KıSa PaNtOlOnLU ÇoCuK-1
(ÇOCUKLAR VE KENDİNİ ÇOCUK HİSSETMEYENLER İÇİN HİKAYELER)
Akşam saatleriydi, bir parkta oturuyordum. Bir çocuk yaklaştı ileriden, gelip yanıma oturdu. Ben bu bankta pek hoş olmayan hayaller kurarken bu çocukta nereden çıkmıştı? Gözlerime baktıktan sonra burnunu çekti.
‘’Niye burada oturuyorsun abi!’’ dedi pek de hoş olmayan bir surat ifadesi ile. Sekiz dokuz yaşında olduğunu düşündüğüm bu erkek çocuğu belalı bir yaramaza benziyordu. Cevap vermek istemediğim halde beni konuşmaya teşvik eden mimikleriyle dikkatlice bana bakmaya devam etti.
‘’Cevap ver yoksa seni döverim ha!’’ dedi bu sefer de. Ayıp değildir söylemesi korktum çocuktan. Beni dövmesinden değil de beni bu kadar insanın içinde rezil etmesinden… Acaba kalkıp gitmem mi gerekiyordu? Galiba az ileride oturan iki genç ve güzel kız çocuğun dediğini duymuştu. Artık kalkamazdım. Ve ilerideki iki genç kız gülmeye başlamıştı çoktan…
‘’Senin kimsen yok mu? Git dedenin veya annenin yanına!’’ dedim kibar bir dille.
‘’Başlatma şimdi dedemden!’’ dedi ve sol ayağıma sert bir tekme vurdu. Ben hiçbir tepki vermeden gökyüzüne baktım. ‘’Pantolonun paçaları çok kısa bok çuvalı!’’
‘’Pantolonum sadece beni ilgilendirir. Anladın mı bücür? Yüksek ısıda yıkadığım için kısalmış işte,’’ dedim bu sefer. Genç kızlar kahkaha atmaya başladı. Sinirlendim. Çok geç kalmıştım, kesinlikle kalkıp gidemezdim… Kot pantolonuma ağlamaklı bir yüz ifadesi ile baktım. Otururken iyice yayıldığım için daha bir kısalmıştı. Ve bir paçanın köşesi oldukça tuhaf duruyordu. Genç kızlara çaktırmadan elimle düzeltmeye çalıştım. Ve her zaman yaptığım gibi pantolonumun kemerini çok sıkmış, gömleğimi içine sokmuştum.
Aşağıdan dar üstü şalvar gibi bol olan kot pantolonumla genç kızların karşısında durduğumu düşündüm. Sürekli yukarı çekme huyum olduğu için taşaklarımın belli ettiğini, kızların gülmekten yerlere yuvarlandığını hayal ettim.
‘’Hey, kime bakıyorsun sen?’’ dedi baş belası çocuk.
‘’Kimseye baktığım yok bücür!’’ dedim ve havayı yumuşatmaya çalıştım.
‘’Baktığın kız ablam. Bu sefer gerçekten döverim ha!’’ demesiyle kalbim küt küt atmaya başladı. Hayatımda bu kadar kötü olduğumu hatırlamıyordum. Çaktırmadan kızlara baktım. Bir tanesinin yüz ifadesi ciddileşmişti ama yine de gülümsüyor gibiydi.
‘’Seni bok çuvalı! Ablama bakma!’’ dedi ve ayağa kalktı. Bu sefer de sağ ayağıma tekme vurdu. Birden az ileride oturan kızlardan bir tanesi ayaklandı, kurşun gibi fırladı bize doğru. Sinirli bir şekilde gelip erkek kardeşini ensesinden yakaladı.
‘’Senin elinde kalmışız Mert! Bir daha insanlara bulaşırsan seni babaya söyleyeceğim!’’ dedi genç kız. Genç kız eğilmiş olarak kardeşinin suratına tokat yapıştırmak için bakarken ben onun beyaz ve geniş yakalı tişörtünün altından gözüken beyaz göğüslerine bakıyordum. Çok hoş ve sempatik göğüslere sahip olan bir genç kız nasıl oluyordu da sokak kızı gibi kıkır kıkır gülüyordu? Evet, sürtük az öncesine kadar erkek kardeşinin elinden beni kurtarmamış, eğlenmişti kız arkadaşı ile.
