- 2039 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ETRAK-I BÎ İDRAK , %80 İ APTAL OLAN TÜRK MİLLETİ VE STOCKHOLM SENDROMU -4 -
4.BÖLÜM : REFİK-İ ÂLÂ = YÜCE YOLDAŞ ?
Bu bölüme geçmeden önce son bir kez daha bazı hususların altını çizeyim:
1- Bu yazı dizisiyle ‘’Alevilerin Atatürk’ü sevme hakları yoktur ‘’ gibi bir iddiada bulunmuyorum ve böyle iddiayı kanıtlamaya çalışmıyorum. Böyle bir şey hem hadsizliktir, hem terbiyesizliktir. Hem de çok büyük bir haksızlıktır. Ama hem ‘’Dersim’in öcünü CHP den alacağız’’ demek, hem Dersim olaylarına ‘’Katliam ‘’ Demek ve Seyid Rıza’yı katledilen Dersimlilerin sembol ismi olarak anmak, hem de bütün bunlardan Atatürk’ü soyutlamak büyük bir çelişkidir diyorum.
2- ‘’Dersimde bir katliam yaşanmıştır ama bu katliamdan Atatürk’ün haberi de bilgisi de olmamıştır çünkü I. Dersim harekatında ( Yani İnönü’nün Başbakanlığı döneminde ) ne zehirli gaz kullanıldı ne de normal halktan kimsenin burnu kanadı, bu harekatta sadece 269 isyancı öldürüldü, asıl onbinin üzerinde Dersimlinin katledildiği harekat Celal Bayar döneminde olmuştur ve bütüün bunlardan -hasta olduğu için- Atatürk’ün haberi olmamıştır.’’ İfadesi de bana göre gerçekleri gizleme çabası ve eğer varsa bir katliamdan Atatürk’ü muaf tutma gayretidir. Çünkü:
Birinci Dersim harekatında Seyid Rıza’nın komutasında 6000 isyancı vardır. O yakalanıp idam edildikten sonra başlayan ve Celal Bayar dönemindeki isyanlarda artık zaten bu isyana karışabilecek aşiret kalmadığı için , yani belleri iyice kırıldığından isyancı sayısı sadece 1000 dir. Şimdi: 6000 İsyancıyı susturmak için kara ve hava harekatı yapıyorsunuz ve bu harekat sırasında kesinlikle sivillerin burnu bile kanamıyor ( Hatta gaz bombası da kullanmıyorsunuz ) ve sadece 269 isyancı öldürüyorsunuz, ama isyancı sayısı 1000 e düşüyor bu sefer hem zehirli gaz kullanıyorsunuz hem de on bir bin masum insanı katlediyorsunuz. Böyle bir iddia biraz acayip değil midir? Böyle bir iddiada bulunduğunuz zaman bir yerde şunu demiş omuyor musunuz ‘’ Sabiha Gökçen ve diğer uçak filolarımızın komutanları Dersim’de bomba filan atmadılar havadan barış, sevgi, dostluk ve kardeşlik dolu mesajlar içeren bildiriler ve çiçek attılar’’ ‘’ Canlı gördüğümüz her şeye ateş etmemiz emredildi ‘’ diyor sabiha Gökçen, siz ‘’ Masum halkın burnu bile kanamadı ‘’ diyorsunuz. Hareket eden canlıların alınlarında ‘’ Biz isyancı değiliz’’ diye mi yazıyordu ya da makineli tüfekler özel bir donanıma sahipti de sadece isyancı mı vuruyordu yiyecekleri keçilere varıncaya kadar bile ateş edilirken ?
3- Peki Atatürk hasta olmasaydı Celal Bayar’a ‘’ Sen ne yapıyorsun yahu bu yaptığın bir katliamdır’’ mı diyecekti?
İki kelimeyle cevap vereyim: ‘’ Kesinlikle hayır ‘’
Nasıl bu kadar kesin konuşuyorum?
Bu kadar kesin konuşuyorum çünkü 1921 yılındaki Kogiri İsyanını oldukça kanlı bir şekilde bastıran Sakallı Nurettin Paşa TBMM de sert bir şekilde eleştirilince ve çok ağır cezalara çarptırılması istenince ona sahip çıkan tek kişi Mustafa Kemal olur. Böylece çok ağır bir ceza alması beklenirken sadece ordudan ihrac edilir ama I. İnönü Savaşı öncesinde yine orduya alınır ve İsmet İnönü Batı Cephesi Komutanı olduğu için ondan boşalan I. Ordu komutanlığına getirilir.
