- 520 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir mesele var ... meselesi Tohumun ağaç olma çabası var...
Bir mesele var ... meselesi
Tohumun ağaç olma çabası var...
Bir bakış açısı...
İnsan her şeyi tecrübe ederek mi öğrenir. Hep olayların sonuçlarını görebildiğimizde mi kararlarımızı tartarak/ölçerek almaya başlarız. Sonuçları görebilmek içinde deneyimlememizmi gerek. Deneyimlemek içinde hep kendimizle bir mücadele içinde ve kaygıyla yüzleşmek zorundamıyız. Bir olayı deneyimlemeye iten nedenler neler peki, o olay hakkında duyduğumuz rahatsızlıklarmı - ihtiyacı duyulan bir şey aktif olduğunda bu ihtiyaç giderilmediğinde gerilim/bunalım/rahatsızlık duyarız ve bunu gidermeye çalışırız, bir nevi denge durumuna gelmeye çalışırız. Denge durumu ne ki ?- veya belirsizlik durumundan belirli bir duruma geçme çabasımı -insan neden bir şeyi keşfetmek ister, keşif edilecek yerin bir öncesinde ne olduğunu bilmeyiz ve orada karşılaşaçağımız durumlar hakkında öngörülerde bulunuruz o bir öncesininin belirsizliği bize itici güç olur belirli hale getirmek isteriz o tarafı, belirli hale gelen yerler hakkında güven duyarız o taraftan geçme konusunda bir endişemiz kalmaz artık. Ve o keşfedilen yerler bize yeni imkanlar tanır. Keşfedene de haz verir keşfedilen yer-
Ilk defa sıcak sobaya dokunan bir çocuk eli hafif yandığında o sobaya dokunmanın sonuçlarını öğreniyor ve daha sonra o sobayla bir işi olduğunda o sobaya dokunma yöntemlerini öğrenmeye gidebilyor. Biz büyükler de ilk defa gerçekleştirdiğimiz bir olayda hep elimizin yanmasımı gerek, aldığımız kararların ancak böylemi farkında olabiliriz.
Ilk defa bir kız ile bir sevgili ilişkisi gibi bir şey yaşadım da hissetiğim duyguları yazacağım, ama iyi bir şekilde sonuçlanmadı -zaten sonuçlansaydı bu satırları yazmazdım- sobaya hemen dokunmak istedim, sobanın kimyasını bilmeden.
Yaşanmadan düşünülen bi olay eksik ve hatalı değerlendirmelere neden olabiliyor, kafamızda kendi idealimize göre bir olay yaratabiliyoruz, yani onun gerçekte olduğundan farklı bir hale getirip o kafamızdaki şeye inanmaya başlayabiliyoruz. Tabi bu duruma nasıl geliniyor onu açayım, merak duyguları, çevre etkilemesi, hormonal dengeler, yalnızlık kaygıları benim dengemi sarstı ve dengemi etkileyen en önemli etkenlerden biride bir şeye sahip olma isteği/o duruma erişme isteği/o duruma sahip olamadığndan ötürü duyulan eksiklik/hoşnutsuzluk idi -bu düşünce yapısında bir kişi sahip olmak istediği şeye karşı pasif bir duruma geçer, kendi kişiliğinden ödünler verir ve en önemlisi de ilişkiye kendini katmayı unutur-, benim sobaya bilincsizce yaklaşmamı sağladı.
Ve soba beni yaktı; yemekten kesildim, açlık tokluk insanın aklına gelmesi iyi birşeymiş, keyfi yerinde insanların işiymiş. Vücudumun her tarafını sızlatıyor, benim eklemlerimin yavaş hareket etmesine neden oldu. Ses tonumun kısık çıkmasına -ağlarmış gibi çıkmasına neden olmuştu-, Gidene gitti için üzelemüyorsun aslına bakılırsa, giden hayallerine ve kafanda yarattığın güzel anıların gitmesine bir süre alışamıyorsun... yerine başka birini koyma fikri düşündürüyor seni aslında. Yanan yere buz koymak istemiyorum, bu ağrının her anını hissetmek istiyorum, yoğun şekilde yaşamak istiyorum, çünkü daha sonra karşılaşacağım sıcak sobalara nasıl yaklaşmam gerekiyor sorusu aklıma gelebilmesi için yaşamak istiyorum -gerçi yazarak yanan yere su dökmüş oluyorum, çünkü yazmak unutturuyor bana o ağrıyı, ama bir taraftanda yazmak düşüncelerimi şekillendiriyor-
Bu ateşe yaklaşacağım çünkü ihtiyacım var, yaklaşmamak gibi bir seçenek daha da zorlaştırır hayatımı, güzel yemekler yememi engeller, iyide ben bu sobada güzel yemek yapılabileceğini nereden öğrendim, öğrenmedim daha ben, güzel yemek yapanları görüyorum sadece ve onları hissetmeye çalışıyorum. Eminim ki o soba da yemek yaptığımda sonuçları daha iyi içime alacağım – bu konu hakkında ki duygularımı farkındalığıma dökeceğim- şimdi sadece bu sobanın fizyolojisini anlamam gerek, onlara yaklaşma yollarını bulmalıyım, ilk tecrübe bana sonuçları düşünmem açısından bir şey verdi, artık "dengemi" etkilecek faktörleri kontrol etmesini öğreneceğim yanmamak için.
Işte meyve olgunlaşıyor, artık olgunlaştıkça aromasını salacak ve insanlara tatsız/ekşi yenmeyecek halde olmayacak, faydalı bir hale geliyor meyve hoş kokusunu etrafa yaymaya başlayacak, karşı tarafı cezbedecek ve böylece yiyen tarafından güzel sözler ve güzel duygular bırakacak geriye ve yiyenin saygınlığını kazanacak.
Duran Aydoğmuş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.