LAİK CUMHURİYET REJİMİMİZ İLEL EBET YAŞAYACAKTIR
Her gün beynimizi oyarcasına bize haykıran, büyük rant kazançlarının odağı haline gelen CUMHURİYET aleyhtarı bir takım siyasi gruplar ülkemizi ve toplumumuzu son derece kötü ve tehlikeli bir duruma getirdiler. CUMHURİYETE ve TOPLUMUMUZA yaptıkları kötülükler, aşağılama ve kısıtlamamalar, günün her saatinde suratlarımızda şiddetli birer tokat gibi patlıyor. Ama biz insanlar da anlaşılması zor bir aymazlık ve korkaklık içinde bir lokma bir hırkaya razı olmuşuz. Sömürgenlerin her gün değişik bir rant kazancı yolunu bulmalarını önemsememiş, adeta hep görmezden gelmişiz.
Dünyanın neresinde bu kadar duyarsız, hak ve hukuku çiğnenen, devlet ve millet varlığı talan edilen aymaz ve her haksızlığa katlanan, her hırsızlığı görmezden gelen, tüm cesaretlerini kaybetmiş, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyerek bir “PARYA” gibi yaşamayı kabullenen insan topluluğu vardır acaba?
1980 yılına kadar olan süreçlerde en acı ve ağır olayların içinde bulunduk. 60 ihtilali öncesi ve sonrası süreçleri de yaşadık. İnsan onurunun şu günlerdeki kadar, bu denli horlanıp çiğnendiğini, insan denen varlığın bu denli yetersiz ve sadece "ben" duyguları içinde kaldığını görmedik. Yazdığımız süreçlerdeki cesur CUMHURİYET SEVDALISI insanların verdiği mücadele ve direnmeler olmasaymış, bu gün pek çok kişi emekli maaşı alamaz, konut sahibi olamaz, çocuklarını okutamaz, belki de evlerine kuru bir ekmeği bile götüremezlermiş. 1980 den sonra adeta ölü toprağı serpildi bu toplumun üzerine. Her türlü onursuz ve olanaksız yaşamı kabullenir oldular bu günlerde olduğu gibi.
ATATÜRK GİBİ BİR DEHANIN TÜRK ULUSUNA KAZANDIRDIĞI, onur ve güven kaynağımız güzelim CUMHURİYET ve devrimleri, bu duyarsızlıklar sonucu her gün yeni bir yara aldı. Devrim düşmanları ulusal varlığımıza saldırıyı, aşağılamayı, duyarsızlığımızdan aldıkları cesaretle sürekli artırdılar. , Meydanları boş bulan, sahtekar, iki yüzlü dinci siyasiler türedi ve toplum korkunç bir cehalete mahkum edildi, insafsızca sömürüldü. Toplumumuzun aydın insanları bu son derece tehlikeli dönüştürme ve değiştirme amaçlıların, yeni ve gerçeklere uymayan dincilik formatında toplumun ve insanların biçimlendirilişini ya anlayamadı, ya da görmezden geldiler.
Bu suretle toplum karpuz gibi ortasından ikiye bölündü, “bizden yana olanlar – bizden yana olmayanlar” biçiminde yandaş gruplara, sınıflara bölündü. Bu durum, toplumları içinden parçalama yöntemidir. EN AĞIR VE ETKİLİ UYUŞTURUCU MADDESİNDEN BİLE TEHLİKELİDİR; bu dönüştürme ideolojisi. Çünkü ülkenin bütün nimet ve olanakları "BİZDEN OLANLARA” DİYE, YANDAŞ GRUBUNA SUNULUR. Onların yandaşlığı, sadakatleri fevkalade geliştirilmiş usullerle takip adilir, hep diri tutulur ve kontrol altında bulundurulur. CUMHURİYETİN tüm kazanım ve olanakları onlara rant maması olarak aktarılır ve yüzde elli iktidar oyu ne pahasına olursa olsun her seçim sürecinde böylelikle mutlaka sağlanır.
Bu imkanı elde eden, hele de kafalarının içinde yüz yıllık “TUTUCU VE GERİCİ” bir ideolojinin özlemi olan insanlar iktidar olmuşlarsa, her eylemi fütursuzca yaparlar. Onlar için artık icraatların eğrisi - doğrusu, yararlısı - yararsızı hiç önemli değildir. Her şey onlar için yaz - boz tahtasıdır, ta ki amaçlarını istedikleri biçim ve kıvamda gerçekleştirinceye kadar. Bunu başaranlar her gün yeni bir aşamaya geçerler.
