Muhterem'e Mektuplar-16 / inciden İnciler ya vedut...
=-------------------..------------------------=
e ( 10/23/2014 )
---------------------------------------------
Selam un Aleykum Hocam,
Ya Vedut…
Evet, arınmış bir beyinle girişmek istiyorum. Sevemiyorum. Ama biliyorum ki kaçınılmaz bir şekilde beyin hücrelerim ilahi bir bilgi kaynağından veri alıyor: Ya Vedut, ya vedut… Beyin hücrelerim teker teker rengârenk akım gibi gelen yeni bilgi ile doluyorlar. Sanki beynimin daha önce hissetmediğim kısmı zaten bu bilgiye uygun, onu bekliyor ve ya vedut… Zikrettikçe aydınlanıyor, doluşuyor, harekete geçiyor ve gerçek olarak algılananların rengini değiştiriyor, daha önce görmediğim bir sürü şeyin FARKINA VARIYORUM. Bu nasıl bir şey. Ben kendimi izliyorum sadece. İzliyorum ve şaşırıyorum. Nereye yönlendirirsen oraya meyilli kocaman bir sistemim. Bir taraftan. Nefsin isteklerine uyan bir sistem. İster radyodan kulağına takılan saçma bir şarkı olsun, anlamına bakmaksızın tekrarlanan, ister başka bir şey. Beynim boşken doldurmak için gelen binbir çeşit bilgi… Ama yetinmiyor, insan kalbi maddiyatın sınırsız lütufları ile yine de yetinmiyor. Hiçbiri bir yere varmıyor ki. Hepsi yarım.
Diğer taraftan da küçük bir beden, namazda secdeye varan, anne karnındaki embriyona benzer, günahsız hallerine geri dönmek istercesine…
Hocam, biliyorum bu kadar erken etki göstermez ama gerçekten bir şeyler değişiyor. Ben pek ifade edemiyorum belki, belki daha önceleri de ifade edemedim ama eski benle yeni ben arasında dağlar kadar fark var.
Belki de anlatınca azalır diye nazar etmekten korktuğum için anlatmıyorum. Verdiğiniz zikirlerle sanki gözlerim açılıyor, milyonlarca gözlerim varmış da hepsi kapalıymış gibi, teker teker açılıyorlar ve GÖRÜYORLAR.
Nefsimle savaşıyorum bir taraftan. İki gündür akşam ve yatsıları kılamadım. Bir şeyler çıkıyor, cezbediyor, uyku olsun, hastalık olsun, iş olsun. Bununla savaşıyorum. Gece namazlarına kalkamıyorum henüz.
Rüyamda kendimi ve yakınlarımı bir gemide gördüm. Gemi dolu. Yandan bir gemi geçti ve havalandı. Uçuyormuş bu gemiler. Sanki yarın veya ilerleyen zamanlarda bizim gemi de o şekilde havalanacak ve limana varacağız. Yorumlayamadım, ölüm müdür o liman.
Bir gün sabaha karşı rüyamda 37 rakamı gördüm ve sanki daha uyanmadan 37. Sureyi okumam gerektiğini düşünüyorum. Baktım Saffat suresi imiş. Okumam gerekli sanırım, bir gün okuyacağım inşallah.
1 - Andolsun o saf bağlayıp duranlara. 2 - O haykırıp da sürenlere.3 - Ve o yolda zikir okuyanlara. 4 - Ki sizin ilâhınız birdir. 5 - O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir. 6 - Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir ziynetle, yıldızlarla süsledik. 7 - Onu her inatçı şeytandan koruduk.
Her an peşimde olan bir nefis, hayatı çekici yapan detaylar var. Bazen çizgiyi kaybediyorum, neresi nefise uymak, neresi lütuf, neresi olması gereken, neresi yasak. Mükemmel olmak mı ki hedefim? Olabildiğim kadar evet, tabi ki. Rollerimin hakkını vermek değil mi hedefim? İyi bir evlat olmaya çalışmak, hayırlı evlat; iyi bir çalışan, işinde uzman, işin hakkını veren; iyi ve saygılı eş, iyi ve dikkatli anne olmak. Rolleri yaparken de sizin ifadenizle, Hocam, O’nun rızası için yapmak belki de, iyi ve vazifelerini yerine getiren bir kul olmak. Çünkü ben biliyorum ki aslında bu rollerin HİÇBİRİ DEĞİLİM. Başka bir şeyim ben, tanımadığım ve belki de sadece unuttuğum… Bunu canlı canlı hissedip de yaşayamamak çok acı veriyor çok Hocam… O’nun takdiri olduğu için şükrederek devam etmekten başka seçenek var mı ki…
Sizi her gün anıyorum, biliyorum ki O’nun takdiri, yıllar önce gafil kafamla sezgisel olarak çok çok dua etmiştim yol gösteren biri için. Şimdi de hak etmek istiyorum, eğer bu mümkünse, hak edebilmek istiyorum her şeyi. Zikrime ve namazlarıma, sağ devrime devam edeceğim Hocam.
Selam ve dualarımla,
O güneş kalbinizden öpüyorum,
İnci
( 10/23/2014 )
Aleykümselâm. İnci hanım...
Maşallah İnci’nin dilinden nadide inciler derledik, mevlamızın izniyle.
Allah razı olsun. Allah teala okyanus, yaratılmış her şeyi, kulları ondan katreler gibi düşünsek, O’nu kendi nefsimizde keşfetmeye çalışsak. Bilimin çağdaş gerçeklerinden de faydalansak, evren bunca ihtişamına rağmen atomlardan oluşmuş. Bizler atomlar konumundayız ama hep birlikte evreniz diyebilsek.