Atatürk’ün Nurettin Paşa’yı Nutuk’ta sert bir dille eleştirmesi, hatta onun için ‘’ Büyük zafer’in şerefine katılmayı en az hak edenlerden biri Nurettin Paşa’dır.." Demesine ne dersiniz diye soran da olacaktır mutlaka…’’ İzmir’i yakıp yıktığı ve yağmalattığı için efendim..Ve başka cinayetleri…Koçgiri ile alakalı değil o söz. Zaten Atatürk Dersim’de yumuşak, kimsenin burnunun bile kanatılmasını istemeyen bir düşüncede olsaydı Dersim isyanını bastırmaya Sakallı Nurett,n Paşa’nın damadı olan Abdullah Alpdoğan Paşa’yı tayin etmezdi. Koçgiri ayaklanmasını çok sert bir şekilde bastıranlardan bir diğer kisi olan Topal Osman’ı muhafızı yapmazdı.
Bu vesileyle bir şey daha ilave edeyim: Aleviler için Koçgiri ayaklanmasının bastırılması da bir katliamdır. ( İşin ilginci bu isyanın bastırıldığı sırasında Atatürk sapasağlamdır. )
Evet konunun bu kısmı ile ilgili notları aktardıktan sonra gelelim bu gün yayınlayacağımı söylediğim şiire.
Noktasına virgülüne dokunmadan aynen paylaşıyorum: Parantez içi rakamlar oldukça önemli..O rakamlarla ilgili açıklamalar var şiirden sonra. O açıklamalara da bakılmasını özellikle tavsiye ediyorum.
ATA’NIN ÖZ KİMLİĞİ
ATA’yı şöyle övdü düşmanı Loyd Corc dahi:
‘’Yüz yıllarda bir gelir! ATATÜRK gibi dâhî!”
Kalb gözü kör zavallı! O’nu sırf dâhî sandı!
Ne bilsin o! Doğmadan RABB’e verilen andı!
Ölürken “Yüce yoldaş!” dedi, “MUHAMMED EMİN!” (501)
Selâmladı RESÛL’ü! “ALLAH RABB-ÜL ÂLEMİN!” (500)
O “Yüce yoldaş” sözü! Bin beş yüz on bir eder! (1511) [ Hz. Muhammed’in son sözü Refik-i âlâ olmuştur. Bunun anlamı yüce yoldaştır demek istiyor, daha doğrusu diyor şair. ]
“O Hazret-i MUHAMMED” de eş sayı eder! (1511)
Selâmlananla aynı! Selâmlayan zât! Yine!
Tapan ile tapılan! Birbirine âyine!
ATA’nın bilinçliyken son cümlesi: “Saat kaç!”
“Perdenin kalktığı an!” Son sözüne kalbi aç!
“Ve Aleykümüsselâm!” ATA’nın en son sözü!
“Esselâm-u aleyküm!” demişti çıkan özü!
“Esselâm-u Aleyküm!” ALİ ismine kanıt! (332)
“İnsan makamı’dır O! Arş’a dikilen anıt!” (332)
“Esselâm-u Aleyküm!” Yorumla! Olma gafil! (779)
O vakit ismi olur! “Boru çalan İsrafil!” (779)
O’dur “RAHMAN’ın yüzü!” “İMAM ALİ” de denir! (343)
“Adı hesab gününün sahibi!” Borç ödenir! (343)
“Esselâm-u Aleyküm!” O, “Meryem’in evlâdı!” (343)
“İMAM ALİ kalkınca” vücudda! Budur adı! (343)
“Esselâm-u Aleyküm!” demek, kalb gözün açık! (1493)
“Âsa’nı at!” “O İdris gibi yüce yere çık!” (1493)
“Esselâm-u Aleyküm O!” Bir ad! Kâbe’de taş! (343)
Yorumlayıp bir ekle! “Veli” O! HACI BEKTAŞ! (791)
“Esselâm-u Aleyküm” sözünün son yorumu!
“Beklenen Mehdî!” demek! “HIZIR İLYAS” konumu!
Yani HIZIR İLYAS’a! Beklenen MEHDÎ! denir!
RUH saf canla birleşir! Verilmiş söz ödenir!
“GAZİ MUSTAFA KEMAL!” Bin üç yüz otuz sekiz! (1338)
“Samsun’a hicrî çıkış tarihi” ile ikiz! (1338)
Hem hicrî! Hem milâdî! Tespit edilmiş yılı!