Onların bu kötü ve tehlikeli amaçlarını önleyebilecek tek rejim LAİK CUMHURİYET REJİMİDİR. Bunu en iyi bilen ve anlayan DAHİ İNSAN A T A T Ü R K dür. Bu nedenle CUMHURİYETİMİZİN en büyük duyarlıkla, cesaretle, korunması ve yaşatılması gerekmektedir. LAİK CUMHURİYET rejimi her toplumun can suyu, özgür ve mutlu yaşam sebebidir.
CUMHURİYET TÜM MİLLET VE TOPLULUKLARIN ESENLİK, ÖZGÜRLÜK VE MUTLULUK İÇİNDE YAŞAYABİLECEKLER EN GÜVENLİ BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR. BU GERÇEĞİ EN İYİ ANLAYAN VE BİLEN EŞSİZ DEVRİMCİ VE DEVLET ADAMI OLAN A T A T Ü R K LAİK CUMHURİYETİ TÜRK MİLLETİNE ARMAĞAN ETMİŞTİR. BU NEDENLE DE CUMHURİYETİ KORUYUP KOLLAMAK VE YAŞATMAK HER TÜRK ÜN ÖNCELİKLİ VE ZORUNLU GÖREVİDİR.
CUMHURİYET BAYRAMIMIZIN 91. YIL DÖNÜMÜNÜ TÜRK ULUSU OLARAK SONSUZ MUTLULUK VE GÜVEN DUYGULARIYLA KUTLUYOR, EŞSİZ DEVRİMCİ ATATÜRK ÜMÜZE DE, SONSUZ MİNNET VE ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ.
Kemal Polat 28 Ekim 2014
YORUMLAR
Kemal bey öyle zor günler yaşıyoruz ki Atatürk anıtlarına konulan çelenklerden bile korkuyor, kurumların,
partilerin hatta valilik ve belediyenin bile çelenklerinin koyulmasını engellemeye çalışıyor.
Bu toplum duyarlığını yarın eline bayrağını alarak meydanlara çıkmakla ve Anıt kabiri yine bayrak ve insan seline dönüşerek gösterecektir. Yarın ben de Ankara'da bu kalabalıklar arasında olacağım.. Sadece
konuşmak ve yazmakla bir yere varılmıyor, yararı olsa da.. Milletimiz Cumhuriyete olan bağlılığını göstermeli
artık.
Her şeye rağmen Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyete sahip çıkacağız. Hangi koşullarda olursa olsun.
Selâm ve saygılarımla..
kempol
Evet çok doğru ve haklısın, oturup sadece sadece yazı ve yazmakla bu işin üstesinden gelinemez, yapılan bu toplumsal yıkıntılar telaffi edilemez.
Gerçekten de çok kötü toplumsal yıkıntılara maruz kaldı ülkemiz. Bunun nedeni, görevli olanlar görevlerinin gereğini yapmadı. Sorumluluk taşıyanlar da sorumluluklarının. Bundan cesaret aldı, Atatürk ve laik Cumhuriyet düşmanları. Bütün amaçları Türkün önemli bu iki değerinden gedik açmaktı.
Onun için ATATÜRK ü agızlarına alamıyor, fırsat buldukça onu kötülemeğeçalışıyor,TC harflerini resmi kurum tabelalarından kazıyorlar.
Bu bayramda da, ağrılı romatoit artrir rahatsılığıma rağmen, tüm toplantılara ve Kadıköy etkinliklerine, bağdat caddesi yürüyüşlerine eşimle birlikte katıldık. Anlamlı değerli yorumuna dönüş cevabının geçikmesinin bir nedeni de budur. Tabii başka makul maazeretlerim de vardı. Beni anlayışla karşılayacağınızı biliyorum ve sizi aktif bir aydın, değerli bir dost ve CUMHURİYET sevdalısı olarak içtenlikle selamlıyorum.
Kemal Polat
(Benim yerime, neyin nesi olduğu, belirsiz bir cavs'a çok güzel cevap vermişsiniz. Güzel yüreğinize sağlık. benim ona cevap vermeme gerek kalmamış, çok sağol dost şairim)
glenay
kişiler.
Ben de Ankara'da yürüyüşe katılmak Anıtkabre gitmek istedim ama
kısmette hipodromda bayram törenini görmek varmış. Hiç gitmemiştim.
selâm ve saygılarımla,
hayırlı geceler..
Sayın Kemal POLAT,
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik ederim.
