- 758 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER KİTABI BİR KAPIDIR MEHMET HAKKI SUÇİN'İN
Daha düne kadar Orta Doğu’nun halkları, görünmeyen duvarların ardında yaşıyordu. Bundan tam olarak kurtulmuş da değillerdir. Bugün o duvarların yıkılış sancılarını yaşıyoruz. Şu günlerde, yıllar yılı bizi birbirimizden koparan o engellerin teker teker yıkılışına, o demirden perdelerin büyük gürültülerle yırtılışına tanıklık etsek de hâlâ aramızda kalın tüllerin bulunduğu bir gerçek. Henüz söz ve hâl dilimizi, ikili ilişkilerimizi ve ekonomik gücümüzü istenilen düzeye çıkarmış değiliz maalesef.
Bunu aşmanın yolu da kuşkusuz bilgiden ve bilinçlenmekten geçiyor. Okumaktan öğrenmekten… Konuşmaktan diyalogdan… Kısacası birbirimizi anlamaktan… Türkçeyi, Arapçayı, Farsçayı, Kürtçeyi, İbraniceyi; hâsılı bölgenin dillerini ve dinamiklerini iyi bilmekten…
Mehmet Hakkı Suçin Hocanın dil ve tercümeye ilişkin çalışmaları da, bölgenin Türkçe ve Arapça konuşan halkları arasında çift kanatlı birer kapı niteliğinde. Sadece Türkçe konuşanların Arapça öğrenmesini değil, Arapça konuşan toplulukların da Türkçe öğrenmesini amaçlıyor. Tıpkı “Arapça Açıklamalı Türkçe Dilbilgisi” adlı tercüme eserinde olduğu gibi. Türkçe orijinali yazar Mehmet Hengirmen’e ait olan bu kitabın birinci baskısı, Engin Yayınevi tarafından 2003 yılında Ankara’da yapılmıştır.
Bugün Arapça ile meşgul olanlar, bu dille ilgili bir çalışma yaptıklarında, kaleme aldıkları eserlerinin adlarında ya da kapaklarında genellikle “yeni”, “yenilikçi” veya “modern” gibi kelimelere yer vermek durumunda kalıyorlar. Bu da kanımca, bir zamanların dünya bilim dilleri arasında bulunan Arapçanın, dahası Arapların, dolayısıyla biz de dâhil hemen her Orta Doğu halkının tarihin akış seyri içerisinde gereğince kendini yenileyememiş olmasından, diğer bir deyişle öteden beri insanlık arenasında devam edegelen mükemmeli bulma yarışının birinciliğini başka kıta halklarına kaptırmış olmanın derin değişim baskısından ileri geliyor.
Mehmet Hakkı Suçin’in eski Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İşler ile birlikte dilimize kazandırdığı en önemli eserlerden biri, orijinali Mısır’ın ünlü düşünce ve edebiyat adamlarından Emin el-Hûli’ye ait “Arap İslam Kültüründe Yenilikçi Yaklaşımlar” başlığını taşıyan çalışmadır. Adı geçen eserin kapağında vurgulanmak istendiği gibi, bugün dille beraber dimağımız da yenilenmek durumunda bizim. Çünkü eskimek; bir nevi kendini yenileyememek, geçip giden zamanın direnci karşısında yenik düşmek, gayrın karşısında işlevsiz hâle gelmektir. Bunu bir aforizma şeklinde ifade edersek; yenilenmemek yenilmektir. Kime? Zamana, kendimize, rakibimize… Bu, yenilenmek yenmektir şeklinde de söylenebilir. Kimi yenmek? Zamanı, kendimizi, rakibimizi…
Dil ve toplum felsefesi açısından Doğu-Batı farkı bağlamında, yaklaşık on yıl öncesinden beri şöyle bir tezimin olduğunu dillendirmeye çalışırım: “Kalkınmış toplumlar, geçmişten daha çok şimdiyi ve geleceği konuşurlar. Diğer bir deyişle içinde bulunulan zamanın kıymeti ve heyecanı ya da geleceğin planı ve programı ile yaşarlar. Kalkınmasını tamamlayamamış toplumlar veya topluluklar ise daha çok şimdiden ve gelecekten kaçınırlar, genellikle tarihin şanlı sayfaları ile mazinin parlak günlerini konuşmaktan hoşlanırlar. Elbette geçmişinin güzellikleri ile övünç duymak her topluluğun doğal hakkı olmalı. Ancak konuştuklarımız yaptıklarımızdan büyükse iş değil laf üretiyoruz, zamanımızı boşa geçiriyoruz, dolayısıyla tarih yapmıyoruz sadece onu konuşuyoruz demektir.”
Mehmet Hakkı Suçin; “Aktif Arapça” (2008, 2013), “Öteki Dilde Var Olmak: Arapça Çeviride Eşdeğerlilik” (2007, 2013) ve “Arapça-Türkçe/Türkçe-Arapça Haber Çevirisi” (2014) başlıklı eserleriyle sanki Orta Doğu’nun bu edilgen durumunu etkinleştirmek, Arapça ve Türkçe konuşan halkları bir nebze olsun geçmişin tekrarından günümüzün idrakine taşımak gibi bir kaygının ağırlığını hissettiriyor âdeta. Bundan böyle eserlerinde, özellikle üçüncü eserinde çevirisini yaptığı cümleler sanki hayatın içinden, güncel haberlerden, gazete sütunlarından derlenmiş kadar renkli, yeni ve gündemsi görünüyor.
