir.
Gerek Batı ve ABD Ortadoğu üzerindeki oyunlarına devam ediyor. Bunun yanında İngiliz ve Alman istihbaratı da oyunların oynanmasında etkin rol oynuyor. Bir taraftan İsrail’in, Batının planları ve petrolün egemenliği, diğer yandan ABD’nin IŞİD’İ kullanarak ve bahane ederek Orta Doğu’da “Büyük Kürdistan’ı” kurmak için çalışmaları bölgeyi ve insanları felakete sürüklüyor.
Yaşanan olayların bölgesel ve küresel gelişmelerle, BOP la da ilgisi vardır. Gelişmelere baktığımızda Filistin davasının geleneksel hamileri olan Mısır, Suriye, Irak, Libya gibi belirli Arap ülkelerinin Arap baharıyla etkinliklerinin kırılması ve en önemlisi Türkiye’nin etkisinin de gizli anlaşma ve pazarlıklarla azaltılmış olması işi daha da zora sokuyor görünüyor. Ancak ne olursa olsun Türkiye etkin güç olmalı, Filistin davasına sahip çıkmanın tarihi sorumluluğu ile bağımsız Filistin ilanında görev almalıdır. Yoksa İsrail’i kınamak, lanetlemekle işlerin çözüleceğine inanmak basit teslimiyetçi anlayışın ifadesidir. İtidalli Yahudiler de bu azgın hukuk insaf, vicdan tanımayan saldırganlara karşı tepkilerini sürdürmelidirler.
Allah hiç bir Müslüman memlekette, hiçbir zaman milletin başına, liyakatsiz, basiretsiz, ferasetsiz, aciz, teslimiyetçi idareciler nasip etmesin! Müslümanların kendi insanına, kardeşlerine karşı üç-buçuk kâfirin reva gördüğü zulümlere, kıyımlara karşı bu kadar acizlik olamaz. Mukaddeslerimiz, şereflerimiz bu kadar korumasız kalamaz. M. Akif’in sözleri akla geliyor, bu asla ispatlanmasın! “Eyvah üç-beş kâfirin imanına kandık / Öyle uyutulduk ki, cehennemde uyandık”
Daha düne kadar Haçlı istilacılarına karşı mücadelesini sürdüren Selahattin-i Eyyübilerin, Kılıç Arslanlar’ın, Ertuğrul Gaziler’ in, Sultan Fatih ve Yavuz Selim’lerin, Abdülhamit Han’ın basiretleri ve ecdadımızın dâhiyane siyasetleri karşısında zalimler korkudan kaçacak delik bulamamışlardı. Bu zalimlere karşı dün olduğu gibi bu gün de Müslümanlar birlik olarak, zalim ve terörist devlet olan İsrail durdurulmalıdır.
İsrail hükümetinin ısrarcı ve sistematik planları çerçevesinde gerginliği tırmandırarak hedefinin Mescid-i Aksa’yı bölmek olduğu biliniyor artık. Mescid-i Aksa’nın kutsallığının çiğnendiği uluslararası tüm kurullarda belirtilerek BMGK acil olarak göreve çağrılmalı, bu işe el atmazsa daha vahim sonuçlar doğurabileceği vurgulanmalıdır. İsrail’e karşı her türlü tepki etki, insan onuru taşıyanlarca gösterilmelidir.
Kudüs, İslâm’da özel bir yere ve kutsiyete sahiptir. Bu gün işgale uğrayan Mescidi Aksa; peygamberimizin miraç olayının gerçekleştiği ve Müslümanların ilk kıblegahı olan bu yeri kimler, nasıl koruyacaklar? Bu durumda düşünülmesi gereken Mübarek beldelerin “Kâbe, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa” gibi kutsal yerleri kim koruyacak, bu yerlere kim sahip çıkacak. Türkiye ecdadın emanetine sahip çıkmış ve çıkacaktır. Yavuz Sultan Selim’in “Hâkim-ül Harameyin değil Hadim-ül Harameyin”(mubarek beldelerin hâkimi değil hizmetkârıyım) sözü ve Atatürk’ün Suudi kralının, peygamberimizin türbesini yıkma düşüncesine verdiği cevap;“ O yeri yıkamazsınız yoksa ordumu alıp aşağıya gelirim” sözü unutulmamalı, Türkiye tarihi misyonuna sahip çıkmalıdır…
Meydana gelen olaylar, bir iktidar kavgası ya da bir millet kavgası değildir. Bu hilale karşı diğer dinler kavgasıdır. Çünkü onlar birbirinin dostudurlar, onlar Müslüman’a hiçbir zaman dost olmamış, sadece menfaat birlikteliği yapmışlardır.
Bu gün Muharref Tevrat ideolojisini benimseyenler, fanatik Yahudiler Arz’ı- Mev’ut” taraftarları ellerindeki tüm imkânları; “dünyanın efendisi, milletlerin hükmedicisi olma” emellerini gerçekleştirmek için insanlara dünyayı zindan edip kirletmeye devam edecek, yakmanın, yıkmanın sonu gelmeyecektir. Dahası, bu olaylardan ders almayan Müslüman coğrafyasında yaşayanlar bir araya gelmedikleri sürece bu zulümler devam edecektir.
Müslümanlar ortak sıkıntılarını, kaderlerini paylaşmak, Allahın emirlerine ve yeryüzünün gerçeklerine gözlerini ve kulaklarını kapamayarak zulme dur demek, zalime karşı çıkmak zorundadırlar. Hiç bir Müslüman toplumun mübarek beldeleri, toprakları çiğnetmeye parçalamaya ve ayrılığa düşmeye birbirine, olaylara karşı ilgisiz olmaya, birbirine sırt çevirmeye hakkı olamaz.
Filistin semalarından güneşin doğması yakındır. Başta Yüce milletimiz ve İslam âlemi, davasına sahip çıkmalıdır! Değerlere, İslam’a, birbirine sahip çıkılmalıdır. Bu gün Kuşatma altında olan sadece aksa değil, asıl Müslümanlık kuşatma altındadır. Bundan kurtulursak Mescidi Aksa da kurtulur diğerleri de… Yarabbi, duy mazlumların feryadını “ içimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme” Kan ağlayanları kan, can verenleri ve uyuyan Müslümanları ayağa kaldır…
YORUMLAR
Yarım saat olmadı, elimden bıraktığım ders kitabımdan şunları okudum; Yahya Demeli kardeşim:
"...
Kırım Savaşları esnasında 1854 Yılında başlayan dış borçlanmanın boyutları zamanla artarak devam etmiş, 1875 Yılında devletinn bir mânâda mâlî açıdan iflâsı, 1881 Yılında da Duyun-ı Umumiye İdâresi'nin kurulması ile farklı bir boyut kazanmıştır.
Dış borçların ödenmesinin Türkiye Cumhûriyeti Dönemi'nde 1954 Yılına kadar devam ettiği düşünüldüğünde borçlanmanın etkilerinin ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
..."
Özetle; "Borç alan emir alır"sa sonucu, bu gibi millî tâkatsızlıklar gelecekte daha çok artacaktır...
Tâ ki; zor, oyunu bozana kadar... haydaaaa al yeni baştan...
İçte kaldığımız sıkıntıdır; yurt dışındaki bu olanlan- bitenler...
Uyku sersemliğimiz bitene kadar!.
Sağlık dileğim ve Selâmımla...
kadiryeter Kadir Yeter. 10.11.2014 Kavakmeydan... 41. Yıl...
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=135574
yahya demel'ye