- 406 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANKAYA SOFRASI
Biliyorsunuz, Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nı Samsun’a ayak basmasının daha on birinci gününde Havza’da halka mitingler düzenleterek başlatmıştır. İlk miting, 6 Haziran Cuma günü, köylerden akın akın gelen halkın namazdan sonra ellerinde bayraklarla tekbirler getirerek alanı doldurması ve cübbesini giyip Havza’ya koşmuş Direm Köyü imamı Sıtkı Hoca’nın ateşli konuşmalarıyla gerçekleştirilmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın ilk ateşi yakılmıştır.
Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra da, İngilizlerin 16 Mart 1920’de Osmanlı Meclisi’ni basıp kimi milletvekillerini Malta’ya sürmesi üzerine 19 Mart’ta bir bildirge yayımlayarak Meclisin Ankara’da toplanması için uğraşmaya başlamıştır.
Silah arkadaşları ise ’’Önce vatanı kurtaralım’’ diyerek Meclis için uğraşmasına şiddetle karşı çıkmakta ve bu işleri bırakıp cepheye gitmesini istemektedirler. Ama Mustafa Kemal ’’önce Meclis, sonra ordu’’ demektedir ısrarla.
Oysa, büyük çoğunluğu zaten İngilizlerin elinden kaçmış Osmanlı milletvekillerinden oluşan Büyük Millet Meclisi’nin neredeyse bütün üyeleri Hanedan ve Hilafet yanlısı şeriatçılardır. Nitekim ne zaman Ankara’dan uzaklaşsa, hemen evkaf ve şer’iye Vekaleti gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda bile bulunmayan bakanlıklar kurup , yasalar çıkartmakta, şe3riatçı girişimlerde bulunmaktalar,ancak gizli oturumlarda zorla düzelttirilebilmektedir bu kararlar. İsmet Paşa’nın anılarında yazdığına göre de, Mustafa Kemal bu sıkıntılı anlarında kendisine sık sık telgraf çekip, ’’Artık Meclis’le çalışmak mümkün olmayacak. Meclis kapatılırsa ne gibi durumlar ortaya çıkar?’’ diye sormaktadır.
Ne var ki, o zor anlarında bile yakın dostlarıyla akşamları kurduğu sofralarda ülke sorunlarını tartışıp kendisini yenileyerek ertesi sabah bu şeriatçılarla boğuşacak gücü kazandığı için mutlaka, o bir anlık öfkelerle İsmet Paşa’ya çektiği telgrafların üzerinde hiç durmamış, sürekli ’’Önce Meclis’’demiştir.
Galiba hiç kuşku yok ki, bu akşam sofraları sayesinde kurulmuştur Cumhuriyet de...
Çünkü, unutulmamalıdır ki Osmanlı sultanlarının da akşamları yakın dostlarıyla kurduğu ’’Yaran Sofraları’’ vardır ve Osmanlı devletinin kısa sürede bir İmparatorluk haline dönmesi de,galiba gene hiç kuşku yok ki Enderun okulunda büyük bir reform yapıp, onu bir üniversite haline getirmiş, şehzadelerin eğitimini şairlere bırakmış, şiir yazan ilk Osmanlı sultanı II. Murad’ın başlattığı bu ’’Yaran Sofraları’’ nın bir eseri olsa gerektir.
Kısacası, Mustafa Kemal’in ’’Çankaya Sofraları’’da kesinlikle geyik muhabbeti yapılan işret sofraları değildir.
Nitekim ’’Yakup Kadri ,Ruşen Eşref ve ben bu sofraların demirbaşlarıydık’’ diyen Falih Rıfkı da’’Çankaya’’adlı kitabında, ’’Mustafa Kemal, omuzlarındaki yükün ağırlığı hakkındafikri olmayan bir kabile reisi değildi, görevlendirdiği her arkadaşını sınavdan geçirirdi’’, örneğin ’’Türk dili ve Türk tarihi konuları, bu sofralarda tam bir fakülte eğitimine denk zaman tutmuştur’’, ’’ Tebeşirle kara tahta her zaman yemek masasının bir yanında dururdu. Bakanlar, profesörler, milletvekilleri hep o tahtaya kalkmışızdır’’ diye yazmaktadır.