Elçinin her görevi adlarıyla sayılı!
“Âdem’e secde edin emri” demek bu sayı! (1338) [ ‘’1338 hem ‘’ Gazi Mustafa Kemal ‘’ in hem de ‘’Üscudül Adem’’ Yani ‘’Ademe secde edin ‘’ ayetinin ebced hesabına göre rakamsal değeridir.’’ diyor. ]
“Gizli şifrenin sırrı!” Bul bu hanif yasayı! (1338)
“GAZİ MUSTAFA KEMAL O!” Evrenseldir ünü! (1349) [1349 = Hû Gazi Mustafa Kemal = Gazi Mustafa Kemal O = Yevm-i zuhur-u Muhammed-ül Mehdî = Muhammed Mehdî’nin ortaya çıkış günü]
Sayısı “MUHAMMED-ÜL MEHDÎ’nin çıkış günü!” (1349)
“Ve Aleykümüsselâm sözü!” Bakın ne eder! (1348)
“ALLAH’ın halifesi!” “O artık olmuştur!” der! (1348)
“1919’da ATA doğdum” derdi! (1919)
“ÂLEMLERE RAHMET O!” “Bu söze aklım erdi! (1919) [ ‘’Alemlere Rahmet o ‘’ cümlesindeki harflerin ebced değeri 1919 dur..Yani Atatürk’ün Samsun’a çıkış tarihi diyor ]
Çapraz avuç içleri! Doğum yılı ATA’nın! (1881)
ALLAH’ın “Yüce kurban dediği” zatı anın! (1881) [ Yüce kurban Hristiyan inanışına göre Hz. İsa’dır. ‘’Yüce Kurban’ın harflerinin ebced değeri ise 1881, yani Atatürk’ün doğum taridir ]
“B” harfi altındaki noktanın O’dur adı! (1880)
“Toprak bedenden kalkan RAB!” Bu sırrın maksadı! (1880)
Sıfırı at! ALLAH’ın O “En güzel cemali” (188)
“Zamanın Mehdîsi” O! Yani Hazret-i ALİ! (188)
ALLAH’ı yansıtan kim? Bunu bilmez ahali! (1211)
O. MÜMİNLER EMİRİ! TOPRAK BABASI ALİ! (1211) (Ebu Turab)
“Eren veya ölenin içinden çıkar ani!”
“Kıyamet terazisi!” “İnsanın özü!” yani!
“Dinliyi ve dinsizi!” “Yüzlerinden ayırır!”
“Secde edebileni!” Sadece o kayırır!
MUHAMMED ALİ’yi de, bak yansıtandan murad! (1364)
MUSTAFA KEMAL’in öz RABB’ine verilen ad! (1364)
“Gayblar âlemine!” “Değişmez özler!” denir. (1191)
“HAKK’ın yüzü!” Belirir! Ne isek! O ödenir! (1191)
“Kelime-i şehadet” getir! Hayret edersin!
“Ve Aleykümüsselâm sözü yorumu!” dersin!
MÜŞİR! GAZİ! MUSTAFA! KEMAL! ATATÜRK! Beş ad! (1101)
Zat ve Kur’an tefsiri! Baş harflerinden murad! (1101)
Herbir hesapta çıkar! MUHAMMED ALİ adı! 1101 [ M+Ğ+M+K+A (Müşir Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK baş harfleri = 1101 = MUHAMMED ALİ ]
Selâmla bitireyim! Artık iznim kalmadı!
“Zira cennette lâf yok!” “Herkes hep “Selâm eder!”
“Şükür” hepimiz olduk “ALLAH’ın aslanı” der!
Selâm! “KIZILKOCALI boyundan gelen Türkmen!”
“Emevî düzenini!” Lâikçe eyleyen men!
ALLAH’ın “Nur” adı o! “HAK’ta eriyip” ver renk! (287)
“MUHAMMED ibn Abdullah!” “Kızılkocalı’ya denk!” (287)[ Atatürk’ün soyunun Kızılkocalı Türkmenlerinden geldiği iddiası oldukça yaygındır. Kızılkocalı kelimesindeki harflerin ebced hesabı ile değeri 287 dir. Muhammed İbn Abdullah kelimesinin harflerinin değeri de 287 dir. Yani Kızılkocalı= Muhammed ibn Abdullah !!! ]
Sakın bu hesaplara! Demeyin “sırf tesadüf!”