Tarih ırmağının, çeviri hareketlerinin çoğaldığı zamanların ardından daha coşkun aktığı malumdur. Bundan böyle Mehmet Hakkı Hoca, 2012 yılında yayınlanan “Arapçaya Çevirinin Serüveni” adlı çalışmasıyla tercüme faaliyetlerinin dününü ve bugününü masaya yatırıyor. Orta Doğu’da Türkçe ve Arapça konuşan halkların çok yönlü gelişimini apayrı bir açıdan ışık tutmaya, dolayısıyla öteden beri süregelen çeviri hareketlerinin bölgedeki bu iki büyük topluluğun bilimsel ve fikrî evrimine, edebî ve kültürel birikimine olan katkılarını ortaya koymaya çalışıyor.
Mehmet Hakkı Suçin’in son çalışması, “Benim Adıma Bir Gökyüzü” (2013) ve “Gülün Gölgesi Yok” (2014) adlarını taşıyan iki ayrı tercüme eserdir. Bu iki eserden ilkinin orijinali, Birleşik Arap Emirlikleri şiirinin özgün sesi Hulûd el-Mualla tarafından kaleme alınmış. Şair Hulûd el-Mualla kendini tanıtan bir yazısında “Hayatı, ânı, şimdiyi yazıyorum. O hâlde okuyun beni” demektedir. Dolayısıyla Arap aydınının eskiden yeniye, durağanlıktan hamleye, geçmişten şimdiye doğru içten içe bir değişim yaşamakta olduğunun nidasını dile getirmektedir.
Diğer eserin ilk kaleme alıcısı da Mısır’ın çağdaş şairlerinden Ahmet eş-Şehavi’dir. Suçin, Arapçadan Türkçeye kazandırdığı bu şiirlerin şairi eş-Şehavi’yi; “Aşk ve tasavvuf ikliminde yetişen Ahmet eş-Şehavi; felsefenin, dilin, özgün mecazların ve imkânsız aşkların çocuğudur. O, bir yandan yetiştiği kültürün mirasından beslenirken öbür yandan çağın melodisine tempo tutar. Bu nedenle okur, bir derviş mi yoksa modern bir şair mi okuduğunu anlamaz” sözleriyle tanımlıyor.
Mehmet Hakkı Hoca tarafından geçtiğimiz aylarda yayınlanan bu iki kıymetli eser, henüz sıcaklığı geçmemiş iki bazlama kadar taze ve yeni. Her iki eser de; aynı gök kubbeyi, aynı bölgeyi ve aynı kültürel yapıyı paylaşan iki Arap şairinin şu günlerde neler hissettiklerini, nelere kafa yorduklarını ve bizimle hangi ortak paydalara sahip bulunduklarını göstermesi bakımından önemli.
İKİ YENİ ESER
Sadece bu saydıklarımızdan ibaret değil Mehmet Hakkı Suçin’in çalışmaları. Arap edebiyatının en büyük çağdaş şair ve düşünürlerinden Adonis’e ait “Maddenin Haritasında İlerleyen Şehvet” isimli eseri yayınlanma aşamasında. Eser, Arapça metinle birlikte Kırmızı Yayınları tarafından yayımlanacak. Bunun yanında Arap dilinin gramer ve morfolojik açıdan çatısını ve temelini oluşturan Kur’an-ı Kerim çevirilerine de ayrı bir ilgi duymaktadır Mehmet Hakkı Hoca. Onun “Şiir Şiir Ayetler-Amme Cüzü Çevirisi” adlı tercümesi meal kültürümüze farklı bir soluk katacak nitelikte. Arapça metniyle birlikte yayımlanacak olan tercüme, önümüzdeki aylarda okuyucuyla buluşacak. Böylece okuyucu Suçin’in tercümesiyle Kur’an metnini karşılaştırma imkânı bulacak.
Doçentlikten profesörlüğe geçmek üzere olan genç bir bilim insanı Mehmet Hakkı Suçin. O hem bir akademisyen hem bir çevirmen hem bir eğitimci ve edebiyatçı. Avrupa Birliği ülkeleri için Arapça Öğretim Programı hazırlamış bir dilbilimci. Geçen yıl Arap dünyasının Nobel ödülü ayarındaki Uluslararası Arap Roman Ödülü’nün (International Prize for Arabic Fiction) beş kişilik jüri üyesinden biri. Ülkemiz açısından gurur verici bir tablo. Her yıl İstanbul’da düzenlenen edebî çeviri atölyelerini yönetiyor. Türk edebiyatını Arapçaya, Arap edebiyatını da Türkçeye çevirecek çevirmenleri keşfediyor, yetiştiriyor. Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Suçin, genç akademisyenlerin model alabilecekleri, tanıtılmayı ve takdir edilmeyi hak eden çok yönlü örnek bir bilim insanıdır.
Mesut ÖZÜNLÜ
* Bu yazı ilk defa 30.10.2014 tarihinde İnternetHaber sitesinin Kültür Sanat köşesinde yayınlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.