Hamdiye’ye Mektuplar -13 / ''ölüm geceleri yastığımızın altında, gündüzleri burnumuzun ucunda''
’’Ölüm her an yanıbaşımızda. Ne zaman, nerede öleceğimizi bilmediğimize göre, son günümüzü yaşıyormuşuz gibi yaşamamız gerekir, aslında. Ama nefsimiz bize şeytanla ortaklaşarak bu gerçeği unutturur, yanlışlara yol yapar. Daha çok vardır, şimdi ye bu yasak meyveyi bak ne güzellikler olacak, sonra tövbe edersin, Allah çok merhametlidir, affedici, acıyıcıdır.’’
---------------------«»---------------------
hamdiye ( 12/19/2008 )
---------------------«»---------------------
Hocam nasılsınız inşaallah iyisinizdir. Ben dün akşamdan beri çok üzgündüm, bilgisayarı erkenden kapattım yattım ama uyumadım. Orijin kütüphane adlı sitede okuduğum yazı beni çok etkiledi. Mine kalyoncunun "bir anda uykudan kalktım"adlı yazısı. Ölüm beni hiç bu kadar hüzünlendirmemişti. Ölümü düşündüm geride kalacakları, kırdıklarımı kin güttüklerimi yaptığım çoğu şeyin pişmanlıktan ve acıdan başka hiç birşey ifade etmediğini anladım. ya oraya gideken peşimde götüreceklerim, ya ölümüm çok yakınsa. Hocam ölümüme kadar aynı hatalara düşmek istemiyorum kimseyi incitmek istemiyorum. Bunu nasıl başarabilirim hocam.
Rüyaların yorumuna sevindim ondan çok ama çok kızım demenize sevindim. Yorumları okurken ilk fark etmedim gözüm yukarıya gitti inanamadım, sonunda da, selam en selame yazılıydı çok sevindim. Selam ee selamenin anlamı ne hocam. Sevgiler.
---------------------«»---------------------
Tarih:19 Aralık 2008 Cuma 17:25:39
RE:selam üzerinize olsun
Selam hamdiye kızım,
Ölüm her an yanıbaşımızda. Ne zaman, nerede öleceğimizi bilmediğimize göre, son günümüzü yaşıyormuşuz gibi yaşamamız gerekir, aslında. Ama nefsimiz bize şeytanla ortaklaşarak bu gerçeği unutturur, yanlışlara yol yapar. Daha çok vardır, şimdi ye bu yasak meyveyi bak ne güzellikler olacak, sonra tövbe edersin, zaten Allah çok merhametlidir, affedici, acıyıcıdır. Kullarını yakmaktan hayâ eder, der. Cehennemin insanlarla ve cinlerle doldurulacağını belirten ayeti ya unutturur, ya zaten öğrenmesine izin vermemiştir. Mü’min öyle bir hayat yaşar ki, ölümle de barışır. Hatta dünyanın öteki yüzünü fark ettiğinden, ahireti özler. Öyle özler ki ölümü dilememesi, yine Allah’ın emrine karşı çıkmamak içindir. Çünkü islam teslimiyettir. Barıştır. Kadere rızadır. Aldığına kanat etmektir. Dünya hayatının da mevlanın hediyesi olduğunun farkında olmaktır.
Selamen selame vakıa suresinden bir ayettir.
Cennetliklerin birbirine selamlarıdır. İki kere selamdır.
Bahsettiğin yazıyı okudum. Yıllar önce 23 yaşımda gördüğüm bir rüyayı anlattığım şiirimle aynı adı taşıyor. Şiirim hem değişik sitelerde yayınlandı, hem videosu yutupta yayınlandı. Belkide isim benzerliği, bir alıntıdır. Bilmiyorum. Şiir şöyleydi.
ÖLÜMün GERÇEĞİ
Ölüm sonrasından söz edince,
Ahiret azabından kork denilince,
Bazı yufka akıllılar derler ki;
“Gidip gören mi var ne belli,
Hani iddianızın delili.”?
Aklı başında olanları etkilemez belki.
Böyle saçma bir mantık, gülünç iddialar.
Ya çocukların, zayıf insanların imanı.
Onlara yazık oluyor, iğfal ediliyorlar.
Ölüm gerçeğini şüpheye yer bırakmadan.
Öğrenip, insanlara anlatmak isterdim.
Çocuk beynimle gözlerine sokarcasına.
İşte ölümün gerçeği, diye bilsem derdim.
Henüz on yaşıma bile basmamıştım.
Sözde büyüklerim, şaka ile karışık;
İmanımı bozmak istemişlerdi.
Benim yanımda birbirlerine,
Hani ahiretin delili demişlerdi.
Kim gidip görmüşte anlatmışmış…
Belki doğruymuş, belki yalanmış…
Ahirete olan inancımı yitirmemiştim ya,
O şakayla içime çürük atmışlardı.