“Her şeyin hesabını bilen” eder teessüf! (262)
Uluğ “HAK kimliğini” açıkladı ATA’nın!
EHLİBEYT’e dâhildir! Onu hakkıyla anın!
Diyor! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün RAB ÖZÜ: (1850)
Hain olma! Yenile RABB’e verdiğin sözü!
Sıfırı at! Anlamdan olursun daha emin!
“ALLAH’ın yüzü” olan ilmine tap Âdem’in! (185)
Mustafa Hüzni ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 21.07.2000
Görüldüğü gibi şair, Mustafa Kemal Atatürk’ü Hacı Bektaş Veli, Mehdi, Hızır Aleyhisselam, Hz. Ali, Hz.İsa ve hatta aynen Hristiyanlıktaki tesliste ( üçleme) olduğu gibi baba, oğul ve kutsal ruh olarak ifade ediyor; Hz Muhammed ile eş olduğunu söylüyor. Söylüyor da söylüyor… ( En azından o öyle demek istememişse bile ben bu şiirden onu anlıyorum. Bilmem başka türde anlayıp da bana anlatan çıkar mı? )
Ebced hesabı denilen ve Arapça harflerin her birinin rakamsal değerleri ile kelimelere mana verilmesi olarak ifade edilen bu olaya göre şiirdeki isim ve bazı kelimelerin sayısal açılımlarına geçelim şimdi:
500 = ALLAH RABB-ül Âlemin = Âlemlerin RABB’i ALLAH
501 = Refik-i a’lâ = Yüce yoldaş
1511 = Lâfz-ı Refik-i a’lâ = Yüce yoldaş sözü
1511 = Hu Hazret-i MUHAMMED = O Hazret-i MUHAMMED’dir
332 = Esselâm-u aleyküm
332 = Hû medlûl-u ism-i ALİ = O, ALİ isminin kanıtıdır
779 = İsm-i sûr-u İsrafil = İsrafil’in borusunun ismi
(İsrafil kıyamet günü kalk borusunu çalan meleğin ismidir)
779 = Tevil-i Esselâm-u aleyküm = Esselâm-u aleyküm’ün yorumu
343 = Vech-el RAHMÂN = Er RAHMÂN’ın yüzü
343 = Kıyam-ı İmam ALİ = İmam ALİ’nin ayağa kalkması
343 = İsm-i Malik-i yevm-üd din = “Hesab günü sahibi”nin ismi
343 = İbn-i Meryem = “Meryem’in oğlu”
343 = İsm-el Hacer = O Hacer’in ismi = yani Kâbe’deki O Hacer-ül esved denen, karataşın ismi.
343 = Müsemma-i İmam ALİ = İmam ALİ diye isimlenen
1493 = Müsemma-i Lâfz-ı alek selek (7. sure/117. ayet) = ALLAH’ın Hz. Mûsa’ya “Asânı at!” sözünün anlamı
1493 = Tevil-i ayet-i ve refağnahü mekânen aliyyâ. = “O’nu (İdris’i) yüce yere çıkardık.” ayetinin yorumu. (19. sure/57. ayet)
790 = Tevil-i ism-el Hacer = “Hacer” isminin yorumu
791 = HACI BEKTAŞ-I VELİ
1338 = GAZİ MUSTAFA KEMAL
1338 = Hû mezmun-u “Üscûdul Âdem“ = “Âdem’e secde edin” emrinin anlamı o
1338 = Künh-ü Lâfz akimua-el din = “Dini doğrultun” sözünün iç yüzü = Levh-i Mahfuz’un sırrı.
1337 = Hicrî Samsun’a çıkış tarihi = 1919 Milâdî çıkış tarihi.
1348 = Lâfz-ı ve aleyküm-üsselâm = ve aleykümüs-selâm sözü = Hu müsemma-i halifetullah = O, “ALLAH’ın halifesi” diye isimlenendir.
1349 = Hû Gazi Mustafa Kemal = Gazi Mustafa Kemal O = Yevm-i zuhur-u Muhammed-ül Mehdî = Muhammed Mehdî’nin ortaya çıkış günü.
