SİYASET ÜZERİNE...
Derim ki:
Öyle büyük düşünelim ki yok olmasın
Düşümüz, gülüşümüz ve düşünüşümüz... ‘2007’
Klişe, lâkin bir hakikati terennüm eden söylem:
Büyük kafalar, fikirleri;
Orta kafalar, olayları;
Küçük kafalar ise, kişileri konuşurlar... - ‘Hyman RICKOVER’
Bireylerin, aile ve toplumun, bütün ulusun huzur, refah ve mutluluğuna olumlu katkılar yapması gereken siyaset; maalesef, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu bağlamda katalizör işlevi görememektedir. Bunun altında yatan en önemli etkenlerin başında kişisel çıkar ve basit hesaplar gelmektedir.
Kısır döngüye tutsak olmuş hiç kimseden diğerkâm olması beklenemez. Daima kendi doğrularını herkese benimsetme çabası içinde olan, insanların özgür irade, tercih ve eleştirme haklarını ‘yok’ sayan, kişisel gelişim ve girişimlerine tahammül edemeyen hiçbir mentalite ya da ekol asla felâh bulmaz.
Büyük vatan şairimiz Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi’nin bir beytinde:
Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyyet
Çalış, idraki kaldır muktedirsen âdemiyyetten...
diye seslenerek değişmez hakikati yıllar öncesinden ne güzel terennüm etmiştir.
Yaşayan her insan düşünür; düşünen insan araştırır, inceler, değerlendirir, eleştirir, önerir, karar verir ve tercih yapar. Anayasamızın teminatı altında bulunan seçme, seçilme ve tercih hakkına mutlak saygı duyulmalıdır.
Hiç kimsenin, grubun ya da ekolün diğerleri üzerinde baskı kurmaya asla hakkı yoktur. Dürüst, çalışkan, erdemli, yurtsever ve karizma sahibi siyaset adamlarımızın omuzlarında büyük sorumluluklar vardır.
Seçim sathı mahalline girilen her süreçte onurla ve gururla sorumluluklarını müdrik, çağdaş anlayış ve değer yargıları güçlü, beyni ve yüreği insan sevgisi dolu, birikimli ve feraset sahibi, ülke yönetiminde görev almak isteyen dinamikleri ulusumuz daima tanımak ister...
Saçı bitmedik yetimlerimizin hakkı bulunan, şehitlerimizin kanıyla sulanmış, camilerinden ezan sesi yükselen, ay-yıldızlı şanlı bayrağımızın bütün ihtişamıyla dalgalandığı ‘devlet-i ebed-i müddet’ için daima şükran ve vefa borcumuz bulunduğunu asla unutmamak gerek!
Ahlâk yolu pek dardır;
Tetik bas, önü yardır;
Sakın hakkım var deme;
Hak yok, vazife vardır... ‘Ziya Paşa’
Atatürk ilke ve inkılâplarına yürekten bağlı, hukukun üstünlüğüne inanan, insan hak ve hürriyetlerine saygılı ve basiretli siyaset adamlarımızın nezih platformlarda karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü içinde halkla kaynaşması elzemdir.
Eski zamanlarda yaşadığımız gibi; ailede, işte, sokakta; kısaca, toplumda asla ‘kaos’ istemiyoruz. Huzurlu, mutlu, uygarca paylaşım ortamını fazlasıyla hak ediyoruz. Bu dileği, umudu, beklentiyi ihlâl etmeye hiçbir çarpık zihniyetin gücü asla yetmeyecektir.
Sonuç olarak; yüksek değer hükümlerini özümsemiş, yani millî, mânevî ve etik değerlere sahip olan, seviyeli ve seciyeli, dürüst ve üstün nitelikleri haiz ‘yüksek’ insanlara; bir başka deyişle, kendini aşmayı başarabilmiş kimliklere; siyaset arenasında hak ettikleri değeri ve yeri vermek artık bir zaruret ‘kaçınılmaz ihtiyaç’ olmuştur.
‘Dürüst, temiz ve yapıcı’ siyaset, reel meslek grupları arasında artık ‘hâk ettiği’ yeri muhakkak almalıdır...