- 641 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sanat Merkezinde Sanatsal Bir Yolculuk
Bir kış günü güneşin endamına aldanıp nazını sineye çekerek, adımlıyorum heyecanı. Buzdan tuzaklar serilmiş ayaklarıma. Renkli afişlerle kaplı kapıya nihayet ulaşıyorum. Soğuğu kırmak için yapılmış ikinci kapıyı da aştıktan sonra sezgilerimi yoklayıp sola yöneliyorum. Yine bir kapı, hayat sanki açılmayı bekleyen kapılarla kaplı.
Büyülü bir dünyanın izleri duvarlarda selamlıyor misafirlerini. Koridoru geçip merdivenlerde dahi eşlik ediyor kibarlığı elden bırakmayan duvarlardaki rengârenk el baskıları. Boyutlarına bakılırsa çocuklar tarafından hem de büyük bir zevkle yapılmış bu duvar dizaynı. Bir an, zaman idrakini yitirip o güne dönüyor. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ben, çocuk çığlıkları ve kahkahaları etrafımı sarıyor. Yüzleri, üzerleri boya içinde bir sürü çocuk. Onlara katılmak için tamda ellerimi boyalara daldırmışken zamanın hafızası yerine geliyor ve rutin seyrine devam ediyor. Bende çaresiz ayak uydurmak zorunda kalıyorum kendisine.
Buram buram sanat kokuyor satırlarıma. Gözlerim eser bombardımanına tutuluyor. Hangi yöne baksam nafile, kurtuluş yok güzelliklerden. Derken kulaklarımda nasibini alıyor fakirliğimi anımsayıp. Bu mekânın hayatımdaki eksikliğini, evet fakirliğimi fark ediyorum.
Keman sesiyle kanatlanıyor gözlerim, tavandaki ebru kanatlı kelebeklere eşlik ediyor ruhum. Ebruli hayaller akıyor hayalhaneme.
Adımlarım bir gizemin içinde yol alırken kulaklarımdaki notalara takılıyor ayaklarım. Hafif sendeleyip düşmek üzereyken müziğe, bir sesle irkiliyorum. Gözlerim biraz mahcup bir kapının üzerindeki tabelayı okuyor. “Tiyatro Salonu” İçimdeki bütün oyuncu karakterler galeyana gelip isyan çıkartıyor. “Bu kapıyı aşıp tüm sahneyi fethetmelisin maharetinle. Sana ait olmasını dilediğin bu salonu azim kılıcını kuşanıp gerekirse tüm zorlukların kanını akıtarak almalısın.” Bu kalabalık güruhu, arkamda durup kulaklarıma romantizm fısıldayan piyano ezgileriyle yatıştırıyor ve hemen oradan uzaklaşıyorum.
Ellerimin tanıdık yüzü ile burun buruna geliyorum ansızın. “Nerde kaldın seni bekliyorduk” deyip içeri davet ediyor Resim Atölyesi. Renklerin lezzeti cezbediyor beni. Yorgunluğumu duvarlardaki tablolarda dinlendirip çekiliyorum resmin huzurlu konforuna. Saatler akıp gidiyor ellerimde. Her fırça darbesiyle içimdeki karamsarlıklar renk değiştiriyor. Hayata bürünüyor sanat.
Bu sihirli mekândan ayrılıp monoton dünyaya dönme vaktinin geldiğini sesleniyor saatler. Tuvalimle ördüğüm gökkuşağını ruhuma giyip kapıya yöneliyorum. Malum, tekdüzeliğin kışını yaşatıyor mevsim.
Zihnime bulaşan sanata aldırmadan merdivenlere yöneliyorum. Renkli el baskıları bu sefer de uğurlamak için kapıya kadar geçiriyor beni. “Yine bekleriz” deyip ardımdan neşeyle el sallıyor yüzlerce renk.
Ve usulca, sanata bürünüyor hayat…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.