ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM MUTLULUK..!
Varlığımızı herkesin bilmesini isterken, aynı anda kendimizi ele vermemek için hayattan kaçıyoruz..
Acıları yazmak kolaydır insan için öksüzlüğü, sahipsizliği, sevgisizliği, yalnızlığı yazmak hep kolaydır.. Hasretliğe kafa tutmak, birikmişliğe ağıt yakmak kolaydır..
Kaybolmuşluklarda dağıttıklarına ağlamak kolaydır..
Ama iş Mutluluğa geldiğinde içi coşsada, kalemi susar insanın..
Şöyle bir düşünürseniz mutluluğa dair ne çok yazan bir yazar, nede yazı türüne fazla rastlamazsınız.. Dedim ya mutluluğu yazmak zordur çünkü..
Mutluluğu çok bilmediği için insan, mutlu sonu olan filmler seyreder.. Mutlu sonu olan kitaplar okur.. Kendi ulaşamadığı bir duygunun başkaları üzerinde etkisini merakından irdeler..
Hayata karşı sonsuz bir seyirci kitlesiyiz aslında, durup Çevresinde, içinde yaşanılanları seyreden ve malum kendine has yorumları, eleştirileri yapan seyirci kitleleriyiz..
Bu seyrin içerisinde Acılara verdiğimiz tepkiler hep bilindik nedense...
Ayağı kırık atlar gibiyiz herbirimiz.. Benzersiz , Ölüme çok yakın ve birlikte yaşamaya çalışan atlar..
Neyse ne diyordum...?
Evet mutluluk öyle birşey ki ben dahi acıların girdabında dolaşmaktan bildik duyguyu sürekli anlatmaya, tanıdıklıktan,tanışıklıktan sıyrılıp acı kelimesini atıp.. Mutluluğu ifade edemiyorum.. Demek ki neymiş Acının getirdiği, içinde biriktirdiği bataklık gibi birşeymiş..
Her birimiz bir cinnetin ucunda tedirgin, korkak, bezgin yaşayıp gidiyormuşuz..
Birbirimize yada bize (NE İYİ İNSAN) dediğimizde veya dendiğinde hiç kendimizi yokluyormuyuz..?
Hayır aksine bunu bir iltifat azledip, kurum kurum kurulup, o kadar kaptırıveriyoruz ki, bu sıfata kendimizi.. Ooh başkaları benim için böyle düşünüyor deyip.. Kendimizi sorgulama gereği dahi duymuyoruz.. Neden..? Çünkü insanların ve toplumun bizim için ne düşündüğü, ne söylediği çok önemlidir de ondan..
Yıllarımız böyle geçip gidiyor işte poh pohlanmalar, yalakalıklar, riyalar ve bizler birikiyor, biriktiriyoruz..
Paylaşılamayan sevgiler acılaştıkça işte biz, böyle sonsuz, alıngan, herşeye gücenen açık yaralar gibi yaşayan insanlar haline geliyoruz..
Dünyayı tepeden tırnağa değiştirmek istesekte, kafamızda o eski yasaklar ve ön yargılar peşimizi hiç bırakmıyor.. Sevmeyi, sevilmeyi o kadar çok özlemişken.. Aynı zamanda yukarıda saydığım yakışıksız olarak düşünülen sıfatların içimize işlemesine izin veriyoruz..
Her birimiz buraya ait olmadığımızı bu Dünya’nın bizi yanlış tanıdığını düşünüyoruz.. Ve dünya bize bunca yılışıklığı yaptığı sürece nedense kendimizi daha çok özlüyoruz..
Şöyle bakınca epeyce Karışık ızgara koymuş gibiyim ortaya.. Ama arasında mutluluk maalesef gene kayıplarda..!
Buyrun Benden olsun..!
Ah biz..! Bir yaprak gibi düştü önümüze kaderimiz..
Çocukluğumuz, mutluluğa açılan bir kapıydı demek ki..
Kaybederek eskileri, çıktık çocukluklardan..
Kaybederek büyüdük.. Yetiştik kendimize..
Geleceğin, ellerindeydi sıcaklığında üşüdüğümüz mumlar..
Odamızdaki mumlarda yaktık hüzünleri..
Ve mumlar tükendiğinde, tükettik kendimizi..
Kapıldık karanlığın sonsuz kıskaçlarına..
Kimsesiziğimiz de kendimize yol çizdik..
Ölümlerle sonunda nihayete eriştik...
" PEKİ , SÖYLEYİN BAKALIM...? BU ARALAR MUTLULUĞA DENK GELDİNİZ Mİ...? "
23/10/2014
YORUMLAR
"Mutluluğu çok bilmediği için insan, mutlu sonu olan filmler seyreder.. Mutlu sonu olan kitaplar okur.. Kendi ulaşamadığı bir duygunun başkaları üzerinde etkisini merakından irdeler.."