Huzur içindeki kalbimi incitip,
Tatlı aşıma acı katmışlardı.
RABBİM;
Gerçeğini göstersen demiştim.
Nasıl olacağını bilememiştim.
Aradan uzun zaman geçmişti.
Yaşım yirmi üçlere ermişti.
“Uyku bir bakıma ölümdür.”
Mealindeki hadisi öğrendim.
Merakımı büyük ölçüde yendim.
Doğru ya…
Uykuda insan gerçekten ölüydü…
Beden yaşıyordu ya,
bilinç gömülüydü…
Uyuduğu süre içinde dünyadan bi haberdi,
Yalnız ve yalnız Rabbiyle beraberdi.
Ölümü anlamıştım bu haber bana yetti.
Ölünce, öleceğini zannetmek gafletti.
Rüyalar en güzel delildi ahirete,
Kimin de cehenneme,
kiminde cennete.
Bir gün cuma namazını huşu ile kılmıştım.
Şeytanların her cinsinden Hakk’a sığınmıştım.
RABBİM o gece çok güzel bir rüya bahşetti.
Ölüm ötesini kabir hayatı vahy’etti.
Ölmüştüm,
yıkamışlardı,
kefenlenmiştim.
Musalla taşındaydım,
sanki dinlenmiştim.
Namazımı kılıyorlardı,
kırk elli kişi.
Hepside erkekti,
yoktu içlerinde dişi
.
Tabutumun içinden onlara bakıyordum;
Allah, Allah….
Ölüm denilen şey bumuymuş?
Ölmemiştim ki dünyada gibi yaşıyordum.
Hem çevremi görüp durmadayım….
Hem her söyleneni duymadayım.
Üstelik bütün bedenim göz olmuş…
Hem önümü görüyorum, hem ardımı;
Hem üst yanımı, hem altımı.
Dilersem cesedimle oluyorum,
Dilersem göğü boyluyorum.
Aldılar naşımı, kabirime koştular.
Ardımca olur olmaz konuştular.
Ben bakarken mezarımı biraz daha oydular.
Usulca tutup kara kabrime koydular.
Şimdi ancak kabirin acık yerinden görüyordum.
Hepsinin seslerini tam olarak duyuyordum.
Biri bir avuç toprak alıp üzerime attı.
O bir avuçla, dünya ışığını bana kapattı.
Artık zifiri karanlıktaydım ama diriydim.
Bilinçliydim,
nerede olduğunu bilen biriydim.
Üstüme toprak atanları seslerinden biliyordum.
Rabbimden gani gani rahmet diliyordum.
Beni gömüyorlardı,
ben onları duyuyordum.
Yaşıyordum işte,
ne ölmüştüm ne uyuyordum.
Oturup başucuma Kur-an okudular.
Hüküm Allah’ın, hüküm Allah’ın deyip durdular.
Usul usul uzaklaşıp gitti her biri,
Sınıra kadar işitildi ayak sesleri.
En arda kalan, duvarı atlayıp çıktı.
Artık arkadaşım,
zifiri karanlıkta, yalnızlıktı.
Az sonra,
mezarımı altı yöne genişler gördüm;
Rabbime şükür,
gümüşi renkte nûra gömüldüm.
Her yan pür nûr,
nasıl oldu anlamadım.
Işığın kaynağı nerede aradım bulamadım.
Bembeyazdı florasan ışığına benziyordu…
Ruhuma anlatılmaz hazlar veriyordu…
Birden, dört duvardan açıldı, dört kapı,
Dört er kişi bana doğru geldiler…
Her birinin ellerinde siniler…
Sinilerde dolu dolu yemek kabı.
“Hoş geldin komşu sefâ geldin.
Ölüm nasıl bir şey işte bildin,
Kadrini bilerek şükrünü eda et.
Çünkü Allah’ın lütfuna erdin.
Bu tecelli bir dileğin sonucu,
Ölümün gerçeğini keşif idi;
Dünya ile henüz işin bitmedi.
Vakti gelince işte böyle ölürsün…
Yaptıklarını aynen burda görürsün.”
Eşim:
uyan bey,
sabah vakti, dedi.
Seherde inliyordu ezan-ı Muhammedi.
Haydin namaza,
haydin namaza.
Haydin kurtuluşa,
haydin kurtuluşa.
Namaz uykudan hayırlıdır.
Allah uludur,
Allah uludur.
Muhammet onun resulü ve kuludur.
Ilgın -1993
YORUMLAR
içim bir tuhaf oldu okuyunca
evet ölüm hep yanımızda bizimle beraber
rabbim günahlarımızı kusurlarımızı bağışlasın
kabrimizi dar kılmasın kabir azabı çektirmesin rabbim
bütün kalbimle sana sığındım
okurken şiiri bende öldüm sanki
Allah razı olsun
ölümü anlattığınız için az çok bilinsede tazelenmesi bir başka
saygım dualarımla
selam es selame