Kesinlikle beyaz ve hoş göğüslerinin bir anlamı yoktu. Gitmek için ayağa kalktığımda genç kız bana dikkatlice bakarak gülümsedi. Kardeşinin davranışından dolayı özür diledi. Artık karşımdaki genç kız daha güzel ve hoş geliyordu bana. O kadar da şey değildi. İyiydi.
Çocuk somurtarak bir bana bir ablasına bakıyordu.
Ayakta duruyordum öylece. Genç kıza bakıyordum ama aklımda tuhaf kot pantolonum, siyah çizgili beyaz gömleğim vardı. Bir genç kız nasıl oluyordu da tuhaf kotlar, berbat gömlekler giyen gence ilgi ile bakıyordu? Bu işte bir sorun vardı. Fazla düşünmeden bir şeyler söylemeliydim…
‘’Gerçekten belalı bir kardeşin var! Umarım sen de öyle belalı bir kız değilsindir!’’ dedim ve yürümeye başladım yukarıya doğru.
Arkamdan, ‘’Kendini beğenmiş küstah herif! Kardeşim haklı berbat giyiniyorsun! Amelelere benziyorsun bu halinle. Seni adam sanmıştım kardeşime tepki vermediğin için!’’ diye söyledi.
Parkın çıkışına geldiğimde etrafımı üç beş serseri sardı. Sanırım geçen gün yolda karşılaştığım ve kendilerine kötü kötü baktığımı iddia eden gençlerdi. Bu sefer gerçekten korktum, etrafıma baktım. Kimseler yoktu.
‘’Sen geçen gün bize diklenen çocuk değil misin lan?’’ dedi içlerinden biri.
‘’Evet, o gencim ne oldu? Ama kimseye diklenmedim!’’ dedim cesaretle. Marmara’nın köylü kılıklı light genci Doğu’nun delikanlıları ile baş edemezdi. Bunun çok iyi farkındaydım.
İçlerinden iri olan yakamdan tuttu, siyah çizgili beyaz gömleğimin bir düğmesi koptu, pantolonum aşağı düştü biraz. Sanırım kemerimi sıkma, yukarı doğru çekme konusunda haklıydım. Taşaklarımın belli etmesi önemli değildi.
Arkadan bir genç kız bağırdı: ‘’Ulan piç Reşo! Bırak çocuğu! Sizin başka işiniz yok mu? Elin çocuklarına niye bulaşırsınız anlamıyorum.’’ Arkama baktım pantolonumu yukarı doğru çekerken. Az önce yanından ayrıldığım kızdı. Yanında erkek kardeşi yoktu. Beyaz atlı prenses beni kurtarmaya gelmişti. Gururumu korumak için çocuklara diklenme niyetinde değildim artık. Genç kızın etrafında bolca o tarz gençlerin olduğunu, onlardan iğrendiğini anladım. Kendisi kendisini koruyabildiği için ilgilendiği erkekten öyle bir özellik aramıyordu.
Zaten ben de öyle yiğitliğin kitabını yazan bir genç değildim. Genç kız bunu çakmıştı zaten.
‘’Bu çocuk senin neyin oluyor Rojda?’’ dedi içlerinden benden yakışıklı olan genç. Jöleli saçları ile karizmatik bir bakış attı kıza.
…
(Devamı gelmeyebilir.)
YORUMLAR
Güzel konu...Daha çok gerçek bir anıya benzettim.
Nedense kısacık, üç beş kelimeyle başlayan öyküler bende hep bir öyküden çok anı hissi uyandırır.
Yaramazlıkları neyse de arsız, rahat insanlar vardır. Ben de onlarla karşılaşırsan kötü hissederim kendimi ve hemen ortamdan sıvışırım.
Sağlıcakla...