Gene güzel ve derin bir deneme...kaybolmaya yüz tutmuş ve asrın başdöndürücü yaşantısı içinde kıvranan insanoğlu...Biraz kişisel içe eğilip de,satırlara sağılmış duygular ağır basmış...denemeler daha objektif ve daha dolu heybelerin ürünüdür...gerçi,deneme demek,ben böyle duyumsuyor ve düşünüyorum demek olsa da,içinde çok birikim barındıran bir türdür...
eser,konu itibariyle orjinal...tatmin edici uçları fazla...sosyolojik gözlemler biraz subjektifliğe yakın...zaten konu iki ucu açık bir konu...bireysel duyumsamaların dünya üstündeki insan sayısınca olduğu bir konu bu mutluluk...7 milyar insan ve 7 milyar mutluluk tarifi var bence...her tarifin kendi içinde barındırdığı şartlar,eğitim,inanç,felsefe,duyumsama,bakış açısı,iman,ahiret,cennet-cehennem,şehitlik,Allah rızası,mal-mülk sevdası gibi milyarlarca duyumsama var...
dünyayı verseniz de,marsı ve samanyolunu isteyen tamaha sahipler de var...bir dilim ekmek ve 2 zeytinle mutlu olan da var...sağlığına kavuşmayı özleyen de var...milyarları gidip de ardından gülen de var...3 kuruşluk bardak ve tabak kırılınca akşama kadar kederlenen de var...var...var...7 milyar adedince mutluluk çeşidi var...
mesela ben,dağlarda buz gibi akan çeşmelerin yanında çay demleyip de,gece yıldızları seyretmeyi,milyarlara değişmem...para mı...makam mı...pöh...!fani ve anlamsız yükseltiler...Kabirde geçmeyen değerler...
Öyle der bilgeler "herkes kendi mutluluğunun demircisidir"çok da doğrudur...ruhsal bunalımları geçmeyen milyardere demiş doktorları."servetinin yarısını fakirlere,hayır kurumlarına dağıt"...ve,gerçekleşen bu paylaşımdan sonra demiş ki milyarder"işte şimdi anamdan doğmuş kadar dinginim"...paylaşmak,garip sevindirmek,gülümsetmek gibi bizi mutlu yapacak o kadar etken var ki...ne diyor koca Yunus"ey hoca,var bin hacca/En iyisi bir gönüle girmektir"...öyle ya,hac,Allah ile kul arasında olan bir farzdır ve 3. kişiye faydası yoktur amel olarak..biz üçüncü kişinin gönlüne girmenin ne kadar büyük bir anlam taşıdığının farkına varmadayız böylece...
şimdi,şu an milyarlarca insan nefes alıyor dünyanın dört bi tarafında...kimi ağaç kovuğunda,kimi taş mağarada...kimi çöllerde...kimileri buzun içinde...kimi...kimi...7 milyar insan...para,pul,şöhret,makam ve servet sahibi olanların yanında,milyon borcu olan da,sağlık bekleyen de...kimin nasıl,ne kadar,neden ve nasıl mutlu olduğunu sanırım herkesin içi biliyor...
değerli eserinize bir-iki cümle ile omuz vermek istedim...bu hamur çok su götürecek...en iyisi ben tebriklerimle,alkışlarımla selam göndererek müsaade isteyeyim değerli üstadem...devamını diliyorum bu harika denemelerinizin...
degaje8
Keyifle ve ilgiyle, yine sizden birşeyler öğrenerek okudum yazınızı. Tıpkı yazınızla ilgili yorumunuzda yaptığınız gibi bize mutluluk veren herşeyi cımbızla çekip almalıyız hayattan ve renk renk mutlulukla boyamalıyız dünyayı. Mutluluğu herkese bulaştırmalıyız, ulaşabildiğimiz herkese. Sevgiyle doldurmalıyız kalpleri, hiç yılmadan ve umutla. Bunu başarabilirsek, insanların yüreğine mutluluk tohumları ekebilirsek, Türkiye' de mutlu ülkeler arasında ilk sıralarda yer alacaktır.
Ve yine dediğiniz gibi, Önüm, arkam, sağım, solum mutluluk sonsuza kadar...
Tekrar teşekkür eder, iyi geceler dilerim. Saygılarımla
degaje8
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır." Der ünlü Rus romancı Tolstoy. Bu söze göre düşünürsek mutluluğu yazmak belki de bundan zor. Benzerlik, tekdüzelik hissi uyandırdığından hani. Oysa mutsuzluk sürekli farklı nüanslara kapı açıyorsa yazımı da o ölçü de renklenebilir. Ne kadar büyük günahlar, dibe vurmuşluk hikayeleri varsa dünya çapında edebi eserler yazabilme olasılığı o denli artıyor mu acep?
Oysa mutluluğu anlatabilmek sizin de vurguladığınız gibi o denli zor. Bir bakıma Nazım Hikmet'in ressam Abidin Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin" Şeklinde sorması misalidir.
Kısacası ilginç bir konu seçmiş ve güzel resmetmişsiniz, teşekkür ederim.
degaje8
Ve eğer mutluluk göreceli bir kavramı barındırıyorsa hayatın içinden bize mutluluk veren herşeyi cımbızla çekip almalı.. Ve kendi tuallerimizde Mutluluğun tablosunu kendi renklerimizle yapmalıyız..
Değerli yorumunuz ve güzel düşüncelerle Verdiğiniz Örnekler için teşekkür ederim.. Saygılarımla...