Aşağıdaki yazı, başlığında belirtilen kitabın önsözünden alınmıştır. Bu kitabın önsözü Ağustos 1980 tarihinde yazılmış, kitap 1983 tarihinde basılmış, belirli sayıda dağıtımı yapılmış ve kalanı "Atatürk Araştırmaları Merkezi" depolarına kaldırılmıştır. Aynı kitap 2014 yılında, depoların temizliği sırasında ortaya çıkmış ve satışa sunulmuştur. Ben bu kitaba Eylül Ayında Antalya'da açılan bir kitap fuarında rastladım ve aldım. Satıcı kitabın öyküsünü anlattığı zaman çok etkilendim ve şu fikire sahip oldum: " Atatürkçülük ve Atatürk Düşüncesi, Atatürkçü bildiklerimiz tarafından mı engellenmiş!?" Ulaştığım sonuç maalesef "EVET"tir.
Yazınıza yorumu bu kitabın önsözünden alınmış bir bölümle yapacağım.
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
Saygılarımı sunarım.
"ATATÜRK'ÜN EVRENSELLİĞİ, ÖNDER KİŞİLİĞİ, EĞİTİMCİ KİŞİLİĞİ VE AMAÇLARI" İSİMLİ KİTABIN ÖNSÖZ'ÜNDEN.
"… Geçen on yıllar içinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk niteliğinde bir önderin, kendi kurduğu devlette ve bilim alanında, bir bakıma kendi yetiştirdiği bilim kuşağınca her yanıyla geniş ölçüde incelenmesi, devriminin, evrenselliğinin derinliğine araştırılmış, açıklanmış olması gerekirdi. Bunun yeterince yapılmamış olması toplumda ve gençlikte, -yaşamış olduğumuz- çok acıklı boşluklara, şaşkınlıklara neden olmuştur. "Atatürkçülük", "Atatürk Ülküsü", " Atatürk İlkeleri"… gibi deyimlerin sık sık kullanılması, törenler yapılması, o ödevin yerine getirildiği sanısı iledir. Bu kavramlar ve "Atatürk Devrimi" genişliğine ve derinliğine bilimle işlenerek anlamları, amaçları ve temel düşünleri aydınlatılıp anlayışlara benimsetilmediğinden, açıklanıp yorumlanmadığından basma kalıp sözcükler olarak kullanılmaktadır çoğunlukla.
Yazı değişiminin üzerinden 50 yılı aşkın bir süre geçti. Tarihte örneği çok az büyük bir kültür devrimi niteliğinde olan bu değişimin amacı Türkiye halkını -tek yurttaş kalmamacasına- bilmezlikten (okumaz- yazmazlıktan) kısa sürede kurtarmak, bu toprakların tüm insanlarını, insanlık ve yurttaşlık hak ve ödev bilincinin aydınlığına kavuşturmaktı. Bu amaç gerçekleşmedikçe, devrimin her bölümünün temelindeki düşünler, erkler bilimsel yöntemlerle açıklanıp tüm ulusa anlatılmadıkça, "Atatürkçülük, Atatürk İlkeleri" kuru sözcükler olarak kalacak, bunun için de o büyük evrimsel devrimi yapmış olan ulusumuz boşluklardan, şaşkınlıklardan kurtulamayacaktır.
Bu boşluk nedeniyledir ki, "Atatürk, Atatürkçülük" kavramları politikacı ağızlarında, kamusal ağızlarda bile -söylevlerde, yazılarda- çok kez kullanılması modalaşmış tümden içeriksiz sözcükler olarak anılmakta, törenler konu olmaktadır. Böylece bir çeşit özsüz Söylevsel Atatürkçülük, Törensel Atatürkçülük, Anıtsal Atatürkçülük, Siyasal Atatürkçülük, Çıkarsal Atatürkçülük gibi tümden biçimsel tutuşlar olarak ortaya çıkmıştır.
…
Atatürk Devrimi dediğimiz Büyük Türk Devrimini, onun temelindeki düşünleri ve amaçları, tüm kişiliği ile Atatürk'ü okumak başta devlet adamlarımız, siyasetçilerimiz, diplomatlarımız, yöneticilerimiz, öğretmenlerimiz, subaylarımız, hukukçularımız, bilim kişilerimiz, içtenlikli tüm aydınlarımız için ulusal bir ödevdir…"
-Mehmet Rauf İNAN/ Ağustos 1980-
bekir güçlüer tarafından 10/28/2014 10:50:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
bekir güçlüer tarafından 10/28/2014 11:25:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Atatürk'ün özenle, bin emekle kurduğu Atatürk Orman Çiftliğine Ak saray
yapılarak mı emin ellerde. Daha çok şey var da bunlara bir cevap verin önce.
Bu emin ellerin bu konuda yaptıklarını anlatırsanız seviniriz..