Beyin; beyin zarı (kortex), gerçek beyin, beyincik ve omurilikten oluşuyor.
Bu dünyaya dair her ne varsa nefsimize dair, bizde oluşan bilgi yahut kemal; cümlesi beyin zarındadır... O zar ki bir cevizin özünün üzerindeki zar kadar incedir. Gerçek beyin o zardan da içeride... Ama sadece esas beyinden de ibaret değil. Omuriliği de buna eklememiz şart. O muazzam beyin hücreleri ve omurilik evrensel doğrularla tıka basa dolu. Âdemden beridir bütün atalarımızın karakteristik genetik kotları, kazanımları, tecrübeleri ve cenabı hakkın bütün esmalarının zati gerçekliği özü ile dopdolu.
Yaşadıklarımızın tamamı bizim bilincimizin ve kontrolümüzün dışında (kiramen kâtipleri vasıtasıyla) bu alt beyne kaydedilmekte, bilinçaltına depolanmakta, gelecek nesillere aktarılmak üzere genetik (şifre) yazılımlara dönüştürülmektedir...
Bizden önceki bilgiler nasıl sayısal hafızalarla bize geldiyse bizim yapıp ettiklerimizde biteviye kaydedilip durmada.
Ta ki mahşerde her birimize özel kitabımız olarak sağ veya sol elimize verilecek, an içinde her şeyi okuyacağız da nereye gitmemiz gerektiğini hemen anında bileceğiz.
Efendimiz bir hadisi şeriflerinde kişi öldüğü zaman, kabri ya cehennem çukurlarından bir çukura yahut cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüşür buyurmaktadır.
Sözlerimiz buraların anlayışıyla anlama. Zamanı da şimdiki zaman akışına göre değerlendirme.
Orda zaman da mekânda hem bir atom aralığında hem evren büyüklüğünde. Okumalar an içinde. Kavramalar sanki okumadan bile ruhta hazır. Azapların zamanı uzadıkça uzun... Zevklerin hazların hissedilişi yetmiş katı, yediyüz katı, yedi bin yahut milyon katı.
Burada öyle hazlar yaşasak bir anda ölürüz. Acılar da aynı. Oraların acılarından küçücük bir acı duysak anında ölürüz.
Ancak ölüm buradan oralara geçmenin adıdır. Orada ölmek yok ki ölebilelim.
Öyleyse zikir dediğin, her şeyi zaten içinde taşıyan bilgisayarımızdan, aradığımız programı bulup kavramak ve ondan faydalanmak bilmelisin.
Vedut ismi sizde şu şu tarafları aydınlatırken ve sizi sevgi ve muhabbette aşkk hayatında zenginleştirirken, örneğin kuddüs esması her tür pislikten şeytani ve arızi kusurlardan arındırır, pırıl pırıl parlatılan bir inci mercan, mücevher haline gitirir. Ruhu adeta geldiği anki kutsiyetine kavuşturur,
Kelimeler ne kadar güçsüz hale gelir ahireti, Allah’ı anlatırken rabbim. Ne desek azdır. Nasıl anlatsak karmaşıktır ama yine de ruhlara ulaşmanın yolu mucizevî olarak kelamdan geçer. Ben âcizane böyle anlatmaya çalıştım ya rabbimiz sana bütün gerçekliği yalın halde sezdirsin, ruhunuza yerleştirsin, aydınlığınıza aydınlık eklesin inşaallah.
Hazinenin yerini tespit için harcanan emek ve heves hiç bulduktan sonrakine benzer mi. Önceleri ya var, ya yok’a harcanan iştiyak, ilgi, emek, gayret, çaba hazineyi bulduktan sonra kat artması gerekmez mi. Bana göre; gerçek hazinenin ne olduğunun tadına varanlar, zamanlarına zaman ekler, enerjilerini israf etmekten kaçınarak define çıkarmakta asla tembellik göstermezler. Uykuya değişilir mi o hazineler. Yahut ahbap sohbetine feda edilir mi rabb ile geçirilecek zaman.
Şeytana destur derim, besmeleyle rabbime her halükarda mutlaka giderim. İbadetin az da olsa devamlı olanı makbuldür. Koşa koşa ulaştığımız dosta kapısından bile versek bir selamın değerine paha biçilir mi. Sen olsan telaşeden kahve içimi uğrayamasa da seni balkona çağırıp gönül alan dostunun indindeki kredisini artırmaz mısın?
Namazlarını aksatma lütfen ve az da olsa zikrini her namazın ardına ekle. O 37 sureyi de her namazın ardından birkaç kere okumayı zikirden say. İnci mercan yakut zümrüt elmas tespih taneleri dizip sevgiliye hediye edeceğini ve bunun her bir vakit namazında birisini dizdiğini düşün. Atlayarak yaptıklarında ne kendine özgü bir düzen ve ne kemal ne estetik ne de özen kalmaz. O hediye de sevgilinin şanına da senin ona olan duygularının samimiyetine de değmediği gibi sevgiye de değmez.
Gidişatınız maşaallah ne güzel. Ancak senin gemi halen denizde şu kadar mill hızla ilerlerken başkalarının gemileri uçmaklara başlamış, ulaştı ulaşıyor. Hedef rabbe varmaksa artık daha özenle zikir yapıp, nafile oruçlarla nefsi ve şeytanı zincirlere vurup, ruh gemisini zatın ve sıfatın adına uçurmak zamanıdır. Biraz daha disiplin ve özen lütfen. Selam ve dua ile.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.