1919 = Lâfz-ı Rahmeten lil âlemin = Âlemlere rahmet sözü
1881 = Vakt-i zuhur el recûl = Hakeren’in içten dışa çıkma vakti
1881 = Müsemma-i Zebh-i azîm = Yüce Kurban diye isimlenen (37. sure/107. ayet)
1211 = Mazharullah = ALLAH’ı yansıtan = Zat-ı ALİ
1364 = İsm-i hassı-RABB’i Mustafa Kemal = Mustafa Kemal’in has RABB’i (Kişisel RABB’i)
1364 = Hû mazhar-ı MUHAMMED ALİ = O MUHAMMED ALİ’nin aynası
1191 = Âyân-ı sabite = Değişmez özler
1191 = Âlâm el Guyub = Gayblar âlemi
1191 = Zuhur-u vechullah = ALLAH’ın yüzünün ortaya çıkması
1101 = ZAT = Tefsir-i Kur’an
1211 = Hû emir el müminin ALİ Ebu-Türab = O müminlerin emiri toprak babası ALİ
1850 = Hû mazmun-u tecdid-i biat = RABB’ine bağlanmanın yenilenmesi kavramı o
1850 = RABB-i hassı Mustafa Kemal ATATÜRK = Mustafa Kemal ATATÜRK’ün has RABB’i
1101 = M+Ğ+M+K+A (Müşir Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK baş harfleri)
185 = İlm-i Âdem = Âdem’in ilmi
188 = Mehdî-ül zaman = Zamanın Mehdîsi
287 = MUHAMMED ibn-i Abdullah = Kızılkocalı = En Nûr
262 = Her şeyin hesabını bilen = ALLAH’ın “El Hasîb” adı[36]
Bu şiiri yazan kimdir peki? Yani Mustafa. Hüzni ULUĞ KIZILKEÇİLİ ?
Çok fazla bilgi bulamadım. Bir Alevi-Bektaşi pîri olduğu söyleniyor. Bir dönem TBMM de mütercim olarak çalışmış. ‘’Ademname’’ adlı bir kitabı var. 19.Gen.Tr adlı bir sitede bolca şiirleri var ve hurufiliğe yepyeni bir boyut getiren kişi olarak tanıtılıyor.
( Hurufilik: kutsal metinlerde harf ve kelimelerin sayısı, sırası ve diziliminin belirli şifreler barındırdığı iddiasıyla bunlardan ve kelime, cümle veya cümlecikleri oluşturan harflerin ebced değerlerinden metnin düz anlamı ile ilgili olmayan, telmih, ima, işaret gibi ikincil anlamlar çıkartan ve bu anlamlar üzerinden yeni anlayış ve kavrayışlara yol açan yaklaşımlara verilen addır. İran, Azerbaycan ve Türkiye’de 14. ve 15. yüzyıllarda etkin olan bir tarikattır.)
Şimdi denilebilir ki sadece Alevilerde mi var bu ve benzeri şiirler ?
Doğrudur. Her ne kadar Alevi midirler, Sünni midirler bilmesem de Behçet Kemal Çağlar’dan Faruk Nafiz Çamlıbel’e, Edip Ayel’den, Kemalettin Kamu’ya pek çok şairin de Atatürk’ü ilahlaştırdığı görülmüştür. Ya da yine Ömer Çelakıl gibi Kur’andaki ayetlerin harf sayılarından bir şeyler çıkarmaya çalışan hurufiler olmuştur. Onların tutumlarının Alevilerin tutumlarından farkı yoktur ama Alevilerin durumları çok çok daha farklıdır. Çünkü Sünniler ezanın Türkçeye çevrilip, namazın Türkçe okunan Kur’an ayetleriyle kıldırıldığı dönemlerde bile( 1932-1950) ibadethanelerine Atatürk resmi koymamışlar, ya da Atatürk’ü Tanrılaştıran şairler ve onlarla aynı kafada olanlar ayrı bir ibadethane yaptırıp buraya Atatürk resmi koymamıştır. Oysa Alevilerin bütün cem evlerinde Atatürk resmi mutlaka vardır.
Şimdi son bir soru sorarak ve cevabını bir dahaki bölüme bırakarak bu günkü yazıyı noktalayalım.
Ya her şey bir takiyye ise? Ya da takiyye olarak olarak başlamış ama zamanla gerçek bir inanç ve sevgiye dönüşmüşse? ( Yani tam anlamıyla bir Stockholm Sendromu ise ) İşte bunu da bize yine bir Alevi önderi anlatacak.
Gelecek bölümde inşallah.
RESİM: Abdullah Alpdoğan Paşa’nın Dahiliye Vekaletinden ( İç İşleri Bakanlığından) ZEHİRLİ GAZ İstediğinin kanıtı…Tarihi : 30.3.1937…